Gazeteci Elif Üngür: Hakikat mücadelesi veren anlayışı benimsedik
- 11:48 12 Temmuz 2023
- Hukuk
AMED - 18 gazetecinin yargılandığı duruşmada söz alan gazeteci Elif Üngür, kadın gazeteciliğine dikkat çekerken, hakikat mücadelesi veren anlayışı benimsediklerini ifade etti.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında başta Amed olmak üzere birçok kentte 8 Haziran 2022’de evlere ve basın yayın kurumlarına baskın düzenlenerek, 20’si gazeteci 22 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan JINNEWS Yazı İşleri Müdürü Safiye Alağaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Aziz Oruç, Xwebûn Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, gazeteciler Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin, 16 Haziran’da çıkarıldıkları mahkemece “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklandı.
15’i tutuklu 18 gazeteci hakkında 10 ay sonra 12 Mart’ta “örgüt üyeliği” iddiasıyla 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis istemiyle hazırlanan iddianame, Diyarbakır 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. Dosyası tefrik edilen JINNEWS Yazı İşleri Müdürü Safiye Alağaş 15 Haziran’da görülen ilk duruşmada tahliye edilirken, 15’i tutuklu 18 gazetecinin ilk duruşması 2’nci gününde.
Duruşmada tutsak bulunan gazeteciler ve avukatları hazır bulunurken aileler, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP), Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Mezopotamya Kültür Merkezi (NÇM), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), yurtdışı ve kent dışından çok sayıda sivil toplum örgütü ve gazeteci, Amed’de bulunan sivil toplum örgütleri, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) milletvekilleri, Yeşil Sol Parti ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Amed İl Örgütü, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şubesi, Amed Barosu ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi izleyici salonunda yerini aldı.
‘400 gündür suçsuz yere tutukluyuz’
Duruşmanın ikinci gününde ilk olarak savunmasını yapan gazeteci Aziz Oruç, dayanışma gösteren herkese teşekkür etti. Türkiye’de gazeteciliğin ne durumda olduğunu meslektaşlarının dün uzunca anlattığını kaydeden Aziz, bu durumun ne kadar anlaşıldığını bilmediğini söyledi. Aziz, “Defalarca gözaltına alınıp tutuklandım ve beraat ettim. Hatta bir dosyamdan örgüt üyeliğimden yargılanıyordum, bana ceza veren hakim FETÖ’cüydü ve sonrasında başka hakim gelince ‘pardon’ deyip beraat ettim. Yine aradan çok geçmeden gözaltına alınıp tutuklandım. Bize her defasında, ‘yaptığınız mesleği savunun’ deniliyor. Savcı iddianamede bir haberi başka habere delil gösterip suç oluşturmaya çalışıyor. Bu kadar haber kokan bir iddianame görmedim. ‘Gazetecisiniz ama terörsünüz’, ‘gazetecisiniz ama suçlusunuz’ diyorlar. AKP döneminde herkes terörist; fırıncısından tutun da sokaktaki insana kadar terörist ve suçludur. Adaleti sağlayan en üst mahkeme olan Anayasa Mahkemesi bile aynı ve bu durumdayken nasıl kararlar veriliyor onu da bilmiyorum” dedi.
‘Gazetecilik ateşten bir gömlek’
Aziz, 400 gündür tutuklu olduklarını belirterek, “Suçsuz yere hiç bir şey olmadan 400 gündür tutukluyuz.400 gün sonra mahkeme salonuna getirildik ve kendimizi ifade ediyoruz. Bir suçunuz dahi olsa 400 gün mahkeme yüzü görmemeniz kabul edilir değil ki biz zaten suçlu bile değiliz. Bu da durumun özetini gözler önüne seriyor. 184 ülke arasında Türkiye basın özgürlüğünde 160’ıncı sırada yer alıyor. Bugün yaptığımız ve yargılandığımız haberler ülkenin gündeminden asla bağımsız değil. Bizim spor ve magazin haberi yapmamızı söylüyorlar onları da yaparız, fakat ülkenin sorunları bu kadar ortadayken bu sorunlara kayıtsız kalamayız. Haberlerimizi savunuyoruz ve savunmaya devam edeceğiz. İddianamede savcı bizi hem suçlu göstermiş hem de aklamış. Ayrıca gazeteciliğin ateşten gömlek olduğunu biliyoruz” diyerek suçlamayı kabul etmediklerini söyledi.
‘Kadınların sesini duyurduk diye tutuklandık’
Ardından söz alan gazeteci Elif Üngür, şu ifadeleri kullandı: “Söylediklerimden ve yaptıklarımdan sorumluyum. Dosyaya başka bilgi ve belge yerleştirilmesini kabul etmiyorum. 200 program 2 bin 400 haber var fakat dosyaya sadece 22’si eklenmiş. Hepsi cımbızlanarak seçilmiş. 7’si Newroz haberi geri kalanda kültür programıdır. Newroz birçok ülkede etkinlik, türkü, şarkı ile kutlanır. Ortaya renkli görüntüler çıkar. Milyonlarca insan katılır Diyarbakır’da da aynı şekilde kutlanır. Yine Heza belgeseli suç olarak dosyada yer alıyor ama bu belgesel Êzidi bir kadının hayat mücadelesini ele almış. Bu belgesel de ödül alan belgeseldir. Suç olan bir diğer şey de Dilan Cudi’nin cezaevinde verdiği yaşam mücadelesidir. Gurbetelli Ersöz de aynı gerekçeyle dosyaya konulmuş ama Gurbetelli Türkiye’de Özgür Gündem’de çalışan ilk kadın yayın genel yönetmenidir, mektupları dünyaca ünlü sanatçılar tarafından taşa işlenmiştir. Kadın gazeteciler için de yeri çok önemlidir. Nudem Durak anadilinde yani Kürtçe şarkı söyledi de cezaevinde tutukludur ve hastalığından kaynaklı sesini kaybetme ile karşı karşıyadır. Dünyaca ünlü sanatçılar onun için çağrıda bulundu, programlarında yer verdi. Ben de sesini duyurduğum için suçlu olarak görüldüm. Nudem, Kürt halkının üzerindeki baskıların göstergesidir. İnsanların sesi olmak benim görevimdir. JINNEWS’in varlığını sürdürmesinin önemi ortadadır. Safiye Alağaş ve Beritan Canözer kadınların sesini duyurdu diye tutuklandı, haber alma hakkı engellendi. Hakikat mücadelesi veren bir anlayışı benimsedik. Televizyonu açınca tek tip yayınları görüyoruz, bu da bir dönemin tek kanallı televizyonlarını hatırlatıyor.”
‘İstatistikler baskının boyutunu gösteriyor’
Elif devamında, “Kürt basınına uygulanan baskı, şiddeti, yargı tacizi ve ceza politikaları, hukuksuzluğun ne kadar üst seviyede olduğunu gösteriyor. Bize suç denilen deliller sadece gazeteciliktir. Düşüncelere ket vuramazsınız ve durdurulamaz. Keyfi tutuklama ve baskılamaların sürmesi isteniyor. İstatistikler baskıların boyutunu gösteriyor” şeklinde belirtti.
Gazeteci Suat Doğuhan da, 13 aydır ilk defa mahkeme yüzü gördüklerini ifade etti. Suat, “Öyle görünüyor ki ülkede yargılanan ilk gazeteci değiliz son da olmayacağız. Maalesef bu da, ülkenin acı gerçeğidir. Ben üniversite mezunu olduktan sonra mesleki açıdan yıllarca çalışıp deneyim sahibi oldum sonrasında da kendime ait bir şirket açtım. Vergi veren bir şirket nasıl suç işlemiş oluyor. Bana dair suçlamalara değinirsek; 3 adet tape var, o da normal olarak konuşulan kayıtlardır. Memo diye dosyaya eklenen kişi Mehmet Pehlivan ve benim öz dayımdır. Dayım İsviçre’de adli bir durumdan dolayı tutuklanmış ve cezaevindedir. Dayımla ilgili konuşmam, durumunu öğrenmek istemem suç olarak nitelendirilmiş. Bir diğer tape de iş arkadaşlarımla çekimlerle ilgili konuştuğum telefon kayıtlarıdır. Ben normal olarak çalışanlarımla ve çevremle konuşamayacaksam ne yapmalıyım? Yurtdışına hayatımda 3 kere gittim savcı 10 kere gittiğimi söylemiş, bu da dosyanın ne kadar baştan savma hazırlandığını gösteriyor” diyerek suçlamaları kabul etmediğini dile getirdi.
Duruşma, gazetecilerin savunmalarıyla devam ediyor.