Kobanê Davası: DAİŞ dosyada neden yok?
- 13:05 8 Ağustos 2023
- Hukuk
ANKARA - Kobanê Davası’nda esasa ilişkin savunma veren ve tutuksuz yargılanan Bircan Yorulmaz, “Bu dosyada bahsedeceksek en başta IŞİD’ten söz etmek gerekiyor. İddianamede IŞİD’ten söz edilmiyor. Bunun bilinçli olarak yapıldığını biliyoruz” diyerek tepki gösterdi.
DAİŞ’in Kobanê yönelik saldırısı sonrasında Kurdistan ve Türkiye’nin pek çok kentinde 6-8 Ekim 2014 yaşanan halk protestoları nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 28’inci periyod duruşmasının ikinci oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsü’nde bulunan salonlarda görülmeye başladı.
Duruşmaya, Sincan’da tutsak bulunan siyasetçi Sebahat Tuncel, Nazmi Gür, Günay Kubilay ve pek çok siyasetçi ile avukatları katıldı. Kocaeli 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Figen Yüksekdağ, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı.
DAİŞ dosyada neden yok?
Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada, gelen giden evraklar okundu. Ardından tutuksuz yargılanan Bircan Yorulmaz söz aldı. Duruşmaların kesintisiz bir şekilde sürmesinin kendilerini ve avukatlarını mağdur ettiğini, gelinen aşamada kendileri için bunun bir “eziyet” olmaya başladığını dile getiren Bircan, suçlamalara değindi. Suçlamalara dair illiyet bağı kurulamadığı, buna rağmen tutuklandığını ancak bu tutuklama esnasında da bir illiyet bağının kurulmamış olmasına rağmen uzun bir süre tutuklu olarak kaldığını paylaşan Bircan, “Bu ne hukuken ne de ahlaken doğru değil. Dosyamızın savcısı da iddianameyi hazırlayan savcı gibi ısrarlı görünüyor. Bu dosyada bahsedeceksek en başta IŞİD’ten söz etmek gerekiyor. İddianamede İŞİD’ten söz edilmiyor. Bunun bilinçli olarak yapıldığını biliyoruz. IŞİD’in Türkiye ve dünya çapında yaptıklarına değinmek istiyorum. Birçok katliam yapmıştır. Bizlerin de görevi İŞİD’e karşı mazlumun yanında olmaktır” dedi.
Sınırı kapattı
DAİŞ’in Türkiye’de yaptığı katliamlara işaret eden Bircan, bu katliamlarda yaşamını yitirenlerin tek tek isimlerini okudu. Bircan, DAİŞ’in Niğde’de askerlere düzenlediği eyleme, Kobanê’de 140 çocuğu kaçırmasına, Brüksel’de 4 Yahudiye yönelik düzenlediği eylem ve pek çok eyleme dikkat çeken Bircan, DAİŞ’in Musul’da Türkiye Konsolosluğuna yönelik eylemine de işaret etti. Bircan, bu eylem esnasında Türk bayrağının da indirildiğini söyledi. Bircan, DAİŞ’in iki askeri başını kesmek suretiyle katlettiğini de anımsattı. DAİŞ’in zaman içinde yayıldığını ve bu sırada saldırılarını da artırdığını dile getiren Bircan, Şengal saldırısına ve burada yapılan katliama vurgu yaptı. Kadınların pazarlarda satıldığı, erkeklerin toplu mezarlara konulduğunu belirten Bircan, Kobanê’ye yönelik saldırılara değindi. Bircan, bu sırada Türkiye’nin sınırı kapattığına da dikkat çekti. DAİŞ’in Kürtlere, HDP ve sosyalistlerin düzenlediği etkinlik ve mitinglere dönük düzenlediği katliamlara da vurgu yapan Bircan ayrıca kadınlara yönelik tecavüzlere de dikkat çekti.
Türkiye’de ‘irtibat’ bürosu
DAİŞ’in Şengal’e yönelik soykırımına dikkat çeken Bircan, dört bin civarında kişinin katledildiğini, 7 bin civarı kadının da kaçırıldığını ve tecavüze uğradığını, birçoğunun köleleştirildiğini ve Müslümanlaştırıldığını dile getirerek, “Kadınları piyango ile dağıtıyorlardı. Kadınlar 50 dolara, çocuklar ise 35 dolara satılıyordu. Bütün dünya da bunu izliyordu. Bunun yanı sıra kadınlar ve çocuklar sanal sistemde satıldığı da ortaya çıktı. Bunun Türkiye’de bulunan irtibat büroları üzerinden yapıldığı ortaya çıktı. Bu bürolar Antep’te yer alıyordu. Yine Ankara’da İŞİD emirlerinin Ezîdî kadınları alıkoyduğu ve yıllarca tecavüz ettiği öğrenildi” dedi.
Davutoğlu’na dikkat çekti
DAİŞ’in binlerce insanı katlettiğini ve bunu göz önünde bulunmadan bu davaya konu olan paylaşım ve olayların anlaşılamayacağını ifade eden Bircan, “İŞİD, Musul’dan edindiği silahlarla Kobanê sınırına dayandı. IŞID’in orayı ele geçirmesi durumunda 200 bin insan katledilebilirdi. İnsanlar sınırda eylemler yapıyordu. İnsani yardım koridoru açılması talep ediliyordu. HDP de insani yardımda bulundu. HDP ile hükümet ve devlet yetkilileri arasında görüşmeler sürüyordu. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, ‘İŞİD’e desteğimiz yok. Kobanê ve Kürtlerin yanında olacağız’ şeklinde açıklamalar yaptı. PYD’nin insani yardım talepleri birçok defa yerine getirildi” diye kaydetti.
Mail’e değindi
DAİŞ’in ilerlemesi üzerine 6 Ekim’de protestoların yoğunlaştığı ve 7 Ekim’de AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Kobanê düştü düşecek” açıklamaları sonrasında ölümlerin yaşanmaya başladığını dile getiren Bircan, PYD’den aldığı ileri sürülen mail suçlamasına da değindi. Bircan, söz konusu maili okudu ve ekledi: “Bu HDP’ye gönderilmiş talimat olarak görülüyor. Az önce okuduğum mailin neresinde ev işlerini yakın, Türkiye’yi bölün, insanları öldürün diyor. İŞİD’in yaptığı ve Kobanê’de yapma ihtimali olan katliamı durdurmak için gönderilen bir uyarı mailidir. Gönderildiği herkese ‘katliam olacak yardım edin’ şeklinde uyarı yer alıyor. Bu mailin HDP’nin paylaştığı tweet ile doğrusal olarak ilişkisi yok” diye kaydetti.
‘Ortak operasyon’
Bircan, maile ilişkin hazırladığı bilirkişi raporuna da değindi. Bircan, rapora değinerek, bu mailin kendisi tarafından kimseye gönderilmediğinin ispatlandığını dile getirdi. Bu mailin sadece HDP’ye gönderilmediğini ve pek çok kuruma gönderildiğini dile getiren Bircan, “O zaman PYD’nin Türkiye ile ilişkisini açıklamak kaçınılmaz oluyor. Daha önce de anlatmış, birçok belgesini de koyduğum dönemde Türkiye’nin PYD ile ilişkisinin devam ettiği açık kaynaklardan da görülüyor. Bu aşamada Salih Müslim ve Türkiye arasında pek çok görüşme gerçekleşti. Türkiye ile PYD arasında gerçekleşen antlaşma ile ortak operasyon gerçekleşti ve Süleyman Şah Türbesi taşındı. Bu ortak operasyon ile yapıldı” diye konuştu.
‘Kobanê’yi selamlıyoruz’ açıklaması
Kobanê Olayları sonrasında Türkiye ile PYD ile ilişkisinin devam ettiğine dair görüşme ve dönemin devlet yetkililerinin açıklamalarına değinen Bircan, Kobanê’den DAİŞ’in püskürtülmesi sonrasında Ahmet Davutoğlu’nun, “Kobanê’yi selamlıyoruz” şeklinde açıklamada bulunduğunu ve PYD’li yetkililerin de bu selama karşılık verdiğini dile getirerek, “Dönemini değerlendirmeden, PYD ve Türkiye ile o dönemdeki ilişkisi görmeden davayı değerlendiremeyiz. Bu kadar ilişki ortadan iken ben ve arkadaşlarım bir mail üzerinden yargılanıyoruz. Bu günkü hukuki zemin ile o dönemde yaşananları yargılayamazsınız. O dönemde PYD’nin ‘terör’ listesinde olmadığına dair davaya yazı geldi. Bugün PYD’ye biçilen rol üzerinden bizi yargılayamazsınız” diye belirtti.
Önergelerin reddedilmesi ne anlama geliyor?
HDP’nin tüzüğüne işaret eden Bircan, HDP’nin hiçbir katliama susamayacağını söyledi. Bircan, “Urfa’nın hemen yanında bulunan Kobanê’de katliamın yaşanmaması için ilk önce devlet ile görüşmeler yapmış, ardından ise buna sessiz kalmamak için açıklamalar yapmıştır. Ayrıca aynı dönemde ‘çözüm süreci’ devam ediyordu. Bu çerçevede HDP barış düzenini bozacak tek bir adım atamazdı. Kobanê Olaylarında öldürülenlerin katillerinin bulunmasına dair HDP’nin verdiği en az 14 önerge AKP ve MHP tarafından reddedildi. Bu yeterince bir şey anlatmıyor mu?” diye sorarak, tepki gösterdi.
‘Tüm dünya biliyor’
HDP’nin kuruluşunda yer aldığını ve bünyesinde siyaset yürütme nedenine de değinen Bircan, “Tüm dışlamalara karşı HDP’nin hala Türkiye siyasetinde yer almasının farklı kimlikler için çok önemli olduğuna inanıyorum” dedi. “HDP’li olduğum için yargılanıyorum” diyerek, sözlerini sürdüren Bircan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürt sorununda adil, barışçıl bir çözüm istediğimiz için yargılandığımız tüm dünya biliyor. Bu kumpasa ortak olmayın. HDP’nin içinde yer aldığımız için yapılan bu zulme son verin. Bir çetenin içinde yar aldığı ortaya çıkan bir hakimin kabul ettiği bir iddianame ve açılan dava ile karşı karşıyayız. Soruşturmanın başından beri hedef gösterildik. Bunların verdiği zararlar nasıl telafi edilecek?”
Tepki gösterdi
Siyasetçilerin tahliye edilmesi gerektiğini ancak mahkemenin adli kontrol şartı şeklinde uygulamayı dahi uygulayıp tahliyenin önünü açmadığını dile getiren Bircan, “Bu adli kontrol uygulamasını bozanları mahkeme tahliye etmemeye gerekçe olarak gösteriliyor. Ancak benim hakkımda var. Ve şu an buradayım. Neden olumsuz şeyleri referans alıyorsunuz. Lehte bir delil olarak karşınızda duruyorum” diyerek, tepki gösterdi.
Bircan Yorulmaz’ın beyanları ardından duruşmaya 13. 45’e kadar ara verildi.