Kobanê Davası: İddia makamı senaryo yazmış!
- 12:53 14 Ağustos 2023
- Hukuk
ANKARA - Kobanê Davası’nda konuşan Beyza Üstün, hazırlanan mütaalaya ilişkin “İddia makamı senaryo yazmış” dedi.
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırısı sonrasında Kurdistan ve Türkiye’nin pek çok kentinde 6-8 Ekim 2014’te yaşanan halk protestoları nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 29’uncu duruşmasının birinci oturumu, Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsü’nde bulunan duruşma salonunda görülüyor.
Duruşmaya Sincan’da tutuklu bulunan siyasetçi Sebahat Tuncel, Ayla Akat Ata, Nazmi Gür ve Günay Kubilay’ın yanı sıra çok sayıda tutuklu kadın ve tutuksuz yargılanan Prof. Dr. Beyza Üstün ile izleyiciler de katıldı. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Milletvekili Heval Bozdağ ve Özgül Saki de duruşmayı izledi. Mahkeme, duruşmada söz talebinde bulunan Meryem Adıbelli’ye Kürtçe’yi Türkçe’ye çeviren çevirmenin hazır olmadığını ve bu nedenle talebi alamayacağını söyledi.
‘Araştırma önergelerini AKP-MHP reddetti’
Duruşmada ilk olarak söz alan tutuksuz yargılanan Beyza Üstün, suçlu olmadığını ve kendisine yönelik iddialara ilişkin bir delilin de olmadığını ifade etti. Beyza, ancak buna rağmen tutuklanıp 9 ay boyunca cezaevinde tutulduğunu ve hala yargılandığını belirterek, tepki gösterdi. Kobanê olayları sırasında ve sonrasında yaşananların araştırılması için HDP’nin çok sayıda araştırma önergesi verdiğini ancak bu önergelerin AKP-MHP tarafından topluca reddedildiğini hatırlatan Beyza, bu önergeleri reddeden vekillerin davada müşteki olarak yer aldığına işaret etti.
‘Siyasetimiz gereği talimat almayız’
Somut delil olmadan tutuklamaların sürdüğünü dile getiren Beyza, bu durumların hukuka aykırı olduğunu ancak sürdürülmeye devam edildiğini söyledi. Mütalaaya dikkat çeken Beyza, iddia makamının “senaryo” yazdığını söyleyerek, “Biz neden buradayız? Bunu size anlatacağım; Kurgu tehlikeli bir şeydir. Gerçek olmayan kurgunun hayatları nasıl yok ettiğini anlatayım. Bu dava ve ardından açılan HDP kapatma davası halkların iradesine müdahaledir” diye konuştu. Mütalaada HDP’nin kriminalize edildiğini dile getiren Beyza, aynı zamanda farklı kesimlerin de HDP içinde yer almasının da “kazandırıldı” şeklinde yer aldığını ve bu şekilde bir iradelerinin olmadığının vurgulandığını dile getirdi. Beyza, “Ben örgütlü bir insanım ve bir iradem var. Kimse bize diktede bulunamaz. Biz kadınlar erkek egemen sisteme karşı mücadele ediyoruz. Biz bunu sadece siyasette değil, evimizde partimizin içinde de yapıyoruz. Siyasetimiz gereği talimat almayız” ifadelerini kullandı.
‘IŞİD saldırılarını önlemeye çalışıyorduk’
Rojava ile ilgili bir kitabın suçlama konusu yapıldığını dile getiren Beyza, “Kitaplar suç delili olamaz, yasaklanamaz. 1980 döneminde de yasaklanıyordu. Ancak o sırada yasaklanan kitaplar şu an kitaplığımda bulunuyor. Bu siyasi komplo, çok ürkütücü. Bu sadece bizim ile ilgili olmayacak, Türkiye siyasetine de etkisi olacak. Eğer bu bir karara dönüşürse HDP kriminalize edilecek. Bu davaya delil olarak gösterilen dayanışma twitti var. Dayanışma dile ile şiddete çağrı arasında ciddi fark vardır. Biz İŞİD saldırılarını önlemeye çalışıyorduk” diye belirtti.
‘İktidar süreci yönetemedi’
DAİŞ’in yaptığı katliamlara değinen Beyza, “6 Ekim’de bir şey olmadı. İktidar süreci yönetemedi ve 7 Ekim’de ölümler yaşanmaya başladı. Savcı bey sadece 37 kişiyi dosyaya almış. Bunun nedenini bilmiyoruz. Bir gün öğreniriz belki…” dedi. Beyza, AKP ve MHP’li siyasetçilerin HDP’li siyasetçilere yönelik söylemleri ardından Demirtaş’a ilişkin “idam” sloganlarının atıldığını dile getirdi. HDP’nin attığı twittin azmettirme ile ilgisinin olmadığını ve bu söylemlerin “azmettirmek” olduğunu dile getiren Beyza, bu sloganların ve AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ifadelerinin dosyaya alınmasını talep etti. Suç örgütü lideri Sedat Peker’in Barış Akademisyenlerine dönük “Oluk oluk kanlarını akıtacağız” şeklindeki sözlerine dikkat çeken Beyza, bu sözlerin “azmettirmek” olduğunu kaydederek, “Bu söylemler, geri alamayacağımız sonuçlar yaratır. Bunlardan biri Deniz Poyraz’dır” diye ifadelerini kullandı.
‘Savaşa karşıyız’
Kendisi hakkında “delil arama” sürecinde disk ve dijital araçlarına el konulduğunu ve bu malzemelerinde 1980’den beri yer alan araştırma ve çalışmalarının yer aldığını ancak inceleme ardından kendisine kırılmış halde teslim edildiğini belirten Beyza, bu malzemelerdeki tüm bilgilerin yok edildiğini söyledi. Beyza, “Sadece bununla bir delilin bulunmadığını anlıyoruz. Biz HDP olarak savaşı önlemek için çabalıyoruz. Ben ve arkadaşlarım halklara silah doğrultulduğunda ‘bu suça ortak olmayacağız’ dedik. Yıllarca bu ülkede sorumluluk aldık. Ülkemizde savaş istemediğimizi söyledik. Siyasi iktidar da, ‘Öyle mi? Benim kararlarıma mı karşı çıkıyorsunuz?’ dedi. Savaşı değil, savaşı önlemek için barışı istiyoruz. Eşit ve özgür yaşam için bir aradayız. Hepimiz farklı farklı düzlemden geliyoruz. Hepimiz farklı deneyimlerden geliyoruz ancak birlikte karar veriyoruz. Amacımız sadece barışın yaşanmasıdır. Kürt halkının sorunlarının demokratik olarak çözümü, kadınlara, çocuklara olan şiddet ve istismarı engellemek, işçilerin güvencesizliğine karşı haklarının kazanmasını savunuyoruz”
‘Pişman değilim’
Mütalaada, “Hala HDP üyesi ve pişman değil” ifadesinin yer aldığını dile getiren Beyza, bu ifadelerin doğru olduğunu ve suçmuş gibi bir algıya tabii tutulmasına tepki gösterdi. Beyza, “Biz katliamlara karşı siyaset yapıyoruz. Bu ülkeye demokrasi gelsin diye çabalıyoruz” dedi. Beyza, sözlerini şöyle sürdürdü: “Burada verilecek herhangi bir karar yaşama son derece etkide bulunacak. Türkiye, hükümet Kobanê’ye dönük çabamıza ilişkin gereğini yapsaydı şu an bunları konuşuyor olmazdık. Ankara’nın göbeğinde çocuklar satılmazdı. 10 Ekim 2015’te Ankara’da yaşanan katliam yaşanmazdı. Bunları belki geri alamayız ama bundan sonra engelleyebiliriz. Biz HDP olarak halklar ile birlikte katliamları önlemeye çalıştık. Ancak başaramadık. Çünkü hala çocuklar ölüyor. Bu katliamları yapanları ise tatil yapıyor. Halkların, çocukların, kadınların ölmediği ve özgür bir ortamda yaşadığı bir ortamda yaşamak istiyoruz. Barışı, insanca yaşam hakkını, Kürt sorunun demokratik çözümü esas aldığı için HDP’de buluştuk. Kadın Meclis’te hem feministler vardır hem de Kürt Özgürlük Hareketi’nden gelenler vardır. Ekolojik mücadeleyi sürdürürken Marksist, eko-sosyalistler, eko-feministler de var. Biz son derece çoğulcuyuz. Yıllarca mücadele edenler olarak ortaklaşıyoruz, birlikte hareket ediyoruz. Ancak bize talimat verildiğini söyleniyor. Biz birbirimize talimat veremiyoruz. Başkası nasıl talimat verecek?” diye konuştu.
‘Halklar ölerek bedelini ödüyor’
HDP’yi anlatan ve tüzüğünde yer alan çoğulcu yapıya ilişkin ifadelere dikkat çeken Beyza, tüzüğü delil olarak dosyaya sundu. Siyasi iktidarların kapitalizmi arkasına aldığını ve varlığını bu şekilde sürdürdüğünü dile getiren Beyza, bu nedenle krizlerin yaşandığını dile getirdi. İklim ve sağlık krizlerine dikkat çeken Beyza, şimdilerde ise gıda krizinin yaşandığını kaydetti. İktidarlarının tarım ve orman alanlarını yanı sıra yaşam alanlarının kapitalizme sunduğunu dile getiren Beyza, “Ulus-devletler de bu politikalardan beslenip, iktidarlarını güçlendiriyor. Kapitalizme, bu krizleri kabul ediyor. Kapitalizm, çözüm olarak Yeşil-Ekonomi politikalarını üretti. Ancak eski politikalarını asla ama asla bırakmıyor. Halklara ne oluyor? Halkların bedeli ölüm oluyor! Bütün bunlara kayıtsız kalmak mümkün değil” şeklinde konuştu.
Duruşmaya, 13.40’a kadar ara verildi. Üstün, aranın ardından beyanlarını sürdürecek.