Kobanê Davası: Bir davanın tanığı savcı olabilir mi?
- 17:17 21 Ağustos 2023
- Hukuk
ANKARA - Tanıkların soruşturma aşamasındaki beyanlarının dikkate alındığını ancak kovuşturma sürecindeki beyanların dikkate alınması gerektiğini bu örnek ile savcının hukuk bilmediğinin ortaya çıktığını kaydeden siyasetçi Mesut Bağcık, “Savcı sanki her şeyi birlikte görmüşler gibi konuşuyor. Bir davanın tanığı savcı olabilir mi?” diye sorarak tepki gösterdi.
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırısı sonrasında Kurdistan ve Türkiye’nin pek çok kentinde 6-8 Ekim 2014’te yaşanan halk protestoları nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 30’uncu duruşmasının birinci oturumu, Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsünde bulunan duruşma salonunda görülmeye başladı.
Duruşmaya tutuksuz yargılanan siyasetçi Mesut Bağcık, tutuklu bulunan kadın siyasetçilerden Sebahat Tuncel ile Ayla Akat Ata ve çok sayıda kadın ve avukatları da katıldı. Figen ve birkaç kadın siyasetçi de Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile tutuldukları cezaevinden duruşmaya katıldı.
Esas hakkındaki mütalaaya ilişkin söz alan Mesut, mütalaada lehte durumların yer almadığını dile getirdi. Mesut, bu durumun bilinçli bir şekilde yapıldığını dile getirdi. Savcının algı yaratmaya çalıştığı ve bu hal ile gerçeği perdelediğini dile getiren Mesut, mahkemenin bu mütalaayı iade etmesi gerektiğini ve böylesi bir beklentisinin olduğunu ancak bunun yapılmadığını söyledi. Mütalaayı, “politik bir belge” olarak nitelendiren Mesut, “Savcı, mütalaaya kişisel duygularını katmıştır. Eğer usulde yer varsa bu aşamada da mütalaanın iade edilmesini talep ediyorum” dedi.
Mütalaada neden DAİŞ yok?
Mütalaada, savcının “DAİŞ”ten söz etmediğini ve sanki böylesi bir örgütün hiç var olmamış gibi davrandığını dile getiren Mesut, “Katliam ve soykırımcı çetenin ne tür katliamlar yaptığını herkes biliyor. Bu ülke sınırları içinde de onlarca katliam yaptı. Yüzlerce insan katledildi. Bu yapılma insanlık tarihini yok etmeyi planlıyordu. Milyonlarca insan yerinden edildi. Bu bilinçli bir politika olarak yapıldı. İŞİD, birilerine sempatik olarak gelebilir. Savcı, bu soykırımcı çete için bir tek laf etmemiş. Söz konusu Kürt siyasetçiler oldu mu terazi değişiyor. Bu mütalaa hukuki değildir. Dolayısıyla hazırlanan mütalaa iddianame gibi politiktir. Burada olmamın temel nedeni Kürt siyasetçi olmamdır” diye kaydetti.
‘Tek tek çürüttüm’
Tanıkların aleyhinde verdiği ifadeleri tek tek çürüttüğünü kaydeden Mesut, “Savcının bunlar hakkında soruşturma açacağını düşünüyorum. Mahkemeyi yanıltıyor. İftira suçunu işlediklerini daha önce söylemiştim. Bu nedenle mahkemenin haklarında suç duyurusunda bulunması gerekirdi” diye konuştu. İddia makamının kendilerine kin güttüğünü belirten Mesut, “Onların ifadelerinden bazılarını alarak, heyetinizi kandırmaya çalışıyor. Hakkımda söylediklerinin hepsi yalan çıktı. Savcı cübbe giymişse, hakkını vermesi gerekiyor. Tek görevi bizim ile ilgili bir hata aramak mı? Belki argo olacak ama mahkemenin savcıya karşı uyanık olmasını istiyorum” ifadelerini kullandı.
‘Bölmüyoruz, birleştiriyoruz’
Davanın konusunun Kobanê olayları olmadığını ve davanın açılma nedeninin muhalifleri baskı altında tutmak olduğunu söyleyen Mesut, “Ülkenin durumuna bir baksın! Bir iddianame hazırlayacak ise yüzyıldır sürenler hakkında iddianame hazırlasın” dedi. “Ülkeyi bölmek” ile suçlandığına işaret eden Mesut, “Bu ülke hıyar mı ki ikiye bölüyoruz? Tam aksine ailemin içinde birçok Türk var. Birleştiriyoruz. İşte bu yüzden birlikte yaşam diyoruz. Çalışma sistemimizde yok, bu bölünme nereden geliyor? Asıl birlikten, beraberlikten bahseden bizleriz. Bölünme ile ilgili bir durum söz konusu değildir. Eğer bölünmeden bahsedeceklerse ittifak yaptıkları partilerin tüzüğüne baksınlar. Şeriattan bahsedenlere baksınlar. Bildiğim kadarıyla onlar da 302’ye giriyor. Neden onlara bakmıyorlar?” diye sordu.
‘Niçin HDP’de yer aldım’
Savcının itibar suikastı yaptığını vurgulayan Mesut, “Farklı kesimler bile bu davanın niçin açıldığını bize anlatıyor. Biz bir şey demeden onlar anlatıyor. Dosyada hırsızlık, yağma meseleleri var. Savcı bizim yaptığımızı söylüyor. Bunlar çok iğrenç şeyler. Saçma sapan bir iddianame, mütalaa hazırlanmış. Her zaman inandığım ve kullandığım dil; hiçbir etnik kimliğin öne çıkmadığı bir dünyayı tahayyüldür. Tüm inançların korunması ve birlikte yaşamasını istiyorum. Bunlar suç ise işledim. HDP’de yer almamın nedeni; bu söylemlerdir. Ayrıştıran bir dil yok! Hepinizi Diyarbakır’a, Hakkari’ye bir çay içmeye davet ediyorum. Bu söylediklerimizin dışında tabanın bir talebi var ise o zaman haklısınız derim. Bitlis’te, Kars’ta böyle bir şey duymadım. Gaipten sesler geliyor birilerine galiba. Bizim böyle bir talebimiz yok. Olsa söyleriz. İftira suçunu işlemesinler” sözlerine yer verdi.
Evli-bekar suçlaması
Dosyada yer alan tanıkların ifadelerine değinen Mesut, birçok tanığın ifadelerinin birbiri ile çeliştiğini belirtti. Mesut, evli veya bekar olmaları üzerinden “örgüt üyeliği” ile suçlandıklarına dikkat çekerek, salonda bulunan savcıyı işaret edip, evli olup olmadığını sordu. Mesut, “Bu evli-bekar tanımları dışında başka tanımlamalar da var. Örneğin çalışmadığımız ileri sürülüyor. Bir işle uğraşmazlar’ tanımı var. Ancak birçok iş yaptığımı belgeleri ile ortaya koydum. Heyet istiyorsa çalıştığım dönemlere ilişkin tanıkları getirebilirim” diye konuştu.
Dosyanın tanığı savcı mı?
Hakkında, “Bir zamanlar KCK Türkiye sorumlusu” şeklinde ibarenin yer aldığını aktaran Mesut, aynı zamanda Kandil’e gittiği ve burada eğitim aldığı iddiası yer aldığını paylaştı. Mesut, Kandil’e gitmediğini ve dosyada yer alan gizli tanık “Ulaş”ın atılı eğitim iddiasını doğrulamadığını söyledi. Mesut, “Ulaş’ın beyanlarında çelişkiler var. Bu kadar çelişki bile dosyanın düşmesine yeterlidir” dedi. Tanıkların soruşturma aşamasındaki beyanlarının savcılık tarafından dikkate alındığını ancak kovuşturma sürecindeki beyanların dikkate alınması gerektiğini bu örnek ile savcının hukuk bilmediğinin ortaya çıktığını kaydeden Mesut, “Savcı sanki her şeyi birlikte görmüşler gibi konuşuyor. Bir davanın tanığı savcı olabilir mi?” diye sorarak tepki gösterdi.
‘Tanıklığı düşmüştür’
Bu kişilerin hukuki fayda sağlamak için bu tür ifadelerinin verip vermediğini bilmediklerini ve mahkemenin de bu doğrultuda kendileri ile bir bilgi vermediğini ifade eden Mesut, ayrıca duruşmaların kesintisiz sürmesine de tepki gösterdi. Mesut, bununla savunmasız bırakılmak istendiklerini sözlerine ekledi. Mesut, tanık Ulaş’ın mahkeme tarafından dinlendiğini ve sarf ettiği sözlere işaret ederek, Mesut, Ulaş’ın beyanları nedeniyle yargılandığını dile getirdi. Ancak Ulaş’ın ifadelerinde görgüsünün olmadığını itiraf ettiğini belirten Mesut, bu nedenle tanıklığın düşmesi gerektiğinin altını çizdi. Mesut, şöyle konuştu: “Belki de tehdit edildiği için bu ifadeleri verdi. Bir pazarlık üzerine mi bu ifadeleri verdi? Aile ile mi korkutuldu? Dolayısıyla böyle bir tanık yok, olamaz. Şahit olduğu bir husus olmadığını da söylüyor. Anlaşılan sözde bu tanığın önüne hazır metinler konulmuş. Bu kişinin verdiği ifade ve vermediği ifade üzerine bu dosyaya eklendim.”
Mahkeme, duruşmaya 13.40’a kadar ara verdi. Aranın ardından Mesut, beyanlarını sürdürecek.
‘Aleyhte bir beyanı yok’
Duruşmaya verilen aranın ardından beyanlarına devam eden Mesut, dosyada yer alan tanık Sami Baran’ın mahkeme tarafından dinlendiğini, bu dinlemede kendisine uzatılan kağıdı okumadan imzaladığını paylaştı. Sami Baran’ın aleyhlerine dönük bir beyanda bulunmadığını dile getiren Mesut, “Sami Baran buraya geldi siz de izlediniz biz de izledik. Savcının sorduğu sorudan sonra gözyaşı döktü. Bizim ile ilgili bir problemi yoktu. Ne zaman savcı sorguya başladı o zaman gözyaşı dökmeye başladı. Sami Baran, hakkımızda bir ifade vermediğini açıkladı. Bunun için Sami Baran'ın tanıklığı düşmüştür. Ayrıca Kobanê olaylarına ilişkin bir dahilyetimizin olup olmadığını sorduğunuzda bu yönlü bir beyan vermedi” diye kaydetti.
Duruşmada reddetti
Sami Baran’ın mahkeme huzurunda soruşturma evresindeki beyanlarını reddettiğini de hatırlatan Mesut, Sami Baran’a imza attıran polislere soruşturma açılmasını istedi. Mesut, “Savcı, sütten çıkmış ak kaşık sanki. Normal şartlarda bu usulsüzlüğü ortaya çıkarması gerekirdi. Sadece siyasetçilere mi gücü yetiyor? Mantıktan uzak, hukuk ile ilgisi olmayan değerlendirmeler yapılmış. Savcı, görevini kötüye kullanmış polisin arkasında durmuştur. Tanık bizim aleyhimizde konuşunca doğru konuşuyorda, gelip burada asıl gerçekleri söyleyince neden bir şey yapmıyor. Bu köylü kurnazlığıdır” diye konuştu.
‘Hesap versinler’
Savcının, duruşma salonunda Sami Baran’a polise verdiği beyanlar esnasında yanında avukatın olup olmadığını sorduğunu da aktaran Mesut, Sami Baran’ın bu esnada avukatın yanında olmadığını paylaştığını kaydetti. Mesut, “Benim yasadışı bir faaliyet içinde olduğumu hiçbir zamana söylemedi. Adam hiçbir zaman aleyhimize bir ifade vermedi. Kovuşturma sürecinde ifadesini değiştirmemiştir. Üzerinde oynayanlar gelip hesap versinler. Antalya’daki polis ya da savcıya veya katip her kim böyle yapmışsa mahkemeden haklarında suç duyurusunda bulunmasını talep ediyorum” sözlerine yer verdi.
‘Tanımadığını söyledi’
Dosyada yer alan tanık Muhammed Zengin’e değinen Mesut, Muhammed Zengin’in tanıklığını kendi anlatımlarına bağladığını ancak Muhammed Zengin’i tanımadığını, mahkemeye çağrılması üzerine kendisinin de kendini tanımadığını dile getirdiğini paylaştı. “Tanık Muhammed Zengin’in tanıklığı düşmüştür” diyerek, sözlerini sürdüren Mesut, “Benim örgütte olduğumu iddia etmiştir. Evet, ben bir örgütte yer aldım. Burada ben de söyledim. Ben partimin örgütlenme çalışmasında yer aldım. HDP, BDP ve DBP’de yöneticilik yaptım. Benim örgütüm siyasi partidir. Anayasal çerçevede kurulmuş bir siyasi partinin çalışanıyım.
Ben örgütleme çalışanıyım, bu konuda bir suç varsa buyrun cezayı verin, razıyım” şeklinde konuştu.
Gizli tanık iken açık tanık oldu
Dosyada gizlik tanık olarak yer alan “ABC123”un Merdan Rüştü Ovalıoğlu olduğunu, bugüne değin birkaç defa beyan verdiğini ve bu beyanlarının hiçbirinde kendisinden söz etmediğini ancak mahkemede dinlendiği sırada fotoğrafının gösterildiğini ve bu şekilde hakkında beyanda bulunduğunu dile getiren Mesut, “Bu kişi dava basına düştükten sonra ifade vermek istediğini söyledi. Yani etkin pişmanlıktan faydalanmak için böyle bir şey yaptı. Bu yargılama üzerinden tepindiler. Ovalıoğlu, bu tutmazsa ise büyük ihtimale başka dosyalarda da beyan verecektir. Yüksek mahkeme zaten bu tür kişilerin beyanlarına itibar edilemeyeceğini söylüyor. Heyetinize soruyorum; bu kişi gizli tanık iken verdiği beyanına mı ya da açık tanık olarak verdiği beyanına mı itibar göstereceksiniz?” diye sordu.
Açılmayan partiden eğitim
Mesut, Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun 2014 yaz aylarında Kandil’e gittiğine dair beyan verdiğini ancak mahkemenin istediği HTS kayıtları ile bu durumun yalanlandığını ancak buna rağmen bu hususun mütalaada yer almadığını ve hala bu beyanlar üzerinden suçlandığına dikkat çekti. Dosyada yer alan gizli tanık “Atlas”ın beyanlarına değinen Mesut, bu sıralarda Dicle Üniversitesi'nde öğrenci olduğunu paylaştı. 2007’de HDP’de “kadro eğitimi” aldığına dair beyanda bulunduğunu dile getiren Mesut, “HDP’nin ne zaman açıldığını biliyorsunuz. Bu sırada HDP yok. Açılmamış bir parti, bana kadro eğitimi verilmiş. Bu arada bu beyanlarına konu yapılan zaman diliminde üniversiteden tanık getirebiliriz. Aynı zamanda ders notları, derslere katılım gibi pek çok hususu isteyebilirsiniz. Daha önce de aynı talepte bulunmuştum ancak değerlendirme yapmadınız” şeklinde konuştu.
Cezaevindeydi
Atlas’ın 2008 ve 2010 tarihleri arasında Ege Bölgesi’nde faaliyetlerde bulunduğuna dair beyanda bulunduğunu ancak bu sıralarda Diyarbakır’da cezaevinde olduğunu ve mahkemenin bu hususa dair belge talebinde bulunduğunu ve cezaevinin de durumu doğruladığını kaydeden Mesut, “Ben cezaevindeyken nasıl olur da Marmara ve Ege’ye gitmiş olabilirim. 2020’de Batman’a gittiğimi ve burada faaliyette bulunduğum ileri sürülüyor. Ancak bu tarihlerde hiç Batman’a gitmedim. Velev ki doğrudur diyelim. Ben Batman’da siyasi parti faaliyeti yapabilirim. Kayyum ataması sonrasında basın açıklamalarını benim karar altına aldığımı iddia ediyor. Gelin birlikte bakalım kayyum ataması sırasında neredeydim. Her iki kayyum ataması zamanında da tutuklu olarak cezaevindeydim. Cezaevinde iken basın açıklamalarını yaptırmışım. Artık ne yapmışsam… Bu da yalan” diye belirtti.
Mahkeme, duruşmaya yarın saat 10.00’a kadar ara verdi.