Kaldırımda oturmak ‘ülkeyi bölme’ gerekçesi yapıldı

  • 12:34 21 Eylül 2023
  • Hukuk
 
ANKARA - Kobanê Davası’nda yargılanan Gülfer Akkaya, bir kaldırımda kadınların ellerinde balonlarla oturmasının “ülkeyi bölme gerekçesi” yapıldığını söyledi.
 
DAİŞ’in Kobanê’ye saldırısının ardından Kurdistan ve Türkiye’nin birçok kentinde meydana gelen 6-8 Ekim 2014 tarihli protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 33’üncü duruşmasının 2’nci periyodu Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsünde bulunan Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 
 
Tutuklu yargılanan siyasetçiler, duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden katılırken, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar ise salonda hazır bulundu. Kimlik tespiti ile başlayan duruşma, tutuksuz yargılanan Gülfer Akkaya’nın savunması ile devam etti. Gülfer, dava boyunca hangi örgüte, nasıl üye olduğuna dair bilgi verilmediğini belirterek savunmasını neye ilişkin yapması gerektiğini bilmediğine dikkat çekti. 
 
‘Hakkımda hiç ilişki kurulmadı’
 
İddianamede, somut delillerin olmadığının altını çizen Gülfer, “Beni tam olarak neden suçladığınızı bilmiyorum. Siz de tam olarak anlatamadınız. Hakkımda hiç ilişki kurulmadan insan alı koymak, hırsızlık, hamile bir kadına düşük yapmaktan yüzlerce kez ceza istendi. Mütalaada ise müebbet istenmişti. Somut, herhangi bir durum olmasa da 37 yıllık ve bir ömürlük ceza istenilmiş. İnanılmaz bir şey! Bu kadar ceza istenmesi hepsinin tek nedeni 2014 yılında HDP MYK üyesi olmamla ilgili. Delil olarak sunulan materyaller arasında ‘yol kadındır’ kitabımı anlatamam yer aldı. Bir kaldırımda kadınların ellerinde balonlarla oturması ülkeyi bölme gerekçesi yapıldı” diye konuştu. 
 
‘Meclis’teki ve memleketteki cinsiyetçiliğe karşı HDP’de mücadele ettim’
 
Ek savunmasında olmayan şeyi anlatmaya çalıştığını belirten Gülfer, şunları söyledi: “Üyesi olduğum tek parti HDP’dir. HDP’ye de neden katıldığımı bir kez daha anlatayım. Türkiye’de kadınların eşitlik özgürlük içinde yaşamasını istiyordum. HDP ye girme sebebim de hem mecliste kadınların temsiliyetinin sağlanmasını hem de kadınların sorunlarının politikleştirilmesi gerekmesiydi. Böylece kadınların kurtuluşuna daha iyi katkı sunmam gerekiyordu. Ben bir feminist olarak HDP’ye gittim. Hem meclisin içindeki hem de memleketteki cinsiyetçiliğe karşı HDP’de mücadele ettim.” 
 
‘Feminist, Alevi kadınlara yönelik mücadeleden dolayı yargılanıyorum’
 
Kadınların Meclis’te eşit temsil edilmediğini belirten Gülfer, feminist mücadelesinin dosyada suç unsuru olarak ele alındığını belirterek şunları vurguladı: “Ben yasadışı bir örgüte üye olduğum için değil, verdiğim feminist mücadele, Alevi kadınlara yönelik çalışmalarım nedeniyle, HDP MYK üyesi olduğum için yargılanıyorum. Ben burada ben olduğum için hakkımda mütalaada yazılan cezalar isteniyor. HDP meşru bir partidir ve yıllardır meşru siyaset yapmaktadır.”
 
Gülfer, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Mecliste en çok kadın temsiliyeti HDP’deydi. Bu nedenle bağımsız olarak HDP’de çalıştım. Bu çalışmaları yaparken de eşit ve özgür mücadeleye katkı sunmak istedim. IŞİD’in bu dosyada yer almaması hukuki olarak eksikliktir. IŞİD kadınlara düşman bir terör örgütü. Kadınları bir ganimetmiş gibi nesneleştirirken basın yoluyla da bunu yaydılar. Sadece kadınlara da değil, çocuklara yönelik de çok net nesneleştirme var. Bu dosyada bunlar yok, benim gibi bir feministi koymuşsunuz. 10 Ekim’den ben de yaralı kurtuldum. Hala bacağımda şarapnel parçaları var ve bu saldırı IŞID’e yaptırılmıştı. Yaşadığım sürece bu katliamın esas sorumluların açığa çıkarılmadığını söylemek istiyorum. Dosyada IŞID yok, ben varım. Bunu gerçekten anlayamıyorum. 
 
‘Devlet şiddetine uğruyorum’
 
Dosyada üzerime atılı hiçbir suçu kabul etmiyorum. Kendimi devlet şiddetine uğradığımı hissediyorum, biliyorum. Bunun sonlandırılmasını talep ediyorum. Bu salon bir fanus gibi. Biz burada yargılanırken Türkiye’de demokrasinin kırıntısı kalmadı, açlık sınırının altında yaşıyor, geçinemiyoruz. Ama bu salonda hala hiçbir şey olmamış gibi yargılanıyoruz."
 
Tutanaklarda en çok geçen kelime: Reddine, reddine…
 
Ardından söz alan Avukat İbrahim Ergün, duruşmaların adli tatil boyunca devam etmesinin yasal olmadığını belirterek, duruşmanın periyodlarını daha geniş aralıklarla yapılmasını talep etti. Adli kontrol tedbirinin bir baskı unsuru olarak uygulandığını belirten İbrahim, “Bu yaptığınız duruşmalar yasal değildi. Nitekim tutukluluk hallerinin itirazlarının ve adli kontrol tedbirinin kaldırılması talebinin reddi hızlı bir otomasyon haline gelmiş durumda. Reddine, reddine, reddine. Tutanaklarda en çok geçen kelime” diyen .İbrahim, tutanaklarda, ‘Avukatların mütalaayı didik didik ederek savunma yaptığı görüldü’ yazdığını kaydetti. İbrahim, bunun duruşmalara ara verilmesi talebinin reddinin gerekçesi yapıldığını belirterek, “Didik didik inceledik çünkü anlaşılmayan bir mütalaa” sözlerini kullandı.
 
İbrahim, Gülfer hakkındaki adli kontrol tedbirinin kaldırılması ve beraat kararı verilmesini talep etti. 
 
Duruşma yarın saat 10.00’ a ertelendi.
 
 

Etiketler:

kobanê dava