Ayla Akat Ata: Tarih boyunca Kürtler vardı ve Kurdistan’da yaşıyorlardı

  • 17:50 9 Ekim 2023
  • Hukuk
ANKARA - Esasa ilişkin savunma yapan tutsak siyasetçi Ayla Akat Ata, savunmasında örnek gösterdiği sempozyum bildirilerinde yapılan araştırmalarda her ne kadar farklı yorumlansa da tarih boyunca Kürtlerin olduğunu ve Kurdistan’da yaşadığını kaydetti. 
 
DAİŞ'in Kobanê’ye yönelik saldırısı sonrasında Kurdistan ve Türkiye’nin pek çok kentinde 6-8 Ekim 2014’te yaşanan halk protestoları nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 36’ncı duruşmasının birinci oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsünde bulunan  duruşma salonunda devam etti.
 
Sincan Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutuklu siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler duruşmaya Ses Görüntü ve Bilişim Sistemi ile (SEGBİS) katıldı.Duruşmayı, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatları, öğleden sonraki oturuma Yeşil Sol Parti Mûş Milletvekili Sümeyye Boz takip etti.
 
Verilen aranın ardından Ayla Akat Ata savunmasına kaldığı yerden devam etti.  
 
‘Bu ülkede ağırlaştırılmış müebbet verilen çocuklar var’
 
Savunmasını Hakkari’ye ifade vermeye giderken, yaşamını yitiren Barış Anneleri için yaptığını söyleyen Ayla, barış annelerinin “nasıl yaşamalıyız”  kendilerine öğrettiklerini kaydetti. Bulunduğu cezaevinde suça sürüklenen çocuklarla suçlanan iki kişiyle kaldığını ifade eden Ayla, “Bu ülkede cezaevlerinde ağırlaştırılmış müebbet cezası verilen ardından cezaları müebbete çevrilen çocuklar var. Bu yüzden çocuklara, annelerine kendimi borçlu hissediyorum. Koğuşta birlikte kaldığım Fatma Aslan ve Melek Kartal şahsında tüm çocuklara borçluyum. Evde baba otoritesini anlamayan çocuklara, devletin bütünlüğü bozmasından ceza veriliyor” dedi. 
 
Ayla, savunmasına şöyle devam etti: 
 
“Çözüm Süreci içerisinde parlamento bünyesinde Meclis iç tüzüğünde yer alan, komisyonların teşekkülüne dair düzenlemeden farklı bir usulle, Meclis Başkanı’nın başkanlığında, milletvekili sayısına bakılmaksızın parlamento çatısı altında grubu bulunan tüm siyasi partilerin (AKP, CHP, MHP ve BDP) eşit (üç milletvekili) temsili ile kurulan Yeni Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda partimin görevlendirmesiyle Diyarbakır eski vekilimiz Altan Tan ve İstanbul vekilimiz Sırrı Süreyya Önder ile birlikte sorumluluk aldığımı yargılama süreci içerisinde ifade etmiştim. Diğer siyasi partiler gibi biz de Uzlaşma Komisyonu'nda hazırlamış olduğumuz yeni anayasa taslağımızı tartıştık. Komisyon tarafından oy birliği ile belirlenen çalışma yöntemi/takvimi gereği komisyon olarak, hem katılımı esas alarak ilgili sivil toplum örgütlerini, üniversiteleri, akademisyenleri, parlamento dışındaki siyasi partileri dinledik, hem de yaptığımız bölge toplantılarıyla yeni anayasa yapım sürecinin toplumsallaşması için çaba harcadık. Bu noktada, tarafınızca dikkate alınmamış olsa da Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK) ve Demokratik Özgür Kadın Hareketi'nin (DÖKH) de bu süreçte parlamentoda dinlendiklerini ve Yeni Anayasa için önerilerini komisyona sunduklarını tekrar belirtmek gerektiğini düşünüyorum.
 
Kürt halkının statü talebi görülmeli ve karşılık bulmalı
 
Yeni Anayasa çalışmaları sürerken partimizin gerek Anayasa Komisyonu tarafından yapılan çalışma ve gerçekleştirilen çalıştaylar gerekse de DTK çatısı altında yürütülen çalışmalar ile DTK 'da yer almayan siyasi parti ve sivil toplum örgütleriyle yaptığı görüşme, tartışma ve konferanslar neticesinde açığa çıkan Kürt Sorununun demokratik çözümü için atılması gereken anayasal adımları içeren dört başlık kamuoyu ile paylaşıldığı gibi yargılama süreci içerisinde tarafımca da dile getirilmiştir. Tekrar edersem: İlk olarak herkesin kendisine ait ve sadakatle bağlı kalacağı yeni bir vatandaşlık düzenlemesi yapılmalıdır. Kürt halkının statü talebi görülmeli ve karşılık bulmalıdır. Anadilinde yaşam olanakları başta eğitim hakkı olmak üzere sağlanmalı ve son olarak laiklik tanımı özgürlükçü temelde yeniden ele alınmalıdır.
 
Demokratik özerklik kabul gören model olmasından taslağımızda yer aldı
 
2012 yılında bu taleplerin açığa çıkmasıyla bir imza kampanyası ile toplumsal kabulü de ortaya konulmak istenmiş fakat verilen yasaklama kararı ile gerçekleştirilememiştir. Ancak bu talepler partimizin Yeni Anayasa taslağı içerisinde yer almış, Uzlaşma Komisyonu'nda ifade edilmiş ve tartışılmıştır. Statü talebi yönünden ‘Demokratik Özerklik’ yapılan toplantı, çalıştay ve gerçekleştirilen konferanslarda en çok ifade edilen ve kabul gören model olması itibariyle taslağımızda yer aldı. 
 
Demokratik özerklik bütünleşme projesidir
 
Demokratik Özerk Bölge Yönetimleri, bir çözüm modeli olarak, on yıllar süren şiddet ortamı içerisinde ifade edilip, kamuoyuyla paylaşılmasıyla birlikte gündem olmuştur. Burada doğru anlaşılıp, geliştirilip güçlendirilmesi temelinde ve doğru tartışmalara konu olması için partimiz ve DTK tarafından hakkımızda başlatılan soruşturmalara rağmen olağanüstü bir çaba harcandığının altını önemle çizmek gerekiyor. Süreç içerisinde bilmeden, anlamadan muhalefet ederek bu öneriyi illegalize etmeye çalışan, DTK 'yi ve partimizi şeytanlaştıran dil her zaman var oldu. Biz de yaptığımız sayısız toplantı, düzenlenen çalıştay, konferans ve panellerle, Demokratik Özerklik ’in bir bölünme değil; birleşme, bütünleşme projesi ve bir çözüm modeli olduğunu her fırsatta ifade ettik ve savunduk.” 
 
'Darbe anayasasını savunur hale geldik'
 
Ayla, Demokratik Özerklik Çalıştayı2nda yaptığı sunumu okudu. Aradan yıllar geçmesine rağmen, Türkiye’nin yeniden bir anayasa hazırlığı içerisinde olduğunu ama Kürtlerin taleplerinde ısrarcı olduğunu kaydetti. Demokratik Özerk sözlerine dair hakkında davalar açıldığını söyleyen Ayla, “AKP’nin taslağında başkanlık vardı bizimde demokratik özerk var. Kimin ne dediği komisyon tutanaklarında var. 2016’da yine bir darbe süreci yaşadık, o darbenin ardından ilan edilen OHAL ve hızlı bir şekilde başkanlık sistemi sonrasında tüm yetkililer cumhurbaşkanına geçti ve yeni bir cumhuriyet oldu. Demokratik cumhuriyet mi oldu hayır. Üzerinden 13 yıl geçmiş, cumhurbaşkanı kongresinde bir kez daha yeni anayasa dedi. Türkiye halkları yeni anayasa söylemleri ile kandırılıyor. Darbe anayasasını savunur duruma geldik. Yapım süreci önemsenmez, halk dinlenilmez. Siyasi iktidarlar değişiyor, gelip anayasalarda rötuş yapıp gidiyorlar. Onların yaptıklarından dolayı biz yargılanıyoruz ama onlar iktidardalar” sözlerine yer verdi. 
 
'Kürtler vardır'
 
Verilen kısa aranın ardından savunmasına devam eden Ayla, sempozyum bildirilerinde Türk, Kürt birlikteliği ve Kürtlerin bu birliktelikler içerisindeki idari konumlarına dikkat çekerek, “Kürt ve Kürdistan  değerlendirmelerine de yer vermek istiyorum ki; savunmamın devamında yer alacak olan kendi kaderini tayin hakkı açısından asıl önemli konu olduğunu değerlendiriyorum. Bu konuda farklı tebliğlerde farklı yorumlarla bilgiler verildiğini görüyoruz. Ancak verilen bilgiler yorum farkı olsa da bir gerçeğin altını çizmektedir: Kürtler vardır ve Kürdistan’da yaşamışlardır” diyen Ayla, taleplerinin hiçbirinin tarihten, gerçeklikten uzak olmadığını dile getirdi. 
 
Duruşma yarına ertelendi.