Kobanê Davası: Ayla Akat Ata vekil olduğu süre zarfında usulsüz dinlenildi
- 18:00 13 Ekim 2023
- Hukuk
ANKARA - Avukat Çiğdem Kozan, müvekkili Ayla Akat Ata’nın vekil olduğu süre zarfında usulsüz bir şekilde dinlendiğini ve suç unsuru barındırmayan açıklamalar hakkında dinleme kararı veren savcı ve hakimlerin FETÖ’cü olduğu iddiası ile ihraç edildiğine vurgu yaptı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin DAİŞ'in Kobanê’ye yönelik saldırısı sonrasında Kurdistan ve Türkiye’nin pek çok kentinde 6-8 Ekim 2014’te yaşanan halk protestoları nedeniyle yargılandığı Kobanê Davasının 36’ncı duruşmasının son oturumu başladı.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sincan Cezaevi Kampüsü’nde bulunan duruşma salonlarında yapılan yargılamaya siyasetçi Ayla Akat Ata. Sebahat Tuncel ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatları da katıldı.
Figen Yüksekdağ da Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı.
‘Hem fail hem azmettirici olunamaz’
Duruşmada ilk olarak söz alan Ayla’nın Avukatı Metin Kaya, mütalaaya tepki gösterdi. Mütalaada müvekkilinin “azmettirici” olarak lanse edildiğini ancak azmettirdiği ileri sürülen kimsenin aynı dava dosyası kapsamında yargılanmadığına dikkat çekti. Hem fail hem de azmettiricinin aynı dosya kapsamında yargılanamaması nedeniyle yapılan yargılamanın da hukuka aykırı olduğunu belirten Metin, müvekkilinin bu olayların hem faili hem de azmettiricisinin olmasının mümkün olmadığını kaydetti. Bu bağlamda kanunun aradığı şartların oluşmadığını ifade eden Metin, ayrıca fail ile azmettirici arasında bağın ne şekilde geliştiğinin de tam olarak ortaya konulmadığını dile getirdi.
‘Kanunen mümkün değil’
Müvekkiline yönelik, “Ülkenin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” iddiasına da değinen Metin, bu suç iddiasının “amaç” suç olduğunu ve bu suçun oluşabilmesi için “araç” suçun da olması gerektiğini belirtti. Metin, müvekkiline yönelik araç suç iddiasına dair somut veri olmadığını ve bu nedenle amaç suç bağlamında ülkenin birliğini bozma suçlamasının da yöneltilemeyeceğini kaydetti. Metin, “İddia makamı, bizim dosya ile alakası olmayan ve hüküm giymiş kişileri hayali fail olarak göstermektedir. Başkasını azmettiren kişi azmettirdiği fail ile aynı cezayı alması gerektiğine dair kanun var. Ancak dosyada fail yok. Mahkeme, kesinleşmiş kararı getirip bu dosyaya koyup bu eksikliği gidermeye çalışıyor. Bu kanun ve usulen yeterli değildir. Azmettiren ile fail aynı anda yargılanması gerekmektedir. Bu yapılmadan kanunen ceza vermek mümkün değildir” diye belirtti.
Beraat talebinde bulundu
Metin, Ayla’nın HDP MYK’nin aldığı kararı dijital medyada paylaşması nedeniyle “Basın yoluyla tahrik etme” suçu işlediğinin iddia edildiği belirterek, bu paylaşımın haber verme amaçlı olduğu ve tahrik içermediğini dile getirdi. Müvekkilinin işlediği bir fiil bulunmadığını ifade eden Metin, müvekkilinin beraat etmesi gerektiğini dile getirdi.
Hakimlerin ismini tek tek okudu
Söz alan Ayla’nın diğer Avukatı Çiğdem Kozan, daha önce sunduğu ve mahkeme tarafından reddedilen taleplerini yineledi. Mahkemenin dosyayı esas hakkında mütalaanın hazırlanması için savcıya gönderdiği sırada avukatlara tevsii tahkikat taleplerini sormadığını ve bunun usule aykırı olduğunu dile getirdi. Çiğdem, dosyada yer alan Fırat Haber Ajansı’na (ANF) ait haberlerin içerikleri üzerinden yargılamanın yapıldığını ancak bu haberlerin tek başına delil sayılamayacağını söz konusu içeriğinin yaşanıp yaşanmadığına dair mahkemenin yerel kuvvetlere teyit ettirmesi gerektiğini ifade etti. Çiğdem, müvekkili hakkında soruşturma yürüten ve yargılama yapan savcı ve hakimlerin FETÖ mensubu olduğunun ortaya çıkardıklarını, mahkemenin de bu hususu araştırması gerektiğini kaydetti. Çiğdem, daha sonra FETÖ mensubu olduğu ileri sürülen hakimlerin isim ve sicil numaralarını duruşma salonunda okuyarak, “Müvekkilim hakkında dinleme kararı veren hakimlerin FETÖ’cü olması tesadüf değildir. Mahkemenin bunu dikkate alması gerekir” diye vurguladı.
HSK kararı
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) bu ve birçok savcı ve hakimlere dönük daha önce verdiği karara dikkat çeken Çiğdem, HSK’nin de bunların örgüt adı altında usulsüz dinlemeler yaptığını tespit ettiğini aktardı. Çiğdem, “Müvekkilim hakkında Diyarbakır’da yapılan yargılama dinlemelere dayanıyor. Avukat Mehmet Emin Aktar’ın CD talebine olumlu yanıt vermişsiniz ancak dosyada CD yok. Bir dinleme yapılıp yapılmadığı da beli değil. Müvekkilime ait olduğu ileri sürülen ifadelerin tespiti için ATK’ye gönderilmesini talep ediyorum” diye belirtti.
Bahtiyar Çolak’ı da sordu
Maddi gerçeğinin ortaya çıkması için tanıkların da dinlenmesi gerektiğini, müvekkilinin Pirsus’ta (Suruç) bulunduğu sırada dönemin Kaymakamı Abdullah Çiftçi’nin dinlenmesi gerektiğinin de altını çizen Çiğdem, şöyle devam etti: “Müvekkilim Diyarbakır’da saldırıya uğradı. Buna ilişkin açılan dosyada hiçbir şey yapılmamış. Bu dosyanın akıbetinin ne olduğunu araştırılmasını istiyoruz. Biz bunu niçin istiyoruz; çünkü bu olayların başkaca güçler tarafından yapıldığına inanıyoruz ve bu tür şeyler ortaya çıkarıldığında bu da ortaya çıkacaktır. Çiğdem, çete lideri olduğu ortaya çıkan mahkemenin bir önceki başkanı olan Bahtiyar Çolak’ın dosyasının akıbetinin ne olduğu ve Kobanê Davası ile ilgili bir usulsüzlüğe imza atıp atmadığının ortaya çıkarılması gerektiğinin altını çizdi. Çiğdem, “Bu dosya hala gölgede duruyor. Bu dosyanın bizim dosya ile doğrudan bağlantısı vardır. Bu nedenle içinde ne olduğunu bilmemiz gerekiyor.”
Çiğdem, bu ve pek çok talebine ilişkin ara karar kurulmasını talep etti. Mahkeme ara karar kurarak, talepleri reddetti.
Faaliyet engellemeye ilişkin emsal karar
Savunmasını devam eden Çiğdem, 2007’de müvekkili hakkında açılan bir davaya işaret etti. Çiğdem, tüm dinlemelerin bu dosya kapsamında yapıldığını ve bu davanın soruşturmasını yapan savcının FETÖ iddiası ile ihraç edildiğini paylaştı. Birleştirilen dosyalara işaret eden Çiğdem, Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) dinlendiğini ve bu dinleme nedeniyle dosya açıldığını ancak bir siyasi partini kamuya açık olmadığını ve dinlemenin usulsüz yapıldığını kaydetti. Siyasi partinin kamuya açık olmadığına dair verilen emsal bir kararı da anımsatan Çiğdem, “Daha önce Mersin’de açılan bir dava nedeniyle verilen bir emsal karar var. Dinleme olduğunda siyasi parti faaliyetini engellemiş oluyorsunuz” ifadelerini kullandı.
Karar yok dinleme var
Çiğdem, dosyada yer alan bir başka dinleme kararına da dikkat çekerek, bu dinlemenin teknik araçlarla takibi düzenlendiğini ancak kimin dinleneceğine dair ifadeler yer verilmediğini, teknik takibin ancak kişi hakkında verilebileceğini dile getirerek, tepki gösterdi. Bu kararın Amed’te bulunan Konuk Evi ile ilgili olduğunu ancak bu yerin de siyasi partiye ait olduğunu ifade eden Çiğdem, “Delil olmadan kişi olmadan dinleme kararı alınıyor. Bu dinleme kararı alan hakim de FETÖ’den işlem gördü. Müvekkil ile ilgili verilmiş bir dinleme karar yok anlayacağınız. Bu kararların hiçbiri müvekkilim ile ilgili değil. Ancak başkaları ile ilgili verilmiş hukuksuz kararları değerlendirmek zorunda kalıyorum sonrasında müvekkil ile ilgisizliğini de değerlendirmek zorunda bırakılıyorum” diye belirtti.
DTK dinlemelerine değindi
Çiğdem, savunmasının devamında şunları söyledi: “Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) ile ilgili verilen kararların hiçbiri hukuki değil. Ortaya herhangi bir delil ortaya konulmuyor ancak ‘istihbari’ bilgi üzerinden bu karar alınabiliyor. Toplantı yapıldığı için dinleme kararı veriliyor. Ve bu bir iki kere olan bir şey de değil. Sürekli, sistematik bir şekilde dinleme kararları veriliyor. Bu dinleme kararları arasında müvekkilin ismi de yok. Çünkü müvekkil aynı zamanda o sırada milletvekili. 29’üncu kez verilen dinleme kararında da müvekkilim yok. DTK en az 130 hafta dinlenmiştir. Yıllarca dinlemişler. Bu dinlemelerden sonra ne tür bir delilin de bulunduğunu ve bu nedenle sürdürüldüğüne de yer verilmemiştir. Başkaları hakkında verilen kararlarla müvekkilim dinlenmiş.”
‘Hukuka aykırı’
Tesadüfen toplanan delil düzenlemesinde eğer bir delil toplanmışsa derhal Cumhuriyet Başsavcılığı’na haber verilir. Müvekkilim başkası hakkında verilen dinleme sırasında dinlenmiş ancak bu durum Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilmemiştir. Bu arada tesadüfi deliller ne tür durumlarda toplanır? Teknik dinleme ile elde edilen delil olduğu için tesadüfi delil olarak değerlendirilemez. Bu nedenle elde edilen delil hukuka aykırıdır.”
Verilen aranın ardından devam eden duruşmada savunmasına devam eden Çiğdem, “Müvekkil, 2007 ile 2015 arasında milletvekiliydi. Bu sırada görevini ifa ediyordu. Yasama dokunulmazlığı kapsamında Meclisin yetkisi olmadan soruşturulması veya dinlenmesi yasaya aykırı olur. Bu yasa özellikle muhalif milletvekillerini korur. Bizim müvekkil de muhaliftir. Muhalif bir milletvekili olan müvekkilim yasama dokunulmazlığı dikkate alınmadan bazı dinlemelere maruz kalmıştır. Açık açık herhangi bir karar almadan milletvekilini dinlenmişler” ifadelerini kullandı.
DTK’nin usülsüz dinlenmesi
Çiğdem, DTK’nin “böcek” adı verilen dinleme cihazı ile dinlendiğini ve bunun hukuka aykırı olduğunu ifade etti. Müvekkilinin bir toplantıda PKK’nin silah bırakması yönünde sözler sarf ettiğini ve bu durumu PKK Lideri Abdullah Öcalan ile de müzakere ettiğini de dile getirdiğini paylaşan Çiğdem, buna rağmen müvekkilinin “silahlı örgüt üyesi olma” iddiası ile yargılandığını kaydetti. Çiğdem, “Abdullah Öcalan ile görüşmelerin devam etmesi yönünde konuşmaları Meclis’te de yapmıştır. Bu konuşmalarında toplumun en zaruri ihtiyacının ‘barış’ olduğuna vurgu yapmıştır” diyerek, Ayla’nın bu doğrultudaki konuşmalarını okudu. Çiğdem, müvekkilinin uygulanan tecride de tepki gösterdiğini ve bu durumun “toplumsal barışı” olumsuz etkilediğine dair ifadeler sarf ettiğini de anımsatarak şöyle dedi: “Müvekkil, siyasi hayatı boyunca Kürt sorunun diyalog ve müzakere ile çözülmesi gerektiğini söylemiştir. Meclis’te de, dışarda da ve mahkemede de aynı şeyi söyledi. ‘İmralı’da tecridi derinleştirmek siyasal çözüme ket vurmak demektir’ şeklinde sözleri suçlama konusu yapılmıştır. Sayın Öcalan’ın durumu ile ilgili yaptığı bu değerlendirme ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamındadır.”
Meclis’te de dinlendi
Müvekkilinin anadil talebinin de suçlama konusu yapıldığını aktardı. “Demokratik Özerklik” tartışmalarının Meclis’te de yapıldığını ancak bu talep nedeniyle fezleke düzenlenmediğini paylaşan Çiğdem, daha sonra aynı nedenden ötürü suçlamaların olduğunu paylaştı. DTK’nin çalışmalarının terörize edildiğini ve müvekkilinin de aynı çalışmalar kapsamında suçlandığını ancak DTK’nin yaptığı pek çok toplantı ve panelle AKP’liler de katıldığını ifade eden Çiğdem, DTK’nin Meclis’te de dinlendiğini belirtti.
Diyalog sürecinin sona ermesi
“Diyalog sürecinin” siyasal sürecinin sona ermesinin ardından bu çalışmalarda yer alanlar hakkında “örgüte üye olmak” ve “örgüt kurmak ve yönetmek” iddiası ile suçlandığını dile getiren Çiğdem, “İnsanlar bu kadar zaman sonra bu tür çalışmalar nedeniyle yargılanacaklarını öngöremezdi. Bu çalışmalar ile ilgili eğer bir ceza verilirse AİHM’den döner. Haziran 2020’de DTK’nin kapısına kilit vuruluyor. Ancak 8 yıl önceki çalışmalar suçlama konusu yapılıyor” diye konuştu.
Mahkeme, duruşmaya Pazartesi saat 10.00’a kadar ara verdi.