TJA Davası başladı: Kürt ve kadın kimliğimizle yargılayacağız!

  • 13:39 7 Kasım 2023
  • Hukuk
 
 
ANKARA -TJA Davası'nın görüldüğü duruşmada söz alan tutsak Bedia Akkaya, “Yargılanmamızın sebebi, tek nedeni, kadın ve Kürt kimliğimizden dolayıdır. Biz de bugün Kürt ve kadın kimliğimiz ile yargılayacağız. Türkiye’de de, dünyada da en meşru mücadele kadın mücadelesidir” dedi.
 
Ankara merkezli 30 Kasım 2022’de başlatılan bir soruşturma kapsamında 2 Aralık 2022’de tutuklanarak Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderilen Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri Gülistan Dehşet, Didar Çeşme, Bedia Akkaya, Figen Aras Kaplan, Hatice Güngör, Hülya Kınağu, Figen Ekti, Mekiye Ormancı ve Amine Demir Çoban, Zeynep Boğa, ile adli kontrol tedbiri ile tutuksuz yargılanan Tamcihan Çelebi, Besile Narin, Meral Şimşek, Zekiye Güler, Hülya Taşar, Yeliz Ayyıldız Kıyak, Dilan Akpolat, Aysel Ceylan, Hazal Aras ve Beritan Can Yaşa ile  ev hapsi cezası verilen Merve Tekin Demirel ve Sultan Esen hakkında “örgüte üye olma” ve “örgüt kurma veya yönetme” iddiasıyla yargılandıkları davanın ilk duruşması Ankara 25’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı.
 
Sincan Cezaevi’nde bulunan kadınlar ile tutuksuz yargılanan kadınlardan Tamcihan Çelebi, Hülya Taşar, Yeliz Ayyıldız Kıyak, Dilan Akpolat,  Beritan Can Yaşa duruşmaya katıldı. Tutuksuz yargılanan Hatice Yaman, Besile Narin, Sultan Esen, Zekiye Güler, Sultan Esen, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile Diyarbakır’dan duruşmaya bağlanırken, Ev hapsiyle yargılanan Merve Tekin Demirel ve aynı zamanda kanser tedavisi gören Sultan Esen duruşmaya SEGBİS ile bağlandı. Duruşmayı, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, HEDEP Kadın Koordinasyonu, Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri, İnsan Hakları Derneği (İHD), çok sayıda avukat ve aileler izledi.
 
Heyetten Kürtçe’ye başka bir kılıf: Başka dil
 
Duruşma, dosyaya gelen evrakların okunmasıyla başladı. Avukatların, 5 kadının Kürtçe savunma vereceği üzerine, tercümanı hazır etmesine karşılık heyetin yargılanan kadınlara, tercüman bilgilendirmesi sırasında “kendisini başka dilde” ifade edebileceklerini söylemi dikkat çekti. Ardından kimlik tespitine geçildi.
 
‘Kadın ve Kürt kimliğimizden dolayı buradayız’
 
İlk olarak Bedia Akkaya Kürtçe savunmasına başladı. Savunmasına başlamadan önce duruşmayı takip edenleri selamlayan Bedia, “İyi ki kadınlar var” diyerek savunmasına başladı. Savcı tarafından hazırlanan iddianameye hazırlandığını ve iki noktada durduğunu belirten Bedia, “Bir yıl önce gözaltına alındık, bir yılın ardından ancak bugün mahkemeye çıktık. Diyarbakır’da tutuklandığımız zaman emniyette kelepçeli bir şekilde bekletildik. İlk gün 24 saat avukatlarımızla görüşmemiz engellendi. Aramızda ağır hasta olan arkadaşlarımız vardı, hiçbir insani ihtiyaçları giderilmedi. Hukuksuz bir şekilde bize davrandılar, hukuki haklarımız yerine getirilmedi. Tüm bu hukuksuzluklardan bir yıl sonra mahkemeye çıktık ve ara mahkemelerimiz dahi yapılmadı. Bir yıldan sonra mahkemeye çıktığımızdan dolayı rahat bir şekilde savunmamızı yapmak istiyoruz. Bu dava özellikle genel seçimlere giderken yapıldı, bu siyasi operasyondu. Yargılanmamızın sebebinin tek nedeni, kadın ve Kürt kimliğimizden dolayıdır. Biz de bugün Kürt ve kadın kimliğimiz ile yargılayacağız. Türkiye’de de, dünyada da en meşru mücadele kadın mücadelesidir. Kadın mücadelesinin yargılanmasını bir ayıp olarak görüyorum, kadın mücadelesinin yargılanmaması gerektiğini belirtiyorum” dedi.
 
‘Kadına yönelik şiddet eril zihniyetin bir ürünüdür’
 
Kadınların yaşamında da çokça engellerin olduğunu ve bu engellere karşı mücadele ettiklerini, dosyanın da boş olduğunu vurgulayan Bedia, kadınlar için bedenleri ve emekleri için mücadele ettiklerini belirtti. Bedia, “Cinsiyet eşitliği bizim birinci amacımızdır, kadına yönelik şiddet eril zihniyetin bir ürünüdür. Kadına yönelik her türlü şiddetin politik bir şekilde yapıldığını biliyoruz. Kadına yönelik şiddet, cinsiyetçilik, ayrımcılık beraberinde fakirlik, yoksulluk getiriyor. Türkiye’de kadınların yaşadığı durumlar artık bir soykırım haline gelmiştir. Bizim başka bir ismin uydurulmasına gerek yok, biz katledilen kadınlar için mücadele ediyoruz. TJA aktivistleri olarak şüpheli kadın ölümlerin aydınlanması için mücadele ediyoruz. Biz her ne kadar cezaevinde olsak bile, 2023 kadın katliamlarını görüyoruz. Ne yazık ki bugün bizim kadın çalışmalarımız yargılanıyor. Türkiye’de illegalize kavramı sürekli karşımıza çıkıyor, kadınlar sürekli tehditler altında, kadınların mücadelesi kimlikleri, emekleri içindir. Ama bu mücadele ilegalize olarak görülmekte” sözlerini kullandı. 
 
Deniz Poyraz, İpek Er, Gülistan Doku…
 
HDP Kadın Meclisi’nde çalıştığı dönemde, siyasi katliamların aydınlanması için mücadele ettiklerini ifade eden Bedia, katledilen Deniz Poyraz’ı hatırlatarak, şunları dile getirdi: “Deniz Poyraz’ı katleden kişi parti binasına çok rahat bir şekilde girdi ve çıktı. Deniz Poyraz genç bir kadındı, partimiz çalışanıydı, Kürt’tü. Deniz Poyraz’ı katleden sanık sanki kimseyi öldürmemiş gibi rahattı. Deniz Poyraz’ın davasına katıldım, katil o kadar rahattı ki, eş genel başkanımız Pervin Buldan’a dönerek, ‘sen de benim listemdesin' dedi. Orada da Deniz Poyraz’ın ailesine saldırdı. İkinci örnek ise Musa Orhan tarafından tecavüze maruz kalarak intihara sürüklenen İpek Er. Her ne kadar Musa Orhan hak ettiği cezayı almasa da, Musa Orhan’a tecavüzcü diyen herkes yargılandı. Dersim’de kaybolan Gülistan Doku var. Gülistan Doku’nun ailesi Dersim’de uzun süre oturma eylemi yaptı, partimizden de umutları vardı. Tüm çağrılar ve eylemlere rağmen Gülistan Doku’nun akıbeti halen bilinmiyor. Rojbin Çetin Van’ın Edremit Belediye Eşbaşkanı’ydı. Şu anda Diyarbakır Cezaevi’nde. Rojbin Çetin’in evine baskın yapıldı, köpeklerle saldırıldı ve işkenceye maruz kaldı. Rojbin Çetin, belediye başkanıydı, kadındı. Örnekleri vermemin sebebi çalışmalarımız bu hukuksuzluklara karşı mücadeledir, mücadelemize başka bir isim verilmesin.”
 
‘Kadın mücadelesi en üst seviyeye geldi’
 
Kadın katliamı, intihar ve şüpheli ölümlerin temelinde ırkçılık olduğuna işaret eden Bedia şöyle konuştu: “Bu kadınlar Kürt olduklarından dolayı saldırılara maruz kaldılar. Eril zihniyet bize, Orta Çağ’ı dayatmakta, biz kabul etmiyoruz. Kabul edersek, aklımızı, irademizi ve vicdanımızı bir kenara bırakmak zorunda kalacağız. Kadın yoksulluğuna karşı da mücadele ettik. Yıllardır yoksulluğu kadınlaştırmayın dedik. Kadınlarla dayanışma içerisindeydik. Ama bugün Türkiye’de bir ekonomik kriz var. Avrupa raporlarına göre, kadın ve erkek eşitsizliği üzerine 244 ülkede araştırma yapılmış ve Türkiye 31’inci sırada yer alıyor. Bu rapora göre, kadınlar, gençler, çocuklar en temel ihtiyaçlarını bile alamıyor. Bu sebeplerden ötürü kadın yoksulluğuna karşı da mücadele ediyoruz. Mücadelemiz sonucu, eşbaşkanlık sistemini oluşturduk. Kadın mücadelesi en üst seviyeye geldi. 
 
Kadın mücadelesi meşrudur yargılanamaz
 
Kadınlar olarak kendi haklarımız içinde mücadele ediyoruz. Kadın kazanımlarından birisi de 8 Mart, 25 Kasım’dır. Türkiye’de bile dünyanın kabul ettiği günleri bile yasaklıyor, kadın kurumlarını kapatıyorlar, eşbaşkanları, yöneticileri tutuklanıyor. Belediyelerine kayyımlar atanıyor. Kayyım atanması kadına yönelik katliam, taciz ve tecavüzlere yol açmaktadır. Kadın mücadelesi meşrudur, yargılanmaz. Bizim mücadelemiz, bu ülkenin kadınlara mezar olmaması içindir. Kadın mücadelesi uluslararası bir mücadeledir, kadınlar Avrupa’dan, Afrika’ya, Mısır’dan Afganistan’a, Türkiye’den Lübnan’a, Şili’den Filistin’e kadar mücadelelerini yükseltiyorlar.  Kürt kadınların mücadelesi eşit ve özgür bir yaşam içindir. Kürt kadınları, dünya kadın kürüyüşünde, Avrupa kadın görüşmelerinde, Ortadoğu’da birçok konferansta, Türkiye’de birçok eylemde hareket ediyorlar. Kadınların tamamı, saldırılara karşı mücadele ediyorlar, bugüne kadar kadına yönelik şiddete karşı verdiğimiz mücadele meşrudur.”
 
‘Sami Baran’ın ifadelerini kabul etmiyorum’
 
İddianamenin içerisinde hakkında 6 sayfa oluştuğunu belirten Bedia, heyete, “Ben bir suç bulamadım ne için yargılanıyorum” diye sordu. Bedia, “Suç olarak lanse edilen şey tutuklanmam ve Sami Baran’ın ifadeleri. Savcı biraz kafasını yorsaydı, Sami Baran ifadelerinde, 2013 yılında Diyarbakır ilde beni gördüğünü söylüyor. Savcı baksaydı, Samir Baran’ın söylediği tarihte ben tutukluydum. Sami Baran’ın ifadelerini kabul etmiyorum, ifadeleri tümü yalandır. Kardeşim bana 1 bin TL göndermiş ve bunu MASAK raporlarına eklemişler. Buna cevap bile vermek istemiyorum. 7 yıla yakındır siyasi partilerde görev aldım, partide 800 TL göndermiş, bunu bir ihtiyaç olarak göndermişler ve bunu da eklemişler. 3 otel kaydı var şaşırdım, ben bir insanım bir şehre gittiğimde kalacak yerim yoksa ya da bir program varsa elbet otelde kalacağım bunu nasıl iddianameye koymuşlar. Kardeşimle konuşmam dahi dosyaya konulmuş” dedi. 
 
Beraatını talep etti
 
Hakkındaki iddialara cevap veren Bedia, dosyada kendisine dair çalışmaları dışında bir şey olmadığını ve çalışmalarını kamuoyuna açık bir şekilde yaptığını kaydetti. Bedia, bir yıllık hukuksuzluğun son bulmasını ve  sadece tahliye değil beraatını da talep etti. 
 
Duruşmaya bir saat ara verildi.