Avukat Gülhan Kaya tahliye edildi
- 15:58 9 Kasım 2023
- Hukuk
İSTANBUL - EHB ve ÖHD üyesi avukat Gülhan Kaya, mesleki faaliyetleri gerekçe gösterilerek “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklu yargılandığı davanın ilk duruşmasında tahliye edildi.
Mesleki faaliyetleri gerekçe gösterilerek 12 Haziran’da tutuklanan Ezilenlerin Hukuk Bürosu ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukat Gülhan Kaya’nın, “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklu yargılandığı davanın ilk duruşması Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Bir saat geç başlayan duruşmada, Gülhan ile avukatları hazır bulundu.
21 barodan Cumartesi Anneleri’ne yoğun katılım
Öte yandan duruşmaya ÖHD ile EHB üyesi çok sayıda avukat ile 8 ülkeden gelen Bolonya Barosu, Brüksel Barosu, İnsan Haklarının Savunulması içiin Katalan Derneği, Sınır Tanımayan Avukatlar – Avukat Dayanışması, Dünyada İnsan Hakları ve Demokrasi için Avrupalı Avukatlar Derneği (ELDH), Avrupalı Demokratik Avukatlar (AED), Avrupa Barolar Birliği Federasyonu (FBE), Grenoble Barosu İnsan Hakları Merkezi, Uluslararası Demokratik Avukatlar Derneği, Uluslararası Avukatları İzleme Örgütü (OIAD), Avukatlar için Avukatlar (L4L), İngiliz ve Galler Hukuk Cemiyeti, Midilli Hukuk Merkezi, Fransa Avukat Sendikası, Belçika Demokrasi için Avukatlar Sendikası, Marsilya Barosu, New York Şehir Barosu, Rotterdam Barosu, Amsterdam Adli Yardım Avukatları Derneği (VSAN), Demokrasi Araştırma ve Değerlendirme Merkezi / Uluslararası Hukuki Müdahale Grubu (CRED, GİGİ), Fransa Baro Başkanları Örgütü, Belçika'nın Fransızca ve Almanca Konuşan Baroları Birliği ve Uluslararası Avukatlar Birliği – Hukukun Üstünlüğü Merkezi (UIA-IROL) da duruşmaya katıldı. Gülhan’ın ailesi, yakınları, Cumartesi Annesi Hanife Yıldız, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanları ile çok sayıda sivil toplum örgütleri, siyasetçiler ve insan hakları savunucuları da duruşmayı izledi.
‘İyi ki bu toplumun bir parçasıyım!’
Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada, ilk olarak Gülhan’ın savunması alındı. Gülhan, “Gözaltına alındığım andan itibaren gerek beni ziyaret eden gerek de müvekkillerime sahip çıkan meslektaşlarıma teşekkür ediyorum. Özellikle ÖHD üyelerine çok teşekkür ediyorum. Sınırları aşıp bugün buraya dayanışma için gelen meslektaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Tutuklu olduğum dönemde mektuplarıyla selamlarıyla yanımda olanlara çok teşekkür ediyorum. Bugün de bir kez daha iyi ki diyorum, iyi ki bu toplumun bir parçasıyım diyorum” sözleriyle savunmasına başladı.
‘Soruşturmadan haberim olsaydı ifade verirdim’
2008 yılında avukatlık mesleğine başladığını söyleyen Gülhan, “Üç yıl işçi avukatlığı yaptım. EHB’de çalışmaya devam ettim. Son olarak da İzmir’de gözaltına alındım ve tutsak edildim. Soruşturma 2022 yılının aralık ayında başlatılmış ve benim tabii ki haberim yoktu. Haberim olsaydı ifadeye giderdim. Sizin mahkemelerinizde de dosyalarım var. 15 yıldır kah o tarafta kah bu tarafta bulunuyorum. Hakkımda yürütülen soruşturmada tek dayanağı itirafçı beyanları olan 2016 yıllarına ait ifadeler var. Bu dosyanın soruşturması 2017’de başlatılmıştı. Sonuç olarak bütün eylemler bu dosyaya konulmuş. Mükerrer bir soruşturma, yapılması gereken çok belli. Savcılık da dosyaların birleştirilmesi gerektiğini tam benim söylediğim gibi söylemiş. Fakat ne yazık ki savcılığa ve Sulh Ceza Hakimliği’ne anlatamadık biz bunu soruşturma aşamasında” dedi.
‘Savcılığın özel bir kastı var bizimle!’
Hakkında ifade veren “tanıkların” başka kişiler hakkında da ifade verdiğini ve dosyalarına girdiğini belirten Gülhan, “Umut Demir’in zaten benimle ilgili ifade verdiğini öğrenmiştim. Ben mesleğime devam ettim. Savcılığın bizimle ilgili özel bir kastı olduğunu düşünüyorum. Onur Demir’le ilgili aynı savcı, bizimle ilgili soruşturma açtı ve sizin dosyanıza gönderdi. Bizimle ilgili kastı çok açık. Eğer dışarıda olsaydık kendisi bir savcı ben de bir avukat olmasaydım, aramızda bir husumet var denilebilir. Hukuk sınırlarını da aşan, sokaktaki bir insanın kastı gibi bir durumun içerisine girdi” sözleriyle savcının soruşturmaya “yaklaşımını” değerlendirdi. Mesleki yaşantısı boyunca “tanık ifadeleriyle” çok uğraştığını vurgulayan Gülhan, “Suriye’ye gittim çatıştım Türkiye’ye geldim diyor. Sonra da tutuklanmamak için etkin pişmanlıktan yararlanıyor. İtirafçı ifadeleri çokça başımıza gelen bir olay. Belli bir kolluk tarafından yönlendirildikleri çok açık. Neredeyse kelime kelime aynı ifadeleri kullanıyorlar. Bu beyanların tek başına ‘örgüt üyeliği’ne delil olmayacağını hakkımda soruşturma yürüten ve talimat veren savcı da çok iyi biliyor” sözlerini kullandı.
‘Ezilenlerin avukatlığını yapmaya devam edeceğim!’
“Tanık” ifadelerinin hiçbir biçimde bir delil oluşturmadığının altını çizen Gülhan, “Bunu mahkeme kararları, Yargıtay da, savcılık da söylüyor. Bu tanıkların ifadelerinde benim EHB’de çalıştığım ‘örgüt üyeliği’ olarak ifade edilmiş. EHB adı üstünde bir hukuk bürosu. 10 yıl boyunca birçok meslektaşımla birlikte tertemiz bir avukatlık yaptım. Benim bakımımdan yaşamım boyunca büyük bir onurla anlatacağım bir dönemdir. Mesleğimi yaparken hiçbir talimat almam ve vermem. İtirafçı beyanlarında tek işimizin MLKP üyelerinin yargılandığı dosyalara bakmak olduğu söyleniyor. Dosyalarımı siz de görebilirsiniz, kadına yönelik şiddet, öldürülmeye çalışılan kadınların davalarına baktım. İşçilerin, gazetecilik suç değildir diyen gazetecilerin, Suruç Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin ailelerinin, ESP ile Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) yönetici ve üyelerine, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, Kürt halkı ve seçilmişlerine dönük, işkence, tecrit ve hak ihlallerine dair sayısız dosyalara baktım. EHB olarak ezilenlerin ve adalet mücadelesi yürütenlerin avukatlığını yaptık. Bunu yapmaya da devam ediyorum, edeceğiz. Sayamayacağım kadar yüzlerce kişinin avukatlığını yaptım” diye konuştu.
‘Suruç için adalet mücadelesinin parçası olacağım’
İddianamede “suçlandığı” konuları ele alan Gülhan, “Bir gizli tanık ifadesinde, Kadıköy’de bulunan BEKSAV’da MLKP’yi öven açıklamalar yaptığımı söylemiş. Aynı tanık 2016 Temmuz ayında bir yol kesme eylemine katıldığımı söylemiş. Böyle bir dosyam yok, avukatlarım inceledi ve o dönemde böyle bir eylem de yapılmamış. Katılmış olsam zaten söylerim. Suruç anma eylemlerine katıldığım söylenmiş. Ben olsam neden katılmadın diye sorardım. 33 gencin katledildiği bu katliamın avukatıyım, her yerde Suruç için adalet mücadelesinin parçası olmaya devam ediyorum. Tabii ki bu eylemlere katılırım, sadece bu yıl katılamadım çünkü tutukluydum. Aralarında olamadığım için üzgünüm” vurgusunu yaptı. Önceden müvekkili olan Onur Demir isimli “tanığın”, dosyada kendisine emniyette ifade verme ve açlık grevine eylemine girmesi yönünde söylemlerde bulunduğunu iddia ettiğine değinen Gülhan, “2023 yılındayız ve hala susma hakkı meselesini tartışıyoruz. Eğer dosyada gizlilik kararı varsa müvekkillerime susma hakkı kullanmasını öneririm. Bu zaten bir avukatın yapabileceği bir şey” dedi.
Amaç korku iklimi yaratmak
Gözaltına alınıp tutuklanması ile avukatlara dönük bir “cezalandırma yöntemi” uygulandığını dile getiren Gülhan, “Memleketin bütün muhaliflerine yargı eliyle bir yönelim gerçekleştiriliyor. Esasında bir ‘cezalandırma yöntemine’ dönüştürülüyor ve korku iklimi yaratılıyor. Bu ülkeyi yaşanamaz hale getirmeye çalışıyorlar, esasen başardılar da. Bunlar sadece bize dönük değil, toplumun tamamına dönük bir saldırı parçası. Tutuklanma nedenlerimden birisi ‘kaçma şüphesi’. 2017’de çok fazla meslektaşım gözaltına alınıp tutuklandı, benim de hakkımda yakalama kararı olduğunu öğrendim ve ifade verdim. Adli kontrol şartıyla serbest bırakıldım ve bir yıl imza attım. Bu süre içerisinde avukatlık yapmaya devam ettim. Mahkemenizde çok fazla dosyam var, bir taraftan da yargılanıyorum. Benim kaçmayacağıma dair bütün deliller sizde bulunuyor” ifadelerini kullandı.
‘Adalet gelmesi için burada kalacağım’
Gülhan savunmasını, “Tahliyemi talep ediyorum, burada yaşamak istiyorum. Burada kalacağım, tutukluluk yargılama devam edebilir ama tabii ki tahliyemi talep ediyorum. Buradan gitmeyeceğim. İnsanların demokrasi ve adalet mücadelesinin bir parçası olmaya devam edeceğim. Adliye kapılarına adaletin gelmesi için burada olmaya devam edeceğim” sözleriyle sonlandırdı.
‘Tanıktan’ zorla ‘suç’ üretilmeye çalışıldı!
Gülhan’ın savunması ardından “Etkin pişmanlık yasası”ndan yararlanan “tanıklar” Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla dinlendi. İlk olarak dinlenen tanığa mahkeme başkanı, “Gülhan Kaya’nın bir örgüte üye olduğunu, örgütsel bir çalışma yürütüp yürütmediğini biliyor musun” diye sordu. Tanık, “hayır” yanıtını vermesine rağmen mahkeme başkanı soruyu ısrarlı bir şekilde tekrarladı. Gülhan’ın avukatlarından Several Ballıkaya ise mahkeme başkanına tepki göstererek zorla “örgütsel suç üretmeye çalıştığını” dile getirdi.
‘Tanık beyanları’ araştırıldı
Daha sonra mahkeme başkanı, beyanlarının soruşturma dosyasında yer alıp almadığını araştırmak amacıyla duruşmaya beş dakika ara verdi.
Savcıdan tahliye talebi
Aranın ardından savcı mütalaasını vererek Gülhan’ın tahliye edilmesi talebinde bulundu.
İlknur Alcan: Tutuklanma nedeni avukatlık yapması!
Ardından söz alan ÖHD üyesi avukat İlknur Alcan, tanık ifadelerinin savcı tarafından çarpıtıldığını söyledi. İlknur, “Birleşen soruşturma dosyasında bulunan tüm deliller, mahkemeniz dosyasında olmasına rağmen mükerrer yargılama yapılarak müvekkilimiz Gülhan Kaya tutuklandı. Bu soruşturma Onur Demir’in beyanıyla başlıyor. Tanık 268 kişi hakkında beyanda bulunuyor ve Gülhan Kaya tutuklanıyor. Gülhan’ın tutuklanmasının nedeni Ezilenlerin Hukuk Bürosu’nda avukatlık yapmasıdır” ifadeleriyle Gülhan’ın tahliyesini talep etti.
Avukatları: ‘Kaçma şüphesi’ne delil yok!
Daha sonra Avukat Ali Koç söz alarak, “Avukat müvekkili ile özdeşleştirilemez. Tahliyeye yönelik mütalaaya katılıyoruz. Müvekkilin tahliyesini talep ediyoruz” dedi. Avukat Akçay Taşçı da, “Müvekkil Gülhan Kaya 15 senedir avukatlık yapıyor. Jandarmanın aramasıyla adresini tarif ediyor. Ancak ‘kaçma şüphesi’ gerekçesiyle tutuklanıyor. Hiçbir objektif şart olmadan bu karar veriliyor. Tek başına yüksek bir cezanın öngörülmesi kaçma şüphesine delil olamaz” şeklinde konuştu. İzmir Barosu Başkanı avukat Sefa Yılmaz ise, “Avukatların özgür iradeleriyle, yargılanan kişinin suçuna bakmaksızın kişilerin avukatlık görevini üstlenmesi meşrudur ve suçlama konusu yapılamaz. Beş ay önce Gülhan Kaya’nın tutuklanmaması gerekirdi. Bu nedenle de tahliyesini talep ediyoruz” diye konuştu. Avukat Several Ballıkaya da, Gülhan’ın telefonlarının hukuka aykırı bir şekilde dinlendiğini belirterek bu hukusuzluğa son verilmesini ve tahliye edilmesini dile getirdi.
Savunmaların ardından mahkeme başkanı ara kararını açıklamak üzere duruşmaya beş dakika ara verdi.
Tahliye edildi
Aranın ardından mahkeme heyeti, “delilleri karartma ihtimalinin bulunmaması ve kaçma şüphesine yer olmadığı” gerekçesiyle Gülhan’ın adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verdi. Karar, salondakiler tarafından alkışlarla karşılandı.
Bir sonraki duruşma tarihi ise 11 Ocak 2024 saat 14.00'e ertelendi.