Mezarlıktaki kan tüpleri soruşturmasına takipsizlik!
- 09:07 12 Aralık 2023
- Hukuk
Şehriban Aslan
AMED - Yeniköy Mezarlığı kimsesizler bölümünde toprağa gömülü bulunan kan tüplerine dönük ÖHD’nin yaptığı suç duyurusunda savcılık takipsizlik kararı verdi. Savcılık kan tüplerinin yakılmak amacıyla imha edilmek istendiğini belirtirken, buna dair somut bir delil de sunamadı.
Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Yeniköy Mezarlığı’nın kimsesizler bölümünde 2021 yılının Mayıs ayında toprağa gömülü 100'e yakın dolu kan tüpü bulunmuştu. Yeniköy Mezarlığı'nda bayram nedeniyle mezar ziyaretine gelen yurttaşların gördüğü kan tüplerinin üstünde Batman, Diyarbakır, Silvan, Midyat ve Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı yazıldığı, onlarca tüpün de deforme olduğu görülmüştü. Buna dönük Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatları söz konusu alanda incelemelerde bulundu. Ardından Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Savcılıktan çelişkili açıklama
ÖHD’nin yaptığı suç duyurusuna ilişkin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, olayla ilgili yapılan soruşturma kapsamında alınan kan tüplerinin bulunduğu çevrede yapılan adli araştırma neticesinde suç unsurunun tespit edilmediğini savundu. Savcılık, kan tüplerinin yakılmak amacıyla imha edilmeye çalışıldığını, tüplerin üzerinde herhangi bir barkod ve ibarenin bulunmadığını kaydetti. Savcılık verdiği kararın devamında, “Olayla ilgili beyanları alınan mezarlık bekçileri kan tüplerinin kimsesizler mezarlık kısmında olduğunu, tüplerin bulunduğu zaman diliminde mezarlıkta herhangi bir olumsuz durumla karşılaşmadıklarını; tüpleri kimin ya da kimlerin bıraktıklarını görmediklerini beyan ettikleri… Olayda tespiti yapılamadığı tüplerin kime ait olduğu ve ne amaçla kullanıldığı yönünde herhangi bir tespitin yapılamadığı… Çevrenin kirletilmesine dair bir hususun tespitinin yapılamadığı, TCK 181 ve 182 kapsamında sorun teşkil edecek zarar vermeye elverişliliği ve zarar verme ihtimalinin söz konusu olmadığı” ifadeleri kullanıldı.
Savcı ayrıca soruşturmada tespitin söz konusu olmaması nedeniyle suçun yasal unsurlarının oluşmayacağından itirazın reddine karar verdi.
ÖHD itiraz etti
Bu karara itiraz eden ÖHD’nin verdiği dilekçede şu ifadelere yer verildi:
“Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda şüpheli tüplerin ne amaçla kullanıldığının ve çevrenin kirletilmesine dair bir hususun tespit edilemediği gerekçesiyle usul ve yasaya aykırı olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Zira dosya içerisindeki somut deliller iddia makamınca görmezden gelinmiştir. Olay yerinde bulunan kan tüpleri, hem tarafımızca hem kolluk tarafından yapılan tespitler suçun araştırılması ve bunu kovuşturmaya dönüştürmek için yeterli olmalıdır. Ancak savcılık yeteri hassasiyeti göstermemiş gerekli araştırmaları yapmamış ve iddiamızın soyut olduğunu belirterek kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
* Savcılıkça kan tüplerinin yakılmak suretiyle imha edilmeye çalışıldığı belirtilmiştir. Ancak bu hususun yanlış olduğu gerek tarafımızca yapılan gözlemlerde gerek de ilgili tüplere ilişkin fotoğraflarda tespit edilebilir. Zira tarafımızca söz konusu mevkide yaklaşık 50 metrekarelik bir alana dağılmış olan mavi, pembe, mor ve sarı kapaklı kan tüplerinin olduğu, bazı tüplerin başlığının bulunmadığı gözlemlenmiştir. Yine bazı tüplerin içinde kurumuş kanların, bazılarının içinde hala sıvı halinde ve ayrışmamış kanların olduğu, bazılarının içinin boş olduğu ve yine bir adet tüpte ise sarı bir sıvının olduğu tarafımızca tespit edilmiştir. Ancak yakılmaya çalışıldığına dair herhangi bir bulgu mevcut değildir.
* Savcılıkça tüplerin üzerinde herhangi bir barkod ve ibarenin bulunmadığı ve tüplerin kime ait olduğu veya ne amaçla kullanıldığının tespiti yapılamadığı belirtilmiştir. Ancak bu hususun da yanlış olduğu gerek tarafımızca yapılan gözlemlerde gerek de ilgili tüplere ilişkin fotoğraflarda tespit edilebilir. Zira tarafımızca yandan inceleme yapılan tüpler üzerinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Batman Cumhuriyet Başsavcılığı, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı, Silvan Cumhuriyet Başsavcılığı, Midyat Cumhuriyet Başsavcılığı ibareli yazıların olduğu, yine tüpler üzerinde Adli Tıp Kurumu numaraları ile Kimya numaralarının bulunduğu tespit edilmiştir. Tüpler üzerindeki yazıların çoğunun deforme olduğu, buradan hareketle uzun zamandır toprak altında olduğu izlemini verdiğini söylemek mümkündür. Yine gerek adli tıp kurumuna ait numaraların gerekse kimya numaralarının 2015 ve 2016 yıllarına ait olduğu da tespit edilmiştir.
Ayrıca tüpler üzerinde isim soyisim, sadece isim ve yine sadece soyisim belirlenen toplamda 14 kişinin tespit edildiği (Kan tüplerinin üzerinde, Ali Demir, Rıdvan Aksu, Arafat Ünal, Gurbet Ergün, Osman A., Gelu (Cem) Sozan, Yusuf İpeksat, Mehmet Zahit Ö., Seyithan Aydın, Kadir Demiryürek, Serdar Cengiz, Bilmez Koç, Çekdar A., Zülfü Eroğlu ve isimleri olmayan Ayran ve Aladağ soyisim), yine 10 tüp üzerinde ATK’ye ait numaraların okunaklı olduğu… 8 tüp üzerinde ise kimya numarasının okunaklı olduğu tarafımızca gözlemlenmiştir. Yine söz konusu alanda 100’e yakın tüpün olduğu ancak herhangi bir deformasyona yol açmamak adına sadece gözle görülebilen tüpler üzerinde tespitler yapılmaya çalışılmıştır. Tüm bu tespitler söz konusu kan tüplerinin adli tahkikat delili olduğu ve mevzuat hükümlerine aykırı olarak imha edilmeden mezarlıkta bırakıldığını göstermektedir.
* Söz konusu kararda savcılıkça çevrenin kirletilmesine yönelik bir hususun tespit edilemediği, zarar vermeye elverişliliği veya zarar ihtimalinin söz konusu olmadığı belirtilmiştir. Ancak belirtmek gerekir ki; kan tüplerine ilişkin, aşağıda yer verdiğimiz mevzuat hükümlerine aykırı olarak işlem yapıldığı kanaatindeyiz. Söz konusu atıklar sterilizasyon tesisinde işlem görmelidir. Dolayısıyla bu tıbbi atıkların kamusal alanda açık bir şekilde bırakılması halk sağlığını tehdit etmektedir. Somut olayda tüpler üzerindeki kimya numarasının bulunması toksikoloji (zehir bilim) incelemesinin yapıldığına işaret etmekte ve bu atıkların daha özenli bir şekilde imhası gerekmektedir. Dolayısıyla hukuka aykırı olarak yapılan bu işlemin, çevre ve insan sağlığına da zarar verdiği yine mevzuat hükümleri ile ortadadır.
* TCK'nın 257 maddesi uyarınca görevi kötüye kullanıma fiilini işleyen ve bu silsilede yer alan kolluk, adli tip ve savcı/savcılık çalışanlarının tespit edilerek haklarında soruşturma başlatılması gerekirken şüphelilerin tespit edilememesi ve yukarıda ayrıntılarıyla bahsettiğimiz gerekçelerin sunulması soruşturmayı yürüten Savcılıkça etkili bir tahkikatın yürütülmediğini göstermektedir. Zira savcılıkça 2021 yılında soruşturma başlatılmış, yalnızca mezarlık bekçileri dinlenmiş, olaya dair tarafımızca talep edilen müzekkerelerin yazımı, kamera görüntülerinin tespit edilerek incelenmesi ve hukuka aykırı bu işlemi yapan kişiler tespit edilmemiştir. Bunun yanında savcılık 17 Ağustos 2022 tarihinde söz konusu bu kararı vermiş akabinde 24 Kasım 2023 tarihinde tarafımıza tebliğ etmiştir. Tek başına bu durum dahi savcılıkça derin bir adli tahkikat yürütülmediğini göstermektedir.
* Dosyaya konu olaylar hakkında etkin bir soruşturma yürütülmeden doğrudan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması usule ve yasaya aykırıdır. Şüpheliler tespit edilerek haklarında iddianame düzenlenerek kamu davası açılması gerekirken, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi hukuka aykırılık oluşturmaktadır. Arz ve izah olunan sebepler ile itirazımızın kabulüyle, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 17/08/2022 tarih ve 2021/28090 soruşturma, 2022/20945 karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının kaldırılmasına ve şüpheliler hakkında kamu davası açılmasına karar verilmesini vekâleten talep ederiz.”