Yargılanmıyorlar yargılıyorlar!
- 09:03 27 Aralık 2023
- Hukuk
Melek Avcı
ANKARA - Kobanê Davası’nda esasa ilişkin savunma yapan tutsak kadın siyasetçiler, yargılanan değil yargılayan olduklarını duruşma salonunda sundukları beyanlarla gösterirken, 3 yıldır “Kadınları da gençleri de halkları da biz savunacağız” diyor.
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşılık 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê Davası esasa ilişkin savunmalarla sürüyor. Kadın tutuklu siyasetçilerden beyanını henüz sunmayan Gültan Kışanak kaldı.
Hazırlanan, 13 bölümden oluşan 5 bin 268 sayfalık mütalaada tutsak siyasetçilere en az bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapis talep edilirken, esasa ilişkin savunma yapan tutsak kadın siyasetçiler, yargılanan değil yargılayan oldu. Duruşmalarda kadın siyasetçilerin vurguladığı bazı noktaları derledik.
‘Vurun’ diyenlere karşı ‘yaşatın’ dedik
Tutuksuz siyasetçilerin esasa ilişkin savunmasını sunmasının ardından tutsak siyasetçiler beyanlarına geçilmiş, bununla birlikte ilk sözü alan Ayla Akat Ata, olmuştu. Ayla, yargılama konusunun “barış talebinde ısrar” olduğunu belirtmiş ve şöyle konuşmuştu: “Çözüm çadırlarını kurduğumuz ve çözüm talep ettiğimiz için açılan dosyalar var. Sayın Öcalan için özgürlük talebi eylemlerine katıldığım içindir. Kürt sorunu vardır, Kürt sorunu için mücadele eden bir parti vardır. Herkes ‘vurun’ derken biz 'yaşatın' dedik. Bugün Sayın Öcalan şahsında Kürt halkı üzerinde geliştirilen komployu kınıyorum. Halkımızın özgürlük iradesi karşısında zulmü kullanıyorlar. Tazyikli suyu ve gazı bunları söylediğimiz için yedik. O gün söyledim bugün de tekrar ediyorum; Sayın Öcalan Türkiye’ye getirildiğinde ortaya koyduğu projelerle Orta Doğu’nun önündeki savaşı durduracağını net olarak gösterdi. Ortaya konulan bir barış iradesi, bir halkın 'benim önderim' dediği Sayın Öcalan gerçekliği ve PKK’nin lideri var.
‘Muhatabımız yargı değil’
“Kürt’üm ve yaşadığım yer Kürdistan'dı. Türkiye halklarının tüm farklılıklarıyla eşit, özgür ve gönüllü birlikteliğini savunuyor, en önemlisi, bunu gerçekleşebilir ve mümkün görüyorum. Kürt halkının haklı ve meşru olan ‘statü’ talebinden asla vazgeçmeyeceğini biliyorum. Cumhuriyetin 100. yılını anlamlı kılacak olan Cumhuriyetin demokratik bir öze kavuşmasıdır. Bu da cesur ve kararlı adımlar atılmadan mümkün değildir. Çözüm için yöntem, diyalog ve müzakere; anahtar, ortak vatanda eşit, özgür, adil ve gönüllü bir birlikteliği sağlayacak adımların anayasal düzeyde atılmasıdır. Hakkımızdaki bu kumpaslarla nereye kadar gidilecek? Dosyanın tarihi olmadığını söylüyorsunuz. Benim için bu dosya tarihi bir dosyadır. Bu dosyanın tarihi olmasına bu zihniyet sebep oldu. Benim muhatabım yargı değil, muhatabımız siyasetçiler.”
Rahip-kral savcılar
Beyanlarını sunan diğer bir tutsak siyasetçi Aynur Aşan, Kobanê süreci boyunca insani olarak görevlerini yaptıklarını söylemiş, DAİŞ’in soykırımlarına ses çıkardıklarını belirtmişti. Bunun yanı sıra Aynur, eşbaşkanlığın kriminalize edilmesine karşı şöyle konuşmuştu: “Eşbaşkanlık sistemi gökten inmedi, kökleri neolitiğe kadar dayanıyor. Savcı da bu değerleri çalan şef, rahip-kral gibi sistemi yok etmek istiyor, kriminalize etmek istiyor. Bu sistem Demokratik Toplum Partisi (DTP) ile başladı ve sonraki partiler ise onu örnek aldı. Kuşkusuz bir kadın hareketi için eşbaşkanlık sistemi bir kazanımdır. Tarihte 15 bin savaş çıkmıştır. Bu savaşların tamamı erkekler tarafından çıkmıştır. Bu savaşların kararını kadınlar vermemiştir. Hiçbirinde kadınlar yer almadı. Biz Kürt kadınları olarak da savaş istemiyoruz. Mütalaada yer alan çalışmalarımdan biri de Sayın Öcalan üzerinde devreye konulan tecride karşı yaptığımız basın açıklamasıdır. Kadın hareketi olarak, DBP olarak, HDP olarak tecrit bizim gündemimizdedir.”
Yapılan tüm çalışmalar yasal
Çalışmaların tamamının örgütlenme özgürlüğü eksenli olduğunu dile getiren tutsak siyasetçi Ayşe Yağcı ise beyanlarında bu çalışmaların tamamen yasal olduğunu ifade etmişti. Ayşe, “Sürekli iktidarcı, cinsiyetçi anlayışlarla mücadele etmeyi esas aldım. Parti Meclisi ve karma komisyonlarında önceliğim kadın sorunlarını ortaya koyma ve bu sorunlara çözüm aramak oldu. DTP, BDP ve HDP’de siyasi çalışmalarım oldu. Bu partilerin tüzük ve programlarına göre hareket ettim. Yaptığım çalışmalar tamamıyla örgütleme özgürlüğü kapsamındadır. Tamamen legal, yasal çerçeveler içerisinde demokratik örgütlenme hakkını esas alarak yapmışım” ifadelerini kullanmıştı.
‘Kadınlar erkek egemen sistemi kabul etmediği için yargılanıyor’
Kadınların erkek egemen sistemi kabul etmediği için yargılandığını savunmasında söyleyen siyasetçi Meryem Adıbelli, “Eğer biz kadınlar bugün burada ağır bir şekilde yargılanıyorsak, bunun tek sebebi karşısında mücadele ettiğimiz erkek egemen sistemin varlığıdır. Kadınlar erkek egemen sistemi kabul etmediği için yargılanıyor. Tarihte olduğu gibi bugün de kadınlar sistematik olarak katledilmektedir” diyerek Diyanet İşleri Başkanı’nın davaya müdahil olma talebini kınamıştı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın davaya ilişkin müdahil talebine değinen Meryem, şöyle devam etti: “Savcı da ‘hareketleri ve davranışları’ şeklinde ifadeler kullandı. Diyanet İşleri Başkanlığı da bunu söylüyordu. Bizim, toplumun ahlakını bozduğumuzu söylüyor. Bu yüzden en ağır şekilde cezalandırılmamızı istiyorlar. Aslında dedim ya, milattan önce 2500 yıl önceki zihniyeti de aynıdır. Kadınlar adına o sözleri Diyanet İşleri Başkanı’na iade ediyorum.”
‘Kürdistan vardır’
Esasa ilişkin sunduğu savunmada tutsak siyasetçi Pervin Oduncu ise “Kürdistan vardır” dedi. Pervin, “Kürtlerin yaşadığı yer Kürdistan’dır, Kürdistan vardır' dediğimizde suç işliyor oluyoruz ve 302’den yargılanıyoruz. Savaş ve şiddetten beslenenlerin çözüme ulaşamayacakları açıktır. Ne kadar rahatlar değil mi? 'Atış yapın sekerse çok sorun yapmayın, zaten yargı sizin’ diyor. Resmi devlet ideolojisi Kürtlere mezarı ve cezaevlerini layık görüyor. Ben bunu reddediyorum. Bu devlet kendi halkına neyi reva görebilir? Kürtler huzurlu olmadığında, eşit olmadığında Türkiye halkları da çok mutlu olmuyor. Güvenlikçi politikaların Türkiye’yi getirdiği ekonomik nokta ortada. Kürtler nefes alamazsa Türkiye nefes alamaz” sözlerini kullanmıştı.
Kürt halkı varsa hakları da vardır
Devletin Kürtleri tarih boyunca yok sayarak asimilasyona uğrattığını söyleyen siyasetçi Sebahat Tuncel ise beyanlarında Kürt halkının varlık ve hak talebini dile getirmişti. Sebahat, “Kürtler vardır, Kürt halkı vardır o yüzden hakları vardır. Bu devlet bizi yok sayıyor. Bu davanın bir kumpas davası olduğunu bütün arkadaşlarımız anlattı. İddianame hukuksuzca okundu, yüzümüze dahi okunmadı. Biz reddi hakim talebinde bulunduk. Bir çete üyesi gitti ama onunla beraber aynı kararlara imza atan diğer üyeler duruyor. Bir itirafçı ‘duydum’ diyor. O beyanı kuvvetli suç unsuru sayıyorsunuz. Mahkemenizin güvenirliği benim açımdan sorundur. Adil ve bağımsız bir yargılama yapılmıyor aksine siz bu kumpasın içindesiniz. O cübbeyi giymeseniz benim gibi bir yurttaşsınız. Onun onuruna sahip çıkmanız lazım ama yapmıyorsunuz” ifadelerini kullanmıştı.
‘İktidarın Kürt kadın hareketi mücadelesi karşısında şansı yok’
Beyanlarının devamında Sebahat, şu noktalara değinmişti: “Talimat ile tweet meselesi kocaman bir yalandan ibaret. Toplumu manipüle ediyorlar. Bu tehditler bizi mücadeleden vazgeçirmez. Demokrasi mücadelesini devam ettirebilmek için onlarca Kürt siyasetçi katledildi. Biz bu süreçlere kolay gelmedik. Bu yargılama halkların birlikte yaşama umudunu ortadan kaldırma yargılamasıdır. Biz kadınlar eşitlikçi bir düzen kurulmasının tüm toplumda devrimsel bir değişime yol açacağını düşünüyoruz. Kadınların yürüttüğü özgürlük mücadelesi erkek egemen sistemler tarafından hedef alınmıştır. Kürt kadın hareketinin yargılanmasındaki esas amaç değişim umudunu taşımasıdır. Kürt kadın hareketinin kırıma karşı verdiği mücadeleyi tüm dünya takip ediyor. Türkiye’de ise Kürt kadınlar yargılanıyor. Mücadelemizden korkan iktidar, demokratik, çoğulcu, kadın özgürlükçü paradigma karşısında şansının olmadığını biliyor. Ya bir yol açacağız ya da gidecek bir yol bulacağız.”
‘Bu dava soykırımın parçasıdır’
Sebahat’in beyanlarını sunmasından sonra HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, halkların birleşik mücadelesine dikkat çekerek, yapılanların değil yapılmayanların özeleştirisini halka karşı vereceklerini dile getirdi. Figen beyanlarında şunları söylemişti: “Bize karşı maskeli bir yargılama yapıyor siyasi iktidar, yüzünü göstermeye cesaret edemiyor. Yüzünü gösterecek kadar kendisine güvenemiyor. İktidar siyasi hesaplaşma mücadelesini dürüstçe vermiyor. 7 yıldır namert ve kirli bir savaşla yüz yüzeyiz. Bugün bu Kobanê Kumpas Davası bu soykırımın parçasıdır. Hukukun gözünü kıra kıra bizi bu noktaya getirdiniz. Siyaset esnafları tarafından pazarlansın ve iktidar tarafından kullanılsın diye önceden yazılmış bir kararı okuyacaksınız. Bize bu yıkımı ve zulmü yaşatanlar hala büyük bir arsızlıkla bu zulme devam ederek bu operasyonu sürdürüyor.
Heyet de hakim de biziz, halklardır
Kobanê davası bir insanlık davasıdır. Davanın savcısı da heyeti de hakimi de bizleriz, kadınlardır, gençlerdir, Bu insanlık davasının yargılayanları, yargıçları bizleriz. Emin olun Kobanê Davası’nın, hak ve halk davasının gereğini yapmak için bugüne kadar nasıl mücadele ettiysek, bundan sonra da mücadeleye, hesap sormaya, yargılamaya devam edeceğiz. Bütün halkların sözünü bu zalim iktidar karşısında esirgemedik. Bir Meclis kürsüsü olabilir, bir mahkeme kürsüsü de olabilir. Aynı sözleri her yerde bugün de söylüyorum. Sözümüze ihanet etmedik. Bugün bize bu mahkeme 'sözünüze ihanet edin' diyor, çok beklersiniz! Daha çok bekleyeceksiniz. Biz sözümüze sadık kaldık. Bundan sonra da sözümü saptıracak ve çarptıracak bir zihniyette olmadığımızı onlar da çok iyi biliyor.
Bu dosya artık yok hükmündedir
Bir tweet için açtığınız ceza dosyası artık yok hükmündedir ama bizim o tweetle yaptığımız çağrı hala varlığını koruyor. Biz sosyalistlerin halklara sırtını dönüp sosyalizmcilik oynama hakkı yoktur. Birleşikliği savunmak adına ne söylediği belli olmayan bir sosyalizm olamaz. Ben de isterdim ki oturup sosyalist programın çelişkilerini sorunlarını anlatayım ama etrafınızı karanlık sarmışsa ve etrafınızda ‘hawar’ sesleri duyuluyorsa, Kürt halkı katlediliyorsa kulaklarınızı tıkayamazsınız. Bir yerde ateş yanıyorsa hiçbir şey yapamıyorsanız yananlar ile birlikte yanacaksınız. Biz hem dövüldük hem ateşte yandık ama bu çeliği kıramazsınız. Türkiye ve Kürdistan halklarının devrimci demokratik birleşik mücadelesi kırılmaz bir çeliktir. Bu halklar nerede bir saldırıyla karşı karşıya kalırsa kalsın, en başta bizler savunacağız bu halkları.”