Unutmayacağım!

  • 09:09 28 Nisan 2020
  • Kadının Kaleminden
 
“Çok şeyi unutmayacağım ben aslında, Bêkes Tunç’u mesela. Ona her seslenildiğinde bu ismin ona neden verildiğini hatırlayacak o. Belki peşine düşüp hesapta soracak bilinmez ama ben ona bu ismin neden verildiğini asla unutmayacağım, yerin dibinde utancımla…”
 
Suzan Tatlı
 
İzliyoruz, üzülüyoruz, unutuyoruz.
 
Sonra yine ölüyor ya birileri, 
 
biz yine izliyoruz, üzülüyoruz unutuyoruz, 
 
sonra yine, yine...
 
Oysa aklımızı yitirmeliydik yaşanan bunca şeyden sonra ama delirmiyoruz işte… 
 
O kadar alıştık ki deliremiyoruz bile, çok acı, bunca acıya deliremeyecek kadar acı...
 
Onlar yaşamak için ölüme direnirken, bizler ölümlerine hemen alışıp yaşayan ölüler! 
 
Gül yüzleri toprağa değerken bu gencecik çocukların, rahatlatalım biz vicdanımızı ama önemlidir vicdan meselesi, gereklidir ya herkese de…
 
Korkunç olaylara tanık olan, sessiz kalan, ama umarım utanç duyan ve yine umarım bu utancı hep boynunda taşıyacak, asla unutamayacak bu acıklı nesil…
 
Bir annenin dizlerinin üzerinde evladının kemiklerinin kargo paketinde yollandığı fotoğrafı, asla unutmayacağım asla utancım her gün artarak…
 
Unutmayacağım, 28 yaşındaki Mustafa Koçak’ı ölüm orucunun 297’nci gününde Ramazan’ın ilk gününde yaşı kadar kiloda açlıktan yaşamını yitirişini, öldürülüşünü, utanarak ben...
 
Helin Bölek’in yasaklanan şarkılarını söyleyebilmek için girdiği ölüm orucunun 288’inci gününde yaşamını yitirdiğini unutmayacağım, yasaklı şarkılarını söylemeyi de unutmayacağım ama utanarak yine...
 
Çok şeyi unutmayacağım ben aslında, Bêkes Tunç’u mesela. Ona her seslenildiğinde bu ismin ona neden verildiğini hatırlayacak o. Belki peşine düşüp hesapta soracak bilinmez ama ben ona bu ismin neden verildiğini asla unutmayacağım, yerin dibinde utancımla…
 
“Su istiyorum heval su su” diyen o sesler kulaklarımı sağır edinceye kadar duyacağım o çığlığı, en büyük utancım olacak bu ses, delirmeyeceğim ama yine utanacağım.. Gömülmesine izin verilmediği için, bir annenin kokmasın diye çocuğunu günlerce buzlukta bekletmesini de unutmayacağım. Cemile’yi de annesine yaşatılan bu vahşeti de, unutmayacağım utanarak...
 
Yedi gün yerde yatan Taybet Ana’nın kana bulanmış beyaz tülbenti kadar nettir, açıktır unutmayacaklarım. Evlatlarının, köpeklere yem olmasın diye yedi gün yerde yatan annelerinin başında nöbet tuttukları acıyı da unutmayacağım yine utanarak...
 
Zülküf Gezen’i , Ayten Beçet’i ve daha bir çoğunu… 
 
Sırf sessizliğimizi, suskunluğumuzu bozmak için boyunlarına astıkları ilmeğin boynumuzda asılı utancını unutmayacağım asla asla. 
 
Unutmayacağım, unutmayacağımız o kadar çok şey var ki, sayılamayacak kadar çok acı…
 
“Bir kişi daha eksilmeyeceğiz”, artık “buna tahammülümüz yok” derken bile her gün onlarca ölüp, ne kadar da tahammül edebildiğimizi unutmayacağım, her gün her sebeple katledilen kadınların “ölmek istemiyorum”  çığlıklarını her gün duyarak utanacağım, unutmayacağım.
 
“Bir kereden bir şey olmaz” diyen aklın ensar vakıflarındaki zihindaşlarının, el kadar bebelere tecavüzlerini de unutmayacağım o çocukların hayatları boyunca ruhlarında taşıyacakları yaraları, unutamayacakları o korkuyu, utancı da.. Ama en çok ben utanarak unutmayacağım. 
 
Çocuğunun havan topuyla parçalanan bedeninin parçalarını ağaç dallarından toplayan annenin acısını unutmayacağım hiç bir zaman. Ceylan Önkol’un hep üzerimizde hissedeceğimiz koca gözleri gözlerimde asılı kalacak her zaman. Unutmayacağım.
 
Kürt çocuklarının ne kadar kolay öldürüldüğünü, hayatlarının ne kadar ucuz olduğunu da...
Unutamamak en ağır yükümüz olsun hep sırtımızda, tıpkı Van’da Gürpınar’da, bir babanın 3 yaşındaki çocuğunun cesedini çuvalla sırtında taşımak zorunda bırakıldığı yük kadar ağır...
 
Unutmayacağım, unutamayacağım, unutamamak en büyük lanetimiz olsun, bunca şeyi yaşarken hala sessizce izleyebiliyorsak ve hala insan kalabiliyorsak eğer unutmayalım asla, unutamayalım!!