JINHA 6 yaşında: Yatağına sığmayan delice bir ırmak gibi...
- 09:33 8 Mart 2018
- Kadının Kaleminden
"JINHA, 29 Ekim 2016 tarihli KHK ile kapatılmasaydı 6.senesine girmiş olacaktı. Kısacık bir süre içerisinde yaratmış olduğu değişim,başarı ve miras ile hala aramızda. Bir düşün peşine koyulan kadın gazetecilerin yolculuğu benzer ajanslarda aynı öğretilerle hatta daha fazlasıyla devam ediyor. Çünkü o sınır bu kez aşılacak çünkü tüm sınırlar bu kez aşılacak. Çünkü "vardık,varız, varolacağız" bir slogandan daha fazlası.
Ceren Karlıdağ
Bu bir öykünüş değil bir öykünün başlangıcı olabilir elbette. Kadının acısını, görünmeyen emeğini,dikkate alınmayan sözlerini,duyulmayan çığlığını,direnişini,yok edilişini,ruhunun ve bedeninin yaralanışını dokuduğumuz haberlerde benim,bizim ve hepimizin öyküsünün başladığı ve öyküsünü akıttığı bir yer. Herhalde bu sebeptendir dünyanın bütün ırmaklarının yatağına sığmaz kolları gibi hala akıyor oluşu o öykünün.
Ayfer Serçe,hayal kurmanın dayanılmaz cazibesini yüreğinde taşıyarak; kadınlar için kadınların dilinden haberler yapmak için yollara düştüğünde, kendinden sonra haber odalarında eril medyaya meydan okuyacak kadınların bir düşü gerçekleştireceğinden habersizdi elbette. Birgün gerçek olup olmayacağını bilmeden inandığımız binlerce düş gibi usulca büyütürken zihninde "Kadınların bir haber ajansı olmalı" sözcükleri dökülüvermiş dudaklarından. Ayfer'in aslında tüm benliğinden akıttığı ve sınırları aşarak yürüdüğü hayalleri 8 Mart 2012 yılında, katledilişinden yıllar sonra gerçek oldu.
Dünyanın ilk kadın haber ajansı JINHA'yı bu kadar önemli ve değerli kılan örülen çitleri yıkan sınırsız bir cüret ve cesaretle bütünleşmiş olmasıydı belki de. Çünkü çitler sadece zihinlerde değil, sahada, sokakta, yaşamlarımızın her alanında,haber odalarında, dildeydi. Tüm bunlara karşı bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda az ama düşlere inanmış kadınlar birleşti. İlk başta onlara kimse inanmasa da, bir haberin peşinde İran sınırını aşmak isteyen Ayfer'e inanıyordu bu kadınlar. Ve o sınır bu kez muhakkak aşılmalıydı.
JINHA bir nevi Ayfer'in yarım kalmış yolculuğuydu. Ama bu yolculuğa aracı olan dil nasıl olmalıydı? Nasıl bir dil gerçekten kadın haberciliğinin diliydi? Erkek egemen medya kadınları ikinci kez yaralarken, hem yaralarımıza pansuman yapıp hem de yeni yaralar açılmaması için nasıl bir derman üretecektik?
Sorular çok, yol çetrefilliydi ama hemen yanı başımızdaydı Suat Derviş'in, Zabel Yaseyan'ın,Virginia Woolf'un ve direngen Kürt kadınlarının tarihi. O zaman hem o tarihe doğru bir keşif yapacak hem de kadının yazılmayı bekleyen özgürlük tarihinin ilk cümlelerinden örtük olmayan yeni bir arşiv yaratacaktık. Önce keşif başladı birinci durakta Virgina karşıladı bizi. "Erkekler ne der diye düşünmeden yazın...." diye fısıldıyordu kendine ait bir odadan. O halde kendimize ait bir ajansta bizim de birinci öğretimiz bu olmalıydı... İkinci durakta bir koro karşıladı bizi. Tüm "Dünya kadınlarının sesi" vardı bu koroda ve haberlerimizin ahengini oluşturacak olan başka bir kılavuzdu. Bu nedenle tüm dünya kadınlarının sesi olmayı amaçladık. Regl olduğu için evden uzaklaştırılan ve karanlığa terk edilen Nepalli kadınların, sünnet adı altında beden bütünlüğü bozulan Afrikalı kız çocuklarının, eşleri tarafından kendilerini yakmaya zorlanan Güney Kürdistanlı kadınların, Hindistan'da tecavüze maruz bırakılmamak için mızraklarını kuşanan kadınların, Rojava'da DAİŞ vahşetine karşı direnen tüm halklardan kadınların, fermanlara karşı yüzünü Güneş'e dönen Ezidi kadınların, Lucknow'da özsavunmayı örgütleyen Kırmızı Tugayların sesi olabilmek istedik. Ardından bir çığlık koptu...
O çığlığa katılan kadınların tecrübeleriyle ve tecrübesizliği ile alay etmeye çalışanlar, "kadın haber yapıyorsa dedikodudan ibarettir" diyenler veya bir tecavüz haberinin "gerekçesiz" olamayacağına inanlar oldu. O çığlığa katılan kadınlarsa Virgina'dan aldıkları öğreti, Ayfer'den aldıkları güçle başka başka kadınların çığlığını duyurmaktan geri durmadılar. Böylelikle koro daha da büyüdü. Kadın gazetecilerin keşfettiği her yeni kavramsa koroya kendi rengini veren farklı bir enstrümana dönüştü.
JINHA, 29 Ekim 2016 tarihli KHK ile kapatılmasaydı 6.senesine girmiş olacaktı. Kısacık bir süre içerisinde yaratmış olduğu değişim,başarı ve miras ile hala aramızda. Bir düşün peşine koyulan kadın gazetecilerin yolculuğu benzer ajanslarda aynı öğretilerle hatta daha fazlasıyla devam ediyor. Çünkü o sınır bu kez aşılacak çünkü tüm sınırlar bu kez aşılacak. Çünkü "vardık,varız, varolacağız" bir slogandan daha fazlası.
Çünkü JINHA ile birlikte kabına sığmamayı öğrenen kadınlar delice bir ırmak gibi akmaya ve yazmaya devam ediyorlar...
İmza: KHK ile kapatamadığınız JINHA geleneğinden gelen kadınlar...