'Zerzevan Kalesi'nde herhangi bir rant girişimine izin verilmemeli'

  • 09:11 20 Nisan 2020
  • Kültür Sanat
DİYARBAKIR - UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne giren 3 bin yıllık Zerzevan Kalesi'nin tarihi ve kültürel değere sahip olduğunu belirten Arkeolog Fatma Aslan, “UNESCO'nun takipçisi olmamız ve bu süreci izlememiz gerekiyor. Herhangi bir rant girişimine izin vermemeliyiz" dedi.
 
Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde Roma İmparatorluğu döneminde askeri yerleşim olarak kullanılan 3 bin yıllık Zerzevan Kalesi, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne girdi. 
 
Arkeolojik kazıların devam ettiği kale, kazı ekibi tarafından şöyle tanıtılıyor: “Askeri yerleşim antik yol güzergahında, 124 metre yükseklikteki kayalık bir tepede bulunan Zerzevan Kalesi, Amida ile Dara arasında stratejik bir noktada yer alıyor. Yerleşim konumu itibarıyla bütün vadiye hakim, antik ticaret yolu üzerinde, geniş bir alanı kontrol altında tutan, stratejik bir Roma sınır garnizonu olan kale aynı zamanda Roma-Sasani arasındaki büyük mücadelelere de sahne oldu. 60 dönümlük arazide yer alan, 12-15 metre yüksekliğinde ve 1200 metre uzunluğunda sur kalıntısı, 21 metre yüksekliğinde gözetleme ve savunma kulesi, kilise, yönetim binası, konutlar, tahıl ve silah depoları, yer altı ibadethanesi, sığınaklar, kaya mezarları, su kanalları ile 54 su sarnıcı bulunuyor.” 
 
Geçici listeye alınmasıyla birlikte gözlerin çevrildiği Zerzevan Kalesi’nin bundan sonraki süreçte nasıl ele alınacağı, neler yapılacağını Arkeolog Fatma Aslan ile konuştuk.
 
'Roma döneminde ilk yerleşim yeri'
 
Fatma, Zerzevan Kalesi'nin UNESCO'nun miraslar listesini girmesine ilişkin değerlendirme yapan Fatma, kaleyi şu sözlerle anlatı: "Diyarbakır ili, Çınar ilçesine 13 km mesafede bulunan Zerzevan Kalesi, yüzeyde geniş bir alana yayılmış, yaklaşık 57 bin metrekare yerleşime ait kalıntılar, surların dışındaki yapılar ve nekropol alanı ile birlikte 480 bin metrekare alan Roma İmparatorluğu’nun askeri yerleşimi olarak faaliyet göstermiştir. Roma döneminde doğudaki en uç sınırı oluşturan Anadolu’nun güneydoğusu ekonomik, siyasi ve stratejik olarak önemini koruduğundan önemli bir sınır garnizonu görevini üstlenmiştir. Asur Dönemi’nde (M.Ö. 882-611) Kinabu olarak adlandırılan bir kalenin varlığı bilinmektedir. Pers Dönemi’nde de (M.Ö. 550-331) Kral Yolu üzerinde bulunan askeri yerleşim yol güvenliğinin sağlanması amacıyla kullanılmıştır. Antik ticaret yolu üzerinde bulunan askeri yerleşim MS 3'üncü yüzyıldan 639 yılında İslam orduları tarafından fethine kadar kesintisiz kullanılmıştır ve asıl yerleşim Roma dönemine aittir.”
 
'Asıl amaç listede kalıcı olmak'
 
UNESCO dünya mirasında yer alan 84 bölgemizin bulunduğunu kaydeden Fatma, “UNESCO daha evvel Hasankeyf olsun surlar olsun koruması altına aldığı yerlerin korunması konusunda çok pasif kalmıştır. Özellikle doğudaki bölgeler hakkında daha çok pasif kalmıştır görevini yerine getirememiştir. Hasankeyf ve Sur örneklerinde gördüğümüz gibi. Şu an Zerzevan Kalesini de geçici miras listesine almışlar. Amaç UNESCO'nun kalıcı listesinde kalmak. Yalnız bu kalıcı listede kalabilmesi için de bazı şartları sağlaması gerekiyor" diye belirtti. 
 
'Tarihimize ve kültürümüze sahip çıkmalıyız'
 
Fatma, şartlar ve kriterleri ise şu şekilde özetledi: "Mimari, tarihi, estetik ve kültürel, ekonomik, sosyal, sembolik ve felsefi özellikleri barındırması gerekir. Şu an dünyayı saran bir salgından dolayı UNESCO'nun Türkiye'ye gelişi durdurulmuş durumda. Geldiklerinde listeye aldıkları yerlerin araştırmasını yapacaklar. Yalnız burada Zerzevan konum olarak iyi bir yerde, tarihinde askeri amaçlı kullanılmış yüksek bir yer. Tabi ki de her zaman olduğu gibi bu yönüyle dikkat çekecektir ve rantlar sağlanmak için kullanılacaktır burası da. Buradaki bizlerin amacı kültüre açılmasını sağlamak ve UNESCO'nun kalıcı listesine girmesini sağlamak. Her yıl binlerce ziyaretçi alan bu tarihi yeri, bu yıl da 1 milyon kişinin ziyaret etmesi hedefleniyor. Fakat virüs buna engel şu an. Keza NATIONAL GEOGRAPHIC de orda çektiği belgeselle tüm dünyaya duyurmuş oldu. Bizim de tarihimize ve kültürümüze sahip çıkmamız gerekiyor. UNESCO'nun takipçisi olmamız ve bu süreci izlememiz gerekiyor. Herhangi bir rant girişimine izin vermemeliyiz. Hasankeyf ve Sur'da yaşanan yıkımlar, talanlar burada yaşanmamalı ve Hasankey ile Sur için de mücadelemizi sürdürmeliyiz."