'Her zamankinden daha çok Kürtçe konuşalım!'
- 09:11 14 Mayıs 2021
- Kültür Sanat
Marta Sömek
İSTANBUL - Kürt Dil Bayramı kapsamında Anadili Kadınları'ndan Aylin Karataş ve Berivan Saruhan, maruz bırakıldıkları baskı ve engellemeler karşısında, "Varlığını inkar üzerine kurmuş olan bu düzene verilebilecek en büyük cevap kendi kültürünüzü ve tarihinizi taşıyan dile sahip çıkmaktır" mesajını verdi.
Celadet Alî Bedirxan'ın 1932'de çıkardığı Kürtçe Hawar dergisinin yayına başladığı gün olan 15 Mayıs, Kürt Dil Bayramı olarak kutlanıyor. Dergi zengin içeriğinin yanı sıra Kürtçe Latin alfabesine de geçiş yapıyor. 57 sayı ile 1943 yılına kadar yayımlanmaya devam eden Hawar, Kürtçenin gelişmesine büyük katkı sunuyor ve Cegerxwîn, Qedrîcan, Osman Sebrî gibi edebiyatçıların yetişmesine de aracı olan dergide ayrıca Celadet Alî Bedirxan’ın ilk kez Kürtçe gramerini oluşturduğu makaleler de yer alıyor.
O günden bugüne Kürtçe’nin yaşatılması için 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı kutlanmaya devam edilirken, diğer yandan son süreçte bölgede belediyelere kayyım atanması, Kürtçe üzerindeki baskıların devam etmesi, ilçelerin ve köylerin Kürtçe isimlerinin Türkçeleştirilmesi gibi asimilasyon ve yasakçı politikalar, hala dil üzerinde kendini gösteriyor.
15 Mayıs Kürt Dil Bayramı dolayısıyla Anadili Kadınları'ndan Aylin Karataş ve Berivan Saruhan, Kürtçe’nin günümüzde nasıl bir bilinç ve farkındalıkla yaşatıldığı ve Kürt kadınları olarak maruz kaldıkları baskı ve engellemelere dair sorularımızı yanıtladı.
*Anadilinizi ne zamandan beridir kullanıyorsunuz, hayatınızda nasıl bir değişiklik ve bilinç yaratıyor?
Aylin: Anadilimi anne karnında annemi hissettiğim günden bugüne varana değin kullanıyorum, hislerimin bilincimle buluştuğu noktada ise dilim benim için varlık sebebi olarak 26 yıldır var. Aslında hayatımda değişiklik yaratan kendi dilimi konuşmam değil. Dilimi egemenliği altına alan, başka bir dil olan Türkçe hayatımda değişiklik yaratıyor. Egemenlik kavramını kullandım çünkü bu dil bir bilinç ve kültür asimilasyonu aracına dönüştürülmüş durumda. Irksallaştırma deneyimine maruz kalan kişilerin hissiyatı içinde farklı bir kültüre asimile olmaya zorlandığımızı biliyorum. Kendine yabancılaşmayı yaratan bu yaklaşım sizi özünüzden uzaklaştırırken toplumsallıktan da alıkoyuyor. Duygusunu fikrini ifade edemeyecek noktaya geldiğinizde dilinizi konuşmak ve onun için mücadele vermek aslında hayatımızda değişiklik yaratmasın diyedir. Anadilini konuşmak varlık sebebi, ben varım demenin bir tezahürü, yani bilincin kendisidir.
Berivan: Türk olan bir bireye kolaylıkla, 'Sen dilini ne zamandır kullanıyorsun’' diye sorulmaz. Çünkü Türklerin dili resmi dildir, her bakımdan var olmuştur ve var. Bu soru bağlamında biz Kürtler için de ortaya çok farklı kombinasyonlar çıkmaktadır. Örneğin bazılarının anne babaları onlar ile Kürtçe konuşur lakin çocuk okula başlar, arkadaş ve öğretmenlerin etkisinde kalır utanıp konuşmaz. Bazılarının anne babaları onlarla konuşmaz fakat çocuk büyüdüğünde artık bir bilince erişir, Kürt olduğunun farkında olur kendi çabaları veyahut kurslar ile öğrenir. Bazılarının köyleri yakılır, boşaltılır, iş sebebi ile metropollere göç etmek zorunda kalırlar fakat yine de dillerini koruyup yaşatırlar. Bazısının da hiç umurunda değildir gerekmeyen durumlarda da aktif bir şekilde Türkçe yaşar ve konuşur.
*Kürt kadın kimliğinizle anadilinizi yaşatırken baskı ve engellemelere maruz kalıyor musunuz, bu anlamda neler yaşıyorsunuz?
Aylin: Zor aygıtlarının etkin olduğu yerde renkliliğe ve çokluğa her zaman müdahale olmuştur. Kadınlar kültür üreticisi, koruyucusu ve taşıyıcısı olarak bu aygıtların hedefindedir. Anadili yaşatmak yalnızca ev içerisinde konuşmak demek değildir, eğer dilinizde eğitim göremiyorsanız, diliniz kurumsallaşamıyorsa, kamu kurumlarında muhatap alınmıyor ve muhatap bulamıyorsanız baskı ve engellemeleri yaşıyorsunuz demektir.
En önemlisi de istemediğiniz halde ilkokuldan bu yana başka bir dil zorla öğretilmiş ise bir travma olarak en büyük baskıyı da iletişimle bugüne dek taşıyorsunuz demektir. Engellemek, baskı yapmak sadece dilini konuşmana müsaade etmek ile ilgili değil, imkan ve koşullar dili yaşatmıyorsa bu baskı ve engeldir. Uzak değil, yakın zamanda şiddet gören Fatma Altınmakas’a Kürtçe tercüman verilmediği için yaşadığı şiddeti anlatamadı ve katledildi. Bugün kadınlar havaalanlarında uçaklara bindiklerinde can güvenliği için yapılan anlatılardan ve anonslardan anlamıyor, hastaneler, adliyeler, postaneler, karakollar, her yer tekçi bir düzenle dizayn edilirken kadın bir bütün olarak yaşam dışına itiliyor. Varlık olarak görmezden gelinen kadınla beraber dil de toplum dışına itiliyor. Kürt kadınları olarak dilimizi yaşatmak için türlü baskı ve engellemelerle karşılaştığımız inkar edilmeyecek bir gerçek olarak ortadadır.
Berivan: Ben yazın sıcağında Kürdistan topraklarında Kürt bir anne babanın kızı olarak dünyaya geldiğim zaman, Kürt bir bebektim. Okula başladığım zaman sözde idealist olan bir öğretmen bana ‘’Sınıfta anlamadığım bir dilde konuşmayın’’ dediği ve utanarak konuştuğum zaman da Kürt bir çocuktum. Kendi topraklarımda korku ile yürüdüğüm iki günde bir kargaşa, kaos ve savaşlara tanıklık ettiğim günler ki çoğunlukla kendimi bilim kurgu filmlerinde hissederdim, tepede robotlar aşağıda insanlar... Yani her şeyden önce kürtlüğümün farkına varıp bunu iliklerime kadar hissettim. Elbette etrafımdaki kadınların sorunları, toplumda kadın ve erkek arasındaki rollerin farklılığı, kullanılan eril dil hep ilgimi çekmiştir. Büyümemle beraber yapmak istediğim şeyleri de artık bir bilinç ve okumayla yapayım derken ortaya bazı sorular çıktı; neden eğitim-öğretim dilim olan dilde, neden dünya klasiklerinde, Fransa, İngiltere gibi kendilerini gelişmiş halklar olarak niteleyen halklarda bile kadın yazarlar az. Neden Kürt edebiyatında yazar, şair, dilbilimci kadınların sayısı bir elin 10 parmağını geçmez. Başarısız oldukları için mi, yoksa engellendikleri için mi? Tarihte adını duyurmuş sayılı kadınlar da nice savaşlardan, kendini ispat etmelerden yıpranmalardan geçmiştir.
*Yaşadığınız bölgede Kurmanci dilinin kullanılma oranı ne düzeyde?
Aylin: Yaşadığım bölgede Kurmanci dilinin konuşulma oranını rakamla ifade edemeyeceğim çünkü kuşaklar arası farklılıklar mevcut; dilini yaşatan yaşlılar ve orta kesim, anlayıp çat pat konuşan gençler, anlıyorum ama konuşamıyorum diyenler olarak bölünüyor. Kültürel asimilasyon genişledikçe ve imkanlar daraldıkça konuşulma oranı da düşüyor.
Berivan: Her ne kadar şehirlerimizin mimarisi ile oynansa, heykellerden tabelalara dil hafızalardan silinmeye çalışılsa da Kürdistan’da her bir il ve ilçenin bir karakteri vardır. Kızıltepe’de de sokak, çarşı ve toplum dili idi. Etrafımızda Türkçe konuşanlar da vardı. Birebir ailede Türkçe konuşan akraba ve tanıdıklarım vardı hala da var fakat biraz da ailenin ısrarı ve kişinin dile yaklaşımı ile ilgili bir durum. Ben 24 sene boyunca Mardin’de idim ve hayatım yüzde 90-95 oranında Kürtçe idi, çok mecbur kalmadıkça Türkçe konuşmazdım. Zaten resmi bir kuruma gittiğinde de memurlar genelde Kürt olur sen Kürtçe konuştuğunda sana neden Kürtçe konuşuyorsun diye sormazlar.
Türkçe-Kürtçe çeviriler yaptığım ve tekniği bildiğim için yazıda zorlanmıyorum ama konuşmada, açıklamalarda, duygu ve düşüncelerimi ifade edişimde Türkçe benim başımı ağrıtıyor. Bazen de Türkçeyi kafamın bir kenarında yer edinmiş bir tümör olarak tanımlıyorum. Bazı analitik şeyleri Türkçe daha iyi ifade ediyorum, fakat biliyorum ki Kürtçeyi aktif kullanmaz ve okumazsam o tümör gitgide büyüyecek ve zihnimi ele geçirecek.
*Dil üzerindeki var olan etkileri de göz önünde bulundurursak Kurmanci yıllarca yasaklı diller arasındaydı. AKP iktidarı bu noktada bir dönem ‘özgürlükçü’ gibi davransa da son süreçte Kurmanci ‘terörize’ ediliyor ve Meclis’te ‘X’ diyerek kayıtlara “bilinmeyen dil” olarak geçiyor. Bu tanımlamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aylin: Dil üzerindeki baskıları bir iktidarla ya da mevcut iktidarla ifade etmek hakikati kaçırmak olacaktır. Zira iktidarların karakterinde böylesi varlık inkarı vardır. “Türkçe konuş çok konuş” diyen bir anlayışın asimilasyon politikası için TRT Şeş açması arasında bir farklılık yoktur. Aynı şekilde TBMM’de Kürtçenin ‘X’ olarak geçmesi de aynı anlayışın ürünüdür. Kürtçenin yasaklanması ve TRT Şeş tekelinde ideolojik olarak dejenere olması zorun kullandığı yöntemin çeşitliliği ile ilgilidir. “Benim Kürdüm ol” demek ile “benim Kürtçem ol demek” gibi aslında. Kökeninde tarihsel bilincine inkar ve egemene itaat barındırıyor. Ama hakikatin kendisi de dilini her şeye rağmen koruyan bir gerçeklik içerisinde.
'Her zamankinden daha çok Kürtçe konuşalım!'
Berivan: Kendi dilim üzerindeki haksızlıklara karşı duygularımı ehlileştirip pansuman yapalı çok oldu, artık 18-19 yaşında değilim. Doğrusu hislerimizi bir kenara bırakıp ve her ne kadar acılarla dolu bir saha olsa da dramatize etmekten vazgeçmeli ve akli bir şekilde hareket etmeliyiz. Her zamankinden daha çok okuyup çalışmalıyız. Her ne kadar 20 yıldır sahnede, gözümüzün önünde onlar olsa da, onlardan sıkılmış olsak da dilimizin üzerindeki baskı ve kısıtlamalar AKP ile başlamadı onlar ile de bitmeyecektir diye düşünüyorum. Bu devlet zihniyetidir. Eğer Kürt çocuklar Kürdistan sokaklarında şu an Türkçe konuşuyorlarsa büyük oranda başarılı da oluyorlar demektir. Elbet dilini yasaklayacak, sana zulüm edecek, seni yok sayacak. Bir de bizim kendimizi eleştirdiğimiz ve eksiklik olarak görmemiz gereken yanlarımız var. Bir dil politikamız var mı? Güçlü sivil kurumlar, yapılar var mı? Dile biçtiğimiz değer nedir? Davamız ağırdır yani, duyguları bir kenara bırakıp her zamankinden daha çok Kürtçe konuşalım ve mücadele edelim.
*Anadili Kadınları olarak Kurmanci’yi yaşatmak adına ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz, kısaca bahsedebilir misiniz?
Aylin: Anadil, kadınlar için çok geniş bir yelpazeye sahip ve çoğu dil yok olma tehlikesi yaşıyor. Temelde bilinç yükseltmek ve farkındalık yaratmak temel hedefimiz. En önemlisi kadınlar olarak hayatlarımız ve dillerimiz üzerindeki baskıları birbirinden bağımsız görmüyoruz. Kadın mücadelesi ve dil mücadelesini birlikte yürütmenin daha anlamlı olduğunu düşünüyoruz. Özel olarak bir dili değil tüm dilleri tüm kadınları yaşatma çabasıyla beraber yaşatmak istiyoruz. Atölyeler sonrası çok dilli kadın dil çalıştayı ile her dilin özgünlüğünü ifade ettiği bir fikriyat ile yol yürümek temel hedefimiz.
Berivan: Kolektife katılalı 2-3 ay oldu. Farklı dil, kültürler ve farklı alanlarda çalışan kadınlar, her biri kendi dilini ve kültürünü temsil ediyor. Ortak bir kaygı ile toplandık ve her geçen gün çoğalıyoruz. Dillerimiz ve kültürlerimiz ile ilgili birbirimizi bilgilendirip atölyeler düzenliyoruz, her seferinde de ortaya farklı fikir ve çalışmalar çıkıyor. Her ne kadar çok zevkli bir kolektif olsa ve farklılık ile renklilik insanın ufkunu genişletse de Kürt dili için elle tutulur bir şey yaptığımızı dile getiremem, fakat bu olmayacak anlamına da gelmiyor. Bu bir kurum olmasa da özgür ve yaratıcı bir alan, umut ediyorum ki kadınlar olarak bu bağlamda bir bilinç yaratabiliriz. Her ne kadar birbirimizi anlamasak ve ortak dilimiz Türkçe olsa da kim bilir belki farklı bir dil öğrenir kendi dilimi da başka bir kadına öğretebilirim, bu bile beni tatmin edecektir. Tek dil kullanımının üzerimize farz kılınması bir yana, erkekler tarafından yasaklanan Kürtçe resmiyette de var olup yaşayabilmelidir.
*Kişisel anlamda anadilinizin günlük hayatta kullanılması ve farkındalık yaratılmasına ilişkin girişimleriniz var mı?
Aylin: Dilimi ne yazık ki duygularımı ve fikrimi tümden ifade edecek kadar akıcı bilmiyordum hala da yer yer zorlanıyorum fakat bunu tümden öğrenmeye dönük bir çabam var, kendinizi yaratmazsanız başkasını etkileme durumunuz da olmaz. İtici bir güç olmak için kendinize bunu dert ettiğinizi göstermeniz gerekir. Bu temelde bilinç çalışmalarıyla beraber bulunduğum toplumu kendimle birlikte yürütmek için çabalıyorum.
‘ Bir elma da satsam Kürtçe satarım'
Berivan: Her ne kadar Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünü okusam da maddi kaygılar yüzünden başka alanlara yönelmek mecburiyetindeyim ve şu an aşçılık okuyorum. Fakat ne yapsam da Kürtçe yapıp hayatıma bu şekilde adapte etmek istiyorum. Üniversiteyi yeni bitirdiğim zaman çocuklar ve dilleri hayatlarında ikinci planda olan Kürtler için bir telefon uygulaması yapmıştım fakat maddiyet beni zorladı ve devam edemedim. Elbette bunlar sembolik ve beni eğlendiren çalışmalar. Bu tarz çalışmalar ile ancak çevreme ve aileme etki edebilirim. Çoğu zaman başarılı da olamıyorum. Kişisel çalışmalarla bir yere varamayız maalesef. Fakat ben Bêrîvan olarak, Kürt bir kadın olarak biliyorum ki bir elma da satsam Kürtçe satarım.
*Son olarak Kürt Dili Bayramı'nda vermek istediğiniz bir mesaj veya eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Aylin: Varlığını inkar üzerine kurmuş olan bu düzene verilebilecek en büyük cevap kendi kültürünüzü ve tarihinizi taşıyan dile sahip çıkmaktır.
'Kürdistan’da dede ve neneler torunları ile sistemin dili ile konuşuyor'
Berivan: Maalesef durumumuz siyasi durum ile ilişkilidir, dilin durumunu da bundan bağımsız ele alamayız. Ha bir çocuk cinsel istismara uğradı ha anlamadığı bir dilde zorunlu eğitim öğretime tabi tutuldu, ikisi de bir ömür boyu insan zihninde ve benliğinde iyileşemeyecek etkiler yaratmaktadır. 100 yıldır eğitim öğretim dili olmamış bir dil o halk açısından çok ciddi sorunlara sebebiyet verecektir. Çünkü artık Kürdistan’da dede ve neneler torunları ile mevcut sistemin dili ile konuşmaktadır.
Unesco’nun Evrensel Dil Hakları Bildirgesi’nde; ‘’Bütün diller kolektif bir kimliğin ve gerçeği farklı bir şekilde öğrenme ve tanımlamanın ifadesi olduğundan geleceklerini sürdürebilmeleri için gerekli bütün koşullardan faydalanmalıdırlar. Tüm diller resmi dil olarak kullanılması hakkına ve kendi dillerinde eğitim öğretim hakkına sahiptirler. Devamında da der ki, "Hukuk karşısında tüm dilsel topluluklar eşittir’’ ibaresi yer almaktadır. Öz dilde eğitim-öğretim en doğal haktır. Değişen, dönüşen, gelişen, gerileyen, zaman zaman da ölen ve yaşayan bir mekanizmadan bahsediyoruz. Bu minvalde Kürt Dil Bayramı'nı dilimizi yaşatacağımıza olan inancımla kutlar, Kürtçenin aktif bir şekilde kullanılmasını dilerim.