Onursuzluğa karşı biraz Leyla biraz Viyan olmak!
- 09:09 1 Şubat 2019
- Portre
HABER MERKEZİ - Ortadoğu coğrafyasının belki de en çok zulüm gören topraklarında doğan ve bu eril, feodal düzene meydan okurcasına mücadelesini sürdüren Viyan Soran, özgürlük sevdasını tüm kadınlara miras bıraktı.
Veda mektubunda, "Ben de birçok arkadaş gibi kendimi halka ve acı çeken kadına borçlu görüyorum” ve “Bedel verilmeden özgürlük olmaz" diyen Viyan Soran, sonsuzluk kervanına katılan kadınlardan biri. Leyla Qasim gibi devrimde inat eden kadınlara sahip bir ulusa mensup Viyan Soran nüfustaki adıyla Leyla Wali Hüseyin, 1981 yılında Süleymaniye kentinde dünyaya geldi. Ortadoğu coğrafyasının belki de en çok zulüm gören topraklarında doğan Viyan, ilk ve ortaokulu Süleymaniye’de okudu. Arkadaşları arasında çalışkanlığı ile tanınan Viyan, toplumda da sevilen bir karaktere sahipti.
Duruşuyla adını kadınların direniş tarihine yazdırdı
Güçlü arayışları vardı ve bu arayışlara cevap aradığı 1997 yılında okulu bırakarak, Kürt özgürlük mücadelesinde yer almaya başladı. Özgürlük mücadelesinde toplum gerçekliği, kadın, tarihi konularında derinleşti. Yıllarca hem cins mücadelesi hem de kimlik mücadelesi veren Viyan, Besêleşerek, Zarifeleşerek mücadelenin en amansız dönemlerinde dahi bir dakika dahi düşünmeden yoluna devam etmeyi kendine ilke edindi. Cins bilincini içselleştiren Viyan, bu konuda ısrarlı ve inatçı duruşuyla her zaman öncü oldu ve adını kadınların direniş tarihine yazdırdı.
Viyan, ailesinin koyduğu ismi ile Leyla, adını Kürt kadınları ve halkının öncü olarak kabul ettiği Leyla Qasim'dan alıyordu. Leyla’nın 1974 yılında idam sehpasına yürürken “Benim ölümüm halkımın uyanışı olacak” deyişi gibi Viyan Soran da “Ben de birçok arkadaş gibi kendimi halka ve acı çeken kadına borçlu görüyorum” diyerek ateşe yürüdü. Takvimler 1 Şubat 2006’yi gösterdiğinde Viyan, PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridi bedenini ateşe vererek protesto etti.
Özgürlük sevdası yeni doğan kız çocuklarının adında yaşadı
Geride tüm kadınlara mücadele azmi ve özgürlük sevdasını miras bırakan Viyan’ın sevdası, ondan sonra doğan bütün kız çocuklarının adında yaşadı. Şimdi, Federe Kürdistan Bölgesi’nde doğan her kız çocuğu biraz Leyla, biraz Viyan olarak dünyaya umutla "merhaba" diyor.
Viyan'dan geriye ailesine şu mektup kaldı:
"Başta selam ve saygılarımı anne, baba, kız kardeşlerim, erkek kardeşlerim tüm akraba ve dostlara gönderiyorum. Sağlıklı olmalarını diliyor tek tek gözlerinden öpüyorum.
Sevgili ailem,
Yaklaşık on yıldır mücadelenin imkân ve koşullarından dolayı ve biraz da size olan kızgınlığımdan mektup göndermedim. Başta Başkan Apo ve PKK öncülüğündeki Kürt özgürlük hareketine ve kadın özgürlük hareketine katılışım konusunda birbirimizi anlamayışımız sıkıntılara sebep oldu. Ama on yıldan sonra Kürdistan'ın dört parçasından binlerce genç kadın ve erkeğin tercih ettiği bu yolu ve mücadeleyi anlayacağınızı umut ediyorum. İsteseniz de istemeseniz de siz bu devrimin bir ailesisiniz. Kapınızı, yüreğinizi arkadaşlara, milyonlarca insanın ve kızınızın sevdalısı olduğu bu fikir ve amaçlara kapatmak size yakışmaz!
Sizler toplumda saygın ve değerli bir yere sahipsiniz. Siz tarihinizde Halepçe, Enfal, kurban ve sürgünler yurtseverliklerinize şahitlik etmiş Kürtlerdensiniz. Siz 'Aslan aslandır, ha erkek ha dişi' doğrusu temelinde bir mücadele felsefesine sahip bir halktansınız. Bu nedenle ulusal sorunun çözümüne katılan bir kadının katılımını ve iradi varlığını bir utanç ve namus konusu olarak ele almamalısınız. Artık toplumun geri ve geleneksel yanlarının peşine düşmemeli ve kadının toplumsal bir varlık olduğunu itiraf etmelisiniz. Çünkü kadının bir insan olarak kabul edilmesi toplumun ve halkın iradesinin onaylanmasıdır. Eğer böyle olmazsa yaşam eksik kalır. Artık sizin de karar verme vaktiniz gelmiştir. Halkın ve insanlığın tarihine, direnişine, kahramanlığına sahip çıkmalı ve siz de şerefli ve namuslu her Kürt gibi ‘biz de varız ve kendi gücümüz oranında hizmet edeceğiz’ diyebilmelisiniz.
Sizden ayrıldığım zaman 15 yaşındaydım, şimdi 24 yaşındayım. Sizden rica ediyorum, biraz objektif düşünün ve kendinize 'Bu kızımız ne yapıyor ve ne için ve nasıl mücadele ediyor. O da Awaz, Xalit ve bazıları gibi geri dönüp kendisi için yaşayamaz mıydı?' diye bir sorun! Bundan böyle arkadaşlar evinize gelip size uğrasınlar. Siz de onlara uğrayın. Mektuplarımı okuyup benim ve arkadaşların yaşamlarını sorun. Sürekli ROJ TV izleyin ve Mezopotamya'nın Sesi’ni dinleyin. Başkan Apo'nun kitaplarını okuyun. O zaman kızınızın neden böyle bir yola başvurduğunu anlayacak ve bu yaşamda kalmama anlam vereceksiniz. Şöyle ya da böyle yapın demiyorum ama siz elinizi vicdanınıza koyun ve kendiniz kararınızı verin.
Bu yönüyle kendime yönelik sadece bir şey söyleyeceğim. Yaklaşık 9 yıldır hiçbir gün ihanet ve pişmanlık fikrini yaşamadım. Çok şey anladım ve bundan dolayı çok onurluyum. Anladığım en temel doğrulardan biri de anne, baba, kız ve erkek kardeşlerimi ve tüm insanlığı sevmek oldu. Bir dönem size çok öfkelendim ve 'neden beni yanlış anlıyorlar ve kendilerini PKK dışında görüyorlar' diyordum. Zamanla sadece sizin suçlu olmadığınızı anladım, çünkü sizin tavrınız yüzyıllarca süre gelen siyasi ve zihniyet sorunlarından ve geriliklerden kaynağını alıyordu. Sizinle tartışma konusunda fırsat yaratmadığım için benim de yetersizliklerim oldu. Bu açıdan da sizden özrümü istiyor, sizin de hem bir aile ve hem de her Kürt insanı gibi yüreğimde ve beynimde yer edindiğinizi belirtmek istiyorum. Mutlu bir yaşamın yaratılmasının yolunda yaşamımı feda etmeye hazırım. Bana sarf ettiğiniz emeğe cevabım şehitlerin kanına ihanet değil, onlara sahip çıkmak ve kendini feda etmektir.
Bu eylemim Kürt halkının inkâr siyasetine ve Tecrit siyasetine bir cevaptır. Kürt halkının ve kadınının özgürlük yolunda zulüm ve baskılara karşı canımdan başka vereceğim daha değerli bir şeyim olsaydı onu da verirdim. Ama Kürt halkının her gün ayakta olduğu ve başarıya doğru gittiği böylesi bir dönemde benim gibi bir kadının kendini feda etmesini çok yetersiz görüyorum. Ben de birçok arkadaş gibi kendimi halka ve acı çeken kadına borçlu görüyorum.
Hepiniz için çok şey yazmak ve hepinize tek tek bir şeyler söylemek isterdim, ama eylemi gerçekleştirmeye birkaç saat kaldı. Zamanın kısıtlılığından dolayı size bundan fazla yazamıyorum. Çünkü sizin kadar ve sizden daha fazla söz vermem gereken kız ve erkek kardeşlerim ve insanlarım var. Son olarak bir şey söylemek istiyorum. Eğer siz birbirinize karşı doğru bir sevgiye sahipseniz sizden ricam amaç ve yöntemimi doğru anlayın ve yanlış değerlendirmeyin. Çünkü ben bunun için yaşadım ve bunun için kendi elimle şahadet planımı belirledim. Awaz'ın tekrar gerilla saflarına katılmasını, silahımı kaldırıp Kürdistan özgür dağlarının kucağına geri dönmesini vasiyet ediyorum. Çünkü ben onu çok seviyorum. Çünkü o yoldaşları içinde olmayı hak ediyor. Aynı şekilde diğer erkek ve kızların da kendilerini ve geleceklerini tanımalarını ve irade kazanmalarına engel olmayın. Son olarak selam, sevgi ve saygılarımı size sunarken, mutluluğunuzu ve onurlu olmanızı umut ediyorum.
Selam ve saygılarımla... Gerilla kızınız Leyla Wali Hüseyin- Viyan Soran 01 Şubat 2006."
Leyla’ların kavgası ve direnişi!
Kürt kadınları, eril, feodal sisteme karşı her dönem mücadele etti meydan okurcasına. Leyla Wali Hüseyin’in ardından geçen 13 yılda tecrit politikaları güncellenerek devam ederken, bu kez duruşu ve mücadelesiyle günümüzde öncülük rolünü Leyla Güven sürdürdü. Leyla Güven’in PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi üçüncü ayına girmek üzere. Kendi dönemlerinin koşullarında düşence ve direnişleriyle bir öncü olan Kürt kadınları, en doğru zamanda en büyük direnişçiler olmaya devam ediyor.