Ataerkil cins kırımına karşı mücadelenin adı: Pandita Ramabai
- 09:04 23 Nisan 2019
- Portre
Sibel Özalp
HABER MERKEZİ - Hindistan tarihinde ayrı bir yeri olan Pandita Ramabai, ömrünü ataerkil cins kırımı olan “Sati Geleneği”ne karşı mücadeleye adadı. Hatta bu ritüele tepki için linçe maruz kalmak pahasına din değiştiren Pandita, kadın eğitimi konusunda da öncü oldu.
Dünyada birçok ülkede olduğu gibi ataerkilliğin tüm yüzlerinin, dinlerin, mezheplerin ve sömürgeciliğin yansımalarının çıplak hali ve buna karşı kadın mücadelesinin en derinden yaşandığı ülkelerden biri Hindistan. Ataerkilliğin bu saldırgan yüzü ile kadın mücadelesi arasındaki savaş yüzyıllardır sürüyor. Yaşamın her alanında devrimler yaratan kadınlardan biri de Hindistan’da eğitim ve bağımsızlık için savaş veren Pandita Ramabai.
Pandita, “dul kadınların eşleri öldüğünde diri diri yakılması” geleneği olan Sati Geleneği’ne karşı hayatını adadı, mitolojik bir öyküden yola çıkarak, dinsel bir ritüele dönüşen bu ataerkil cins kırımına karşı mücadele etti.
Pandita Hindu Brahmin’de dünyaya geldi
Pandita Ramabai Sarasvati, Hindistan’ın Karnataka Eyaleti’nin Chennai, Madras olarak da bilinen Hindistan’ın dördüncü büyük metropol şehrinde yüksek bir kast olan Hindu Brahmin’de Rama Dongre adıyla 23 Nisan 1858 tarihinde dünyaya geldi. İlk eğitimini ailesinden alan Pandita, kutsal mekanlara sürekli yolculuğa çıkan, kutsal hikayeleri anlatarak ve Hindu dininin emrettiği katılıkları uygulayarak hayatta kalmayı başaran bir ailede büyüdü. Sanskritçi bir bilgin olan babası Anant Shastri Dongre, Pandita’ya Sankskritçe’yi evde öğretti.
Bilge kişi ve Hinduizm’deki tanrıça
Hindistan’da 1876-1878 yılları arasında meydana gelen büyük kıtlık sebebiyle Pandita’nın ailesi öldü. Ailesinden aldığı eğitimle mirasını sürdüren Pandita, erkek kardeşi Srinivas ile Hindistan’ın dört bir yanında yolculuğuna devam etti ve 1878 yılında Kalküta’ya gitti. Sanskritçe kutsal yazıları okuyarak Hindistan’ı gezen Pandita’nın ünü Calcutta Üniversitesi’ne kadar ulaşmıştı. Sanskritçe metinlerdeki olağanüstü bilgisi, üniversitedeki akademisyenleri şaşkına çevirdi ve sırasıyla “bilge kişi” anlamına gelen Pandita ve “Hinduizm’deki üç büyük tanrıçadan biri olan” Saraswati ünvanlarıyla ödüllendirildi.
Kardeşi Srinivas’ın 1880’deki ölümünden sonra Pandita, Bengalli bir avukat olan Bipin Behari Medhvi’yle Kalküta’da evlendi ve kızı Manorama burada doğdu. Pandita, Hindistan’daki kadınların durumunu geliştirmek ve özgürleştirmek istiyordu. Eski ve baskıcı Hindu gelenekleri karşısında farkındalık yaratmak ve Hintli kadınların karşılaştığı sorunları ele almak isteyen Pandita, kadınların bağımsızlığına inanmaya başladı ve bunun için de eğitimin önemine işaret etti.
Arya Kadın Derneği’ni kurdu
Kalküta ve Bengal’de kadınlara eğitim vermeye başlayan Pandita, özellikle de çocuk yaşta evlendirmelere karşı durdu. Eşi Behari ile bir okul çalışmasına başlamayı planladı ancak 1882’de Behari’nin koleradan dolayı ölmesinin ardından Hindistan’ın Maharaştra eyaletinde Mumbai’den sonraki ikinci büyük şehir olan Pune’a gitti. Pandita, burada kadınların eğitimini teşvik etmek ve çocuk yaşta evlendirmeleri durdurmak için Arya Mahila Samaj’ı (Arya Kadın Derneği) kurdu. Bu dernek, Pandita’nın kadın eğitimi fikrinde ne derece kapsayıcı olduğunu açıkça gösteriyordu.
‘Kadınlar tıp fakültelerine kabul edilmeli’
1882’de İngiliz sömürgeciliğine bağlı Hindistan Hükümeti, Hindistan’daki eğitime bakmak üzere bir komisyon (Avcı Eğitim Komisyonu) atadı. Pandita, komisyonun kadınların eğitimini desteklemesi için dilekçe verdi. Öğretmenlerin eğitilmesini ve kadın okul müfettişlerinin de atanmasını öneren Pandita, ayrıca Hindistan’daki durumun, kadınların koşullarının, mevcut sosyal ortamda, sadece kadınların tıbbi olarak kadınları tedavi edebildiğini, bu nedenle de Hintli kadınların tıp fakültelerine kabul edilmeleri gerektiğini belirtti.
Pandita’nın bu ifadeleri ve önerileri Hindistan toplumunda büyük bir ses uyandırdı ve haberler Londra’daki Kraliçe Victoria’ya kadar ulaştı. Bu sırada Hindistan Valisi’nin eşi Harior Dufferin’den çözüm bulmasını istedi. Kısa süre sonra Lady Dufferin’in başlattığı medikal hareket sonucunda Pakistan ve Delhi’deki Karaçi, Quetta, Shikarpur ve Hyderabad, Hindistan’daki Nagpor ve Kalküta’da açılan Dufferin Hastaneleri’nde Pandita’nın büyük etkisi olduğunu söylemek gerekiyor.
‘Yüksek Kast Hindu Kadını’ kitabı yayınlandı
Pandita, 1883 yılında tıbbi eğitime başlamak için arkadaşı Anandibai Bhagat ile birlikte İngiltere’ye gitti. İngiltere’de kaldığı süre boyunca da Hristiyanlığa geçti. 1886’da ise ilk kadın Hintli doktor olan Anandibai Joshi’nin mezuniyetine katılmak için Amerika’ya gitti. ABD’de 2 yıl kalan Pandita, bu sırada ders kitaplarını çevirdi, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da dersler verdi. Ayrıca en önemli kitabından biri olan The High-Caste Hindu Woman (Yüksek Kast Hindu Kadını) adlı kitabı yayınlandı. Bu kitap, Pandita’nın İngilizce olarak yazdığı ilk kitaptı. Kitapta, “çocuk gelinler” dahil kadının yaşadığı sorunlar anlatıldı.
Sharada Sadan Kadın Eğitim Merkezi’ni kurdu
İngiltere’den sonra Amerika ve Kanada dahil birçok ülkeyi gezen Pandita, 1889’da tekrar Hindistan’a döndü. Hindistan’a döndükten 6 ay sonra Pandita’nın kitabı, 1887’de ölen Anandibai Joshi’ye adandı. Ülkesine döndüğü yıl Pandita, yoksul kadınlara ev sahipliği yapan Sharada Sadan isimli kadın eğitim merkezini kurdu. Burası Hindistan’daki Brahmin kadınlarını, özellikle de dullar ve evli olmayan kızlar için konut okulu olan resmi ve düzenli okul eğitimi ve mesleki eğitim veren ilk kuruluştu. Pandita’nın kızı Manorama, ABD’deki yükseköğrenimini tamamladıktan sonra Hindistan’a döndü ve Sharada Sadan’ın müdürü oldu.
‘Dul kadın bağımsız olmalı’
1896’da yaşanan şiddetli kıtlık döneminde, ülkede kadınlar için destekleyici eğitimlere devam eden Pandita’nın en büyük mücadelesi de ülkedeki kadınlar için önemli bir ataerkil kadın kırım politikası olan Sati Geleneği’ne karşı verdiği mücadele oldu. Kadınların eşleri öldüğünde onlarla birlikte yakılması geleneğiydi Sati. “Dul kadın bağımsız olmalı” fikriyle eşleri ölen kadınlar üzerine yoğun çalışmalar yürüten Pandita, bu kadınlar için sosyal, psikolojik ve toplum lincine karşı özsavunma çalışmalarında bulundu. Pandita’nın kurduğu Sharada Sadan’da kadınlar endüstriyel eğitim, baskı, marangozluk, terzilik, duvarcılık, ahşap kesim, dokuma ve dikiş gibi tarım ve bahçeciliğe yönelik eğitimler görüyorlardı.
‘Kadın tarihinin bir parçası olarak kalacak’
Kızı Manorama’nın yardım ve desteği ile Pandita, 1912 yılında Güney Hindistan’ın geri kalmış bir bölgesi olan Gulbarga’da (şu anki Karnataka) Hristiyan Lisesi’ni kurdu ve kızı buranın da müdürü oldu. Yaşamının büyük bir bölümünü kadınlara adayan Pandita’nın kadınlar açısından en büyük kırılma noktası ise Amerika’ya gittiğinde kendi dinini bırakarak başka bir din olan Hristiyanlığa geçmesiyle başladı. İçine doğduğu inancın “Sati Geleneği” ile kadınları yakmasına tepki olarak Hristiyanlığa geçen Pandita, öncü tarafından ziyade “köklerinden uzaklaştığı ve hayatı boyunca verdiği mücadeleye ters düştüğü” için eleştirildi.
Pandita’nın bu dönüşümü hakkında feminist yazar, aktivist Meera Kosambi ise şöyle dedi:
“Kendi içinde geldiği kast yapısı ve toplumsal ataerkiye karşı bir tepki olarak yapmış olabilir ancak özünde oryantalist bir dönüşüm ve eleştiri konusudur. Ancak bu bizim Pandita’yı tarihten silmemizi gerektirmez. O bizim tarihimizin bir parçası olarak kalacak. Bu noktada çok acımasız olmamamız gerekir.”
Cins kırımına karşı mücadele
Pandita, yıllarca bu ataerkil cins kırımı olan geleneğe karşı mücadele etti ve kişisel etkilenmeleri nedeniyle bu ritüele tepki için lince maruz kalmak pahasına din değiştirdi. Pandita, “Dul kadınlar için yaşam olmalı ve bağımsız olmalı” fikriyle hala Hindistan’da bazı kastlarda süren bu geleneğe karşı mücadelesini 5 Nisan 1922 yılında öldüğü güne kadar sürdürdü. Ülkesindeki, hatta tüm dünyadaki kadınların mücadelesinde önemli katkıları olan Pandita, Hindistan’ın önde gelen kadın liderlerinden biri olmaya devam ediyor.