Gurbetelli Ersöz'ün doğum günü: Direniş ruhu kadın gazetecilere emanet
- 09:01 10 Temmuz 2019
- Portre
Sibel Özalp
HABER MERKEZİ - “Basın gerçeği yazsaydı, bu kadar insan ölmezdi” sözüyle hafızalara kazınan Türkiye basın tarihinin ilk kadın genel yayın yönetmeni Gurbetelli Ersöz, 11 Temmuz 1965’te dünyaya geldi. Yaşamı boyunca paylaşmayı ve mücadele etmeyi kendine ilke edinen Gurbetelli’nin arkasında bıraktığı direniş ruhunu emanet ettiği kadın gazeteciler, bugün özgür basın geleneğinin takipçisi olmaya devam ediyor.
Türkiye basın tarihinin ilk kadın genel yayın yönetmeni olan Gurbetelli Ersöz, 11 Temmuz 1965 günü Xarpêt’in (Elazığ) Palo (Palu) ilçesine bağlı Ziver köyünde dünyaya geldi. Babası Almanya’da çalışan Gurbetelli’nin ismi de ülkeye duyulan özlem nedeniyle Gurbetelli olarak konuldu. İlkokul üçüncü sınıfa giderken, çevresindeki insanlarla arasında bir ‘dil’ farkı olduğunu anlayan Gurbetelli, konuşmalarının arasına serpiştirdiği Kürtçe kelimelerin arkadaş ve öğretmenleri tarafından anlaşılmamasına şaşırırdı.
İlkokulu birincilikle bitiren Gurbetelli’nin ortaokula gitme kararı köyde herkesin sorunu oldu. Çünkü ‘kızlar okula gitmez’ diyenleri ikna etmek bir hayli zordu. Bu ilk ‘imkansız’a karşı mücadelede yanında bir tek babası vardı ve pes etmediler. İlkokulu Ziver’de bitiren Gurbetelli, ailesinin Adana’ya göç etmesinin ardından ortaokulu Adana’da okudu. Öğrenim hayatı boyunca sosyal dersleri daha çok sevdiğini ancak hep fen bilgisi dallarında eğitim aldığını söyleyen Gurbetelli, basın-yayın, hukuk ya da siyasal okumayı isterken kendisini Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nde buldu.
‘Bildiklerini paylaşmayı, başkaları için de mücadele etmeyi seçti’
Lisans eğitimini tamamlayan Gurbetelli, Çukurova Fen Bilimleri Enstitüsü’nde ‘Çevre ve Enerji’ üzerine yüksek lisans yapmaya başladı. Gurbetelli, kimyayı, maddelerin birleşip bir araya getirdiği bütünü ve buna en iyi tanık ettiği laboratuvarı çok sevdi. Onun bu sevgisinin farkında olan kürsü başkanı bir gün, Gurbetelli’nin aklından hiç çıkmayan şu sözleri söyledi: “Senin laboratuvarı bu kadar sevmen bilim insanı olmak için ilk koşul. Ancak unutmamalısın ki öğrendiklerini başkaları ile paylaşmadıktan sonra hiçbir anlamı olmaz.” Bu sözleri hafızasına not eden Gurbetelli, derslerin ve amfilerin içindekileri tam olarak ifade edeceğini düşünmediği için bildiklerini paylaşmayı, başkaları için de mücadele etmeyi seçti.
Yaşamının dönüm noktası: Çernobil ve Halepçe Katliamı
Yaşamının dönüm noktasının Çernobil ve Halepçe Katliamı olduğunu dile getiren Gurbetelli, aklındaki sorulara da yanıt bulmaya başladı: “Çernobil ve Halepçe ile en çok ilgilenmesi gereken kimyacılar beni çok şaşırttı, kendime sık sık ‘ben neyim’, ‘ne yapacağım’ diye sormaya başladım.” Yüksek lisans yaptığı dönemde bir yandan da üç yıl boyunca kimya bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışan Gurbetelli PKK üyeliği iddiasıyla 10 Aralık 1990 gününde gözaltına alındı. 15 gün boyunca sorguda kalan ve ağır işkencelere maruz bırakılan Gurbetelli tutuklanarak Malatya Cezaevi’ne gönderildi.
Türkiye’nin ilk kadın genel yayın yönetmeni: Gurbetelli Ersöz
Cezaevinde iki yıl kaldıktan sonra Gurbetelli, tekrar gitmek istediği üniversiteye kabul edilmeyince, 1993’te “Gerçekler karanlıkta kalmayacak” sloganıyla geçtiğimiz yıllarda yeniden yayın hayatına başlayan ve 2016 yılında KHK ile kapatılan Özgür Gündem'in (o zamanki adıyla Özgür Ülke) Adana bürosunda çalışmaya başladı. Daha sonra İstanbul'a gelen Gurbetelli, yazı dizmekten haber getirmeye, önemli önemsiz demeden gazetecilikle ilgili her ayrıntıyı öğrenmeye çalıştı. Özgür Gündem’in genel yayın yönetmeni olan Gurbetelli, Türkiye basın tarihinde bir ilke imza attı. Gurbetelli Ersöz, Türkiye’nin ilk kadın genel yayın yönetmeni oldu. Kadın gazetecilerin hızla çoğaldığı, ama genel yayın yönetmenlerinin erkek olduğu basında bir kadının genel yayın yönetmeni olması görmezden gelindi.
Gurbetelli, öteki genel yayın yönetmenleriyle hiç tanışmadı, genelkurmay başkanlarının, cumhurbaşkanlarının, başbakanların genel yayın yönetmenleri için düzenledikleri toplantılara çağrılmadı. Değil başbakanların, bakanların onu sabahları telefonla araması, yerel muhabirlerin bildirdikleri herhangi bir haberle ilgili olarak telefon açtığında valiler ve belediye başkanlarına bile ulaşamadı.
‘İnsan ilişkilerinde ise son derece samimi ve sıcaktı’
Gazetede beraber çalıştığı arkadaşı Hüseyin Aykol, Gurbetelli’nin gazeteye çok çabuk adapte olduğunu belirtip ondan şu sözlerle bahseder: “Aslında günlük bir gazetede, hem de devletin onca saldırısına rağmen çıkarılması çok zor bir gazetede tarih yazdığının pek farkında değildi. Oysa Türkiye’nin ilk kadın genel yayın yönetmeniydi. Yayınla ya da gazetenin yönetimiyle ilgili toplantılarımızda, sorunları çok iyi dinlediğini ve mutlaka not aldığını hatırlıyorum. Aldığı notların da peşini bırakmazdı. Çok düzenli bir çalışma sistemi vardı. İnsan ilişkilerinde ise son derece samimi ve sıcaktı.”
‘Kürt sorunu yok dendi, bu bir gerçeklik dedik’
Özgür Gündem’in aykırı bir gazete olduğunu ve sorunlara farklı bakmaya çalıştıklarını belirten Gurbetelli, karanlığa meydan okuyan gazetesini şöyle tarif etmişti: “Özgür Gündem aykırı bir gazete, biz sorunlara farklı bakmaya çalıştık, bu cesaret istiyor. Mükemmel demiyorum, ama farklılığı kaba da olsa yakaladık, Kürt gazetesi olarak nitelendirildik. Kürt sorunu yok dendi, biz, ‘bu bir gerçeklik’ dedik, şimdi basın da ‘Kürt sorunu var’ diyor.”
‘Basın gerçeği yazsaydı, bu kadar insan ölmezdi’
Basının genel olarak gerçekleri yazmadığının altını çizen Gurbetelli, bunu da şöyle örnekliyordu: “MGK basına brifing veriyor. Böyle bir şey hangi ülkede olabilir? Muhabirin iyi niyeti yetmiyor. Ortaya konan ürünün neye hizmet ettiği önemli. Basın gerçeği yazsaydı, bu kadar insan ölmezdi.”
13 günlük gözaltı
Üzerinden baskıların eksik olmadığı, muhabirlerinin, dağıtımcılarının katledildiği, tutuklandığı Özgür Gündem, bu nefret politikasından bir kez daha nasibini alarak, 10 Aralık 1993’te Dünya İnsan Hakları Günü’nde yüzlerce polis tarafından basıldı. Diğer gazete çalışanlarıyla birlikte gözaltına alınan Gurbetelli, 13 günlük gözaltı süresinin ardından bir kez daha tutuklandı. İlk gözaltında yaşadığı işkenceler burada da tekrarlandı. Sağmalcılar Cezaevi’ne gönderilen Gurbetelli, Haziran 1994’teki duruşmada tahliye edildi.
‘Haberin gerçeğe en yakın resmini çekersin’
Tahliyesinin ardından gazetecilik faaliyetlerini bir müddet daha sürdüren Gurbetelli ile bu süreçte Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi olan Nadire Mater bir röportaj yaptı. Nadire Mater’e vermiş olduğu bu röportajda Gurbetelli, akademik anlamda alanı olan kimya ile gazeteciliği nasıl özdeşleştirdiğini şu sözlerle anlatmıştı: “Değişen bir şey yok; kimya gibi, laboratuvardasın, oraya preparat inceler gibi bakacaksın. Her farklı objektifle lamba preparatın başka bir özelliğini görmen gibi, haberde de, farklı objektiflerle farklı yanlar, farklı unsurlar ortaya çıkıyor ki ancak bunların bir araya gelmesiyle haberin gerçeğe en yakın resmini çekersin.”
‘Günlük gazeteleri okumadan önce, muhabirlerin ölüm haberleri geliyor’
Özellikle 90’larda Kürt illerinde yaşanan gazeteci katliamlarına, davalar ve baskılara değinen Gurbetelli, güne ilk önce arkadaşlarının bu haberleriyle başladıklarını ise şu şekilde dile getirmişti: “Günlük gazeteleri okumadan önce, muhabirlerin ölüm, gözaltı ya da kaybolma, el konan, dağıtılmayan gazete haberleri geliyor. Bu yüzden her gün avukatlarla toplantılar, telefonlarla bürolardaki gelişmeleri öğrenmek, basın açıklamaları yapmakla başlıyor; açılan ve süren davalar ve ifade vermeler… Yani, haber toplantılarına katılmak bile imkansızlaşıyor zaman zaman.”
Gurbetelli, ülkenin ilk kadın genel yayın yönetmeni olma özelliğine sahip olmasını Kürt kadın mücadelesinin bir zaferi olarak nitelendiriyordu: “Tabii ki, bir Kürt kadının genel yayın yönetmeni olması çok önemli, son yıllarda Kürt kadını erkekten çok daha fazla mesafe kat etti. Benim bugün geldiğim yer de, kendi özel gayretimin yanı sıra bununla bağlantılı.”
‘Bu ateş sizi de yakar’
Gurbetelli'nin erk, tekçi, faşist sisteme karşı cevap olan yaşamı elbette onun reflekslerinde de karşılık buluyordu. Özgür Gündem'in ilk yayın döneminde aralarında yazar, muhabir ve dağıtımcıların da bulunduğu 27 çalışandan çoğu faili meçhul bir şekilde katledilmiş, yayınlanan 580 sayısının 486'sı hakkında dava açılarak gazete çalışanları toplam 147 yıl hapis cezasına mahkum olmuştu. 3 Aralık 1994 yılında ise Özgür Ülke’nin İstanbul'da Kadırga bürosu bombalı saldırıya uğradı. Saldırıda ulaştırma bölümünden Ersin Yıldız yaşamını yitirirken 23 gazete çalışanı ise yaralandı. Bombalı saldırının ardından ertesi gün çıkan Özgür Gündem gazetesinde manşete saldırıya uğrayan gazetenin fotoğrafı basılarak üzerine şu başlık atılmıştı: "Bu ateş sizi de yakar"
Gurbetelli, vermiş olduğu bu soluksuz mücadelesini dağlara taşıdı. Her gün işkence ve baskıların gazetecilere nefes aldırmadığı 90’lı yıllarda kavgasını başka bir alanda vermeye karar veren Gurbetelli, 1995 yılında PKK’ye katıldı. Birçok alanda gazeteci olarak görev yapan Gurbetelli, 8 Ekim 1997 yılında Federe Kürdistan Bölgesi’ne bağlı Garê’de yaşamını yitirdi.
Birçok Kürt kadın gazeteci Gurbetelli’nin izinde yürüdü
Gurbetelli Ersöz, özgürlük ve direniş aşkı, emek ve işine olan bağlılığı ile geride hiçbir baskının karartamayacağı büyük bir basın mirası bıraktı. Karanlıkları aydınlatma yolunda kendine ve halkına söz vermiş bir kadın olan Gurbetelli’nin ardılları şimdi gerçekler karanlıkta kalmasın diye baskılara rağmen emanetini koruyor. Gurbetelli, her daim Kürt kadın gazeteciler öncülüğünde özgür basının gelişmesini istiyordu. Dilîşan Îbiş, Denîz Firat, Nûrsel Înce ve daha birçok Kürt kadın gazeteci Gurbetelli’nin izinde yürüdü.
“Basın gerçeği yazsaydı, bu kadar insan ölmezdi” sözü hala güncelliğini koruyan Gurbetelli Ersöz’ün arkasında bıraktığı direniş ruhu, bugün bölgede ve Türkiye’de gerçeklerin peşinde koşan kadın gazetecilere emanet. Gurbetelli’nin ölümünden sonra yüzlerce Kürt kadını kalemini yerde bırakmayarak, özgür basın geleneğinin takipçisi oldu. Gurbetelli’nin ardılları, “Gazetecilik mesleği kadınlara göre değil” anlayışının hakim olduğu Türkiye’de, bu anlayışı mücadeleleri ile yerle bir etti. Özgün kadın dergileri çıkarttı, yine gazete, ajans ve TV’lerde yerini aldı.
Gurbetelli’nin ardılları mirasını sürdürüyor
Her geçen gün kadının rengi, dili ve mücadelesini haberlerine taşıyarak kendisini büyüten Kürt kadın gazetecileri, 8 Mart 2012’de Türkiye ve dünyada bir ilke imza atarak, sadece kadınların çalışabileceği Kadın Haber Ajansı'nı (JINHA) kurdu. Özgür basın geleneğinde yaşamını yitiren kadınların mirası olan JINHA da hayatın her alanında her türlü saldırıya maruz kalan ve direnişiyle dünya kadınlarına örnek olan kadınların sesi olmayı başardı.
Kürt kadınları yılmadı
Yaptığı haberler ile büyük etki yaratan JINHA, 29 Ekim 2016’da çıkarılan KHK ile kapatıldı. Buna karşı alternatif olarak açılan internet gazetesi ŞUJİN de 25 Ağustos 2017’de yayınlanan 693 sayılı KHK ile kapatıldı. Kürt kadınları yine yılmadı ve kadın haberciliğini sürdürmekte kararlı olduğunu gösterdi.
Gurbetelli’nin yaşamını yitirişinden bu yana 22 yıl geçmesine rağmen bölgede yine özelikle Kürt kadın gazeteciler hedef alınarak, gözaltı, tutuklamalar ile sindirilmek isteniyor. Gurbetelli’nin ardılları olan Kürt kadın gazeteciler ise bütün baskı, şiddet, gözaltı ve tutuklamalara rağmen kendilerine bırakılan mirasın sürdürücüleri olacağını yineliyor.