Koçer inadıyla Adalet Nöbeti'nin ön safında…
- 09:01 9 Mayıs 2022
- Portre
Gülistan Dursun
İSTANBUL - Çocuk yaşında erkek şiddeti ile yüzleşen, daha sonra da devlet gerçekliği ile tanışan Cemile Çiftçi, koçerlik ile adım attığı yaşamını tutsaklara yönelik ihlallerin son bulması amacıyla başlatılan Adalet Nöbeti ile sürdürüyor. Cemile’nin tek isteği eylemlerine ses verilmesi ve mücadelenin sürdürülmesi.
Tutsak aileleri, aylardır infazı yakılan, tedavileri yapılmayan ve tahliye edilmeyen yakınları için Diyarbakır, Van, İzmir ve İstanbul’da Adalet Nöbetindeler. Anneler öncülüğünde yapılan nöbetler engelleme ve baskıya rağmen büyük bir inatla sürdürülüyor. Nöbete katılan her bir annenin yaşam hikâyesi de direniş ve mücadele ile örülü. Bu annelerden biri de Barış Annesi ve aynı zamanda tutsak yakını Cemile Çiftçi.
Oğlunun mücadelesini sürdürüyor
Siirt’in Kurtalan ilçesinden olan Cemile yaşamının büyük bir kısmını koçerlik yaparak geçirir. Kürt özgürlük mücadelesine katılan oğlunu 1995 yılında girdiği bir çatışmada kaybeden Cemile, yaşamını onun mücadelesini devralarak sürdürür. Cemile şimdi de 26 yıldır tutuklu olan ve ağır hasta tutsak olan kardeşi Selim Çiftçi için Adalet Nöbeti’nde.
‘Devlet baskısı yüzünden koçerliği bıraktık’
“Dededen toruna koçeriz” diyen Cemile, nüfus cüzdanına göre 4 Şubat 1947 yılında Siirt’in Kurtalan ilçesinde 11 kardeşli koçer (göçebe) bir ailede dünyaya gelir. Çalışkan bir çocuk olan Cemile, babasına yardım eder, hayvanlara bakar, beriye (süt sağmak) gider. Yazın ailesiyle birlikte Siirt’te bulunan yaylalara çıkar, kışın ise Kurtalan merkeze geri döner. 80’li yıllarda devlet baskısına şahit olan Cemile, “Koçerlerin bereketi, hayrı vardı. Devlet, koçerlerin koçerlik yapmasını engelledi. Hayvanlarımızı katletti. Ya bizi de yakacaktılar ya da yaylaları terk edecektik” sözleri ile ailesi ile hem geçim kaynağı olan hem de büyük bir tutku olan koçerliği devlet baskısı yüzünden bıraktığını anlatıyor.
Hiç tanımadığı erkekle evlendirildi, şiddet gördü
Cemile gerçek yaşını da bilmiyor. O dönem nüfus müdürü cüzdanına rastgele bir tarih yazmış bu yüzden “Gerçek yaşımı bilmiyorum” diyor. “Evlendiğimde yaşım 15’i geçmiş 20’e dayanmamıştı” diyerek çocuk yaşta hiç tanımadığı bir erkekle evlendirildiğini söyleyen Cemile, evliliğinin ikinci gününde erkek şiddetiyle yüz yüze kalır. Evlendiği erkek tarafından şiddet gördüğünü paylaşan Cemile, “Kafamdaki saç teli kadar eşimden şiddet gördüm. Art arda beş çocuğum oldu. Birini sırtıma bağlayıp diğerini kucağıma alıp yaylaya çıkardık. 20 yıl doldu mu dolmadı mı bilmiyorum ama eşim üzerime kuma getirdi” ifadeleri ile yaşadıklarını anlatıyor.
Şiddet ve baskıdan yüzünü dağlara döndü
Cemile, 1992 yılında PKK’ye katılan ve 3 yıl sonra hayatını kaybeden oğlu Zeynel’in (Koçer) babasının kendisine yaptığı işkence ve devlet baskına dayanamadığı için yüzünü dağlara çevirdiğini dile getiriyor. Oğlu Koçer’in Kurtalan’da yaşanan şiddetli bir çatışmada hayatını kaybettiğini paylaşan Cemile, “Sesler duyuluyordu. Koçer’in, orada olduğunu hissetmiştim. O gece Kawa diye bir arkadaşıyla şehit düşüyor. Oradan Siirt morguna kaldırıyorlar. Köyün imamı da, ‘iki tane şehit var. Geceden beri uyuyamıyorum, rüyama geliyor vicdan azabı çekiyorum gidip yıkayıp defnedelim’ demiş. Bizim ise hala hiçbir şeyden haberimiz yok. Bir hafta sonra bir telefon geldi ve Koçer’in şehit düştüğünü söylediler” diyor.
Polis evini bastı, tehdit etti
Eşinden gördüğü şiddete ve oğlunun acısına daha fazla dayanamayan Cemile, çocuklarını yanına alarak evli olduğu erkeğin evini terk ediyor. İş imkanlarının kısıtlı olması nedeniyle çocuklarının İstanbul’a yerleşmek zorunda kaldığını belirten Cemile, bu süre zarfında gördüğü devlet baskısına dair şunları anlatıyor: “Bir gün polis ve asker eve baskına geldi. Bana ‘Zeynel senin oğlun mu?’ diye sordular. Ben de ‘evet benim oğlum’ dedim. Bana ‘onu öldürdük’ dediler. Ben de onlara ‘adamlık öldürmek midir?’ dedim. Beni boynumdan tuttu birisi ve ‘Seni bu balkondan atarım’ dedi. Ben de onlara ‘öyle bir yetkin yok bunu yapmazsın’ dedim. Daha sonra ‘Zeynel’in fotoğrafı var mı?’ diye sordu. Yok dedim. Evi aradılar fotoğrafları bulup, yerlere atıp paramparça ettiler. Daha sonra bana ‘İstanbul’da ki oğullarının yanına mı gideceksin? İstanbul’a gitmesen her gün gelip böyle yaparız’ dediler. Baskılardan dolayı İstanbul’a gitmek zorunda kaldım.”
‘Dünya kulaklarını tıkıyor’
Cemile, devletin zulüm ve baskısından göç ettiği İstanbul’da da mücadelenin içinde olmaya devam eder ve Barış Anneleri İnisiyatifi ile tanışır; annelerle birlikte mücadeleye öncülük eder. Şimdilerde tuttukları Adalet Nöbetleri’ne dair de konuşan Cemile, “Kardeşim ağır hasta tutsak. Bunun için ‘Adalet Nöbeti’ne’ katıldım. Ama sürekli engelleniyoruz. Bu ülkede insan hakları, hak hukuk yok. Dünya bizim sesimizi duymuyor mu? Ama kulaklarını tıkıyorlar” sözleriyle nöbetlerine olan duyarsızlığa dikkat çekiyor.
‘Gücüm yettiği kadar mücadele edeceğim’
Devletin Kürde düşman olduğunu vurgulayan Cemile, buna karşı mücadelesini sürdüreceğini ve cevabını öyle vereceğini ifade ediyor. “Gücümün, kuvvetimin yettiği her alanda mücadele edeceğim” diyen Cemile, “Yürüyemezsem, emeklerim böyle mücadele ederim. Hayatımın sonuna kadar tutsaklara da sahip çıkacağım. Buradan da vasiyetimi söylüyorum, benden sonra da ailemin her bireyi, devlete boyun eğmesin ve bu davaya sahip çıksın” sözleri ile kararlılığını dile getiriyor.