‘Eşbaşkanlık sistemi 3’üncü Yol siyasetinin giriş kapısı oldu’
- 17:55 26 Kasım 2023
- Siyaset
ANKARA – “Hukuksal ve Siyasal Eşitlik Mücadelesinde Eşbaşkanlık” konulu panelde konuşan Erdiş eski Belediye Eşbaşkanı Diba Keskin, eşbaşkanlık sisteminin ataerkil sistemi kırmak için bir kilit görevi üstlendiğini söyledi. DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, ise bu sistemin, 3’üncü Yol siyasetinin giriş kapısı olduğunu ifade etti.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şube Kadın Komisyonu, Ankara Barosu Eğitim Merkezinde, “Hukuksal ve Siyasal Eşitlik Mücadelesinde Eşbaşkanlık” konulu panel düzenledi. Moderatörlüğünü Avukat Nurdan Kılıç’ın yaptığı panele, ÖHD avukatı Ekin Yeter, Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Hacer Özdemir ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar ve Erdiş eski Belediye Eşbaşkanı Diba Keskin konuşmacı olarak katıldı.
Panel ilk olarak, kadın mücadelesinin yer aldığı sinevizyon gösterimi ile başladı.
‘Eşbaşkanlık tarihin çarkını değiştirdi’
Ardından TJA aktvisti Hacer Özdemir, eşbaşkanlığın kökleri ve tarihselliği üzerine konuştu. Eşbaşkanlık sisteminin çok önemli bir konu olduğunu dile getiren Hacer, Türkiye’de, Kurdistan’da dünyada siyasal toplumun erk akılla bilinçlendiğini kaydetti. Hacer, “Eşbaşkanlık sistemi kavramsal olarak; kadınların siyasete var olacağının mümkün olacağını, bu mekanizmaların var olacağının (cinsiyet kotası, fermuar sistemi) mücadelesi verilerek bu aşamaya geldi. Anti cinsiyet mekanizması olarak eşbaşkanlık sisteminin neye uygulandığı fikriyatına bakmak lazım. Eşbaşkanlık sistemi yüzyıllık kadın ve özgürlük mücadelesini, somut kazanımlar olarak ele alabiliriz. Siyasal alanda, bürokratik kurumsallaşmayı kapsayan, kadın siyasetin öznesi olarak genel sistemin tümünde panzeheri olarak değerlendirilebilir. Eşbaşkanlık sistemi; politika yapım sürecinin her aşamasında kadınlar başta olmak üzere farklı kimliklerle yaşamların sağlanması için kadınlar büyük bedeller vererek, tarihin çarkını değiştirdi. Eşbaşkanlık kadınların mücadelesinin somut göstergesi” dedi.
‘Politik dönüşümün öncüsü olduk’
Eşbaşkanlık sisteminin tarihini ve hangi ülkelerde uygulandığını paylaşan Hacer, öncelikle bu sistemin Türkiye’deki gelişimine değindi. Hacer şöyle devam etti: “Kürt özgürlük hareketinin ve onun yapısında bulunan partilerin mücadelesiyle yaşama geçtiğini görebiliyoruz. En fazla yerel yönetimlerde eşbaşkanlık sistemi uygulandı. Türkiye’de sınıfsal politik mücadelelerde biz de yer aldık. Bu mücadelenin içerisinde yer alınca tekil düzeyde de kaldık. Sınıfsal ve ulusal mücadelenin bir parçası olarak mücadele verildi. Özgürlük mücadelesi bilinci temelinde bir gelişme değildi, 90’lı yıllardan sonra kadın özgürlük temelinin geliştiği bir süreç oldu. Cins mücadelesi verilen bir süreçle başladı. Bu süreçle, Kürt kadın hareketi, sınıfsal taleplerinin yanı sıra kendi özgün taleplerinin mücadelesini veren bir yere geldi. ‘Kadınlar özgürleşmeden toplum özgürleşemez’ söylemiyle tolum kadınlardan bağımsız değildi. Kürt kadın hareketi, moral ve motivasyon olarak gelişen bir hareket. Toplumsal zeminde büyük değişimlere yol açtı. Bunu, kendiliğinden bir anda olan biten bir süreç olarak ele alamayız. Kadınların dahil olduğu yerlerde özgürlük mücadelesi vererek, toplumun dönüştürdüğü bir süreç var ve devam ediyor. Kadın özgürlük mücadelesi, Kurdistan, tolumun değişim ve dönüşüm dinamiğini kazanmıştır. Kürt kadınların, bugün Orta Doğu’da, farklı kıtalarda politik dönüşüm ve değişimin öncüsü olarak görülmesinin nedeni biraz da bundandır.”
‘İlk önce yerel seçimlerde gerçekleştirdik’
Demokrasi Partisi’nin (DEP) 1994’te kapatılmasının ardından aynı yıl Halkın Demokrasi Partisi’nin (HADEP) açıldığına değinen Hacer, şu ifadeleri kullandı: “Türkiye ve Kurdistan’ın her yerinde kadınlar kurultay gerçekleştirdi, HADEP Kadın Kolları, kendi çalışmalarını, toplantılarını gerçekleştirdi. Niteliksel olarak kadın özgürlük mücadelesinin geliştiği, Kürt kadın hareketi ulusal ve sınıfsal taleplerinin yanı sıra kendi özgürlüklerinin talep eden ve örgütlediği bir süreç oldu. HADEP kapatıldıktan sonra DTP’ye geçildi. Eşbaşkanlık sistemi uygulanması için direnildi. Eş genel başkanlık düzenlemesi vardı. İçteki eril zihniyetin hortladığı bir süreç yaşandı. Bu sefer, ‘sizin yüzünüzden parti kapatılacak, eşbaşkanlık dayatmayın’ tartışmaları yaşandı. Bu süreçte hiç taviz vermeyen ve kararlı bir duruş sergilendi. Eşbaşkanlığın yasalaşması ve eşbaşkanlık nedir üzerine 98 bine yakın imza toplandı. Eşbaşkanlık sistemi uzun mücadele sonucu ortaya çıkan bir durum. Bu süreçte ilk eşbaşkanımız 2005’te tartışılan ve 2007’de Aysel Tuğluk’la hayata geçirilen bir sistem oldu. Sonradan birçok dernek ve kurumlarda eşbaşkanlık sistemi gelişmeye başladı. Kürt kadının geliştirdiği bu sistem, kadınları geliştiren, demokratik siyasetin gelişmesi için kolektif akılla oluşan bir sistem. Parti içerisinde eşbaşkanlık uygulanacaktı ama yerel yönetimlerde bunu uygulamak zordu. Ondan sonra DBP ile yerel yönetim seçimlerine girildi, yerel seçimlerde eşbaşkanlığı ilk defa gerçekleştirdik.”
Ardından Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan Varto eski Belediye Eşbaşkanı Sabite Ekinci’nin mesajını okudu.
‘Sömürge coğrafyasında ortaya çıkarılan bir sistem’
Panel, ÖHD Eş Genel Başkanı Ekin Yeter’in konuşmasıyla devam etti. “Hukuk bağlamıyla eşbaşkanlık” başlıklı konuşmasında Ekin, birçok muhalif çevrede yargının siyasallaştığı, kadına yönelik şiddetin bu yaklaşımlardan dolayı arttığına dair birçok değerlendirme duyduklarını söyledi. Ekin, “Kürt kadınlar olarak ataerkil şiddetle yeni karşılaşmıyoruz. Siyasal iktidar saldırılarını son yıllarda arttırdığı için daha fazla öne çıkıyor. Bu kapsamda İstanbul Sözleşmesi feshedildi, 6284 sayılı kanun ve nafaka hakkına göz dikildi. Kadına mal edilmiş her şey aileye mal edilmeye çalışılıyor. Rojava’daki kadın kazanımlarına saldırılar sürüyor. Bu saldırıları kabul etmeyen kadınlara operasyonlar yapılıyor. Kadına yönelik şiddet erkek devlet zihniyeti ile derinleştirilerek devam ediyor. Eşbaşkanlık tüm demokratik kurumlarımızda benimsediğimiz en temel mücadelemizden biri. Eşbaşkanlık değerlerin kaybedilmeye çalışıldığı sömürgeci coğrafyasında ortaya çıkan bir sistem. Kürt Teali Cemiyeti’nden tutalım da, 49’lar dosyası, Sakine Cansızlar, Leyla Zana’larda bir gelenek oluşturdu ve eşitlik temsiliyeti ile mor çizgimiz haline geldi.”
‘Uluslararası birçok hukukta yer alıyor’
Eşbaşkanlığın özgür toplumun inşa etmenin bir yolu olarak karşılarına çıktığını dile getiren Ekin, erkeğin iktidarlaşmasına karşı özgürlükçü bir tedbir olduğunu kaydeden Ekin, “Eşbaşkanlık bu iktidar çizgisine karşı özgürlükçü bir müdahalede bulunuyor. Otorite paylaşmak, kararları birlikte almak değil de, ortak karar alma yetkisidir. İki rengin bir şeye karar vermesi olayı özgürlüğün, adaletin inşasında esas almamız gereken çizgidir. ÖHD olarak bu sistemi uygulayan ilk kurumlardan olduk. Böyle güçlü bir toplumsal dönüşüm iddiasında bulunan bir sistemden söz ediyoruz. Sömürge olan Kurdistan’ı özgürleştime iddiasında olan bir ilke. Bu iddiasından kaynaklı da ağır saldırıların muhatabı. Eşbaşkanlığa saldırılar gerçekleşirken, yasalarda yer almadığını, örgütün perspektifi ile yapıldığından söz ediliyor. Eşbaşkanlık, uluslararası birçok hukukta yer alıyor aslında. İktidar siyasal İslam’ı gücünü arkasına almış durumda ve kendisini desteklemeyen herkesi ‘terörist’ ilan eden bir yaklaşımı var. Bu iktidar ataerkil sistemi önüne alarak kadın mücadelesine saldırıyor. 2013’te bu uygulama siyasi partiler için genelleşti” sözlerine yer verdi.
Türkiye’nin de imzacısı olduğu Avrupa yerel yönetimler özerk şartı belgesinden söz eden Ekin, şu ifadeleri kullandı: “Eşbaşkanlık’a bizim ihtiyacımız var, bu belediye benim irademle yerel yönetim yapma doğrultusunda benim ihtiyacıma göre belediyecilik yapabilir. Arkadaşlarımızın yaptığı çalışmaların suç olmadığını gösteriyor.”
Panelde ayrıca Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan Ağrı eski Belediye Eşbakanı Mukaddes Kubilay’ın gönderdiği mesaj okundu.
‘Pişman değiliz’
Daha sonra Wan’ın Erdiş eski Belediye Eşbaşkanı Diba Keskin söz aldı. Diba, panele online katıldı. Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunduğu sürece 15 eşbaşkan kadının yan yana olduğunu belirten Diba, o süreçte cezaevinde eşbaşkanlığın akademi haline geldiğini kaydetti. Türkiye’de, Orta Doğu’da, Kurdistan’da, dünyada eşbaşkanlık üzerine tez yazılarının bir gün yazılacağını ifade eden Diba, “104 arkadaşımız için çok kutsal bir dönem yaşadık. Kutsalı kutsal eden zorluğudur, halkın her kesimini bir gören anlayış olmasından dolayı acısını çeke çeke bundan taviz verilmediği için eşbaşkanlık kutsaldır. Eşbaşkanlığı yaparken, iktidarın bir gün ‘orada oturmayacaksınız’ dediğini biliyorduk ve pişman değiliz. En güzel örneği, Sebahat Tuncel, Sabite Ekinci, Gültan Kışanak’tır. Kürt kadınları dünya kadınlarına inanılmaz bir mücadele ve destekle olmaz denileni oldurduk. Tüm saldırılara rağmen vazgeçmedik, çünkü hiyerarşiyi yıktık. Biz beden üzerinden görülen varlıklar olarak görülmüşüz bu ataerkil zihniyete karşı eşbaşkanlık mücadelesi zordu. Biz partimizin öncülüğünde, bu yıkıma katılan arkadaşlarız” şeklinde konuştu.
‘Eşbaşkanlık sistemi kilit görevi yapıyor’
Tevrat’a geçen olaylara değinen Diba, Orta Doğu’daki sistemin içerisinde eşbaşkanlığın çıkarılmasının elbette kutsal olduğuna dikkat çekti. Diba, “Efendilik sistemi içerisinde ‘bende varım’ bedenim yukarısında bulunan başımla buradayım demek kolay değil. Varım derken, kimliğimle, inancımla, kişi olarak dediğimiz an hedef oluyoruz. Kayyımların meselesi bu yapımızla, inancımızla toplumu değiştiriyorduk. Efendiye çekil dediğimiz için kayyımlar atandı. Erciş’te eşbaşkan adayı iken din adamları tepki gösterdi. Benim aleyhimde tartışmalar çıktı. Belediye yönetimine girdiğiniz andan itibaren karşınıza farklı argümanlarla gelinir. Eşbaşkanlık sistemi ataerkil sistemi kırmak için bir kilit görevini yapıyor. Binlerce yıllık gelişen bu toplumsal düzeni kırmak yenisini eklemek kolay değildir. Toplum, siyah siyah arabalar içinde, beyaz gömlekler giymiş şahıslar görmüştü ve onlar her zaman yönetir. Hiçbir kadını yöneten kadın olarak görmedi. O efendinin yanına kendisini efendi görmeyen sıradan insanları görünce toplumun oturmuş olduğu taşlar oynamaya başlar. İlk darbe oradan geliyor. Değişime ihtiyaç var, bu efendiler bize yaşam bırakmadı, bunların gitmesi gerekiyor. Nasıl gidileceğini bilmediği için sessiz bir kabullenişten sonra bir haykırıştır eşbaşkanlık. Eşbaşkanlık ne kadar duyuldukça o kadar çok sahipleniyor, o yüzden kayyım atanıyor. Bu değişim istenilmiyordu, bir belediye başkanı kadın olsun, erkek olsun arkadaşlarımız toplumun her katmanı ile gelip bu sistemi anlattıkça toplumsal değişim başlıyor” sözlerini kullandı.
’98 bin imza ve 40 yıllık emek var’
Eşbaşkanlık sisteminin 2006 tarihinden bu yana uygulanan bir sistem olmadığını dile getiren DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, 90’lı yıllardan itibaren Kürt hareketinin kendi partisini kurmaya çalıştığını dile getirdi. Çiğdem, “Bu alternatif siyaset yaratma sisteminde eşbaşkanlık sistemi oldu. Kadın dernekleri kuruldu, kadın milletvekilleri seçildi, 2002 tarihinde kazanabilecek illerin 9 ilinde ilk sırada kadınlar gösterildi. Yüzde 25 kadın kotası oldu bu yüzde 45’e yükseldi. Parti içerisindeki tüm mekanizmalarda kadınların kendi emekleri ile var olabileceği yerler üretildi. 98 bin imza var ama onun arkasında 40 yıllık bir emek var. Eşbaşkanlık sistemi kadınların aradığı bir iktidar anlayışı değil, kadınlar eliyle iktidarın topluma mal edilmesidir. Eşbaşkanlık sistemini hayata geçirirken, Kürt kadın hareketi ile birlikte Türkiye kadın hareketi de büyüdü. Kürt kadın hareketinin her kazanımı Türkiye kadın hareketine yansımıştır, Türkiye kadın hareketinin kazanımı Kürt kadın hareketine ilham vermiştir. Kadınlar, dünyayı döndüren kadın emeğidir, toplumsal cinsiyet eşitsizliği karşısında emeği, bedeni, sözü gasp edilen ama en yerelden devletin çaldığı en yerelin sahibi kadınlar oluyor. 2006 yılında genel merkezimizde uyguladık, çünkü diğer arkadaşlarımız cezaevinde ve bu da devletin sisteminden bağımsız değildir. Başkan olarak hiç görülmedik, illegalize edilerek toplum ile yan yana gelmemiz sağlanmaya çalışıldı” dedi.
‘Sesimizi duyurduk’
Deneyimlerinden söz eden Çiğdem, “Devletle yasası var bir yere dayandırıyor, erkekler ise ataerkile dayandırıyor. Eşbaşkanlık bir yüzleşme, biz kadınlarda siyasete başladığımız da yeni yeni tanımladığımız tarihselden çok uzaktık. Biz bir yüzleşme gösterdik ve baktık yapabiliyoruz. Bu mesele sadece devleti ya da eril sistemi zorlayan bir şey değildi, en fazla kendi içimizde yaptık. Her birimiz için deneyimlerle olan bir süreçti. İstanbul’dan sonra Amed, sonra KESK, ÖHD ve diğer sendikanın da içinde olduğu birçok yerde bu sistem uygulandı. Bu sahiplenmenin kendisi eşbaşkanlığı kurumsallaştırmadı hala yolun ortasındayız. Evde olması gerektiği düşündüğü kadınlar artık il ve ilçe binalarında söz kurmaya başladılar. Eşbaşkanlık sistemi kuruluncaya kadar tek bir kadın arkadaşımız yukarıdaki odaya gidip çay içmemiştir. Eşbaşkanlık ile birlikte kadınlar olarak sesimizi duyurduk, Eşbaşkanlık sistemi ile birlikte siyasetteki dinamikleri ve birlikte yürüdüğümüz erkek arkadaşlarla da çok büyük değişimler yaşattık. Şimdi neredeyiz? Kadınların siyasete katılması ile birlikte erkekler siyasete siyaset gibi duvarlar örmüşlerdi, ama kadınların girilmesiyle o kapılar açıldı ve girmek isteyen her kadın girebildi. Her kadının siyaset yapma hakkını güvence altına alan bir sistemdir” şeklinde konuştu.
‘Eşbaşkanlık giriş kapımızdı’
Kadınların siyasete katılmasıyla siyasetin yerelleştiğini vurgulayan Çiğdem, yerelin temsilinin hala kadınlar olduğunu kaydetti. Çiğdem, “Siyaset toplumsallaştı, toplumun diğer katmanlarının siyasete katılmasının yolu açıldı. Eşbaşkanlık bizim giriş kapımızdı, o kapıdan kadınlarla hep birlikte girdik. Eşbaşkanlık sistemini 2016 itibariyle konuşmadık, kadınların var olduğu tarihten bu yana sahip olduğu değerler üzerinden konuştuk. Eşbaşkanlık bugün 3’üncü Yol siyasetinin giriş kapısıdır” ifadelerini kullandı.
Ardından Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan Kürt siyasetçi Sebahat Tuncel’in mesajı okundu.
Panel, soru cevap şeklinde sona erdi.