‘Bütçede halk yok, halklara karşı olan devlet var’
- 14:00 14 Aralık 2023
- Siyaset
ANKARA - Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçelerine dair konuşan DEM Parti milletvekilleri, “2024 yılı bütçesi emeğin, güvencesizleştirilenlerin bütçesi değil, sermayenin ve aynı zamanda güvenliğin bütçesidir. Bütçede halk yok, halklara karşı olan devlet var” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri, Meclis Genel Kurulu’nda Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçelerine dair konuştu.
Kürt kültürüne dönük saldırılar
Ülkenin geçmişten, bugüne özellikle Cumhuriyet tarihi boyunca bütün kültürel çeşitliliği bir yana bıraktığını, Anadolu ve Mezopotamya’nın kadim kültürlerini yok saydığını söyleyen DEM Parti Qers Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Batılı olanın, modern olanın ilerici; geleneksel olanın ise daha ziyade gerici olarak görüldüğü ve gerici olarak yaftalandığı bir kültür dünyasının içerisinde ne yazık ki bizler de doğduk ve büyüdük. Bu anlamıyla, özellikle Kürt kültürünün de bu gericilik yaftasıyla en fazla malul olduğunu, en fazla Kürt kültürüne yönelik aslında böyle bir saldırı girişiminin olduğunu da ifade etmek istiyorum. Televizyon dizilerinde ve filmlerde genellikle Kürtleri nasıl karakterize ya da karikatürize ediyorlar? Genellikle töre cinayetleri işleyen, kriminal kişilikleri olan, Türkçe bozuk aksanıyla konuşan ve çoğu zaman aslında büyük sermaye sahiplerine kapıcı olabilen ya da işte, kâhya olabilen bir Kürt motifinin, bir Kürt karakterinin topluma anlatıldığını biz çok iyi biliyoruz. Ama sadece Kürtler açısından değil, aynı motifin Romanlar ve diğer halklar açısından da yapıldığını ve bu kültürlerin aslında aşağılandığını ve yaftalandığını çok iyi bilmekteyiz” dedi.
‘Kürtlerin bütün kültürel varlığını ret ve inkâr eden bir politika güdüyor’
AKP iktidarının yeni bir kültürel hegomanya kurmak istediğine dikkat çeken Gülistan, “Bu anlamıyla İstanbul Sözleşmesi’nden geri adım atması meselesinin kendisini, Ayasofya Kilisesi’nin camiye çevrilmesini tam da bu kültürel kodların değiştirilmesi, yeni bir toplumsal nizamın, yeni bir kültürel hegemonyanın yaratılması meselesinde önemli dönemeçler olarak görmemiz gerekiyor. Hâlihazırda bu yeni kültürel miti oluşturmak, yeni kültürel hegemonya kurmak açısından da neye başvuruyor? En fazla başvurduğu yöntemlerden birisi aslında yasakçılık, birkaç alanda bunu yapıyor. Birincisi, bu toplumda binlerce yıldır yaşamış ve bugüne gelmiş ve bugün de kültürel bir direnişle varlığını sürdüren kadim kültürlere saldırıyor. Örneğin, bunların başında Kürt kültürü geliyor. Ne yapıyor? Kürtlerin bütün kültürel varlığını ret ve inkâr eden bir politika güdüyor" dedi.
Kapatılan merkezler, yıkılan anıtlar…
AKP iktidarı tarafından Kürt kültürüne yönelik kurumların kapatılmasına da değinen Gülistan şöyle konuştu: “Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesindeki Ahmed-i Hani heykelini kaldırdınız; Siirt'te Celadet Ali Bedirhan kütüphanesini yıktırdınız, yine Kayapınar'da Cegerxiwn Kültür Merkezi bir kütüphaneydi, 10 binlerce kitabı vardı, şu anda atıl durumda duruyor; Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önündeki Lamassu heykelini kaldırdınız, Cizre'de Orhan Doğan heykelini, kabartma anıtını kaldırdınız, Diyarbakır’daki Roboski anıtını ve Mervânî medeniyetine ait kabartmaları kaldırdınız; Diyarbakır’daki Ahmed Arif heykelini kaldırdınız; Kızıltepe'de 13 kurşunla öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın heykelini bile kaldıracak kadar insafsız, vicdansız ve Kürt düşmanı bir iktidarsınız, bunu bir kez daha söylemek istiyorum. Bugün Kürtler açısından önemli bir değer olan, Kürt sinemasının en önemli isimlerinden birisi olan Yılmaz Güney’in adının verildiği Batman’daki Yılmaz Güney Sineması’nı da yıktıran yine sizin anlayışınız, sizin kayyumcu zihniyetiniz; bunun özel olarak altını çizmemiz gerekiyor.”
‘Bütçede halk yok, halklara karşı olan devlet var’
Ardından konuşan DEM Parti İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu ise sözlerine, “Neyin bütçesi görüşülüyor, kimin bütçesini planlıyoru" sorusuyla başladı. Çiçek konuşmasında şunları dile getirdi: “Yalnızca yirmi bir yıllık AKP iktidarı değil, ondan önceki dönemlerdeki sermaye sınıfının bütçesi tartışılıyor yani patronların bütçesi planlanıyor burada. Devlet halkın devleti değil, iktidar halk iktidarı değil. O nedenle buradaki bütçe, sermayenin, savaşın, yolsuzluğun ve sarayın bütçesidir. Açık ki bu bütçe planlaması, AKP iktidarıyla son yıllardaki AKP ve MHP saray koalisyonu döneminde işçi sınıfı ve ezilenler aleyhine daha da pervasız bir düzeye ulaşmış durumdadır. Burada iki taraf var, zenginler sınıfının ve onun iktidarının çıkarını savunan düzen partileriyle, halklarımızın, milyonlarca emekçinin, kadınların, gençlerin çıkarını savunan bizler, yani partimiz var DEM Parti var. Devlet bütçeleri esasen kamu harcamaları ve vergilerden oluşturuluyor. Ne var ki, devlet sermayenin devleti, parlamento da çıkar ilişkilerini düzenleyen bir kurum olunca burada, işçilerin, ezilenlerin emeğinden, kadınların emeğinden söz etmek imkânsız. Sadece, savaşa, orduya, polise, MİT’e, bürokratik mekanizmalara, Diyanet'e tekellere ve şatafatlı saray hayatına ayrılan bütçeden söz ediliyor 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nde. Sömürü düzeni olarak kapitalist sistemin temel öğelerinden olan emek ve sermaye arasındaki çelişkileri perdeleyen bir rol oynuyor buradaki tartışmalar. O yüzden de bu bütçede halk yok, halklara karşı olan devlet var; işçi sınıfı yok, patronlar var; emekçi kadınlar yok, erkek egemen rejim, faşist rejim var."
'İstihdamsız bir büyüme'
DEM Parti Mûş Milletvekili Sümeyye Boz da, bütçenin emekçinin sosyal güvenliği için değil, iktidarın siyasi güvenliği için hazırlanan bir bütçe olduğunu belirtti. Sümeyye, “Şimdi, baktığımızda, yüzde 10’un üzerinde ayrılan bu pay aynı zamanda ekonomik krizin, enflasyonun ve yoksulluğun derinleşmesinin en önemli sebeplerinden biri. Bu payın sonuçlarını elbette ki halkın yoksullaşmasında görüyoruz. Kadınlardan gençlere, emeklilerden engellilere toplumun tüm kesimi bu paydan eşitsiz bir şekilde yoksulluktan yana nasibini almış bulunuyor. Güvenlikçi politikaların dışında bir de güvencesizleştirme politikalarının aynı zamanda emeği gözetmeyen yansımalarına tanık oluyoruz. İktidar ekonomik büyümeden bahsederken istihdamsız bir politikadan, istihdamsız bir büyümeden bahsediyor. Bu politikalar aynı zamanda çalışanın yoksulluğu çerçevesinde kendini var ediyor. Artık bu ülkede çalışanlar istediği kadar çalışsınlar, gece gündüz emek sarf etsinler, bu yoksulluk cenderesinden ne yazık ki kurtulamıyorlar. 1980’den günümüze kadar ücretlilerin millî gelir içerisindeki dağılımına baktığımızda sistematik bir şekilde düşüşü görüyoruz” şeklinde konuştu.
‘Bu bütçeye olurumuz yok’
Sümeyye son olarak şu ifadeleri kullandı: “Ülkeyi emek cehennemine ama sermayenin cennetine çeviren bu iktidarın emek politikalarıdır diyoruz. Çünkü iktidar asgari ücretliye, emekçiye, işçiye kaşıkla verdiğini kepçeyle geri almak üzerine uygulamıştır bu bütçeyi. 2024 yılı bütçesi emeğin, güvencesizleştirilenlerin bütçesi değil, sermayenin ve aynı zamanda güvenliğin bütçesidir. Yirmi bir yılda AKP’nin ürettiği sorunları emekçi halkın bütçesiyle aşacağımızı söylüyoruz. Bir avuç sömürücü azınlığın değil, milyonların bütçesini hayata geçireceğiz. Bu bütçede engelli yok, kadın yok, emekçi yok, emekli yok, çocuk yok; bu yüzden bizim de bu bütçeye olurumuz yok.”