Bütçe görüşmelerinde İHA ve SİHA ile yapılan katliamları sordu

  • 15:44 15 Aralık 2023
  • Siyaset
 
ANKARA - DEM Parti Colemerg Milletvekili Öznur Bartın, İHA ve SİHA’ tarafından 31 Ağustos 2017’de dört yurttaşın hedef alındığı ve Mehmet Temel’in katledildiği olaya ilişkin verdikleri soru önergesine altı yıla rağmen hala cevap verilmediğini hatırlattı. Keziban Konukçu ve Burcugül Çubuk ise, bütçeye evet demeyeceklerini kaydetti. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri, Meclis Genel Kurulu'nda görüşülen Ticaret Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı kuruluşların 2024 Yılı Merkezi bütçe görüşmelerine dair söz aldı.
 
‘Güvencesiz çalıştırılan emekçiler ölüm kalım savaşı veriyor’
 
Sanayi Teknolojiler Bakanlığı bütçesine ilişkin konuşan DEM Parti İstanbul Milletvekili Keziban Konukçu, Türkiye’de sanayi ve teknoloji, gelişmiş ülkeler baz alındığında çok geride kalındığını söyledi. Keziban, dünyada şu anda 4’üncü sanayi devrimi ve yapay zeka tartışılıp, geliştirilmeye çalışılırken, Türkiye’nin hala ara mallar üretiminde takılıp kaldığını ve hizmet sektörü gibi yoğun emek sömürüsüne dayalı sektörlerde daha yoğun bir yatırım yapıldığını kaydetti. Keziban, “Uluslararası emperyalist sermayenin buyurduğu üzere, ucuz emek cenneti hâline çevrilmeye çalışılıyoruz. Bir yandan da iktidar, yandaş sermayeyi büyütmek için her türlü yola başvuruyor. Gelin, ülkenin dört bir yanında açılan organize sanayi bölgelerine bakalım: Organize sanayi bölgelerinde emekçilerin ücret ortalaması asgari ücreti aşmıyor, hiçbir iş güvenliği tedbiri alınmadan uzun mesailerle çalıştırılıyorlar; asgari ücret hesaplarına yatıyor, fazla mesailer ya ödenmiyor ya da elden veriliyor, bu durum da çok ciddi hak gasplarına yol açıyor. Pek çok iş yerindeyse asgari ücretin altında ücret veriliyor. İş cinayetleri her geçen yıl daha da artıyor; İSİG Meclisinin son raporuna göre, bu yılın son on bir ayında bin 772 işçi iş cinayetinde hayatını kaybetti. Her türlü savunma aracından mahkûm bırakılan, taşeron sistemde sendikasız, güvencesiz çalıştırılan emekçiler ölüm kalım savaşı veriyor” dedi.
 
Çocuk yaşta çalıştırılmaya dikkat çekti 
 
Organize sanayi bölgelerinin,  işçilerin sadece tevekkül ederek, itaatkâr bir şekilde, ses çıkarmadan yandaş sermayeyi büyütmek için çalışması için tarikat ağlarıyla kuşatıldığına işaret eden Keziban, “İktidarın orta vadeli ekonomik programı, her düzeydeki eğitimin şirketlerin ihtiyacı olan iş gücünü yetiştirmeye yönelmesini buyuruyor; birçok çocuğun organize sanayi bölgelerine çırak olarak hazırlandığı MESEM’lerin çoğaltılması, bu programın ana unsurlarından biri. Yoksul ailelerin çocukları gelecek kaygısıyla meslek edinsinler diye gönderildikleri işletmelerde karın tokluğuna ya da çok düşük ücretlerle çalıştırılıyorlar. Çıraklık olarak tarif edilen bu iş süreci devletin desteklediği meslek okullarıyla destekleniyor. Organize sanayi bölgelerindeki patronların siparişleri doğrultusunda üretim yaptırılan öğrencilerin üzerinden kazanılan ise milyonlarca lira. Peki, burada öğrencilerin payına düşen ne? Biz söyleyelim: Ölüm riski, düşük ücret ve ağır çalışma koşulları. Daha geçen hafta Konya'da 17 yaşındaki stajyer öğrenci Ulaş Dumlu, gittiği fabrikada arıza gidermek için çıktığı elektrik direğinden arıtma havuzuna düşerek hayatını kaybetti. Ama Millî Eğitim Bakanı, aynı günlerde utanmadan yoksul emekçi çocuklarını okul ortamından koparan, çocuk işçiliğini yasallaştıran bu uygulamayı patronlara ucuz iş gücü olarak sunmakla övündü” diyerek çocuk yaşta çalıştırılmaya dikkat çekti.  
 
‘Milyonlarca emekçinin hayatını yağmalıyorsunuz’
 
“Saray rejiminin; sermayenin, zenginlerin iktidarı olduğunu nereden anlayabiliyoruz?“ diye soran Keziban, sözlerine şunları ekledi: “Çünkü bu iktidar bir avuç zengini daha zengin yapmak için bütün emekçileri yoksullukta, hatta açlıkta ve borçlulukta eşitledi ve birleştirdi; herkesi yoksulluk sınırının altındaki, açlık sınırının eşiğindeki asgari ücretle birleştirdi. Şimdi bakalım, 2002’de asgari ücret civarında çalışanların ortalaması yüzde 30 iken 2022’de asgari ücret civarında çalışanların ortalaması yüzde 60’a dayandı. Asgari ücretin 2 katından fazlasını kazananların oranı 2002’de yüzde 40 iken bu, 2022’de yüzde 18’e düştü. Emekçilerin üçte 1’i ise asgari ücretin altında ücret alıyor maalesef. Asgari ücret toplumu sefalet toplumudur. Dünyada asgari ücretin ortalama ücret olduğu kaç ülke var? Asgari ücret karşılığı çalışanların oranı yüzde 2’yi geçmemelidir, bizde ise bu oran yüzde 50. Bunun adı sömürü düzenidir, bunun adı yağma düzenidir; milyonlarca emekçinin hayatını yağmalıyorsunuz. Sermayenin göz bebeği bakan sürekli vergiyi tabana yaymaktan bahsediyor, vergi zaten tabanda. Dolaylı vergiler bütün vergilerin üçte 2’sini oluşturuyor.”
 
‘Emekçilerde bıçak kemiğe dayandı’
 
Özak işçilerin direnişine de değinen Keziban, “Hakkını arayan işçinin başına da Özak işçisine yaptığınız gibi copu ve TOMA’yı dikiyorsunuz. Sermaye neden sizi çok seviyor, burjuvazi, finans kapital bu rejime neden bayılıyor? Çünkü işçinin örgütlülüğünü bitirdiniz, grevleri ertelediniz, işçinin yasal hak alma yolları önüne barikatlar ördünüz. Ama hiç ummadığınız anda o barikatların yıkıldığını, işçilerin seller gibi sokakları doldurduğunu, hakkını almak için kapınıza dayandığını görürseniz şaşırmayın, çünkü halk artık çevirdiğiniz dolapları görüyor. Belki örgütsüz, belki kendisine güvenmiyor ama bu yarattığınız yoksulluk zindanlarını yıkacak öfke birikiyor. Özak işçisi yalnız değil, emekçilerde bıçak kemiğe dayandı. Bizler, sefalette ve yoksullukta değil, zenginlikte eşitlenmek için toplumsal serveti yeniden dağıtacağız. Rantiyeden ve zenginden çok vergi alacağız. Zenginlerin veraset vergisini artıracağız. Dolaylı vergileri kaldıracağız” ifadelerine yer verdi.
 
‘Hangi sanayiden bahsediyorsunuz?’
 
Daha sonra söz alan Colemerg Milletvekili Öznur Bartın, iktidarı dinlediklerinde ülkenin güllük gülistanlık olduğundan söz ettiklerini kaydetti. Öznur, “İktidar, dijital ekosistemde, küresel ölçekte söz sahibiymişiz, bu alanda ihracatta lidermişiz gibi kendini bir hayale kaptırmış, bizim de inanmamızı bekliyor. Hangi sanayiden bahsediyorsunuz? Sanayide dönüşümü sağlamış olmayan bir ülkeden bahsediyoruz, Türkiye’de sanayi dönüşümü sağlanmış değil. İktidarın sanayi politikası çağ dışı olduğu gibi teknoloji üretiminde de dijital çağla uyum içinde değil; yüksek teknolojili sanayi ürünlerinin imalat sanayisindeki payı yüzde 3,5 civarında, ihracat payı ise yüzde 3,3 civarında olup Arjantin, Slovenya, Slovakya gibi ülkelerin de gerisinde, son sıralarda. Türkiye dış ticarette katma değer yaratmayan düşük teknolojili ürünleri satıyor; aksi devam eden ithalat ise cari açık sorununu daha da derinleştiriyor. Evet, sanayide gerekli dönüşüm sağlanmadığı gibi endüstriyel sektörde de yapısal değişimlere dair gerekli adımlar atılmıyor. Derinleşen iklim krizine rağmen sanayide yeşil enerjiye dönük adımlar atılmıyor, fosil yakıtların kullanımı büyük bir paya sahip olmaya devam ediyor” sözlerini kullandı.
 
SİHA ve İHA’ların yaptıkları katliamlar
 
Dışa bağımlılık ve yüksek maliyetine rağmen bu yakıtların tercih edildiğini,  sürdürülebilir ve yenilenebilir durum tıp, sağlık, tarım teknolojisindeki gelişmeler değil, ölüm makineleri olan İHA, SİHA’lar olduğunu dile getiren Öznur, “Burada acı bir örnek de vermek istiyorum, SİHA’larla, Hakkâri'de 31 Ağustos 2017’de gündüz vakti 4 sivil yurttaş hedef alındı, 35 yaşındaki evli, 2 çocuk babası Mehmet Temel katledildi, 3 kişi yaralandı. Olaya ilişkin verdiğimiz soru önergesine geçen altı yıla rağmen hâlâ cevap verilmedi. Tekrar soruyoruz: ‘SİHA’larınızla Mehmet Temel’in katledilmesine dair bir cevabınız var mıdır?’ Verebileceğiniz ancak söyleyemediğiniz tek cevabınız ise Kürt olması mıdır?’ Toplumdan kopuk, lüks, şatafat içinde sefa süren, diz boyu yaşanan yoksulluğa rağmen toplumu manipüle etmekten de geri durmayan iktidarın övündüğü bir diğer konu olan Togg aracı. Bakan, komisyondaki bütçe sunumunda 9 binden fazla aracın üretildiğini, 177 bin 467 araçlık talebin olduğunu söyledi. Merak ediyoruz; ‘bu Togg araç sahiplerinin ve 177 bin araçlık talebin kaçı asgari ücretle çalışandır?’ Oysa, kamu eliyle üretilen bir otomobil ucuz olmalı, her kesimden halk alabilmeli ancak Togg için durum böyle değil, Togg halkın arabası değil. İktidarın bu ülkeye, halklara daha fazla zulüm etmesine elbette ki razı olmayacağız, bu yanlış gidişat karşısında sessizliğe de gömülecek değiliz. Yoksulların, emekçilerin, işsizlerin, kadınların, gençlerin görmezden gelindiği, yer verilmediği 2024 bütçesine de ‘evet’ diyecek değiliz” ifadelerini kullandı.
 
'Savaş bütçesine karşıyız’
 
DEM Parti İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk, cezaevlerinde Meclis TV yayının verilmediği ve bazılarında uzun uğraşlar sonucundan tutsakların yayın alabildiğini bu durumun tecrit olduğunu söyledi. Burcugül, tecride karşı açlık grevinde olan tutsakların taleplerinin kabul edilmesi çağrısında bulunarak, “2017’de fizik müfredatından fiziğin doğası konusunda hipotez, teori, yasa kavramları;madde konusunda fiziksel ve kimyasal değişimler kaldırıldı. Aynı sene deprem dalgaları müfredattan kaldırıldı. Bu kadar depremin olduğu, daha dokuz ay önce resmî rakamlarla 50 bin insanın defnedildiği bir ülkede bu ancak bilim düşmanlığıyla açıklanabilir. Halka, emekçiye, kadınlara, çocuklara, göçmenlere, engellilere, gençlere bütçe yok ama antibilimsel sözde projelere, savaşaütçe var. Bütün kurumlarda her kuruşun savaş için harcanmasına karşıyız, sunduğunuz savaş bütçesine karşıyız” şeklinde konuştu.