MEB bütçesinde anadil vurgusu: Kurdî jî xeta me ya sor e!

  • 16:09 17 Aralık 2023
  • Siyaset
 
ANKARA - Mili Eğitim Bakanlığı bütçesine dair konuşan DEM Parti Wan Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, anadil vurgusu yaparak “Kürt halkı bir 100 yıl daha anadilinde eğitimden yoksun bırakılamaz, bunun adı bir dilin katledilmesi olur. Çi kurmanc, çi zaza, çi soran, çi goran; em tevahî kurd in, kurdî jî xeta me ya sor e!” dedi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Wan Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sağyiğit, Meclis Genel Kurul’da görüşülen 2024 Yılı Merkezi bütçe görüşmelerinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Mili Eğitim Bakanlığı’na bağlı kuruluşlara dair konuştu.
 
İmralı cezaevinde 34 aydır hukuksuz bir şekilde bir tecridin olduğunu söyleyen Gülcan, bu nedenle yüze aşkın cezaevinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a ilişkin, “Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa özgürlük” şiarıyla açlık grevinde olduğunu, Wan, Amed, Mersin ve Adana’da barış annelerinin adalet nöbetinde olduğunu belirterek, anneleri selamladı.
 
‘Çoğunluğun gücünü esas alan bir iktidar var’
 
Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 36 gün boyunca 2024 Yılı merkezi bütçeyi tartıştıklarını, adaletsizlikleri anlatarak, hukukun üstünü anlattıklarını söyleyen Gülcan, savaş politikalarını teşhir ederek, barışın önemini anlattıklarını, kadınların, yoksulların, emekçilerin, engellilerin, çocukları hatırlatarak, “emekçi halkın bütçesi” çağrısında bulunduklarını kaydetti. Gülcan, “Buna rağmen AKP iktidarının, halkın üstün yararını esas alan eleştirileri ve itirazları görmezden geldiğine şahit olduk. Çünkü çoğulculuğu değil; çoğunluğun gücünü esas alan bir iktidar var. Özellikle Millî Eğitim Bakanlığı söz konusu olduğunda ortada adeta bir yıkım tablosu görmekteyiz. Çünkü AKP İktidarlarında en çok Bakan’ın değiştiği, her gelenin öncekinin getirdiklerini ortadan kaldırdığı, öğrenci ve velilerin mağdur edildiği, eğitimde bölgesel eşitsizliklerin derinleştirildiği ve eğitimin yapboza dönüştürüldüğü bir bakanlıktan bahsediyoruz. Tablo hiç de parlak değilken, gençler geleceksizlik kıskacındayken 2002-2023 yılı karşılaştırmaları üzerinden hikâye yazmaya gayret edildiğini görüyoruz” dedi.
 
’20 bin 340 bağımsız yapı depremden etkilendi’
 
Gelişen dünya ve değişen çağın beraberinde 21 yılda birçok nicel gelişmeyi de getirdiğini, bunun şaşılacak bir tarafının olmadığını, bu durumun kronik yapısal sorunların ortadan kaldırmadığına dikkat çeken Gülcan, “6 Şubat 2023 tarihinde 11 kenti etkileyen Pazarcık ve Elbistan depremleri büyük bir yıkıma ve on binlerce can kaybına neden oldu. Bu vesileyle yitirdiğimiz tüm canları bir daha rahmetle anıyorum. Kış koşulları başlamasına rağmen depremzedelerin sorunları çözülmüş değil. Buradan hareketle biraz da eğitimden konuşmak gerekiyor. Bilindiği üzere MEB’e bağlı 56 bin 259 eğitim kurumunun yaklaşık yüzde 21’i deprem bölgesinde. 11 bin 699 eğitim kurumuyla birlikte pansiyon, spor salonu, atölye gibi eklentileri de dahil ettiğimizde toplam 20 bin 340 bağımsız yapı depremden etkilendi” ifadelerini kullandı.
 
‘Halklarımıza ihbar ediyorum; önergemiz reddedildi’
 
Bakanlığın komisyondaki açıklamasında, “deprem bölgesinde 119 bin 200 derslikten 107 bin 81 dersliğin ya yıkıldığı yada yıkım kararı alındığı veya güçlendirilmesi gerektiği” sözlerini anımsatan Gülcan, “Her ne kadar Sayın Bakan 45 bin dersliğin bakım ve onarımının yapıldığını ifade etmiş olsa da tablonun çok kötü olduğu ortada değil mi? Burada herkesin kendini şu kış günlerinde deprem kentlerinde konteyner ve çadırlarda yaşayan öğrencilerin yerine koymasını istiyorum. Bu nedenle Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak Komisyon’da; deprem bölgesinde çocukların eğitim gördükleri alanların denetlenmesi, psiko-sosyal destek başta olmak üzere beslenmeden sağlığa, ulaşımdan barınmaya tüm ihtiyaçların karşılanması amacıyla Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinin artırılması için önerge verdik. Halklarımıza ihbar ediyorum; çünkü önergemiz AKP ve MHP oylarıyla reddedildi” sözlerini kullandı.
 
‘1 milyon 778 245 öğrenciye beslenme desteği veriliyor’
 
Çocukların beslenme sorunun devam ettiğine işaret eden Gülcan, TÜİK’in hazırladığı çocuk, yoksulluk ve yaşam verilerini sundu. Gülcan, “Sağlık Bakanı Sayın Koca da bir Twitter paylaşımında ‘çocukların dengeli ve yeterli beslenme için 3 ana ve en az 2 ara öğün olacak şekilde beslenmeleri’ gerektiğini belirtmiş. Hadi bizi dinlemiyorsunuz, bari kendi bakanınızı dinleyin. Çünkü önemli bir kısmının kahvaltı dahi yapamadan okula gittiği ve okulda yemek yiyemeden bir günü bitirdiği çocukların ülkesiyiz. Söz konusu 19 milyon öğrenciyken Sayın Bakan yazılı cevabında 1 milyon 778 bin 245 öğrenciye beslenme desteği verildiğini söylüyor. Bunu asla yeterli görmediğimiz için; derinleşen yoksulluk şartlarında, dezavantajlı ailelerin çocukları olmasından eğitimin tüm aşamalarında ücretsiz okul yemeği verilmesi için önerge verdik. AKP’yi ve ortağını Türkiye halklarına ihbar ediyorum; çünkü bu önergemiz de onların oylarıyla kabul edilmedi” dedi.
 
‘Değerler eğitimi adı altında öğrenciler tarikatların insan kaynağına dönüştürülüyor’
 
Gülcan sözlerine şöyle devam etti: “21 yılda AKP’nin eğitimin niteliği ve öğrencilerin performansı konusunda başarısız olduğu apaçık ortada. Çünkü 2002 yılıyla sayı, rakam, oran kıyaslaması yaparak bir başarı hikayesi yazılamaz. Bunun en önemli nedeni; AKP’nin eğitimin temel değerlerini aşındırıp ‘dindar, kindar nesil’ yetiştirme gayesi taşıması. Bugün okullar, öğrenciler, öğretmenler ve velileri de kapsayacak şekilde dini dernek, cemaat ve vakıflarla birçok protokol yapılıyor. Bunun pedagojik ve eğitimin bilimsel ilkeleriyle bağdaşır bir tarafı yok. Yine ÇEDES ve benzeri projelerle ‘değerler eğitimi’ adı altında, öğrenciler adeta cemaatlerin, tarikatların insan kaynağına dönüştürülüyor. Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Sayın Tekin’e de bunları anlattık. Yazılı cevabında TÜRGEV’le 3 yıl geçerli protokol imzalanmış, süre bitince de vakfın istemi üzerine Kasım 2024’e kadar uzatılmış. Bakanlığa göre bunun tek amacı eğitimin ve öğrencilerin desteklenmesiymiş. Yine Sayın Tekin verdiği yanıtlarda; kendilerinin STK’ların fikir dünyaları veya ideolojilerine göre davranmadıklarını iddia ediyor. Ama ne hikmetse 1-2 vakfı saymazsak iş birliği yaptığı tüm çevreler sadece zihin dünyasıyla uyumlu olanlar. MEB, eğitimi ve okulları kendi ideolojisinin arka bahçesine dönüştürmek yerine eğitim dışında veya okul dışında kalan yüz binlerce çocuğun akıbetiyle ilgilensin.”
 
‘Övünmeyi bırakın sorunları çözün’
 
Mili Eğitim Bakanlığı’nın açıklanan 2022 yılı PISA sonuçlarıyla övündüğüne vurgu yapan Gülcan,  sonuçların hiç açıcı olmadığını kaydetti. Gülcan, “Okullaşma oranları, eğitim kurumlarında geçirilen sürede artış olabilir; ama uluslararası performans gerilerde, beceri kazandırma aşağılarda. Tabii geçmiş yıllara nazaran bir ilerleme kaydedilmesi için özgün ölçme ve değerlendirme projeleriniz de var. Buna rağmen Türkiye matematik, fen ve okumada hâlâ OECD ortalamasının çok altında. Belirtilen tüm alanlarda ortalamanın altındayız, ilk olan ülke ile aramızda ortalama 100 puan var. Dolayısıyla yapılacak daha çok iş var, yürünecek yol daha çok uzun. Bırakın övünmeyi de öğrencilerin ve eğitim emekçilerinin şartlarını iyileştirin, sorunlarını çözün” şeklinde konuştu.
 
‘Örgütlü bir kötülük düzeni kurdunuz’
 
İktidarın derdinin sorunları çözme olmadığını dile getiren Gülcan, Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) bir zulüm avı başlatıldığını belirtti. Gülcan, “KHK’lerle ihraç ettiğiniz 132 bin kamu emekçisinin 32 bini MEB personeliydi. Öyle bir örgütlü kötülük düzeni kurdunuz ki aileleri parçaladınız, insanları sivil ölüme terk ettiniz. Sözde bir OHAL Komisyonu kurdunuz; ama bu bir oyalama komisyonuydu, başvuruların çoğunu geri çeviren bir ‘ret merci’ idi. Bu süreçte en az 17 kişi görevine iade edildiğinde artık hayatta değildi. Bakın Sayın Bakan’ın bana gönderdiği yanıta göre, ihraç edildikten sonra hayatını kaybedenlerin sayısı 29. Bugün de mahkeme kararı olmadan işinden, aşından edilen on binlerce insan adalet bekliyor. İnsanları ‘İdari tasarruf’ diyerek işinden ettiniz, ama KHK'ler için adalet tasarrufu aklınıza bile gelmedi, gelmiyor maalesef” ifadelerini kullandı.
 
‘7 yılda Kürtçe dersi seçen öğrenci sayısı 80 binden 23 bine düştü’
 
Gülcan konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: “Anadolu ve Mezopotamya; birçok uygarlığın gelip geçtiği, bir diller bahçesi. Dolayısıyla rengarenk bir mozaik. Buna karşın uzay çağında dahi ‘tek dil, tek millet, tek mezhep! anlayışının sürdüğünü görmekteyiz.  Cumhuriyet’in ilk 100 yılında diller yasaklandı, kimi diller yok edildi, kimileri bugün ölüm döşeğinde. Kürtçenin Kurmanci ve Zazaki lehçeleri de asimilasyon ve inkâr politikalarından fazlasıyla etkilendi. Kültür ve Turizm Bakanı, ‘Kürtçe kitap bastık’ diyor; ama bunların sembolik düzeyde olduğunu biliyoruz. Milli Eğitim Bakanı, ‘Anadilde eğitim olmaz; ama haftada 2 saat seçmeli ders var”’diyor. Bir halka kendi öz toprağında anadilinin seçmeli olarak okutulmasının bir utanç olması bir yana, seçmeli Kürtçe dersler bile işlevsizleştirildiği için 7 yılda dersi seçen öğrenci sayısı 80 binden 23 bine düştü. Yine AKP, TRT Kurdi’den bahsediyor. Bunu da sadece Kürtçe kendi propagandası için kullandığı ortada değil mi? Bu kanal, dört parçaya bölünmüş, birçok sorunla boğuşan Kürtlerin hangi derdini veriyor?
 
‘Kurdî jî xeta me ya sor e’
 
Elbette, Kürt halkının ve mücadelesinin politik ve kültürel kazanımları çok önemli. Bunları her şekilde sahipleniyoruz. Ama Kurmanc ve Zaza Kürtlerin temel talebi, Kürtçe anadilinde eğitimdir. Anadilinde eğitime tahammülsüzlük, Kürtlere yönelik ontolojik bir düşmanlıktır. Çünkü yapılan saha araştırmaları da Kürtlerin amasız fakatsız anadilinde eğitim istediklerini ortaya koyuyor.  Burada sadece AKP iktidarı değil, muhalefet de yüzyıllık paranoyalarından sıyrılmak zorunda. Eğer Anayasa’ya 12 Eylül darbesi eseri diyerek karşı çıkıyorsanız, Kürtçe’yi de bu zihniyetin tamamen yasakladığını unutmamalısınız. Kürt halkı bir 100 yıl daha anadilinde eğitimden yoksun bırakılamaz, bunun adı bir dilin katledilmesi olur. Çi kurmanc, çi zaza, çi soran, çi goran; em tevahî kurd in, kurdî jî xeta me ya sor e!”