Yerel yönetimlerden ne bekliyorlar?
- 09:02 2 Şubat 2024
- Siyaset
Habibe Eren
BURSA - Havle Derneği’nden Rümeysa Çamdereli, yerel seçimlere dair Müslüman dindar kadınların diğer kadınlardan çok farklı gündemleri olmadığına dikkat çekerek, “Sığınaklar, adalet mekanizmalarına ulaşım, doğrudan kadına yönelik verilebilecek hizmetlere erişim, kreş, güvenli ulaşım bunların hepsi ortak gündemlerimiz” dedi.
31 Mart'ta gerçekleşecek yerel seçimlere az bir süre kalırken, siyasi partilerin adaylarının neredeyse çoğu açıklandı. Her zaman olduğu gibi sayıca erkeklerin fazla olduğu ve kent politikası deyince masaya erkeklerin tahayyüllerinin yansıdığı bir seçim sürecine daha girdik. Hem genel olarak hem de yerelde ısrarla görülmeyen kadınlar ve kadın kurumları her ne olursa olsun taleplerini görünür kılmaya devam ediyor. Söz konusu kurumlardan biri de Havle Derneği. Müslüman kadınların her alanda yaşadıkları zorluk ve engellerle mücadele etmek amacıyla Türkiye'nin ilk “Müslüman Feminist Kadın Derneği” olarak 2018 yılında kurulan Havle Derneği, yerel seçimlere dair doğrudan bir söz kurmasa da kadınların her alanda yaşadıkları zorlukları ve deneyimlerini görünür kılmayı amaçlıyor.
Havle’den Rümeysa Çamdereli, yerel seçimlere giderken kendi perspektiflerinden beklentilerini, kadın odaklı kent politikalarını ve önümüzdeki süreç açısından nasıl bir mücadele vereceklerine dair değerlendirmelerde bulundu.
Müslüman kadınların yerel seçim algısı
Dernek olarak yerel seçimi 3 farklı gündemle ele aldıklarını ve daha önce İstanbul, Konya ve Van’da bir araya geldiklerini aktaran Rümeysa, söz konusu toplantıları yerel seçimlere uzak olduğumuz zamanlarda gerçekleştirdiklerini ancak bu toplantıda da tartıştıkları konunun başında yerel seçim gündemine dahil olamamanın geldiğini söyledi. Dernek içinde yer alan çoğu kadının yerel seçimleri seslerini duyurabilecekleri bir siyaset alanı olarak düşünmediklerini vurgulayan Rümeysa, “Ben bir çalışma yapmak istesem herhangi bir siyasi partide kendime yer bulmakta zorlanacağım gibi bir algı var. Söz konusu gerilim bütün siyasi partiler için geçerliydi. DEM Parti’nin daha fazla gençlik ve kadın meclisi üzerinden çalışmaları zikredildi ama yine orada da yerel seçim gündemi doğrudan parçasının olmasının önünün tıkandığı çok makro gündemlerin konuşulduğu, yerel seçim gündemini konuşmadığımız bir süreç geçirdiğine dair eleştiriler vardı” dedi.
‘Yerel seçim gündemi savaş gündemi gibi tartışıldı’
Seçimlere yaklaştıkça bu konunun daha fazla konuşulduğunu söyleyen Rümeysa, “Ama bizim toplantıları gerçekleştirdiğimiz süreçte bu gündem erkek takımları arasında gerçekleşen bir muharebe ve savaş gibiydi açıkçası. O yüzden yerelin gündemini ortaya koyan kadın adaylar bu konuda daha iyi performans sergilemeye başladı. Bugüne kadar yaptığımız ön çalışmalarda Müslüman dindar kadınların doğrudan derdini ifade etmeye çalıştığı noktalarda bize hitap edilmesi noktasında genel seçimler üzerinden daha özgün şeyler vardı. Yerel seçimler üzerinden konuşmak gerekirse Müslüman dindar kadınların diğer kadınlardan çok farklı gündemleri yok. Sığınaklar, adalet mekanizmalarına ulaşım, doğrudan kadına yönelik verilebilecek hizmetlere erişim, kreş, güvenli ulaşım bunların hepsi ortak gündemlerimiz. Müslüman dindar kadınlar adına kent hayatında gündeme gelen bir diğer konu cami kullanımları oluyor. Belediyelerin camilere yönelik hizmetleri oldukça sınırlı. Camilerin bir kamusal alan olarak kullanımının iyileştirilmesi noktasında hem abdesthanelerdeki iyileştirme hem de erişebilirlik ile ilgili düzenlemelerin yapılması önemli. Çocuklu ve engelli kadınların girişlerinin kolaylaştırılması belediyelerin sorumluluğunda. İstanbul özelinde büyük camilerde buna dair düzenlemeler yapıldı ancak çok büyük eksiklikler var” diye konuştu.
‘Kadınlar sosyal yardıma muhtaç hale getiriliyor’
Tüm bunların yanı sıra sosyal yardım üzerine kurulu bir sistem olduğuna dikkat çeken Rümeysa, sözlerine şöyle devam etti: “Kadının istihdama ve gündelik yaşamına katılımı konusunda kreş mevzusu da önemli ancak daha bütünlüklü çalışmalara ihtiyaç var. Tabi yardımlara ihtiyacı olan birçok kadın var, sosyal yardımların kesilmesinden bahsetmiyorum ama birçok yardım ‘aile yardımı’. Bu yardımların doğrudan kadınların erişimine açılmasının tekrar zikredilmesi önemli. Sosyal yardımlara bağımlı hale getirme durumu bir strateji. Hem merkezi kamu tarafından hem de belediyeler tarafından yardım dağıtma davranışının çok daha kabul gördüğü; hatta CHP başa gelirse ‘yardımlar kesilecek’ şeklinde bir argümanla dönemsel politikaların tersine sözler üretildiği bir zamanda yaşıyoruz. Tabi ki yoksulluğun artması ile birlikte sosyal yardımlaşmalar önemli. Hatta birçok hanenin hayatına devam etmesi için bel kemiği. Ancak buradaki hane vurgusu çok önemli. Eve gelen para ne kadar kadının parası haline gelebiliyor? Burada önemli bir sıkıntı var. Aile yardımı olarak dağıtılan paralar kadınların gündelik yaşamına katılımında bir fayda sağlamıyor.”
‘Kendilerine sıranın gelmesi çok zor olan bir yoksulluktan bahsediyoruz’
Yoksullaşmanın çok farklı bir boyuta geldiğini söyleyen Rümeysa, çocukları okula gönderirken çantasına beslenme koyamayan aileler olduğunu söyledi. Kadınlar açısından “Kendilerine sıranın gelmesi çok zor olan bir yoksulluktan bahsediyoruz” diyen Rümeysa, kadınları doğrudan gözeten, mekanizmalara erişebileceği ve şartlarına uygun sosyal yardımlara ihtiyaç olduğunu vurguladı. İşe alımlarla ilgili de çok sayıda sorun olduğunu ifade eden Rümeysa, “Özellikle kadınların sigortalı çalışma noktasında önemli ön yargıları var. Çünkü sigortalı çalıştıklarında sosyal yardımlardan yararlanamıyorlar. Hatta boşanırlarsa nafaka ve destekler de dâhil. Sigortalı çalıştıkları durumda dahi ücretler inanılmaz düşük, bir de sosyal yardımın dışında kaldıklarında birçok sıkıntı yaşıyorlar. Sosyal yardımlara dair bir mevzuat değişikliğine ihtiyaç var. Kadınları enformel, parça başı, güvencesiz işlere zorlayan bir politika var. Belediyelerin bu anlamda ara alanlar üretmesi ya da sosyal yardıma muhtaç olunmayacak iş kollarını teşvik etmesi, işe alma koşullarında kadınların bu mağduriyetini de gözettiği bir desteğe vesile oldukları bir şeye ihtiyaç var” ifadelerini kullandı.
‘Politika düzeyinde çok fazla şey yapmak gerekiyor’
Belediyelerin kendi çalışanları içinde şiddetle mücadele konusunda da eksik olduğunu söyleyen Rümeysa, “Kadınların maruz kaldığı şiddet sonrası hayatlarına devam etme noktasında yaşadıkları zorlukları gören bir iş politikasına ihtiyaç var. Kendi çalışanları ile kurdukları ilişkide bu anlamda özellikle aynı yerde çalışan iki kişiden bahsediyorsak burada bazı politikalar geliştirilmesi gerekiyor. Politika düzeyinde çok fazla şey yapmak gerekiyor; ancak burada çok ideal bir şeyden bahsediyoruz. Türkiye'de toplumsal cinsiyet demenin yasaklanmadığı ancak yapıldığında herhangi bir meşru zemini elde edemediğimiz bir durumu yaşıyoruz. O yüzden yoksulluk politikaları, finansal politikalar, kurum içerisindeki politikaları dile getirmeye devam edeceğiz” dedi.
‘Bugüne kadarki en heyecansız ve enerjisiz seçim süreci’
“Umarım yerel seçimler en azından elde ettiğimiz bazı kazanımların kaybolmadığı, kadın adayların görece seçildiği ve kadınlar için çalışabildiği bu konudaki perspektifin güçlü olduğu bir zamanı bize getirir” diyen Rümeysa, şunları ekledi: “ Ama benim de kendi adıma girdiğim en heyecansız en enerjisiz seçimlerden biri. Bol erkek adaylı, her zamanki gibi erkeklerin söz dalaşında olduğu kendi yereline dair konuşmayı zorlamadığı, kadınlar yokken kadın hareketi olacağını iddia eden kişilerin aday gösterildiği bir yerde yaşıyoruz. Umarım en azından var olan saflarımızı tutarız sonra mücadeleye kaldığımız yerden devam ederiz.”
‘Kadın hareketi zor bir durumda güç kaybetmedi’
Yerel seçimlerden sonra kendi örgütlülüklerine ağırlık vereceklerini aktaran Rümeysa, “Zor bir süreçten geçiyoruz, her gün farklı olumsuz haberlere uyanıyoruz. Bir sivil toplum örgütü olarak faaliyetlerimizi yürütmekte ve düşündüklerimizi ifade etmekte gün geçtikçe daha da zorlanıyoruz; ama bir yandan da kadın hareketi hiçbir zaman herhangi bir zor durumda güç kaybetmedi hatta tam tersi güç kazandı. Çünkü gündelik hayattaki mücadeleye çok net cevap üreten bir hareket feminist hareket” dedi.
Feminizmin yerelleşmesi
Dernek olarak gündemlerindeki bir diğer konunun “kutuplaşma politikaları” olduğunu ifade eden Rümeysa, “Kutuplaştırmaktan uzaklaşmanın yollarını bulmaya uğraşarak zaman geçirmek istiyoruz. Kadınlığı görmeyen, kadınlığın farklı yüzlerini, farklı tecrübelerini görmezden gelen bir siyaset varken bu tarz farklılıkları görmek bazen yorucu olabiliyor ama bizim için önemli bir gündem. Hatta siyasetin dili ile mücadele için önemli olduğunu düşünüyoruz. Kadın hareketinin, feminist hareketin çeşitliliğini artırabileceğimiz, kendimiz adına kırılganlıklarımızı gözden geçirebileceğimiz her türlü kadının feminist hareketin içinde yer bulabileceği ve güç kazanacağımız bir dönem için mücadele etmeye devam edeceğiz. Bizim yapabileceğimiz şeylerden biri bu. Dernek olarak böyle bir stratejimizin olduğunu söylemek mümkün. Feminizmin yerelleşmesi diye adlandırdığımız bir gündem bu. Olabildiğince daha fazla kadına ulaşmak ve bu kadınların özgün tecrübelerini farklı kadınlara nasıl ulaştırabilirizin derdine düştük. Bunu herkesin derdi haline getirmek istiyoruz” şeklinde konuştu.