‘IŞİD Kobanê’de amacına ulaşsaydı bu dava olmayacaktı’

  • 09:02 12 Haziran 2024
  • Güncel
 
Şehriban Aslan
 
AMED - Kobanê Davası avukatlarından Cemile Turhallı Balsak verilen karara ilişkin, “IŞİD Kobanê’de amacına ulaşmış olsaydı, soykırım tam anlamıyla gerçekleşmiş olsaydı ve Kobanê düşmüş olsaydı bu dava olmayacaktı” dedi.
 
Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş’ın da bulunduğu çok sayıda siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası kapsamında 16 Mayıs günü görülen karar duruşmasında tahliye edilen Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Ayla Akat, Ayşe Yağcı ve Meryem Adıbelli ile birlikte 21 siyasetçi hakkında toplam 400 yıldan fazla hapis cezası verildi. Cezalara dönük toplumun her kesiminden tepkiler gelirken hukukçular, bu yargılamanın hukuka aykırı olduğu ve yargılama usullerine uyulmadığını belirtti.
 
Kobanê Davası avukatlarından Cemile Turhallı Balsak da dava sürecine dair değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Tekçi zihniyeti rahatsız etti’
 
Kamuoyunda Kobanê Davası için “İntikam” ve “Kumpas Davası” denildiğini belirten Cemile, bu ifadelerin hepsinin bu davayı özetleyen ifadeler olduğunu söyledi. “HDP fikriyatının toplumda karşılık bulması bu fikriyatı kendine tehdit olarak gören muktedirler tarafından, devletin içerisinde Türkiye’nin temel sorunlarıyla yüzleşilmesini engelleyen tekçi zihniyeti rahatsız etti” diyen Cemile, davaya “gerekçe” yapılan tweete değindi. Cemile, “HDP’nin 2014 yılında 6 Ekim’de Kobanê’de insanlık dramına dikkat çeken tweetti. Aslında bu dava eğer IŞİD Kobanê’de amacına ulaşmış olsaydı, soykırım tam anlamıyla gerçekleşmiş olsaydı ve Kobanê düşmüş olsaydı bu dava olmayacaktı. HDP’li siyasetçiler ve onlarla ortak hareket eden önemli siyasetçiler, Türkiye siyasal hareketinin önemli bileşenlerinin öncüleri bugün yargılanmayacaktı. Onlarca yıl ceza almayacaklardı. Dolayısıyla burada iktidarın temel amacı insanlık adına suç işleyen bir örgütün aklanması faaliyetine dönüşmüştür. Çünkü başından beri IŞİD hiçbir şekilde bu yargılamanın ne iddianamesinde ne de yargılama safhasında vardı” sözlerine yer verdi.
 
‘Türkiye’nin temel sorunları görülmek istenmiyor’
 
Davadan çıkan karara dikkat çeken Cemile, “Bu karar kumpasın hala devam ettiği ve bu intikamın bitmediği ve Türkiye için şans olan HDP fikriyatı tehdit olarak görüldü. Aynı zamanda bunun cezalandırılması da yargı eliyle gerçekleştiğini bize gösteriyor. 21’inci yüzyılın 2024 yılında yargı siyasallaşmamış yargı siyasetin yerine karar vermektedir. Bu karar bize başından itibaren iktidarda olan siyasi partinin ve onun bileşeni olan MHP gibi bir siyasi partinin Türkiye’deki temel sorunu olan Kürt sorunu ve diğer bütün sorunları Türkiye’nin sorunu olarak görmüyor. Bunların ortadan kaldırılması gereken ana gruplar olarak kodlandığını gösteriyor” şeklinde belirtti.
 
‘Adil yargılanmanın usuli güvencelerine uymadı’
 
Müvekkillerinin davayı en başından beri savunmalarıyla ifşa ettiğini söyleyen Cemile, yargılanan siyasetçilerin “DAİŞ’in işlediği bütün suçların mahkûm edilmesi gerektiği ve yapılan çağrının insanlık adına yapılan bir çağrı olduğu” yönündeki savunmalarını hatırlattı. Cemile, “Türkiye’de bütün demokrasi güçleri, kendisini kapatıp çözüm bulma arayışında. Bu karar da çözüm arayışının yine militarist, güvenlikçi politikalara dönerek çözüme kavuşturma amacı içerisinde olduğunu gösteriyor. Verilen cezalar gözdağı olarak verilen cezalardır. Hukuk tekniği açısından söylenecek çok şey var ama bu dava zaten adil yargılamanın usuli güvencelerine uymaksızın yapıldı” dedi.
 
‘Kendi içtihatlarına ters düşen bir durumdur’
 
“Yaşanılan maddi olaylardan siz beraat ediyorsunuz ama 302 maddesinden yani devletin birliğini, bütünlüğünü bozmaktan, bir tweetten ceza alıyorsunuz” diyen Cemile, bu durumun hukuki içtihatlara ters düşen bir durum olduğuna dikkat çekti.  Cemile, “Sanırım mahkeme bunlarla pek fazla ilgilenmiyor. Amaç orada siyaseten verilen bir kararı okumak ve müvekkillerimize tebliğ etmekti. Mikrofonlarımızı kapatan, itiraz dilekçelerimizi dikkate almayan ve aynı zamanda toplanmasını istediğimiz hiçbir delili getirtmeyen, gizli tanıkları gizli dinleyen 3 yılı aşkın bir yargılama süreciydi. Bu karar lehine de bozulabilir, aleyhine de bozulabilir. Mahkeme şu an almak istediği sonucu onlara verdi. Aldıkları kararı tebliğ etmiş oldu. Bundan sonraki aşama istinaf aşamasıdır. Bizim de dosya üzerinden yapacağımız itirazlarımız olacak. Çünkü daha gerekçeli karar yazılmadı. Bunu da nerden bakarsanız 3-4 ay hatta 5 ayı bulabileceğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Kadınlardan intikam alma davası’
 
Kobanê Davasının erkek yargının kadınlardan intikam alma davası olarak da görüldüğünü söyleyen Cemile, “Hepimiz biliyoruz ki 21’inci yüzyılda yükselen Kürt kadın hareketi dünyaya öncülük etti ve bunun etkileri dünyada ilham yarattı. Bu sahiplenme de bugün IŞİD’in başarısız olma nedenlerindendir. Kadın mücadelesinin, kadın direngenliğinin de bu alanda barbar bir gücü de insanlığın onuru adına bir hareket ettiğini de gösteren önemli bir ivme olduğunu düşünüyorum. Tabi şimdi bundan intikam alınması da kadınlardan intikam alınması anlamına geliyor” diyerek kadın düşmanlığının da altını çizdi.
 
‘Kobanê, bir onur davası oldu’
 
Cemile, konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Bundan sonra ne yapılmalı? Elbette ki mahkeme salonlarında kazanılmayacağını hepimiz biliyoruz. Nasıl ki bugün Kobanê’de barbar bir gücün bir soykırım gerçekleştirmesine kadınlar izin vermemişse, burada Kürt siyasal hareketin öncüleri, özneleri olan kadınların ve diğer bütün bileşenlerin de özgürlüğünün gerçekleşmesi için bu dayanışmayı büyütmesi gerekir. O dayanışma nasıl ki 2014 yılı itibariyle gösterildiyse ve bir barbar güce geri adım attırıldıysa, bir soykırım gerçekleştirilmesine izin verilmediyse bugün arkadaşlarımızın da özgürlüğüne kavuşması için aynı dayanışmanın da olması gerektiğini düşünüyorum. Bugün onların özgürlüğünü sağlayacak olan dayanışmadır aslında. Bu dayanışma insanlığın onurunu korudu. Esasında Kobanê Davası bir onur davası, hakikatin davası ve hakikate sahip çıkmanın bir davası olmuştur. Ben ümitliyim çünkü mücadele eden bir halk, mücadele eden halklar gücü var Türkiye’de. Bunu daha ileriye taşımak, daha görünür kılmak hepimiz açısından en temel sorumluluklardan birisidir. Bunu başardığımız oranda da elbette ki bütün arkadaşlarımızın özgürlüğü de olacaktır.”