Nöbet eyleminden seslenildi: Kimse 'bu sadece Kürtlerin sorunu' diyemez

  • 23:26 12 Temmuz 2024
  • Güncel
HABER MERKEZİ - Kayyıma karşı sürdürülen nöbette katılan Kürt siyasetçi Sebahat Tuncel, “İmralı’daki mutlak tecrit ve izolasyon politikasıyla kayyım rejimi aynı odaktan besleniyor. Kürt sorununun çözümsüzlüğü Türkiye’yi karanlığa sürükledi” dedi. 
 
Colemêrg Belediyesi’ne kayyım atanmasına karşı İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri tarafından Beyoğlu'nda bulunan Şişhane Meydanı’nda başlatılan nöbet eylemi devam ediyor. Nöbet eylemine katılanlar “Kayyım defol” yazılı tişörtler giydi. "Taksim Hakkari bizim, kayyım defol” ve “Hakkari için İstanbul nöbette” yazılı pankart açılarak, “Kayyım gidecek biz kalacağız”, “Bijî berxwedana Colemêrg’ê”, “Bijî berxwedana zindana”, “Direne direne kazanacağız”, “ Siyasi tutsaklar onurumuzdur” sloganları atıldı. 
 
Nöbete, siyasetçi Sebahat Tuncel, Tevgera Jînen Azad (TJA), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) İstanbul Kadın Meclisi, İstanbul Barış Anneleri İnisiyatifi, Adalet Nöbeti Anneleri, Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Emekliler Sendikası (Emekli-Sen), Devrimci Gençlik Dernekleri de katıldı.  
 
Eylemde konuşan Emekli Sen Esenler Şube Başkanı Abdullah Yıldırım, “Bizler yıllarca çalıştık emek verdik ve emekli olduk ama onlar ne yaptı, peşin ödediğimiz primlerimizden bizi maaşlarımızdan bile mahrum ettiler. Yiyemiyoruz, geçinemiyoruz, barınamıyoruz ve yaşayamıyoruz. Aslı kayyım iktidara atanmalıdır” dedi. 
 
‘Geri alacağız’
 
Devrimci Gençlik Dernekleri adına konuşan Esma Gültekin de varlığı yok sayılmak istenen Kürt halkının yanında olduklarını ifade etti. Üniversite öğrencileri olarak üniversitelerde kayyıma karşı mücadele etmek zorunda kaldıklarını vurgulayan Esra, “Üniversitelerimizde eşit, özgür ve anadilimizde eğitim için mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Zorla bizden almaya çalıştıkları ne varsa geri alacağız. Belediyelerimizi, üniversitelerimizi, milyonların mücadele alanı olan Taksim’i, hepsini ortak mücadelemizle geri alacağız. 1 Mayıs'ta tutuklanan arkadaşlarımızın da derhal serbest bırakılmasını istiyoruz, siyasi tutsaklar irademizdir” ifadelerini kullandı.   
 
‘Türkiya kayyım politikalarının ardından geriye gitti’
 
Sebahat Tuncel söz aldığı sırada ise Şişhane Meydanı  “Jin jiyan azadî” sloganıyla yankılandı. 7 yılda Türkiye'de çok şeyin değiştiğini ifade eden Sebahat, kayyım uygulamalarının faşizm olduğunu söyledi.  Kayyım sadece Kürt halkının seçtiği belediye başkanlarına atanmadığını vurgulayan Sebahat, kayyımın Türkiye demokrasisine atandığını belirtti. Kayyım politikalarının ardından Türkiye’nin geriye gittiğini kaydeden Sebahat, “Türkiye mafya düzenine dönmüştür ve demokratik düzen ortadan kalkmıştır. Bu yüzden herkesin bu kayyım rejimine karşı çıkması gerekiyor. Kürt halkı devletin bütün baskı politikalarına rağmen sandığa gidiyor ve oyunu kullanıyor. Ama devlet uydurma gerekçelerle arkadaşlarımızı tutukluyor. Mesnetsiz gerekçeler ve davaların hepsi hikaye” diye kaydetti.
 
‘Yüz yıldır yargı, Kürt halkına karşı bir silah olarak kullanılıyor’
 
Türkiye'de demokratik bir hukuk düzeni olmadığını tamamen keyfi uygulamalar olduğunun altını çizen Sebahat, “Her an herkes yargı eliyle bertaraf edilebilir. Yargı bağımsız değil, Kürtlere, kadınlara, sosyalistler karşı bir silah olarak kullanılıyor. Yargı, Türkiye’de halkı ve yoksulu korumuyor tam tersine iktidarı, devleti koruyor. Yargı eliyle alınan tüm kararlar adil kararlar değil, aksine iktidarın muhalefete yönelik kullanılan bir baskı aracı haline gelmiştir. Yüz yıldır yargı, Kürt halkına karşı bir silah olarak kullanılıyor. İstiklal mahkemelerinden, devlet güvenlik mahkemelerine, ağır ceza mahkemelerinden,  özel yetkili mahkemelere kadar hep bu uygulama devam etmiştir. Dolayısıyla yargının verdiği  karar hukuki değildir, anayasanın yok sayılmasıdır. Türkiye’de ikili hukuk uygulanıyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Ya direneceğiz ya direneceğiz’
 
Türkiye’de ikili hukuk uygulanmasının temel nedeninin Kürt sorunu olduğunu vurgulayan Sebahat “Kürt meselesi çözülmeden Türkiye'de gerçek anlamda demokrasi barış ve özgürlüklerden bahsedilemez. Bu sadece Kürtlerin meselesini değil hepimizin meselesidir. 2015 yılından bu yana Türkiye demokrasisine kayyım atanmıştır. Buna en çok batının ses çıkarması lazım. Kürt halkı yüz yıldır direniyoruz bizim elimizde bir seçenek var direnmek, ya direneceğiz ya direneceğiz. Bu onursuzluğu kabul etmeyeceğimize göre direneceğiz. Bu nedenle batıdaki yoldaşlarımızın yapacağı şey, Kürdistan’daki halkın direnişine anlamlı bir cevap vermektir” diyerek bunun yolun da barıştan ve Kürt sorununu çözmekten geçtiğini söyledi.
 
‘Kimse ‘bu sadece Kürtlerin sorunudur onlar çözsün’ diyemez’
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın üzerindeki mutlak tecrit uygulamalarına dikkati çeken Sebahat, son olarak şunları kaydetti: “İmralı’daki mutlak tecrit ve izolasyon politikasıyla kayyım rejimi aynı odaktan besleniyor. Kürt sorununun çözümsüzlüğü Türkiye’yi karanlığa sürükledi. İnsanlar açlığa ve yoksulluğa mahkum ediliyor. Ekolojik yıkım almış başını gidiyor. Bütün bunlar yürütülen savaş politikalarından bağımsız ele alınamaz. Kimse ‘bu sadece Kürtlerin sorunudur onlar çözsün’ diyemez çünkü bunun sonuçları sizin sofranıza, sizin yaşadığınız alanları da ilgilendiriyor. Bu yüzden bunu iyi görmek ve kayyım rejimine birlikte mücadele etmek gerekiyor.” dedi.
 
Mersin
 
Mersin Akdeniz Belediyesi önünde de haftada bir gün gerçekleştirilen nöbet eylemi sürüyor. Nöbete, birçok siyasi parti, sendika temsilcisi ve çok sayıda yurttaş katıldı. “Kayyım halkın iradesine gasptır. Demokrasiye vurulmuş darbedir” pankartının açıldığı eylemde sık sık, “Bijî berxwedana Colemêrg'ê” sloganı atıldı.
Nöbette konuşan Barış Annesi Tenzile Baydar, tüm annelere seslenerek, “Barış anneleri olarak biz barışı getireceğiz, tecridi kaldıracağız, bu kayyımı kaldıracağız. Çünkü biz anneyiz, yüreğimiz yanıyor”dedi.
 
'14 Temmuz direnişini selamlıyoruz’
 
Sanatçı Kadir Çat ise demokratik ülkeler için darbe zihniyetinin bir işkence olduğunu belirerek şöyle konuştu: “Kayyımlar, demokratik bir ülke için yaşamın katledilmesidir. Kayyımların olmadığı, darbelerin olmadığı bir ülkede özgürce yaşayabilmek adına anneler, gençler, çocuklar olarak hep beraber sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Bir an önce Hakkari’deki kayyımın kalkması, belediyenin tekrar halka teslim edilmesini istiyoruz ve alacağız. 14 Temmuz geliyor. 14 Temmuz da aslında tam da bugünleri anlatıyor, darbecilere karşı Diyarbakır Zindanında direnen halkın çocukları var. Kemal Pir’lerin başlatmış olduğu ölüm orucu var. Onlar da işkencecilere karşı, darbecilere karşı direnmişler. Buradan 14 Temmuz direnişini selamlıyoruz.”
 

Etiketler:

kayyım