Galatasaray’da 1009’uncu hafta: Vazgeçmeyeceğiz

  • 13:52 27 Temmuz 2024
  • Güncel
 
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri eylemlerinin 1009’uncu haftasında, 32 yıl önce Dêrsim’de JİTEM tarafından kaçırıldıktan sonra katledilmiş halde bulunan Ayten Öztürk’ün faillerini sorarak adalet mücadelesinden vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi. 
 
Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları, eylemlerinin 1009’unusunu gerçekleştirdi. Bu haftaki eyleme, kayıp yakınlarının yanı sıra insan hakları savunucuları da destek verdi. Ellerinde taşıdıkları karanfiller ve kayıplarının fotoğraflarıyla Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları bu haftaki eylemde, JİTEM tarafından kaçırılan ve ardından katledilen Ayten Öztürk’ün faillerini sordu. Basın açıklamasına çok sayıda insan hakları aktivistinin yanı sıra İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Musa Piroğlu katıldı.
 
Basın açıklamasını okuyan İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, gözaltında kaybedilen sevdiklerinin yürüttüğü hakikat ve adalet mücadelesinin siyasi iradenin desteklediği “süreğen cezasızlık politikası” nedeniyle sonuçsuz kaldığını belirtti. Bu politikayı mümkün kılan aracın hukuk olduğunun altını çizen Gülseren, nihai amacının adaleti sağlamak olan hukuk sisteminin, gözaltında kaybetmeler söz konusu olduğunda dosyaları zamanaşımına sürükleyerek cezasızlık ürettiğini ifade etti.
 
Ayten katledilmiş halde bulundu!
 
Bu haftaki eylemde 27 Temmuz 1992 yılında Dêrsim’de Jitem tarafından kaçırılan daha sonra 8 Ağustos 1992 tarihinde Elazığ Karşıyaka Kartaltepe mevkiinde, yaşamını yitirmiş halde bulunan Ayten Öztürk’ün failleri soruldu. Ayten’in ailesinin Dêrsim’de yaşadığını aktara Gülseren,  “Tunceli İl Özel İdaresi’nde şef olarak çalışan Baba Hıdır Öztürk, 1992 yılının Mayıs ayında Tunceli İl Jandarma Alay Komutanı Mustafa Sabri Yazgankıran tarafından üç kızı ile birlikte alay komutanlığına çağrıldı. Albay, ‘aklınızı başınıza alın’ şeklindeki tehditlerin ardından onları ‘Polis Ahmet’ diye bir kişi ile tanıştırdı. Albayın tanıştırdığı kişi aslında MİT ve JİTEM adına çalışan Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’dı. Yıldırım, üç kardeşi sorguladı, telefon ve adres bilgilerini aldı. Bu olaydan kısa bir süre sonra hemşire ve mühendis olan kardeşler Dêrsim’den sürüldü” diye konuştu.
 
Açılan soruşturma hızlıca kapatıldı!
 
Dêrsim’de kalan Ayten’in Mazgirt ilçesine bağlı Akpınar'daki Tunceli İl Özel İdaresi'ne ait bir fabrikada çalıştığını belirten Gülseren, “Öztürk, 27 Temmuz 1992 akşamı mesai çıkışı sonrasında içinde 4 kişi bulunan beyaz bir arabayla kaçırıldı. Kaçırılan Ayten, 8 Ağustos 1992 tarihinde Elazığ Karşıyaka Kartaltepe mevkiinde, bir eli dışarıda kalmış şekilde gömülü olarak bulundu. İşkenceden tanınmayacak hale gelmiş Ayten'in kimlik teşhisi giysilerinden yapılabildi. Ancak işkence bulguları otopsi raporunda yer almadı, doktorlar detaylı otopsi yapmadı. Açılan soruşturma hızla kapatıldı” diye aktardı.
 
Bizzat JİTEM komutanı Cem Ersever ve JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan, Öztürk’ün Yeşil ve ekibi tarafından Olağanüstü Hal (OHAL) Valiliği’nce, Yeşil’e tahsis edilen beyaz Land-Rover araç ile kaçırdığını, daha sonra Diyarbakır JİTEM’e götürdüğünü ve burada üç gün boyunca işkence gördükten sonra infaz edildiğini açıkladığını ifade eden Gülseren, bu açıklamaların o dönemde basında da yer aldığını söyledi. 13 Aralık 2011'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu baba Hıdır Öztürk’ü dinlediğini aktaran Gülseren, Komisyon Başkanı Ayhan Sefer Üstün’ün Elazığ ve Tunceli Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunduğunu ve bunun üzerine dosyanın yeniden açıldığını belirtti.
 
Dava cezasızlıkla sonuçlandı!
 
Ayten’i kaçırarak işkence ile katledenlerin ve bu suçu örtbas edenlerin biliniyor olmasına, dosyada tanıklar, deliller, itiraflar olmasına rağmen davanın, 21 Eylül 2022’de zamanaşımından düşürülerek cezasızlıkla sonuçlandığını  dile getiren Gülseren, “Tüm yasal yolları tüketen ama sonuç alamayan aile, 2013 yılında Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. 21 Nisan 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 17. Maddesi’nde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında, etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verdi. Kararın bir örneğini ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Ancak sonuç yine değişmedi; dava zamanaşımından düşürülerek cezasızlıkla sonuçlandı” dedi.
 
‘Vazgeçmiyoruz’
 
Ayten’in işkence ile katledilmesinin uluslararası hukuka göre insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu ve zamanaşımına tabi olmadığını vurgulayan Gülseren, sözlerini şöyle sürdürdü: “1009’uncu haftamızda siyasi ve adli makamları bir kez daha Ayten Öztürk dosyasında uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeye ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için etkili bir giderim yolu sunmaya çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; Ayten Öztürk için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”
 
Mektup!
 
Basın açıklamasının ardından kayıp yakını Hanife Yıldız, 23 Şubat 1995 tarihinde 19 yaşında gözaltında kaybedilen oğlu Murat Yıldız’ın doğum günü vesilesiyle oğlunun adına yazdığı mektup okundu. Mektubu İHD üyesi Taylan Bekin okudu. Mektup şu şekilde: “Kayıp edilmemle kolu kanadı kırılan anam doğum günümde yollarımı bekliyormuş. Sen neredesin? Nerelerdesin oğul? Gel gel de nasıl bir hediye istiyorsan oğul söyle de onu alayım diye yazmış. Anam ben kayıp edildiğimde 19 yaşındaydım ben ancak onu biliyorum sonrasını sen biliyorsun. Ana sen beni kaç yaşında verdiysen öyle kaldım. Sen hala neden saçımın, sakalımın nasıl beyazladığını merak ediyor, soruyorsun. Yok ana yok beyazım. O ayrıldığımız günkü gibi öylece kaldım. Anam senin nasıl ki kolun kanadın kayıp edilmemle kırıldıysa benim de öylece kırıldı. Ana kanatsız uçamıyorum, yol da bulup gelemiyorum. Hiç olmazsa oğul bir mektup yaz da yolla demişsin hangi elle, nasıl mektup? İşte yazdım, okusunlar. Hep göz bebeğim dediğin komiser Ramazan Kaya’ya sor. Sen beni nasıl kandırdın, Muradım nerede sor yoksa unuttun mu anam? Murat’ın kayıp edildi. Gecem de gündüzüm de karanlık, yollar da kapalı ana gelemem gelemem. 19 yaşındaki Murat nerede diye arayan insanlara selamlar saygılar. Unutmayın bizleri, zalimlere de unutturmayın.”
 
‘Adalet bu alanlara uğramıyor’
 
Mektup okunduktan sonra söz anne Hanife Yıldız, “Buralara adalet hiç uğramıyor. 29 yıldır yollardayım sokaklardayım. Hala bu alanda seni ve adaleti bekliyorum. Ama ne yazık ki adalet yok!” sözleriyle yaşananlara tepki gösterdi. “Adalet için değil koltuklarınız için orada oturuyorsunuz” diyen Yıldız, “Hukuksuzluk öyle bir hal almış utanmadan Meclis’te insanları dövüyorsunuz. Ama biz burada otururken hiç kimseyi ayırt etmedik. Şimdi burada olanlar ve cezaevinde olanlar adalet ve özgürlük için hep bizim için oralardalar. İnsanlara oğlum ve kendim adına tüm cezaevlerinde olanlara selam gönderiyorum. Özellikle gıcık olduğunuz Selahattin Demirtaş’ın ellerinden ve ayaklarından öpeceğim. Siz kime katil diyorsunuz. Katil kim herkes iyi biliyor” dedi.  
 
Galatasaray Meydanı’na kırmızı karanfiller bırakılmasının ardından eylem sona erdi.