Kayıpların akıbetini sordular

  • 11:48 14 Eylül 2024
  • Güncel
 
AMED/COLEMÊRG – İHD ve kayıp yakınları bu hafta da kaybedilenlerin akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için alanlara çıktı.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle gerçekleştirdikleri eylemlerini Amed ve Colemêrg'de gerçekleştirdi.
 
Amed
 
İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 814’üncü haftasında Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Eyleme Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Amed Şubeleri de katıldı. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eylemde bu hafta, 12 Eylül 1995 tarihinde Amed’de gözaltında kaybedilen Mehmet Zafer Demirkıran’ın akıbeti soruldu.
 
Mehmet Zafer Demirkıran’ın hikayesini İHD Kayıp Komisyonu üyesi Berfin Elçi okudu.
 
'Aile tüm karakollarda ‘Bizde yok’ cevabını alır'
 
Mehmet Zafer Demirkıran ve ailesinin Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde yaşadığını belirten Berfin, Mehmet Zafer’in çalışmak için önce İstanbul’a, ardından Mersin’e gittiğini aktardı. Mehmet Zafer’in askerlik celbi gelince Mersin’den 30 Ağustos 1995 tarihinde Amed’e döndüğünü söyleyen Berfin, “31 Ağustos’ta askerlik dairesine giderek işlemlerini başlatır. Ardından askere sevk belgesini alır ve ailesinin yanında birliğe gideceği günü beklemeye başlar. 12 Eylül 1995 tarihinde saat 22.00 civarında Demirkıran ailesinin evi kendilerini polis olarak tanıtan silahlı 6-7 kişi tarafından basılır. Plakasız bir Toros ve yalnızca ön tarafında 21 R 789 plakası bulunan beyaz Şahin araçla gelen bu kişiler, Mehmet Zafer’i ‘İfadesi alınıp bırakılacak’ diyerek beyaz Toros araca bindirip götürür. Gitmeden önce de Demirkıran ailesinin telefon kablolarını keserek onların haberleşmelerini engeller. Hemen karakola giden aile ‘Bizde yok’ cevabını alınca Diyarbakır’daki bütün karakol noktalarına giderek oğullarını sorar. Aldıkları cevap hep aynıdır, ‘Bizde yok!’ OHAL Valiliği, DGM Savcılığı, jandarma ve emniyete yaptıkları başvurular da sonuçsuz bırakılır. Aile Mehmet Zafer’in Saraykapı’daki JİTEM merkezine götürüldüğü duyumunu alır” sözlerine yer verdi.
 
29 yıldır arıyorlar
 
Anne Behiye Demirkıran’ın sürekli JİTEM merkezinin bulunduğu Jandarma Merkez Komutanlığı’na giderek oğlunu sorduğuna dikkat çeken Berfin, annenin ısrarlı soruları üzerine kapıdaki nöbetçi askerin, ona oğlunun tarifine uyan birinin oraya getirildiğini söylediğini dile getirdi. Berfin, girişimleri hiçbir sonuç vermeyen ailenin İnsan Hakları Derneği Amed Şubesi’ne başvurduğunu kaydederken, “Yasal girişimlerde bulunan İHD, Uluslararası Af Örgütü ile de temasa geçer. Gerekli araştırmaları yapan Uluslararası Af Örgütü, 18 Ekim 1995 tarihinde yayınladığı ‘kayıp’ başlıklı raporla gözaltına alındığı kabul edilmeyen Mehmet Zafer Demirkıran’ın can güvenliğinden endişe ettiklerini uluslararası kamuoyuna duyurur. Ailenin, İnsan Hakları Derneği’nin ve Uluslararası Af Örgütü’nün girişimleri sonuçsuz bırakılır. 29 yıldır Mehmet Zafer’i arayan aile inkar ve cezasızlıkla karşılaşır. Baba Demirkıran, oğlunun akıbetine ve adalete ulaşamadan 2001 yılında vefat eder. 89 yaşındaki anne Behiye Demirkıran ise hala oğluna ve adalete ulaşmak için mücadele etmektedir” dedi.
 
Açıklama oturma eylemiyle son buldu.
 
Colemêrg
 
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, "kayıplar bulunsun, failler yargılansın" şiarıyla eylemlerinin 140’ıncı haftasında Gever (Yüksekova) ilçesinde bulunan Sanat Sokağı’nda bir araya geldiEylemde "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” pankartı açılırken, katledilen ve kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Eyleme, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Gever ilçe örgütü yöneticileri, kayıp yakınları ve çok sayıda yurttaş katıldı. Bu haftaki eylemde Gever’ bağlı Yeşildere Mahallesi’nde 18 Nisan 1992 yılında Yüksekova Komando Taburu’ndan askerler tarafından açılan ateş sonucu hayatını kaybeden 10 yaşındaki Metin Kıratlı’nın failleri soruldu.
 
Açıklama metnini ise İHD Colemêrg şube yöneticisi Ozan Akbaş okudu.
 
‘Ses olmaya devam edeceğiz’
 
Çocuklara yönelik şiddetin artması toplumun temel dinamiği olan ‘insanca yaşam’ geleneğine büyük bir saldırı niteliğinde olduğunu söyleyen Ozan, çocukların kendilerini geliştirmesi, toplum için faydalı bireyler olarak yetişmesi için gerekli tüm çabanın sarf edilmesi gerektiğini vurguladı. Katledilen çocukları konuşmak, tartışmak ve suçluların cezalandırılmasını istemek insan hakları savunucuları için bir zulüm olarak göründüğünü söyleyen Ozan, “Kamuoyunun da yakından takip ettiği Narin Güran’ın katledilmesi, bedeninin yok edilmeye çalışılması ve delilleri kaybetme telaşı günümüzde çocuk katillerinin rahatlığını da göz önüne seriyor. Gözaltında katledilen, bombalama olayları yok edilen, zırhlı araç çarpması sonucu yaşamdan koparılan, çalıştığı yerde insani koşulları dışında emek harcarken kazaya kurban giden, bunun gibi birçok olay sonucu bedeni toprak olan çocuklarımız için her koşulda ses çıkarmaya devam edeceğiz” dedi.
 
Koyunlarını otlatıyordu
 
Metin Kıratlı’nın henüz 10 yaşında Yeşildere Mahallesi’nde evinin hemen karşısındaki merada koyun otlattığı esnada, Yüksekova Komando Taburu içerisinde bulunan askeri nöbet kulübesinden açılan ateş sonucu katledildiğini hatırlatan Ozan, “Metin yakın mesafeden hedef gözetilerek ve ortada hiçbir sebep yokken güpegündüz katledildi. Otopsi raporu ve bilirkişi raporları kurşunun Askeri birlikten geldiğine işaret etmesine rağmen etkin bir soruşturma yürütülmedi. Yapılan tüm başvurular kovuşturmaya yer olmadığı gerekçesi ile sumen altı edildi. Aile yapmış olduğu açıklama ve başvurular üzerine isimsiz telefonlar ve mektuplarla, ‘Fazla kurcalamayın yoksa sonunuz metin gibi olur’ gibi sözlerle tehditlerine maruz kaldı. Tüm adli mecralara başvuru yapan aile bireyleri adaletsizlik duvarı ile karşı karşıya geldi. Böylesi bir olayda faillerin korunması bir cezasızlık politikası olarak coğrafyamızda meydana gelen tüm olayların asıl müsebbibidir. Metin ve tüm kayıplarımız için meydanlarda, mahkeme salonlarında ve en önemlisi kamuoyunun vicdanlarına seslenmeye devam edeceğiz. Kaç yıl geçerse geçsin son kaybımızın akıbeti ortaya çıkarılana kadar mücadeleye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
 
‘Beni askerler vurdu’
 
Açıklama ardından konuşan Metin’in babası İdris Kıratlı ise, oğlunun suçsuz yere katledildiğini belirterek, oğlunun henüz yaşamını yitirmeden hastaneye götürüldüğü esnada kendisine ve polislere,  ‘Beni askerler vurdu. Askerler insan öldürür mü? Benim hiçbir suçum yoktu, neden vurdular beni’ dediğini aktardı.
 
Yapılan konuşmaların ardından eylem, oturma eylemiyle son buldu.