‘İmralı’nın es geçilmesi faşizm koşullarını daha da ağırlaştırdı’
- 20:53 28 Eylül 2024
- Güncel
İSTANBUL - DEM Parti, “Savaş, yoksulluk ve demokratik çözüm” şiarı ile gerçekleştirdiği panelde konuşan DEM Parti milletvekili Newroz Uysal, “Türkiye’nin demokratikleşmesi alanında söz kuracak olan herkesin İmralı’yı es geçmesi faşizm koşullarını daha da ağırlaştıran bir noktada. Krizlerin çıkışından asıl yol demokratik çözümdür” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nin (DEM Parti) “Savaş, yoksulluk ve demokratik çözüm” şiarı ile Avcılar ilçesinde bulunan Barış Manço Kültür Merkezi'nde panel gerçekleştirdi. Panelde DEM Parti Avcılar Hukuk Komisyonu üyesi Emrah İlarslan, Devrimci Yapı, İnşaat ve Yol Sendikası (Dev Yapı-İş) Genel Başkanı Özgür Karabulut, DEM Parti Milletvekili Newroz Uysal, Halkların Demokratik Partisi (HDP) 27’nci dönem Milletvekili Musa Piroğlu konuşmacı olarak yer aldı.
‘Çatışmanın son bulması için demokratik çözüm yolu’
Panelde ilk olarak söz alan Emrah İlarslan, krizlerin derinleşmesindeki en temel sebebin Kürt sorunu olduğunu ifade ederek çözümsüzlük halinde değil çözümde ısrar edilmesi gerektiğini belirtti. Emrah, “Çatışmanın son bulması için demokratik çözüm yolunu öneriyoruz. Sorunun çözümüne dair reformlar gerçekleştirildi ancak gelinen noktada çözümsüzlük eskiye nazaran daha fazla yol aldı. Sorunun çözümü için muhataplar dikkate alınmalı. Sayın Öcalan’dan haber alınamıyor. Sayın Öcalan Kürt sorunun çözüm noktasında aktör bu yadsınıyor bunu tekrar gündeme getiriyoruz. Tecridin kaldırılmasını ve barış sürecinin yeniden hayata geçirilmesini istiyoruz. İnsan hakları sözleşmelerine aykırı olan tutumdan vazgeçilmesini istiyoruz” dedi.
‘Bizi kurtaracak olan örgütlülük’
Ardından söz alan Özgür Karabulut, halkların yoksulluğu en derinden hissettiğinin altını çizdi. Özgür, “Emekçiler barınma ve beslenme sorunu ile karşı karşıya. Toplum en temel ihtiyaçları karşılayamazken sermayesini arttıran bir kesimde var. 5’li çeteler karlarına kar kattı. Gelirimiz açlık sınırının altında. Doğayı talan ediliyor, madenler açılıyor, ormanlar yakılıyor ve bizlerin payına açlık, yokluk, işsizlik düşüyor. İktidarın sermayeyi güçlendiren politikaları var. Sermaye devletiyle örgütlü şekilde işçilere saldırırken işçilerin çoğu örgütsüz. Sendikaların geldiği durum vahim. İşçinin kıdem tazminatını yok etmek için saldırı gerçekleştiriyorlar ama sendikalar gerekli mücadeleyi yürütmediği sürece bunlar da elimizde kalmayacak. Bizi kurtaracak olan örgütlülük. İmralı’daki tecridi toplum seyrettiği için hukuksuzluk başka alana sirayet ediyor. Toplumsal meselelere topyekun direniş göstermediğimizden kaynaklı sorunlar devam ediyor. Herkes bir yerden direniş gösteriyor ama parça parça direniş oluyor. Bu direniş odaklarını birleştiremiyoruz. Biz birleştiğimizde neler yapabileceğimizi biliyoruz” dedi.
Devamında söz alan Newroz Uysal, şöyle konuştu:
“Sayın Öcalan esir edildiği süreçten sonraki süreçte de Kürt halkının halklarla beraber özgür iradesiyle yaşama gerçekliğine ne derece sahip çıktıysa İmralı cezaevinden sonraki süreçte de barış, çözüm iradesinden bir adım geri adım atmamıştır. Sayın Öcalan cezaevinde 26’ncı yılına girecek. İmralı sadece cezaevi olarak kurgulanmadı. İmralı kuruluşuna sebep olan komplodan tutalım hukuksuz süreci gözettiğimizde uluslararası olarak kurgulanan bir sistem. Hukuksuz uygulamaların tamamı sadece Türkiye devletinin aldığı bir karar değil Avrupa’nın onayı ile yürüyen bir sistem. Sayın Öcalan’ın tutsak edildiği günden bu yana Kürt özgürlük mücadelesi gücünü hesap etmeden artık hiçbir uluslararası güç siyaset yapamayacağı bir güç haline gelmiş halde.
‘İmralı Türkiye’deki hukuksuzluğu belirleyen bir alan’
Eşit, özgür ve adil yaşamı oluşturabilecek bir ihtimalden dolayı duyulan korku var. Kürt halkı hiçbir zaman Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü talep etmekten geri adım atmadı. 42 aydır haber alınamama haline karşı özgürlük kampanyaları başlatıldı. Dünyanın birçok üniversitesi, siyaset bilimcileri, sendikalar Sayın Öcalan’ın özgür olması gerektiğini söylüyor. Sayın Öcalan’ın fikirlerinin daha eşit ve adil bir dünya için Kürtlerin özgürlüğü için gerekli olduğunu anlatmak için büyük bir çaba var. Bu oluşturulan baskının diplomatik izlenimini Bakanlar Komitesi’nin cevap vermek zorunda kalmasıyla, BM İnsan Hakları Komitesi’nin ilk kez karar almasından gördük. Kürt sorunun çözümsüzlüğünde ve tecridin boyutunu savaştaki ısrardan da görebiliriz. İmralı Türkiye’deki hukuksuzluğu belirleyen bir alan ama demokrasi ve barış içinde başat bir alan. Türkiye’nin demokratikleşmesi alanında söz kuracak olan herkesin İmralı’yı es geçmesi faşizm koşullarını daha da ağırlaştıran bir noktada. İmralı hukuksuzluğuna sessiz kalınmasaydı cezaevlerinde böyle bir tablo ile karşı karşıya kalmayacaktık. DEM Parti olarak yoksulluk, savaş karşıtlığı konusunda kampanyalarımız yürüyor en temel kampanyalarımızdan biride tecridin sonlanması ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğü meselesi. Krizlerin çıkışından asıl yol demokratik çözümdür” dedi.
‘İktidarı devirmeden kimsenin nefes alma şansı yok’
Panelde son olarak söz alan Musa Piroğlu, “Filistin’de bir yıldır savaş ağır şekilde gidiyor. Aynı saldırılar Rojava’da gerçekleşiyor. Türkiye demokrasi güçler İsrail-Gazze meselesinde kısmi de olsa duyarlılık içerisinde ama Rojava’dan söz edilmedi. Bizde Filistin meselesinde üzerine düşeni yaptığımızı iddia edemeyiz. İnsanlar yarınına güvenemez haline gelmiş durumda. Direnenler var ama birbirinden kopuk. Yoksulluğa karşı siyaset yürütüyorlar ama savaşı ağzına almıyor. Türk devleti ÖSO’yu besliyor, 14 ülkede operasyon yürütüyor buralara harcanan para kesilse emekliye, işçiye de zam yapılacak. Kaynak yok diyorlar ama kaynak savaşa gidiyor. Biz savaşa karşıyız ama yoksulluk karşısında yapmamız gerekeni yapmıyoruz. Mahalleler çetelere teslim. Korkunç bir çürüme var. Devletin onayı olmadan çeteler türemez. Direniş alanlarımızı bitirmek için bizim sokaklarımıza giriyorlar. Bu iktidarı devirmeden kimsenin nefes alma şansı yok.”
Panel soru-cevap ile son buldu