Cumartesi Anneleri: Cezasızlığa son verilsin, adalet yerini bulsun
- 14:17 12 Ekim 2024
- Güncel
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri, 1020’nci kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelerek 1993'te Pasûr'da kaybedilen 11 köylü için adalet talep etti ve cezasızlığa son verilmesi çağrısında bulundu.
Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 1020’nci kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Karanfiller ve kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını taşıyan Cumartesi Anneleri’nin eylemine çok sayıda hak savunucusu da katıldı. Bu haftaki eylemde, 1993 yılında Amed’in Pasûr (Kulp) ilçesinde gözaltında kaybedilen 11 köylü için adalet talebinde bulunuldu.
Tayyip Erdoğan’a çağrı
İHD MYK üyesi Nuray Çevirmen, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın "Cezasızlık algısını ortadan kaldırmak, toplumun güvenlik ve adalet konusundaki kaygılarını süratle gidermek boynumuzun borcudur" sözlerini hatırlatarak, şu açıklamayı yaptı: "Türkiye’de cezasızlık algısı değil, cezasızlığı bir yönetim tekniği olarak kullanan bir iktidar sorunu var. Kayıp yakınlarını sistematik bir inkâr ve cezasızlıkla karşı karşıya bırakan, onların sorunlarına çözüm bulma yükümlülüğünü yerine getirmeyenler, cezasızlığı ortadan kaldırmaktan söz edemez. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sesleniyoruz: Cezasızlığa son vermek istiyorsanız, önce bizi görün, duyun. İşe, zorla kaybetmeleri bir suç olarak tanımlamakla başlayın, BM Kayıplar Sözleşmesi’ni imzalayın ve uygulayın."
11 köylünün akıbeti
Nuray, 8-25 Ekim 1993 tarihleri arasında Pasûr ilçesi ile Mûş'a bağlı bazı mezralarda 11 köylünün gözaltında kaybettirildiğini hatırlattı. Nuray, bu süreci şöyle özetledi: "8-25 Ekim 1993 tarihleri arasında General Yavuz Ertürk Komutasındaki Bolu Tugayı tarafından yürütülen askeri operasyonda Kulp ve Muş’a bağlı dağınık köy ve mezralardan çok sayıda köylü gözaltına alındı. Askerlerin konuşlandığı Kulp Alaca köyü yakınlarındaki alana götürülen köylüler, iki hafta kadar süren operasyon boyunca burada tutuldu. Bu süre içinde aileleri onlara yiyecek götürdü. Köylülerden bazıları süreç içinde serbest bırakıldı. Operasyonun son gününe kadar tutulan 11 köylüden ise bir daha haber alınamadı."
AİHM Türkiye’yi mahkum etti
Ailelerin yakınlarının akıbetine dair yaptığı başvurulardan bir sonuç çıkmadığını belirten Nuray, 29 Nisan 1997 tarihinde dosyada takipsizlik kararı verildiğini söyledi. Nuray, ancak, AİHM’in 31 Mayıs 2001 tarihli kararında Türkiye’yi 11 kayıp kişinin ölümünden sorumlu tuttuğunu ve etkili bir soruşturma yürütmediği için mahkûm ettiğini aktardı.
Nuray, 2004 yılında Kepir mezrasında bulunan insan kemiklerinin İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildiğini ve kimliklendirme çalışması sonucunda kemiklerin kaybedilen köylülere ait olduğunun belirlendiğini söyledi. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun yaptığı incelemeler sonucunda, Bolu Komando Tugayı’nın operasyonu sırasında bu kişilerin gözaltına alındığı ve daha sonra kaybolduğuna kanaat getirildiğini hatırlattı.
2013 yılında yeniden açılan soruşturma sonucunda, Diyarbakır Savcılığı'nın hazırladığı iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiğini ve Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında 11 kez müebbet ve 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldığını dile getiren Nuray, buna rağmen, Ankara 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 19 Eylül 2018 tarihinde failin beraatı ile sonuçlandığını söyledi. Nuray, ailelerin istinaf başvurularının ise reddedildiğini belirtti.
‘Adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz’
31 yıldır süren cezasızlığa son verilmesini ve sorumluların cezalandırılmasını talep eden Nuray, sözlerine şu şekilde son verdi: "Kaç yıl geçerse geçsin; Mehmet Salih Akdeniz, Celi Aziz Aydoğdu, Behçet Tutuş, Mehmet Şerif Avar, Hasan Avar, Bahri Şimşek, Mehmet Şah Atala, Turan Demir, Abdo Yamuk, Nusreddin Yerlikaya, Ümit Taş için ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz."