Bant daraltma: Medya ve haber alma hakkı üzerindeki tehdit

  • 09:03 29 Ekim 2024
  • Güncel
 
Derya Ceylan 
 
HABER MERKEZİ – Bant daraltmanın son yıllarda sıklıkla uygulanması nedeniyle hem toplum dijital medyaya erişemiyor, hem de medyanın özgürlüğü kısıtlanmış oluyor. Yurttaşlar bu kısıtlamadan dolayı doğru bilgiye ulaşamazken, medya organları ise üzerlerindeki bu baskıya karşı neden bu kadar sessiz?
 
İnternet çağında bilgiye erişim, demokrasinin temel taşlarından biridir. Ancak son yıllarda, "bant daraltma" (bandwidth throttling) uygulamaları bu temel hakkı tehlikeye atıyor. Bant daraltma, internet servis sağlayıcılarının belirli dijital içeriklere erişimi kısıtlayarak kullanıcıların internet hızını düşürmesi anlamına geliyor. Bu uygulama, internet trafiğinin eşit olmasını savunan net tarafsızlık ilkesine de ters düşüyor. Net tarafsızlık, tüm kullanıcıların internete eşit erişim hakkını savunurken, bant daraltma bunu engelleyen bir araç olarak karşımıza çıkıyor.
 
Bant daraltma ve medya üzerindeki baskılar
 
Bant daraltma, medya özgürlüğünü ve çeşitliliğini doğrudan tehdit eden bir uygulamadır. Özellikle kriz dönemlerinde hükümetler, dijital medya ve bağımsız medya platformlarına erişimi yavaşlatarak bilgi akışını kısıtlıyor. Örneğin, Türkiye'de 2016'daki darbe girişimi sırasında Twitter, Instagram ve YouTube gibi platformlara erişim ciddi şekilde yavaşlatıldı. Bu durum, yurttaşların anlık bilgi almasını engelleyerek, iktidarın olaylar üzerindeki kontrolünü artırdı. Böyle bir ortamda, alternatif bilgi kaynaklarına erişim zorlaşırken, iktidara yakın medya ön plana çıkıyor. Bu, tek taraflı bilgilendirmenin toplum üzerindeki etkisini artırırken, muhalif ve özgür basının görünmesini engelliyor.
 
Diğer ülkelerde bant daraltmanın gündeme gelmesi
 
Avrupa ve Asya ülkelerinde de bant daraltmasına dair tartışmalar yaşanıyor. Özellikle ABD'de, 2017 yılında Federal İletişim Komisyonu'nun (FCC) net tarafsızlığı kaldırma kararı, bu tür uygulamaların yaygınlaşmasına zemin hazırladı. Büyük medya ve teknoloji şirketleri, bant genişliğini kontrol etme gücünü ellerinde bulundurarak, küçük ve bağımsız medya kuruluşlarını gölgede bırakma potansiyeline sahip hale geldi. Bu durum, medyanın demokratik işlevini yerine getirmesini zorlaştırırken, halkın farklı perspektiflerden haber almasını engelliyor. Medya devlerinin kontrolü altında bilgiye erişim, halkın geniş ve tarafsız bir haber akışı yerine, tek tip içeriklere maruz kalmasına neden oluyor.
 
Türkiye’de bant daraltma ne zaman başladı?
 
Türkiye’de bant daraltma uygulamaları, dönem dönem uygulansa da, ilk kez 2014 yılında dijital medya platformlarına erişim engellemeleriyle kamuoyunun gündemine geldi. Bu uygulamalar genellikle siyasi olaylar, toplumsal protestolar ve kriz dönemlerinde devreye alındı. 2013'teki Gezi Direnişi, bu tür dijital engellemelerin başlangıç noktası olarak kabul edilebilir. Gezi Parkı’nda başlayan direnişin kısa sürede büyümesi ve diğer kentlere de yayılmasıyla birlikte, dijital medya önemli bir araç haline geldi. Twitter, Facebook, Instagram ve YouTube, protestoların organize edilmesinde ve haberlerin yayılmasında başrol oynadı. Hükümet, protestoların büyümesinde dijital medyanın rolünü görerek, 2014 yılına gelindiğinde bu platformlara erişimi kısıtlamaya yönelik adımlar atmaya başladı.
 
2014’te ne oldu?
 
2014 yılındaki yerel seçimler öncesinde, özellikle 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmaları sonrası dijital medyada sızdırılan belgeler ve ses kayıtları geniş bir toplumsal yankı uyandırdı. Bu süreçte, hükümet eleştirilerin yayılmasını engellemek amacıyla Twitter ve YouTube platformlarına erişimi engelledi ve bu platformlara erişim hızını yavaşlattı. Yurttaşlar, iktidar ile ilgili iddialara ulaşmakta zorluk yaşadı. Bu durum, yurttaşların bilgiye erişimini engellediği gibi dijital medyanın toplumsal olaylar üzerindeki etkisini kısıtlama amacı taşıyordu.
 
Suruç ve Ankara Gar katliamları
 
Bant daraltma, 2015 yılında da art arda yaşanan katliamlar sırasında gerçekleşti. DAİŞ’in 20 Temmuz 2015’te Pirsûs’ta (Suruç) ve aynı yıl 10 Ekim’de Ankara’da Gar Meydanı’nda gerçekleştirdiği katliamların ardından bant daraltmaya gidildi. İktidar, dijital medyada hızla yayılan görsel ve içeriklerin kamu düzenini bozabileceğini öne sürerek, Twitter ve diğer dijital medya platformlarına erişimi yavaşlattı. Yurttaşların bu platformlar üzerinden organize olmasını ve olaylara dair bilgi paylaşmasını engellemek amacıyla bant daraltma uygulandı. Bu uygulama, yurttaşların doğru bilgiye anında ulaşmasını da zorlaştırdı.
 
15 Temmuz 2016 darbe girişimi
 
15 Temmuz 2016 darbe girişimi, Türkiye’deki bant daraltmanın en yoğun şekilde uygulandığı dönemlerden biriydi. Darbe girişimi sırasında Twitter, YouTube, Facebook, Instagram, WhatsApp gibi platformlara erişim ciddi şekilde yavaşlatıldı. İktidar, darbe girişimi esnasında dijital medya aracılığıyla organize olmayı engellemek amacıyla bu platformlara erişimi sınırladı. Özellikle iktidar karşıtı içeriklerin yayılmasını durdurmak amacıyla internet hızı düşürüldü. Bu süreçte halkın olaylara dair anlık bilgilere ulaşımı engellendi.
 
İstanbul seçimleri ve bant daraltma
 
2019 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri, Türkiye’de bant daraltmanın tekrar gündeme geldiği bir diğer önemli olay oldu. Seçim sonuçlarının açıklanmasından hemen sonra, özellikle dijital medya platformları üzerinden yapılan tartışmalar sırasında bant genişliği daraltıldı. Halk, seçim sonuçlarını anlık olarak takip etmeye çalışırken, Twitter ve Facebook gibi platformlarda ciddi yavaşlamalar yaşandı. Seçim sonuçlarına dair bilgi paylaşımının yavaşlatılması, kamuoyunun demokratik süreçlere dair bilgilere erişimini sınırlandırdı ve seçim süreçlerine dair şeffaflık konusundaki endişeleri artırdı.
 
Mereş depremi ve internet kısıtlaması
 
6 Şubat 2023’te Mereş merkezli depremler, internet kısıtlamalarının yeniden gündeme geldiği önemli bir felaketti. Depremin ardından yurttaşlar, yakınlarına ulaşmak, yardım taleplerinde bulunmak ve bölgedeki gelişmeleri öğrenmek için dijital medyaya başvurdu. Ancak internet hızındaki ciddi düşüş ve dijital medya platformlarına erişimde yaşanan zorluklar, felaketin etkisini daha da derinleştirdi. Bölgedeki internet kısıtlamaları, yurttaşların yardım çağrılarını hızla duyurmasını ve kurtarma ekiplerinin organize olmasını zorlaştırdı. Bu tür kriz anlarında dijital medya, halkın hem yerel hem de uluslararası kamuoyuna bilgi aktarma aracı olarak kritik bir rol üstlenir. Ancak deprem sürecinde yaşanan internet kısıtlamaları, bu sürecin etkinliğini büyük ölçüde engelledi. Hükümet yetkilileri ve ilgili kurumlar, bu kısıtlamaları bilgi kirliliği ve kaosu önlemek amacıyla yaptıklarını savundular. Ancak bu durum, halkın doğru bilgiye ulaşmasını geciktirerek afet yönetiminin etkinliğini azalttı ve büyük eleştirilere yol açtı.
 
Medyanın tekelleşmesi ve küçük medya kuruluşlarına etkisi
 
Bant daraltma, medya tekelleşmesini hızlandıran bir faktör olarak da karşımıza çıkıyor. Büyük medya ve teknoloji şirketleri, bant genişliği avantajını kullanarak daha hızlı ve geniş kitlelere ulaşırken, küçük medya kuruluşları ve bağımsız gazeteciler bu yarışta geride kalıyor. Örneğin, Netflix ve YouTube gibi büyük platformlar, yüksek veri kullanımına sahip olduğunda bant genişliği sınırlamalarına maruz kalırken, küçük medya sağlayıcıları rekabet etmekte zorlanıyor. Bu durum, medya çeşitliliğinin azalmasına, tek tip içeriklerin öne çıkmasına ve toplumsal bilincin daralmasına yol açıyor. Türkiye’de her önemli olayda bant daraltmaya gidilirken, yurttaşların medyaya erişim özgürlüğü kısıtlanıyor.
 
Medya çeşitliliği ve bağımsız gazeteciliğin korunması, demokrasi için vazgeçilmezdir ve bant daraltma gibi uygulamalar bu hedefi tehdit ediyor. Sonuç olarak, halkın bilgiye eşit ve hızlı erişim hakkını kısıtlayan bu sansür mekanizmasına karşı, medyanın neden bu kadar sessiz kaldığı da tartışmaya açık bir konu olarak karşımızda duruyor.