4 Kasım Darbesi’nin üzerinden 8 yıl geçti

  • 09:03 4 Kasım 2024
  • Güncel
HABER MERKEZİ - Kürt özgürlük mücadelesini ve Kürt halkının temsilcilerini tasfiye etmek için başlatılan 4 Kasım Darbesi’nin üzerinden 8 yıl geçti. 
 
Kürt sorununun çözümü için önemli bir yeri olan Dolmabahçe Mutabakatı’nın inkârıyla Türkiye yeniden çatışmalı sürece girdi. Kürdistan’da savaş politikaları yeniden devreye girerken, Kürt siyasetçilere dönük operasyonlar başlatıldı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) tarafından “siyasi darbe” olarak adlandırılan peşi sıra yeni operasyonları da getiren 4 Kasım 2016 tarihinin üzerinden 8 yıl geçti. HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında olduğu 15 milletvekiline yönelik operasyon gerçekleştirildi. HDP’ye yönelik operasyon ile çatışma ve sindirme politikalarına da yeniden hız verildi.
 
‘Çöktürme Planı’ devrede 
 
HDP’ye yönelik siyasi darbe, 2 Mart 1994’te Demokrasi ve Emek Partili (DEP) milletvekillerinin tutuklanma sürecini hatırlattı. 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından tek başına iktidar olmayı kaybeden AKP, hızla 30 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen ve yaklaşık 10 saat süren Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında kararlaştırdığı “Çöktürme Planı”nı devre koydu. 
 
Katliamlar başladı
 
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde “400 vekil verin bu iş bitsin” talebi karşılanmayınca ülke çatışma ve kaosa sürüklendi. Bu sürecin ilk sinyalleri 7 Haziran seçimleri öncesi 18 Mayıs 2015’te Adana ve Mersin il binalarında, 5 Haziran 2015’te Amed’de düzenlenen “Büyük İnsanlık” mitingine yönelik DAİŞ’in bombalı saldırısıyla verildi. Buna karşı halkların cevabı ise HDP’yi 80 milletvekiliyle Meclis’e göndermek oldu. Seçimlerin ardından koalisyon tartışmaları devam ederken, harekete geçen DAİŞ’in Antep hücresi, adım adım Türkiye’de rejim değişikliğine gidilecek süreci hazırladı. İlk olarak Riha’nın (Urfa) Pirsûs (Suruç) ilçesinde 33 sosyalist gence yönelik canlı bomba saldırısı, ardından Serêkenî’de (Ceylanpınar) iki polisin şüpheli ölümlüyle birlikte, Türkiye artık geri dönülmez bir yola girdi.  
 
Düğmeye basıldı 
 
Serêkinî’nin  üzerinden yıllar geçmesine rağmen aydınlatılmayan şüpheli polis ölümlerinin ardından 24 Temmuz’da Kandil’in bombalamasıyla sonlandırılan çatışmasızlık süreci, topyekün savaş sürecine evrildi. Bununla birlikte Kürt siyasetinin tasfiyesine yönelik düğmeye basıldı. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 28 Temmuz 2015 tarihinde, Çin yolculuğu öncesi “Dokunulmazlık zırhından bunları sıyırmak suretiyle, terör örgütünün kendi arkasında görünler ‘Biz sırtımızı şuraya buraya dayıyoruz’ diyenler, bu ifadelerin bedelini ödemelidir” açıklamasıyla siyasi darbenin talimatı verilmiş oldu. 
 
2 bin 950 kişi gözaltına alındı 
 
İktidarın söylemleri ardından hedef haline getirilen HDP, Colemêr’in (Hakkari) Oremar  bölgesinde 16 askerin yaşamını yitirmesiyle birlikte sistematik saldırıya uğradı. HDP, 23 Temmuz -23 Ekim 2015 tarihleri arasında saldırıya uğrayan HDP il ve ilçe binalarının sayısını 127 olarak açıkladı. Aynı tarihler aralığında ise 2 bin 950’yi aşkın HDP’li gözaltına alınırken, tutuklananlar ise 630’u aştı. Yoğun bir saldırı ve baskı altında gidilen 1 Kasım seçimleri öncesi de emek güçleri tarafından barış talebiyle 10 Ekim 2015’te Ankara Gar Meydanı’nda gerçekleştirilen barış mitingine yönelik DAİŞ’in canlı bombalı saldırısında, 104 kişinin yaşamını yitirdi. “Çöktürme Planı” kapsamında bölge kentlerinde gözaltı ve tutuklamalar başladı, ardından sokağa çıkma yasağı ilan edilerek, operasyonların startı verildi. İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİVH) verilerine göre, bu süreçte 78’i çocuk, 71’i kadın, 322 sivil yaşamını yitirdi.
 
Dokunulmazlıkların kaldırılmasına dair talimat 
 
Kürdistan’da çatışmaların yaşandığı 1 Ocak 2016’da muhtarlarla yaptığı toplantıda Tayyip Erdoğan, dokunulmazlıkların kaldırılması talebini bir üst seviyeye çıkararak, “Meclis’te 160’ı aşkın dosya var. Bunlar gözden geçirildiği zaman neyi kapsıyor, masaya yatırılacak ve ona göre adım atılacaktır” diyerek, harekete geçilmesi talimatını verdi. Benzer bir açıklamayı Şubat 2016’da yapan Tayyip Erdoğan’ın, “Meclis’e gönderilen fezlekeler karşılığını bulmalıdır, diye düşünüyorum” sözleri, dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde açık talimat oldu. 
 
Değişiklik 7 Haziran 2016’da kabul edildi 
 
Takvimler, 12 Nisan 2016’yı gösterdiğinde Anayasa’da yapacağı geçici bir değişiklikle, Kürt siyasetine yönelik operasyonun zemini oluşturuldu. AKP’li 316 milletvekilinin imzasıyla Meclis’e sunulan dokunulmazlıkların kaldırılması teklifine, CHP “Anayasa’ya aykırı ama evet” diyerek destek verdi. Meclis Genel Kurulu’nda konuşan HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, DEP Milletvekili Orhan Doğan’ı hatırlatarak, “Dokunulmazlığımın kaldırılmasından ve yargılanmaktan korkmuyorum. Çünkü ben rüşvet almadım, ihaleye fesat karıştırmadım, vergi kaçakçılığı yapmadım. Ben tarihe ve tarih içinde halka hesap vermekten korkarım… Beni, beynimi, demokrasiye olan sevdamı, insanlara olan tutkumu asla mahkum edemeyecekler” sözlerini kullandı. Dokunulmazlıkları kaldıran Anayasa değişikliği, 20 Mayıs 2016 tarihinde 376 oyla kabul edildi. Meclis’te kabul edilen değişiklik, Tayyip Erdoğan’ın ilk kez tek başına iktidar olmayı kaybettiği seçimlerin yıldönümü olan 7 Haziran 2016 tarihinde onandı.   
 
Ortak savunma kararı: Beni halkım sorgulayabilir 
 
Anayasa değişikliğinin ardından 55 HDP’li milletvekili hakkında Meclis’e gelen fezleke sayısı 510’a çıktı. Bu fezlekelerde HDP’li siyasetçiler hakkında rekor cezalar isteniyordu. “İfadeye gitmeme” kararı alan HDP'liler, zorla götürülmeleri halinde, "Sizden hiçbir talebim ve beklentim yoktur. Siyasi faaliyetlerim nedeniyle ancak beni seçen halkım sorgulayabilir" şeklinde ortak savunma kararı aldı. Değişikliğin yürürlüğe girmesiyle ilk olarak 22 Haziran’da HDP milletvekilleri Ahmet Yıldırım ve Burcu Özkan ifadeye çağrıldı. 30 Haziran’da ise HDP dönemin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ifadeye çağrıldı. 
 
 İktidar medyası devrede 
 
AKP’nin savaş politikalarını sürdürdüğü süreçte, 15 Temmuz 2016’da darbe mekaniği devreye konuldu. Tayyip Erdoğan’ın “Allah’ın lütfu” dediği darbe girişimi sonrası 20 Temmuz 2016’da ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte çıkarılan ilk Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile birlikte Barış ve Demokrasi  Partisi’nin (BDP) 24 belediyesine kayyım atandı. Kayyım atamalarının yapıldığı günlerde, iktidar medyası “sıra milletvekillerinde” manşetleri atmaya başladı. AKP’nin iktidara geldiği 3 Kasım’ı 4 Kasım’a bağlayan gece, Amed, Çewlig (Bingöl) Colemêrg  ve Wan savcılıkları siyasi darbe sürecini başlattı. 
 
Genel başkanlarla milletvekilleri gözaltında 
 
İlk olarak dönemin HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ Ankara’da bulunan evinde kapılar kırılarak gözaltına alındı. Hemen ardından ise Selahattin Demirtaş, dijital medya hesabında gözaltına alındığını paylaştı. Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın ardından Grup Başkanvekili İdris Baluken, milletvekilleri Selma Irmak, Leyla Birlik, Gülser Yıldırım, Abdullah Zeydan, Ferhat Encü, Nihat Akdoğan ve Nursel Aydoğan,  gözaltına alınarak çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. 11 Aralık 2016 tarihinde HDP Grup Başkanvekili Çağlar Demirel ve milletvekili Besime Konca, Meclis çıkışında gözaltına alınarak tutuklandı. HDP’li Burcu Çelik Özkan ise 19 Nisan 2017’de Mûş’ta tutuklandı.
 
Usulsüz hazırlanan dosyalara ceza yağdırıldı 
 
HDP’liler hakkında fezleke hazırlayan savcı ve hakimler Fetullah Gülen Cemaati soruşturması kapsamında tasfiye olsa da usulsüz hazırlanan dosyalardan siyasetçilere ceza yağdırıldı. O dönemde Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’a 4 yıl 8 ay, Sırrı Süreyya Önder’e 3 yıl 6 ay, İdris Baluken’e 16 yıl 8 ay, Dilan Dirayet Taşdemir’e 1 yıl 8 ay, Meral Danış Beştaş’a 2 yıl 3 ay, Behçet Yıldırım’a 5 yıl, Mahmut Toğrul’a 2 yıl 6 ay, hapis cezaları verildi. Bu süreçte, Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 11 milletvekilinin vekilliği düşürüldü.
 
AYM usulsüzlüğe destek verdi 
 
Başvuruların yapıldığı Anayasa Mahkemesi (AYM), 2014 yılında verdiği “Milletvekili tutuklu yargılanamaz” kararını hiçe sayarak, 16 Kasım 2017 tarihli oturumunda, HDP’li Gülser Yıldırım’ın “tutuklanmanın hukuki olmadığı” yönündeki başvurusunu dayanaktan yoksun buldu. HDP’li siyasetçilerin tutuklu kaldığı süreçte 16 Nisan 2017 referandumu ile Türkiye’de rejim değişikliğine gidildi. 24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirilen seçimlerle tek başına iktidar olamayacağını anlayan AKP, yeni ortağı MHP ile seçimlere girdi. AKP ve MHP ortaklığıyla Türkiye artık egemenliğin tek kişide toplandığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle yönetilmeye başlandı. 
 
HDP’nin mücadelesine karşı cevap kayyım
 
4 Kasım’la sınırlı kalmayan siyasi darbe, daha sonra yine kayyım atamaları, vekilliklerin düşürülmesi ve tutuklamalarla devam etti. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde iktidarın kayyım politikalarına karşı sahaya çıkan HDP, “Kürdistan’da kazanma, Türkiye’de AKP’ye kaybettirme” stratejisiyle seçim çalışması yürüttü. Mücadele etmeyi bırakmayan HDP, onlarca siyasetçisinin tutuklu olmasına karşın uyguladığı stratejiyle, Türkiye siyasetinin de rengini değiştirdi. AKP’nin kayyım politikasını boşa çıkaran HDP, aynı zamanda iktidarın İstanbul, Ankara, Adana ve Mersin gibi büyükşehirlerde de kaybetmesini sağladı. HDP’nin mücadelesine karşı AKP, ikinci kayyım rejimini devreye koydu. Seçimlerden kısa bir süre sonra 19 Ağustos 2019’da HDP’li Mêrdîn, Amed ve Wan Büyükşehir belediyelerine kayyım atandı. Akabinde geliştirilen operasyonlarla, 48 HDP’li belediyeye daha kayyım atandı.
 
İkinci kumpas devrede 
 
Bununla da sınırlı kalmayan iktidar, yargı yoluyla HDP’den intikam almaya devam etti. AİHM Büyük Daire’de görülecek duruşma öncesi, Selahattin Demirtaş’ın yargılandığı Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, avukatların dahi katılmadığı duruşmada tahliye kararı verdi. 18 Eylül 2019’de görülen AİHM Büyük Daire’si sonrası  Selahattin Demirtaş’ın tahliyesi edilmesi beklenirken, yargıya bir müdahale daha geldi. Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş hakkında 20 Eylül 2019 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 6-8 Ekim Kobanê eylemleri gerekçesiyle yürütülen soruşturmada tutuklama talep edildi. Apar topar cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile ifadeleri alınan  Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, aynı gün mükerrer soruşturmadan tutuklandı. Yargılandığı ana davadan tahliye edilmeyen Figen, hakkında da ikinci tutuklama kararı verildi.  Yargıyı denetimi altına alan iktidar, 4 Haziran 2020’de Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Colemêrg Milletvekili Leyla Güven ile HDP Amed Milletvekili Musa Farisoğulları’yla birlikte CHP’li Enis Berberoğlu’nun dokunulmazlığı kaldırıldı. Enis Berberoğlu ,AYM kararıyla yeniden milletvekilliğini kazanırken, Leyla Güven ve Musa Farisoğulları ise tutuklandı. 
 
Üçüncü dalga
 
HDP’li siyasetçilere yönelik operasyonun üçüncü dalgası ise 25 Eylül 2020’de, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından mükerrer olarak başlatılan Kobanê Davası kapsamında yerine kayyım atanan Qers Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen, eski milletvekilleri Beyza Üstün, İbrahim Binici, Ayla Akat Ata, de aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin gözaltına alınmasıyla gerçekleşti. Yapılan operasyon kapsamında daha önce hakkında tutuklama kararı  verilen Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile birlikte 28 kişi tutuklandı. 
 
6 yıl rafta kalan dosya talimatla raftan indirildi 
 
AİHM Büyük Daire, 22 Aralık 2020’de Selahattin hakkında ihlal kararı vererek, tahliye edilmesine hükmetti. AİHM tarafından Kobanê Davası’na gerekçe yapılan tweetlerde suç olmadığı tespitleri de yapıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 6 yıl boyunca rafta tutulan Kobanê soruşturması, hızla tamamlandı ve mahkemeye sunuldu. HDP’nin kapatma gerekçesi yapılan Kobanê iddianamesi, 7 Ocak 2021’de kabul edildi. 
 
Kapatma davası bir buçuk yıldır sürüyor 
 
Bununla da yetinmeyen iktidar, bu süreçte HDP hakkında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından 7 Haziran 2021 tarihinde kapatma istemiyle iddianame hazırlandı. İddianamenin Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilmesiyle davaya dönüştü. Kapatma davası yaklaşık bir buçuk yıldır sürerken, davanın uzamasının temel sebebi ise iddianamede yer alan 3 binden fazla soruşturma ve kovuşturma dosyasının incelenmesinin zaman aldığı kaydedildi. 
 
Kürtleri tasfiye etmek isteyenler tasfiye oldu 
 
İktidarın siyasete bitirmek istediği Kürt mücadelesi saldırılara, baskılara karşı daha fazla güçlenerek kendini yenilemeyi başardı. Yıllardır “Kürt sorunu yoktur” sözleri iktidarın saldırıları karşısında boşa düşse de iktidarın tasfiye girişimleri sonuçsuz kalarak iktidarın tasfiyesine neden oldu. Kürt halkını görmeyen, görmek istemeyen iktidar bir kez daha Kürtler olmadan adım atılamayacağını öğrendi.