
Rojin Kabaiş dosyası: Devlet, yargı ve erkek egemen şiddet
- 09:01 20 Ekim 2025
- Güncel
İSTANBUL - Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümüne dair değerlendirmelerde bulunan HDK İl Eş Sözcüsü Didem Yılmaz, “Rojin Kabaiş cinayeti bireysel bir cinayet değil, aksine toplumsal bir problem olarak kabul edilmelidir” sözleriyle toplumsal basıncın artırılması çağrısında bulundu.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü birinci sınıf öğrencisi Rojin Kabaiş’in, 27 Eylül 2024’te yurttan çıktıktan sonra kaybolmasından 18 gün sonra, 15 Ekim’de Molla Kasım sahilinde cenazesi bulundu. Cenazenin bulunmasının ardından İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) gelen raporda, “tecavüz bulgusuna rastlanılmamıştır” denilirken, bir yıl sonra yani 10 Ekim’de aynı kurumdan gelen raporda Rojin Kabaiş’in bedeninde iki erkek DNA’sının bulunduğu, birinin göğüs diğerinin ise vajinal bölgede olduğu tespit edildi. Bu raporun açıklanmasının ardından kamuoyunda ciddi çelişkiler yaratılırken, Türkiye’nin her yerinde Rojin Kabaiş’in faillerinin yargılanması talebiyle kadınlar, hukukçular, üniversite öğrencileri ve çeşitli kadın örgütleri eylemler düzenledi.
Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümüne dair Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İl Eş Sözcüsü Didem Yılmaz değerlendirmelerde bulundu.
“Rojin Kabaiş cinayeti, devletin Kürdistan’daki özel savaş politikalarının bir parçası” diyen Didem Yılmaz, Rojin Kabaiş’in şüpheli ölüm olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, bunun devletin Kürdistan’da yürüttüğü özel savaş politikalarından biri olduğunu söyledi. Dêrsim’de 5 Ocak 2020’den bu yana kayıp olan Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku’yu anımsatan Didem Yılmaz, “Bizler Gülistan Doku örneğinde de benzer durumları yaşadık. Devlet veya kolluk kuvvetleri tarafından teşhir edilen kadın bedenlerine daha önce de rastladık. Tüm bu olayların ortak faili, erkek egemen adalet sistemidir” dedi.
‘Failleri gizlemeye çalışıyorlar’
Rojin Kabaiş’in şüpheli ölüm sürecini de değerlendiren Didem Yılmaz, “Bir yıldan fazla süredir devam eden bu davada, ölümün en başından beri şüpheli bulunması, intihar olarak nitelendirilmesi, boğulma sebebinin gösterilmesi ve dosyaya hızlıca gizlilik kararı getirilmesi, faillerin bilindiği ve korunduğunu gösteriyor. Bugün intihar denilen olayda Rojin’de iki erkeğe ait DNA’nın bulunması, intihar ihtimalini tamamen ortadan kaldırdı. Daha önce tespit edilen beyin kırıkları da, adalet sisteminin gerçeği ortaya çıkarmaktan ziyade failleri gizlemeye çalıştığını gösteriyor. Bugün baktığımızda adalet sistemi bir şeyleri ortaya çıkartmaktan ziyade Rojin’in ve diğer kadın cinayetlerinde olduğu gibi failleri gizlemeye çalışıyor” şeklinde konuştu.
‘Bütün kadın cinayetlerinin failleri erkek egemen zihniyettir’
Kadınların, Rojin Kabaiş için Türkiye’nin her yerinden mücadele ettiğini dile getiren Didem Yılmaz, bu anlamda “adaletin” sağlanması için bir yıldır Rojin Kabaiş’in ailesinin yanı sıra kadın kurumları ve üniversite öğrencilerinin yürüttüğü mücadelenin desteklenmesi gerektiğini belirtti. Didem Yılmaz, “Biz kadınlar olarak faillerin gizlenmesini değil, yargılanmasını istiyoruz. Türkiye’nin ve Kürdistan’ın birçok yerinde Rojin’le ilgili yapılan eylemler var. Toplumun sadece Rojin’i değil, yaşanan her katliamda tepki göstermesi gerekir. Adaletin sağlanması noktasında kadınların sokakta verdiği bir mücadele var. Özellikle bir yıldır hem Rojin’in ailesinin verdiği mücadele hem de kadın kurumlarının ve üniversite öğrencilerinin verdiği bir mücadele söz konusu. Biz de destek olmaya çalışıyoruz. Bu da adaletin sağlanması için çok büyük bir şeye gerek olmadığını, sadece yargının somut ve maddi deliller üzerinden yapması gerekenleri yapması gerektiğini gösteriyor. Eğer fail korunuyorsa, bu koruma noktasından vazgeçilmesi, her şeyin açığa çıkarılması ve adaletin yerini bulması gerekiyor. Bütün kadın cinayetlerinin faillerinin erkek ya da erkek egemen zihniyet olduğunu biliyoruz. Ve bu cinayet faillerinin erkek egemen zihniyet tarafından yasalarla korunduğunu görüyoruz” sözlerini kullandı.
‘Bireysel bir cinayet değil’
Didem Yılmaz son olarak şunları paylaştı: “Rojin’le ilgili toplumsal baskı son birkaç ay içerisinde daha çok yoğunlaşmaya başladı. Eğer bu toplumsal baskı ve adaletin tecelli etmesine dair olan beklenti bir yıldır yoğun bir şekilde oluşturulabilseydi, belki de bugün bambaşka bir şeyden bahsediyor olacaktık. Ailenin kendi çabalarıyla yürüttüğü mücadeleye katkı sadece belirli kesimler tarafından oldu. Sosyal medya yapılarında çok fazla Rojin Kabaiş ile ilgili paylaşımdan bahsediliyor. Fakat bu yeterli mi? Değil. Bunun için sokakta sesimizi yükseltmemiz gerekir. Özellikle kadınların Rojin Kabaiş cinayetini kendi yaşamları üzerinden tanımlayarak, bunun bireysel bir cinayet olmadığını; aslında toplumsal bir problem olduğunu kabul etmesi gerekiyor. Ve toplumsal baskının daha da yükseltilmesi gerekiyor. Bulunduğumuz her ortamda Rojin’in faillerinin ortaya çıkması için taleplerimizi dile getirmeye devam edeceğiz. Bütün kadınların bulundukları yerlerde ses çıkartmasını bekliyoruz. Rojin Kabaiş’in, Gülistan Doku’nun ve Nari Güran’ın faillerinin bir an önce ortaya çıkmasını istiyoruz.”