Yerel Yönetimler Konferansı: Özgürlükçü kadın mücadelesinin inşasını hedefliyoruz

  • 10:01 24 Eylül 2021
  • Güncel
 
ANKARA - HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu’nun farklı bölgelerde 2 buçuk yıla yakın yaptığı çalıştayları ve atölyelerin sonuçlarına dair düzenleyecekleri konferansa ilişkin konuşan HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Eşsözcüsü Hediye Karaaslan, “Özgürlükçü kadın mücadelesinin inşasını hedefliyoruz" dedi. 
 
AKP’nin Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile yerel yönetimlere kayyım atama yetkisini çıkardığı 2016 yılından bu yana özelde Kürt illerinde Halkların Demokratik Partisi’nin yerel seçimlerde yüksek oy oranıyla aldığı belediyelerde eşit temsiliyet hedef alındı. Yerel yönetim ve eşbaşkanlığa karşı HDP’li belediyelere kayyım atanmasına karşı 30 Mart 2019 seçimlerinden bu yana Yerel Yönetimler Kadın Kurulu, farklı tarihlerde çalıştaylar ve atölyeler düzenledi. 
 
Son olarak Diyarbakır ve İstanbul’da iki atölye düzenlenirken, HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Kayyım İzleme Raporu, Diyarbakır’da açıklandı, İstanbul’da ise HDP Yerel Yönetimler Kadın Kurulu, çalışmalarının sonuçlarını yarın ve Pazar günü gerçekleştireceği konferansta açıklayacak. 
 
HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Eşsözcüsü ve Parti Meclisi (PM) üyesi Hediye Karaaslan, konferansın hazırlık aşamasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘İlk hedefledikleri alan kadın alanı oldu’
 
 İktidarın, 2016’dan itibaren Kürt kentlerine yönelik yürüttüğü politikalardan birinin de yerel yönetimlere dönük olduğunu söyleyen Hediye, “Önce yerel yönetimlere ilişkin Kayyım Atama Yasası’nı Meclis’e getirdiler, ancak bu Meclis’ten geçmedi. İktidar, KHK ile bir gece yarısı yerel yönetimlere ve belediyelere kayyım atama yetkisini aldı. Tek hedefi, Kürtlerin seçme ve seçilme hakkını elinden almasıydı. Kürt iradesinin gaspı ve kendini yönetme koşullarını ortadan kaldırması, Kürler nerede bir irade olmuşsa ona zorla el koyma mantığı olmuştur. Dolayısıyla 2016’da kayyımlar bir gece yarısı atandıklarında iktidarın yereller üzerindeki tahakkümcü politikalarını devreye koydular. Bunların başında olan iktidar, hem yönetim biçimi açısından hem zihniyet açısından tekçi ve eril bir anlayışa sahip bir iktidardır. Dolayısıyla 2016’da ilk kayyımlar atanmaya başladığında ilk hedefledikleri alan kadın alanı oldu” sözlerini kullandı. 
 
‘Kürt kadının inşa ettiği mekanizmalar ideolojik saldırıya uğradı’
 
Kürt siyasi hareketinin ve Kürt kadın hareketinin 1999’dan 2016’ya kadar yerel yönetimler alanında somutlaştırdığı bütün politikaların, kayyımların ideolojik saldırıların hedefi haline getirildiğini ifade eden Hediye, “Eski kadın merkezlerinin kapatılması, sığınakların yok edilmesi, şiddetle mücadele mekanizmalarına yönelik saldırı, eşbaşkanlık sistemine saldırı aynı zamanda kadın politikaları alanda yapılan tüm kazanımlara saldırıyı da beraberinde getirdi. Dolayısıyla Kürt kadın hareketinin yıllardır inşa etmeye çalıştığı kurumlar, mekanizmalar ideolojik saldırı altında kaldı. Yerine kendi anlayışları doğrultusunda eril mekanizmalar kurmaya başladı. Çünkü kamuoyu çok ciddi bir tepki verdi. Kadın kazanımları bir gecede alınmadı. Toplumdaki bütün kadınların dahil olduğu, tartıştığı , ihtiyaç çerçevesinde inşa edilen alanlardı. Yerel yönetimler mekanizmasında en az HDP ve öncülük eden partiler yerel yönetimler anlayışında politika geliştirmek, merkezi bir mesele değildi. Bütün alanlara,  yerele uygulayalım gibi bir yaklaşım değildi ve yerel yönetimler halkla birlikte kadınların inşa alanlarıydı. Bir kadın merkezi alan açıldıysa mahalledeki kadınlarla birlikte ortak açıldı. Bir çamaşır evi açıldıysa bir kadının ihtiyacı çerçevesinde açıldı. İnşa edilen bütün sorunlar toplumun, kadınların sorunlarıydı. Bunun için bu saldırıya karşı kadınların çok güçlü refleksleri oldu” dedi. 
 
 ‘Kadın merkezine müdür atadılar’
 
İktidarın kadın kazanımlarına yönelmesi tepkiyle karşılanınca kendini kadın kurumlarına yönelmemiş gibi bir hava estirmeye çalıştığını ifade eden Hediye, iktidarın göstermelik kadın çalışmalarını şu örneklerle gösterdi: “Mesela, kadın merkezine erkek müdür atadılar, Dikiş nakış kurslarından tutalım da evlilik okullarına kadar olayı farklı bir evreye taşıdılar, ama kadınlar bunun farkındaydı; kayyım kadın kazanımlarına ve yıllardır inşa ettiği iradeye  müdahaleydi, gasptı. Bunun için etrafını da dönseler, farklı cümleler de kursalar gaspın bir tarifi, bir anlamı olmadığını kadınlar da çok net ifade etti. Kayyımlarla beraber kadına yönelik şiddet de arttı. Aslında yerel yönetimler kadınla şiddetle mücadele eden en temel alandır, çünkü toplumla iç içe olan bir alandır. Yerel yönetimler merkezi hükümetler gibi değildir ve toplumun içerisindedir. Dolayısıyla 20-25 yıllık süreçler Kürt belediyeleri şiddetle mücadele konusunda hem mekanizma doğrultusunda  hem de anlayış doğrultusunda çok yol aldılar. Kayyımların bu ters yüz evrilmeleri, şiddeti de yeniden üreten bir noktaya taşıdı.”
 
‘İki atölye gerçekleştirdik’
 
Yerel yönetimlere dair çalışmalarının ara başlıklarına dikkat çekerek, konferansa hangi hazırlıklarla gideceklerini kaydeden Hediye, “Biz bölgelerde hem toplantılar yaptık hem de atölyeler de çalıştaylar düzenledik. Bölge toplantılarında yoğunluklu olarak kadın kazanımları, kadına yaklaşım, gelecek sürecin örülmesi gibi toplantılar biraz daha iş tartışmaları ekseninde yürüdü. Atölyelerimiz ise daha çok kadın hareketlinin bütünselliği içerisinde tartışmalarla gelişti. Konferansın hazırlık aşamasında Diyarbakır ve İstanbul’da iki atölye gerçekleştirdik. Diyarbakır’daki atölyede daha çok kadın mücadelesi ve yerel yönetimlerin rolünü tartıştık. Bu atölyede Diyarbakır’da bulunan kadın hareketi, kadın kurumları ve karma yapılarıyla ortak bir tartışma yürütüldü. Oldukça da derin bir tartışmaydı. Yerel yönetimlerin sorunların çözümünde hem Türkiye'nin hem de kadının içerisinde bulunduğu sorunların çözümünde temel bir rol oynadığı gerçeği açığa çıktı. İstanbul atölyesinde de ağırlıklı olarak HDP dışındaki kadın hareketleri, kadın mücadelesini yürüten kurumlar, feminist hareket gibi farklı bileşenlerle ‘Kadın Özgürlükçü Yerel Yönetimler’ anlayışının tartışması yürütüldü. Her iki atölye de bizim açımızdan çok verimli geçti. Bu atölyelerde çıkan öneriler ve tartışmalar konferans sürecinde genel bir karar ile politik hatta dönüşecek” sözlerini kullandı. 
 
‘Kadın ekonomisi ve yoksulluğu gündeme getirildi’
 
Yerel yönetimlerdeki kadınların 25-30 yıllık deneyimlerine değinen Hediye, kadın yoksulluğu ile gündeme gelen sorunlara dair sunumların da atölyelerde gerçekleştiğini belirtti. Hediye, “Atölyelerde demokratik örgütleme yöntemi tartışıldı. Örneğin; kent, cinsiyet, mekan tartışması yürütüldü. Yerel yönetimler şimdiye kadar klasik açıdan eril alanlar, daha çok rant eksenli alanlar olarak tanımlanıyordu. Aslında yerel yönetimler tamamen kadından arındırılmış alanlardı. Kadınların olmadığı alanlar olarak tarif edildiği 1999’dan itibaren ağırlıklı olarak yeni yerel yönetimler anlayışı tartıştırıldığını gördük. Bunun da sadece HDP’nin yönettiği alanlarda değil, HDP’nin yönetmediği alanlarda da çok merak edildiğini ve dikkatle izlendiğini gördük. Kadınlar tarafından atölyelere çok yoğun katılım ve talep vardı. Bu tartışmaların devam edip etmediğine dair yoğun görüşler vardı. Atölyeler bize büyük bir etki alanı olduğunu gösterdi. Gelecek süreci de artık kadın özgürlükçü ve yerel yönetimler çağı olarak tarif etmek gerekiyor” ifadelerine yer verdi. 
 
‘Eşbaşkanlık’ sistemi
 
Atölyelerde üzerinde durulan konu başlıklarından birinin de eşbaşkanlık olduğunu kaydeden Hediye, şöyle devam etti: “1999’a kadar Türkiye'deki yerel yönetim deneyimlerine baktığımızda binlerce erkeğin içerisinde 30-35 kadın var. İl genel meclisinde ve belediye meclisinde de temsil oranları o kadar düşük ki en fazla yüzde 2’lerle tarif ediliyor. 2014'e kadar kotalar ona göre uygulanmış ve pozitif destekler uygulanmış ama kadın yerel yönetimde dışlanmış. Bu dışlanma yıllarca devam etmiş. Ancak 2014’e gelindiğinde bir anda 102 BDP’li belediyenin 96'sında eşbaşkanlık sistemine geçilmiş, bu muazzam bir heyecan verdi. Buna paralel olarak meclis üyeliklerine, genel meclis üyeliklerine paralellik artmış. İçerisinde yaşadığın o toplumun tüm eril anlayışıyla mücadele eden bir mekanizma açığa çıkmış ve bu mekanizma yüzyıllardır kadın hareketlerin mücadelesinin somutlaşmış bir alanına dönüşmüş. Kadın hareketi bir gelenek başlatmış. Yerel yönetimle bu geleneği somutlaştırılmış, pratikleşmiş ve topluma değmiş. 
 
Eşit temsiliyet
 
Eşit temsiliyet meselesi, muazzam heyecan veren ve artık kadın eşitlik ve özgürlük mücadelesinde, olmasa olmaza dönüşen bir mekanizmadır. Çünkü bir kadın ve bir erkek eşbaşkan olmuyor, eşit temsil meclis üyesi oluyor, çalışanı etkiliyor. Dikkatle tartışılması, korunması ve savunulması gereken bir sistemi ifade ediyor. ‘Ortadoğu’nun orta yerinde! Nasıl becerdiniz?’ diye eşit temsiliyeti bize soranlar oluyor. Belli yargıların olduğu bir coğrafyada yerel yönetimde kadınlar eşbaşkan olarak o belediyelerde sorumluluk aldı, iş yaptı, diye birçok insanın sorduğu şeyler oldu. Bu açıdan önemli ve geleceğe mutlaka taşınması gereken bir deneyim.”
 
‘Tartışmaları konferansta karara dönüştürmeyi düşünüyoruz’
 
Hediye devamında, atölyelerin sonuçları ile konferansta yürütülecek tartışmalara ilişkin ise şöyle konuştu: “Biz yerel yönetimler olarak 30 Mart 2019’dan itibaren kıran kırana nefes nefese bir süreç yaşadık. Bir yanda yoğun bir sistemin saldırısı altındaydık ama bir yandan da bir mücadeleyi yürütmeye çalıştık. 2 buçuk yıllık sürecin yerel konferansın bir değerlendirmesini yaptık ve bu tartışmalar çok detaylı yürüttük ama büyük konferansta da kısa bir değerlendirme yapmak istiyoruz. Bu değerlendirmeyle birlikte gelecekteki siyasi gelişmelerin ışığında görmek istiyoruz. Kadınlar olarak ‘genel yönetim, yerel yönetim, özyönetim’ diye tarif ettiğimiz alanı kadının özü olarak görüyoruz. Yani kadın toplumsallığın özüdür, yerel yönetim de kadının öz mekanizmasıdır. Yürüttüğümüz mücadele aynı zamanda devletli sisteme karşı bir çizgi anlayışı ve bir mücadele olarak da tarif ediyoruz. Belediye binalara hapsedilmeyecek kadar toplumsal bir meseledir. Bu anlamda konferans sürecinde sistemin o saldırıları boşa çıkarmak, alternatif çalışmalarımızı güçlendirmeyi hedefliyoruz. Aynı zamanda muhalefet olduğumuz alanlarda, aktif belediyelerle yürütülen alanlar kadar alternatif özgürlükçü kadın mücadelesi inşasını hedefliyoruz. Bunun yol ve yöntemleri bu konferansta tartışacağız. Hem erilleşen, tekleşen ve merkezileşen anlayışa karşı mücadelemizi nasıl büyüteceğiz hem de kadın özgürlükçü anlayışımızı nasıl inşa edeceğiz, hangi yol ve yöntemlerle bu mücadeleyi güçlendireceğiz, diye tartışmalarla konferansta karara dönüştürmeyi düşünüyoruz.”
 
‘Konferansın anlamı büyük’
 
Yerel yönetimlerin toplumun ve kadının direnen yönü olduğuna işaret eden Hediye, son olarak 25 ve 26 Eylül'de gerçekleşecek olan yerel yönetimler konferansında hangi konuların ele alınacağına dair son olarak şöyle dedi: “Sorunların çözümü için açığa çıkacak zeminler yerel yönetimlerdir. Kürt sorunundan tutalım da kadına yönelik şiddete kadar ülke genelinde yaşanan sorunlar ne varsa bir bütün çözümünün zemini yerel yönetimlerdir. Bu yüzden yerel yönetimlerin alanlarının genişletilmesi, bu süreç açısından elzemdir ve bunun mücadelesini ortak bir zeminde yürütmemiz gerekiyor. Sadece HDP’li kadınlar değil, demokrasiye dair derdi olan, kadına dair söyleyecek sözü olan, kadın katliamlarına karşı hakikaten rahatsız olan ve vicdanı sızlayanlar ile çözüm yerel yönetimlerinlerin güçlendirmesidir. Yerel yönetimler konferansının büyük bir anlamı olduğunu altını çizmek isterim.”