‘Ortak mücadeleyle savaşa dur diyebiliriz’

  • 09:05 3 Mayıs 2022
  • Güncel
Marta Sömek-Rozerin Gültekin
 
İSTANBUL - AKP ve KDP’nin Federe Kürdistan Bölgesi’nde sürdürdüğü saldırıların son bulması çağrısında bulunan kadınlar, “Ancak beraber, ortak mücadeleyle bu savaş politikalarına dur diyebiliriz” sözleriyle seslendi.
 
AKP-MHP iktidarı, 23 Nisan 2021’de Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) desteğiyle Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik başlattığı saldırılara bir yıl sonra farklı bir boyuta taşıdı. AKP’nin, KDP ortaklığıyla 17 Nisan’da Zap, Metîna ve Avaşîn’e dönük başlattığı saldırılarda, bölge savaş uçakları ve obüslerle bombalandı. Diğer yandan Maxmur, Şengal ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik de saldırı konsepti devreye girerken, bu saldırılara karşı hem direniş büyüyor hem de tepkiler.
 
Ajansımıza konuşan siyasetçi, kadın örgütü temsilcisi ve emekçiler, savaşa karşı dayanışmanın önemine dikkat çekti.
 
Kürt halkıyla dayanışma çağrısı
 
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) üyesi Gurbet Aydoğan, başta Kürt halkı olmak üzere tüm ezilenler üzerinden yürütülen bir savaş politikası olduğuna dikkat çekti. Gurbet, “Kendi krizini aşmak için hem uluslararası arenada hem de kendi ülkesi içerisinde bu faşizan politikalarıyla beraber kendi krizini aşma çabası içerisindedir” dedi. Savaşların ve saldırıların sona ermesi için Kürt halkı ile dayanışılması gerektiğine işaret eden Gurbet, “AKP-MHP faşizmi savaş politikalarından vazgeçmediği sürece ekonomik krizin düzelmeyeceği aşikardır. En başta Kürt halkıyla eşit bir ilişkiyle beraber ancak bu kriz politikalarından kurtulabilinir” mesajını verdi. Mevcut iktidara yönelik hiçbir beklentinin kalmadığını vurgulayan Gurbet, “Ancak beraber, ortak mücadeleyle bu savaş politikalarına dur diyebiliriz” çağrısını yaptı.
 
‘Savaş daha da yoğun hissediliyor!’
Kürt halkına yönelik savaş ve imha politikalarının yıllardır sürdüğüne vurgu yapan emekçi Hatice Taş da, “İnsanlar artık isyan noktasında, tahammülleri kalmadı hiçbir şeye. Şu an her kesim baskıların farkında olduğu için Kürtlere dönük baskıları daha iyi anlıyor” sözlerini kullandı. Bütçenin savaşa ayrılmasının çok yanlış bir politika olduğunu belirten Hatice, “Savaşa herhangi bir bütçe ayrılmaması gerekir. Kıyımdır, yıkımdır, üzüntüdür” dedi. Alım gücünün de savaşlar nedeniyle hayli düştüğünü ifade eden Hatice, “Daha önce aldığımız şeylerin şu anda üçte birini bile alamıyoruz. Eğitim seviyemiz çok düşük, çocuklarımız okuyamıyor devlet okullarında, çok kötü durumda, eğitim sıfır. Bilinçli bir politika eğitimin düşürülmesi, insanların bilinçlenmesini istemiyorlar. Çünkü bilinçlendikleri zaman herkes ‘Savaşa hayır’ diyebilecek. Bu yüzden bu bir devlet politikası” değerlendirmesini yaptı. Savaşı istemediğini vurgulayan Hatice, savaşın bir an önce son bulmasını istedi.
 
‘Savaşa değil kadınlara bütçe’
 
Mor Dayanışma üyesi İrem Kayıkçı da, kapitalizmin krizini gösteren savaşın, emperyalizmin de dur durak bilmediği bir sürece girdiğini aktardı. İrem, sermayenin krizi derinleştikçe savaş politikalarının da derinleştiğine ışık tutarken, “Tüm insanların haklarına, bedenlerine, emeklerine göz diken patriarkal kapitalist sistemin, düzenin geldiği son krizi gösteriyor bu savaş da. Savaşa değil kadınlara, çocuklara, göçmenlere, LGBTİ+’lara bütçe istiyoruz. Savaş sermayesi ve sanayisi o kadar sermayeyi ele geçirmiş durumda ki inanılmaz derecede para akışları oraya doğru kayıyor” yorumunu yaptı.
 
‘Düzeni örgütlü mücadelemizle yeneceğiz’
 
Kadınlar ne sığınağa, ne eve ne de sağlıklı gıdaya ulaşamazken silah sanayisine devasa yatırımlar yapıldığını belirten İrem, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “İster kimyasal, ister sadece bir cop olsun her biri haklarımıza, hayatlarımıza, canımıza yönelik birer savaş politikasından ibaret ne yazık ki. Sadece Kürtlere yönelik bir ayrımcılıktan söz edemiyoruz, birçok farklı, kendilerinden olmayan ırklara, dillere, dinlere, kadınlara, LGBTİ+’lara topyekun savaş mevzu bahis. Çünkü bir yönetememe krizi, değişim süreci var ve ne yazık ki bu süreçten de en fazla kadınlar, göçmenler, LGBTİ+’lar etkileniyor.”
 
Kadın Cinayetlerini Önleme Merkezi’nin açılmasını istediklerini söyleyen İrem, taleplerini şöyle sıraladı: “Acilen HPV aşısının ücretsiz hale getirilmesini, ped, tampon gibi hijyen ürünlerinin tamamen vergisiz ve ücretsiz hale getirilmesini istiyoruz. Savaşa değil sığınaklara bütçe istiyoruz, çocuklar ve LGBTİ+’lar için en güvenli alanların ve işlerin eşit iş, ücret talebiyle yükseltilmesini istiyoruz.”
 
Kadınlara ve antikapitalist dinamiklere çağrı yapan İrem, “Bu düzeni örgütlü mücadelemizle yenebileceğiz” dedi.
 
‘Kürt gençleriyle mücadeleyi büyütmeye çalışıyoruz’
Emek Partisi (EMEP) üyesi Selinay Uzuntel ise Türkiye’deki mevcut ekonomik krizden en çok işçi, emekçi, kadınlar ve öğrencilerin etkilendiğini paylaştı. Enflasyonun her geçen gün yükseldiği ve geniş halk kesimlerinin enflasyon altında ezildiği bir süreçten geçildiğini sözlerine ekleyen Selinay, “Üniversitelerde, Kürt illerinde, halk, gençler üzerinde yoğun bir baskı var ve her yerde sindirilmeye çalışılıyorlar. Yoğun bir zorbalıkla karşı karşıyalar, biz bunun karşısında özellikle üniversitelerde, işyerlerinde Kürt arkadaşlarımızla yan yana gelip hem bu sorunu tartıştığımız, hem de mücadeleyi büyütmeye çağırdığımız bir şey sunuyoruz” ifadelerini kullandı. Bulundukları her yerde bastırılmaya çalışan Kürt halkı ile dayanıştıklarını aktaran Selinay, “Bugün hem İstanbul’da hem Kürdistan’daki bölge üniversitelerinde, işyerlerinde yoldaşlarımız çeşitli biçimlerde örgütlenmeye ve mücadeleyi büyütmeye çalışıyorlar. Kürt gençleriyle birlikte bu mücadeleyi büyütmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.