Özgür haber alma hakkı yargılanıyor

  • 09:06 4 Nisan 2023
  • Güncel
 
Şehriban Aslan
 
AMED - 10 aydır tutsak olan Kürt gazetecilerin durumuna dikkat çeken meslektaşları, “Burada gazetecilik yargılanıyor. Gazeteciliği yapmak isteyen herkes aynı tehlikeyle karşı karşıya kalabilir” dedi, dayanışma çağrısında bulundu.
 
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında 8 Haziran 2022’de gözaltına alınan 20’si gazeteci 22 kişiden ajansımız Yazı İşleri Müdürü Safiye Alağaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Aziz Oruç, Xwebûn gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş ile gazeteciler Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin, 16 Haziran’da “örgüt üyesi olmak” iddiası ile çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmıştı.
 
Yaklaşık 10 aydır soruşturmada bir gelişme olmazken, geçtiğimiz günlerde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianamenin hazırlandığı ve mahkemeye gönderildiği öğrenildi. Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne giden iddianame, henüz değerlendirme aşamasında olurken, iddianamenin kabulü sonrası, tutsak gazetecilerin tutukluluk durumunun yeniden değerlendirileceği ve duruşma tarihi verileceği belirtildi.
 
Gazetecilerin uzun süredir cezaevinde olduğuna dikkat çeken meslektaşları, bu hukuksuzluğun bir an önce sonlanması gerektiğini ifade etti.
 
‘Toplumu gazetecileri tutuklayarak hakimiyet altına almaya çalışıyorlar’
 
MA Editörü Arjin Dilek Öncel, özgür basına yönelik bu operasyonun savaş politikalarından bağımsız ele alınamayacağını söyledi. Arjin, “Hem özel savaş hem de sıcak savaş yaşanırken bunlara göz yummayan, halkın yaşadığı ihlalleri topluma duyurmaya çalışan, iktidarın bu politikalarını teşhir etmeyi kendine görev bilen özgür basın emekçileri doğalında hedef alınıyor. Aslında bütün iktidarlar bu yönteme başvuruyor. Bir toplumu kendi hakimiyeti altına almak istiyorsa önce o toplumda basını susturmaya çalışıyorlar. Burada da en çok ses çıkaran Kürt basını olduğu için emek veren arkadaşlarımız gözaltına alınıp tutuklandılar. Tutuklandıkları sürece baktığımızda yine bir savaş ve ekonomik kriz söz konusuydu. İktidar bu politikalarının ve kendi sorumluluğunun üzerini örtmek için arkadaşlarımızı tutukladı. Uzun bir süre sonra iddianameleri hazırlandı. Fakat daha öncesinde Ankara’da gözaltına alınıp tutuklanan arkadaşlarımızın iddianamesine baktığımızda tamamen yapılan haberlerdir. Bir gazeteciden başka ne yapması beklenir ki? Tabi ki bir savaş varsa savaşı tüm derinlikleriyle haberleştirecekler. Ortada bir kadın cinayeti varsa asıl sorumlusunun kim olduğunu yansıtacaklardır, failleri teşhir edeceklerdir. Bu faillerden birinin de aslında AKP iktidarı olduğunu biliyoruz” dedi.
 
‘Gazetecilik yargılanıyor’
 
AKP ve onun ortağı MHP’nin basını susturmak istediğine işaret eden Arjin, iktidarın gazetecilerden katledilen çocukları, kadınları, savaş suçlarını görmemesini istediğini vurguladı. “Sanırım sadece çiçek böcek haberi yapmamızı istiyorlar. Bunu da yapalım diyoruz, yüzümüzü doğaya döndüğümüzde AKP’nin rant politikalarıyla ortada doğaya, canlıya dair bir şeyin kalmadığını görüyoruz” sözlerini kullanan Arjin, buna 6 Şubat’ta yaşanan depremde ortaya çıkan yıkımı örnek gösterdi. Özgür basının bunları halka duyurma görevi olduğunu kaydeden Arjin, ancak özgür basına yönelik saldırılar karşısında bir sessizlik söz konusu olduğu üzerinde durdu. Arjin, “Konu, Kürt basını olunca ‘ama’ diye yaklaşıyorlar. Başka suçlar var mı diye düşünülüyor ki meslektaşlarımız dahi bunu düşünüyor. Bu da arkadaşlarımızın uzun süreli tutuklu kalmasına neden oldu. Burada gazetecilik yargılanıyor. Gazeteciliği yapmak isteyen herkes aynı tehlikeyle karşı karşıya kalabilir. Bunun bilincinde olmak gerekiyor. En azından bugünden itibaren tüm basının Kürt basınını biraz daha sahiplenmesini bekliyoruz” çağrısı yaptı.
 
‘Suç yaratma çabası’
 
Kürt gazetecilerin 10 aydır tutsak olmasına karşın soruşturma sürecinin uzamasına dikkat çeken BBC muhabiri Hatice Kamer, “Sanki onlara uygun suç bulmak ya da suç yaratmak adına bir mesai harcanıyor soruları aklımıza geliyor” dedi. Gazetecilerin, yaptıkları haber gerekçesiyle yargılanmalarının, sürecin hukuki olmadığını ortaya koyduğuna işaret eden Hatice, “İnsanlar hala neyle suçlandıklarını bilmiyor. İlla onlara bir örgüt bulmak adına geçmişe dönük sosyal medyalarında neler paylaştığına bakmak, hangi haberleri yaptığına bakmak mesaisini yapmamak gerekiyor. Maalesef son yıllarda gazetecilere yönelik bütün davalarda gördüğümüz mesele bu. İnsanları geçmişi üzerinden yargılamak oluyor. Hepimiz buna benzer şeyleri yaşadık” şeklinde konuştu.
 
‘Gazetecilere dönük algı oluşturulmak isteniyor’
 
“Gazeteci arkadaşlarımızın birçoğu geçmişte yaptıkları haberlerle yargılanıyor” diyen Hatice, gazeteciler şahsında özgür, bağımsız haber alma hakkının da yargılandığını ekledi. Hatice, gazetecilerin uzun tutukluluğu üzerinden algı oluşturma çabası olduğunu kaydederken, “Dosyayı neden gizliyorsunuz? Kamuoyunun bunu bilmeye hakkı var. Arkadaşların gözaltına alınma sürecinden tutun da tutuklanma sürecine kadar hiçbir şey şeffaf gitmediği için davanın adil ve hukuka uygun gerçekleşmeyeceği maalesef hepimizi kaygılandırıyor. Bugün onlara uygun yaratılmak istenen bu kıyafet hepimizin bedenine küçültülüp ya da büyütülüp ona uygun hale de getirilebilir. Umarım hiç beklemediğimiz bir halde hukuka uygun bir karar çıkar. Umarım en yakın zamanda bütün arkadaşlar özgürlüğüne kavuşur” sözlerine yer verdi.
 
‘Her gelen iktidar aynı şeyi yapıyor’
 
İktidarın yola çıktığında, kamuoyunda kendini mağduriyet üzerinden tanıttığını kaydeden Hatice,  “Gerek başörtüsü olsun, gerek savundukları dava olsun sonuçta zamanında insanlar onlara destek verdiği için bugünlere gelebildiler. Doğru olanı savundular, sonuç itibariyle bir dönem onların da hakları ihlal edildi, hakları yenildi ve böyle olduğu için insanlar mağdur oldukları taraftan tutup destek oldular. Sadece onların şahsında değil, yıllardır değişmeyen bazı kilit noktaları var. Maalesef başa gelen iktidarlar ‘Biz bunu değiştireceğiz’ öyküsüyle kalabilmek adına aynı şeyleri tekrarladıklarına şahit oluyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Değişmeyen şiddet politikası’
 
Kürt sorununun ve Kürt basınının her zaman “kullanışlı aparatlar” olarak ortaya konulduğuna vurgu yapan Hatice, şöyle konuştu: “Yeri geldiğinde destek alabilmek adına öncelikle ‘Bu sorunları halledeceğiz’ argümanı çok kullanılıyor ama iktidarları sağlamlaştıktan sonra ilk sırt dönülen de maalesef bu iki taraf oluyor. Bizim yaşantımızın denk geldiği dönemler o dönemlerde de Kürt medyasına kırmızı çizgilerle sırt dönülmüşlüğü oluyordu. Sürekli bir parti ve örgüte eklenilerek ona göre yaklaşım biçimi gerçekleştiriliyordu. Şimdiki tutuklu arkadaşların temsil ettiği çizgiye yaklaşım neredeyse 90’lara denk gelecek bir şiddetle öne çıkıyor. Sadece onlara uygulanan bu baskı onların şahsı ile ilgili bir mesele değil, onlara yapılan her baskı Türkiye’deki bütün gazetecilere; özgür basını, düşünce ifade özgürlüğünü sağlayan herkese daha sonra bindirilecek şiddetinde bir nişanesi oluyor. Baktığımızda yargılanacak olan bu arkadaşlar kendi yaptıkları haberlerle yargılanmayacak; kesilecek ceza bütün basına olacak. Topluma yine bir ‘terör’ örgütü eklenerek bir suç yaratılacak. Şahıslar sürekli değişti ama maalesef yaklaşım biçimi değişmedi acı olan da bu... Çocukken yaşadığımız şeylerle şu an bizler, bizim çalışma arkadaşlarımız karşı karşıya kalıyor. Bir şeylerin değişmemiş olduğunu görmek üzücü. Böyle devam ederse faturası çok daha ağır olacak hepimiz için.”