Avukat Yağmur Kavak: Tecrit hukuksuzluk, sessizlik politik!

  • 09:01 27 Haziran 2023
  • Güncel
 
Elfazi Toral
 
İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin giderek derinleşmesinin tüm topluma yayıldığını aktaran ÇHD üyesi Avukat Yağmur Kavak,  “Söz konusu Abdullah Öcalan olduğunda CPT ve Türkiye sessizliğe bürünüyor” diyerek tecridin hukuksuz, sessizliğin politik olduğunu ve buna karşı da mücadele ve duyarlılık çağrısı yaptı.
 
 Uluslararası komployla 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, o tarihten bu yana İmralı’da ağır tecrit altında tutuluyor. Abdullah Öcalan’a  yönelik İmralı’da uygulanan özel sistem  son 28 ayda ise mutlak iletişimsizliğe dönüşmüş durumda. En son 25 Mart 2021 yılında kardeşi Mehmet Öcalan ile yaptığı 4-5 dakikalık yarıda kesilen telefon görüşmesinden bu yana Abdullah Öcalan’dan hiçbir haber alınamıyor. Aile ve avukatların yaptığı tüm başvurular ya yanıtsız bırakılıyor ya da “disiplin cezası” gerekçesi ile reddediliyor. 
 
Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecrit ve haber alamama durumuna ilişkin başta Avrupa Konseyi İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) olmak üzere tüm uluslararası kurum ve kuruluşlar ise sessizliğini koruyor. 
 
Abdullah Öcalan’a yönelik tecride ilişkin Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi Avukat Yağmur Kavak değerlendirmelerde  bulundu. 
 
‘Çeşitli bahanelerle tutsakların hakları  ellerinden alınıyor’
 
 Kurdistan ve Türkiye cezaevlerinde çokça hak ihlallerinin yaşandığına dikkat çeken Yağmur, başta sağlık olmak üzere infaz yakmalarıyla birlikte derinleşen hak ihlalinin baş gösterdiğini aktardı. Tutsakların Avukat ve aile görüş haklarının kısıtlandığına işaret eden Yağmur, bununla birlikte tecridin yaşandığını söyledi. Yağmur, “Tecrit çok büyük bir problem. Sadece fiziksel bir tecritten ibaret değil. Tüm hakları ellerinden alınıyor ve tüm iletişimleri kısıtlanıyor, büyük hak ihlaline sebep oluyor. Anayasa Mahkemesi (AYM), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları da der ki bir kişi fiziksel olarak suç işlemiş sıfatıyla tutuklanmış olabilir. Ama kişinin hak ve ifade özgürlüğü hakkı korunmaya devam eder. Bir mahpus olarak ifade özgürlüğü, aile avukat görüş hakları vardır. Fakat görüyorum ki Kürdistan ve Türkiye cezaevlerinde hak ihlalleri yaşanıyor. Aile ve avukat görüş hakları dahi ellerinden alınıyor. Çeşitli bahaneler ile tüm hakları reddediliyor” dedi.
 
‘Söz konusu Öcalan olduğunda CPT ve Türkiye sessizliğe bürünüyor’
 
İmralı Cezaevi’nde ağır tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan’a vurgu yapan Yağmur, “Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit devletin hapishane politikalarına ilişkin çok şeyi gösteriyor. Tecrit meselesi bir sınırlama ve hak ihlaline varan  bir noktada ve ağırlaştırılmış bir hak ihlali. Tüm avukatlar başvuru girişimlerinde bulunuyor fakat hiçbir yanıt gelmiyor. Avukatın kendi müvekkilleri ile görüşememesi her kes için büyük hak ihlalidir.  AYM kararlarına aykırıdır. Söz konusu Öcalan olduğunda CPT ve Türkiye sessizliğe bürünüyor. Bunlar programlanmış bir kısım. CPT başta olmak üzere diğer kurumlar da aslında bu sessizliğe gömülmüş durumda” şeklinde konuştu.
 
‘Tecride sessiz kalmak politiktir’
 
  Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin tüm topluma yansıdığını kaydeden Yağmur, tecrit politikalarının tüm siyasi tutsaklara da sirayet ettiğini aktardı. Yağmur, “Bugün Abdullah Öcalan’a yarın tüm herkese tecrit uygulanır. Mahpusların aldığı her nefes dahi artık hak haline gelmiş vaziyette. Bu gün Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit, sistematikleşen bir hak ihlaline dönüştü. Sessiz kalmak bu yönüyle de uygulanan tecrit hukuksuzluktur, devam eden sessizlik ise politiktir. Taraflı ve bilinçli bir sessizlik olduğunu düşünüyorum” sözleriyle İmralı’daki tecride yönelik sessizliğin ne anlama geldiğine işaret etti.  
 
‘Devlet sindirme politikasını sürdürüyor’
 
Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak iletişimsizliğe dikkat çeken Yağmur, sosyal, fiziki birçok boyutu içerdiğini belirterek aylardır hiçbir haber alınamadığını söyledi. Yağmur şunları belirtti: “Sağlığı ne durumda onu bilmiyoruz. Bu gün bir kişiye yapılanlar bundan sonraki süreçlerde ve diğer cezaevleri için de çokça anlam ifade ediyor. Aslında vermek istediği mesajdır bu. Devlet sindirme politikasını sürdürüyor. Yaşanan hak ihlallerine kimsenin sessiz kalmaması gerektiğini ve net bir tavır ortaya koymak gerekiyor. Tecridin her boyutuna karşı, infaz yakmalara karşı, hak talebiyle mücadelenin büyümesi gerekiyor. Cezaevlerindeki tüm hak ihlallerine karşı çıkmak gerekiyor. Toplumdaki tüm sivil toplum kuruluşları, dernekler, demokratik örgütlerin cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ses çıkarması ve mücadeleyi yükseltmeleri gerekiyor” sözleriyle mücadele ve duyarlılık çağrısı yaptı.