PKK Lideri’nin fiziki özgürlüğü için topyekün mücadele çağrısı

  • 09:01 6 Eylül 2023
  • Güncel
 
Elfazi Toral 
 
İSTANBUL - 30 ayı aşkın süredir hiçbir haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kurduğu tek bir cümlenin topluma ulaşmasının tüm halklar için çözüm olacağını vurgulayan MATUHAYDER yöneticisi Sebat Karul, “İmralı tecridi kalkmadan, onu kırmadan hiçbir çözüm noktası olmaz. Eğer bu ülkeye huzurun ve refahın gerçekten gelmesini istiyorsak, Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kaldırmak gerekiyor” sözleriyle herkese topyekün mücadele çağrısı yaptı.
 
Uluslararası komplo ile 1999 yılında tutuklanan ve 24 yıldır İmralı Adası’nda ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan, Kürt halkının “Önder” olarak kabul ettiği PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 30 aydır hiçbir haber alınamıyor. Avukatları ve ailesi her hafta görüşme talebiyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve İmralı Cezaevi Müdürlüğü’ne başvuru gerçekleştirmesine rağmen bu başvurulara olumlu ya da olumsuz hiçbir yanıt verilmiyor. Öte yandan her geçen gün toplumun tamamına sirayet eden İmralı tecridi git gide derinleşiyor. Bununla birlikte tüm cezaevlerine sirayet eden tecrit politikalarının son örneklerinden biri de Erzincan L Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan 70 yaşındaki hasta tutsak Şakir Turan’ın tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirmesi oldu. PKK Lideri üzerinde devam eden mutlak iletişimsizlik hali yani “incommunicado”ya karşı dünyanın dört bir yanından eylem ve çağrılar da dinmiyor. Halklar, İmralı tecridi kırılana ve Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanana kadar mücadelelerinden vazgeçmemekte kararlı.
 
Marmara Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAYDER) yöneticisi Sebat Karul’a, İmralı tecridi ve cezaevlerine yansımasına ilişkin mikrofon uzattık.
 
Tutsak ailelerinin talebi sağlık hakkına erişebilmeleri
 
Cezaevlerinde uzun yıllardır insanlık onurunu rencide eden muameleler uygulandığını paylaşan Sebat, son süreçlerde hak ihlallerinin zirveye ulaştığını söyledi. Bu politikalara karşı mücadele yürütmenin ise insani bir görev olduğunu ifade eden Sebat, “Bunun için herhangi bir ideolojiye veya bir kimliğe sahip olmak gerekmiyor. Cezaevlerindeki hak ihlalleri çok çeşitli ve tek bir yönden bakmak mümkün değil” dedi. Öte yandan son yıllarda cezaevlerinden çokça cenaze çıktığını da dile getiren Sebat, “En son Erzincan L Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan 70 yaşındaki hasta tutsak Şakir Turan, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Ertelenen infazlara bakmak gerekiyor. Bu arkadaş da hasta tutsak olmasına rağmen infazı ertelendi. Her şey göz önünde zaten. Cezaevlerinde hiçbir şekilde sağlık hakkına erişim yok. Ailelerden bize gelen taleplerde de bu gerçek açığa çıkarıyor” sözlerini kullandı.
 
 İmralı tecridini kırmak için topyekün mücadele çağrısı
 
Tüm sivil toplum  örgütleri ve hak savunucularının, cezaevlerindeki hak ihlallerine tepki göstermesiyle sonuç alınabileceğini söyleyen Sebat, topyekün mücadele ile çözüme kavuşacağını vurguladı. Bu ihlallerin temel nedenini İmralı Adası’ndan bağımsız ele almadıklarının altını çizen Sebat, “Sayın Abdullah Öcalan şahsında başlayan tecrit, tüm cezaevine sirayet etti ve tüm halka yayıldı. Bu kadar geniş kapsamda ve topluma yansıyan tecrit politikalarını ancak topyekün bir çalışma ve mücadele ile yıkmak mümkündür. İmralı tecridi kalkmadan, onu kırmadan hiçbir çözüm noktası olmaz. Sorunların kaynağı olan tecrit İmralı’da başladı. Onun için de öncelikle Kürt Halk Önderi üzerindeki tecridi kaldırmak gerekiyor” diyerek PKK Lideri’nin fiziki özgürlüğünün sağlanması için topyekün mücadele çağrısı yaptı.
 
‘Kürt halkı Önderinden kopartılmak isteniyor!’
 
“Çözüm sürecinde Abdullah Öcalan’ın tek bir sözüyle toplumun refaha ulaştığını gördük” diyen Sebat,  Abdullah Öcalan’ın kurduğu tek bir cümlenin topluma ulaşmasının tüm halklar için çözüm olacağını vurguladı. Sebat, “Bu da devletin işine gelmiyor. Eğer bu ülkeye huzurun ve refahın gerçekten gelmesini istiyorsak, Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kaldırmak gerek. Çünkü bu evrensel bir haktır. Burada ciddi anlamda bir halk düşmanlığı söz konusu. Kürt halkının kendi özgürlüklerini, dillerini ve kültürlerini yaşatmalarını istemedikleri için aslında tam da bunun altında yatan sebep budur.  Engellenmek istenilen tam da budur. Oradaki mutlak tecridin, mutlak işkenceye dönüşmesinin en büyük sebebi bundan kaynaklı. Sayın Abdullah Öcalan tecrit edilerek Kürt halkının hakları ve kazanımları da tecrit altına alınıyor. Bazı şeyleri net olarak ortaya koymak lazım. Yani bir halk düşmanlığı söz konusu. Halk kendi özünden koparılmak isteniyor. Kürt halkı, Önderinden kopartılmak isteniyor. Bunun sonuçlarından sadece Kürt halkı değil, tüm halklar etkileniyor” değerlendirmesinde bulundu.
 
Hiçbir zaman geri adım atmayan Kürt halkı…
 
Öte yandan savaşa harcanan bütçenin sağlığa harcanması gerektiğine dikkat çeken Sebat, savaş karşıtı olan Kürt halkına karşı iktidarın saldırı pratiğini sürdürdüğünü aktardı.  Sebat, “Devletin sürdürdüğü savaş politikaları, cezaevlerinde yaşatılan hak ihlalleriyle halkı cezalandırmayı esas alıyor. Kendi yasalarıyla bile o kadar çelişiyor ki. Bir hukuk devletinden bahsetmek mümkün değil. Onların yasalarında dost hukukunu aramak mümkün değil. Düşman hukukudur bu. Tutsaklar için tüm insanların mücadele etmesi gerekir. Özellikle hasta tutsaklar için mücadeleyi büyütmemiz gerekiyor. Barış diye haykıran halkımız, hiçbir zaman geri adım atmadı. Bunun için de geri adım atmayacaktır.  Çünkü güçlü bir halka sahibiz. Halkımız ne badireler atlattı. Hala barışı savunan bir halk ile beraberiz. Bunun için de mücadeleyi her zamankinden daha çok sahiplenmemiz gerekiyor ve daha çok dayanışma göstermeliyiz” vurgusunu yaptı.
 
Mücadeleyi büyütme çağrısı
 
İki yıldır sistematik bir şekilde cezaevlerinden tutsakların cenazelerinin çıktığını dile getiren Sebat, gün geçtikçe bu sayının daha da yükseldiğini paylaştı. Cezaevlerinin “ölüm evlerine” dönüştüğünü kaydeden Sebat, “Orada bitmiyor. Cezaevinden çıkan cenazelere dahi ihlal yaşatıyorlar. Çıkan cenazelere ‘sayılı katılım’ diye bir şey de çıkardılar bu sefer. Bugüne kadar böyle bir şey görülmedi. Bu durumlar insan aklını zorlayan bir şey artık. Ben bunu sadece düşmanlık olarak değerlendiriyorum. Fakat bu düşmanlığın hiçbir halka, hiçbir insana faydası yoktur. Bu düşmanlıkla beslenenler zarar görmüyor. Olan yine halklara oluyor” şeklinde konuştu. “Mahpus hakları insan haklarıdır” diyen Sebat, “Bütün insanlara şu çağrıyı yapıyorum, cezaevlerinden daha fazla cenaze çıkmasın. Tecrit kalksın. Bu, insan olmanın gereğidir. Devletin bir an önce cezaevlerinde uyguladığı hak ihlallerine son vermesi gerekiyor. Çünkü onlara yapılanlar tüm halklara yapılmıştır. Bunun için de hak savunucuları bir an önce mücadeleyi büyütsün” sözleriyle seslendi.