Kayyımın yönettiği Wan’da sorunlar bitmiyor
- 09:06 28 Eylül 2023
- Güncel
Zelal Tunç
WAN - Kayyım yönetimindeki Wan belediyelerinde “usulsüzlük”, “yolsuzluk” ile taşınmazların devredildiği arazilerin satıldığı, iş yerlerinin yandaşlara uzun yıllar karşılığında verildiğini söyleyen yerine kayyım atanan Tuşba Belediye Eşbaşkanı Ayşe Minaz, “Bizler hiçbir zaman sahayı terk etmedik. Belediye eşbaşkanları olarak halkın her zaman yanındayız. Halkın sokağında, sofrasında, düğünündeyiz, taziyesindeyiz. Bizim toplumsal rollerimiz vardır. Bu toplumsal rollerimizi belediye binaları olmadan da oynayabiliyoruz” mesajını verdi.
Cumhurbaşkanı yetkileriyle belediyeler yasalarına eklenen Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile oluşturulan kayyımlar için "Cumhurbaşkanımız 'Rahatsızım, bunları derhal görevden alacaksın' dedi. İki gün geçti, hepsini görevden aldık" sözleriyle kayyımları yönetim şekline dönüştüren iktidarın baskıları sürüyor. Kurdistan’da ilk olarak 2016 yılında Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)’nin belediyelerine kayyımlar atandı, ancak, büyük oy farkıyla 2019 yılında yapılan seçimlerde bu belediyeler kayyımlardan geri alındı. Ancak bir kez daha kayyım atanan belediyelere ait taşınmazların satılması, yeniden gündeme geldi. Yerel seçimlerin yapılacağı 31 Mart 2024 tarihine aylar kala, kayyımların belediyeler aracılığıyla yaptığı usulsüzlükler ise artarak devam ediyor.
Kayyımların ikinci dönem atamalarında yeni bir uygulama şekliyle hayata geçirilen “mazbata vermeme” usulsüzlüğüne takılanlardan biri de Tuşba Belediye Eşbaşkanı seçilen Ayşe Minaz, kayyımların her iki dönemini ve yarattığı tahribatı değerlendirdi.
Yerine kayyım atanan her iki dönem seçilmişlerine yönelik iddiaların hiçbirinin bir karşılığı olmadığını dile getiren Ayşe, atanan kayyımların tamamen, “Ülkede bir hukuk sisteminin olmadığının ispatıydı. Siyasi iktidarlar hukuka yol yöntem göstererek arkadaşlarımızı bir cezalandırma yöntemiyle belediyelerimize kayyım atandı” sözleriyle anlattı.
‘Dünyada örneği olmayan bir hukuksuzluk’
İkinci kez büyük oy farkıyla halkın kayyım yönetimini istemediğini, sandıklardan çıkan oylara rağmen yine de belediyelere kayyım atandığını hatırlatan Ayşe, “2019 yılının yerel seçimlerinde Tuşba Belediyesi’ni büyük bir oy farkıyla aldık. Tuşba’yı AKP’den aldığımızda tabii ki bu hazmedilmedi. Buna gerekçe olarak KHK ile ihraç edilen belediye eşbaşkanı mazbatayı ikinci sıra adayına verdiler. Bu, dünya, Türkiye ve hiçbir hukuk normlarında yeri olmayan bir sistemle adliye saraylarında böyle bir karar verildi. Seçilmiş bir belediye başkanının mazbatasını alıp ikinci adaya vermek aslında bu bir ilktir. Bu, halkın iradesini tanımayıp, atama yoluyla gasp etme şeklidir” dedi.
‘Birinci, ikinci kayyım atamalarının arasında fark var’
Belediyelere atanan kayyımlara dair 2016 yılı ve 2019 yılı arasında fark olduğunu söyleyen Ayşe, şunları dile getirdi: “2019’da atanan kayyımlar iktidarların memurları değildi, atananlar yerel halktandı. Bunların atanmasıyla aslında yerli kanunlar oluşturuldu. Mesela Diyarbakır ve Erzurum’un ilçelerinde, Tuşba ve Edremit’te mazbatalar değiştirildi. Daha sonra 6 aylık bir sürecin ardından yine 2016 yılındaki yöntemlerle belediye eşbaşkanlarının yerine o ilin ve ilçenin valisi ve kaymakamı atandı. Üç büyük şehir olmak üzere neredeyse tüm belediyelere kayyımlar atandı. Bu kayyımların atanma gerekçesi de yine önceki kayyımlarla yanı gerekçelerdi. KHK ile yetkisini verdiği suçlamalardı. Oysa ki belediye eşbaşkanları kamu görevlisidirler. Burada kayyım atanmasındaki gerekçelerin hiçbirinde yetkileri yok ki kayyım atasın. Varsayalım ki görevleri kötüye kullanmaktan tutun birçok başka başka gerekçeleri de içine katarak, eğer ki görevini kötüye kullanan bir durum varsa belediye meclisinin içinden belediye eşbaşkanı veya belediye başkanı seçilir. “
Kayyım gerekçesi cumhurbaşkanı ‘Rahatsız’ olmuş
Son yapılan 16 ve 28 Mayıs cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun seçim propagandası kapsamında, kent kent dolaşıp, “Cumhurbaşkanımız 'Rahatsızım, bunları derhal görevden alacaksın' dedi. İki gün geçti, hepsini görevden aldık" sözlerini hatırlatan Ayşe, “Cumhurbaşkanı seçilmiş belediye başkanlarından rahatsız oldu. Bana kayyım atayalım talimatı verdi. Ben de kayyım atadım. Halkın iradesine, el koyma, talan etme, gasp etme, onlar için bu kadar basit. Masa başında oturdular ‘biz istemiyoruz’ dediler ve kayyım atadılar” şeklinde konuştu.
‘Kürdün yönetmesine izin vermeme’
Ayşe sözlerine şöyle devam etti: “Biz Kürt siyasetindeki belediye eşbaşkanları ve önceki belediye eşbaşkanları, iktidarın veya sistem politikalarının bize nasıl geleceğini biliyoruz. O yüzden bu kentleri inşa ederken, bu kentlerde çalışırken, aslında kentin ihtiyaçları yerel halkın ihtiyaçlarının, ekonomik ihtiyaçlardan tutun, kentin kullanma ihtiyacına kadar birçok mekanizmada ne kadar payımızın olduğunu biliyoruz. Oysa ki kayyımların buna ilişkin hiçbir kafa yormaları ya da herhangi bir çalışma alanları yok. Bu anti demokratik uygulamalar, hiçbir mahkeme kararıyla tanınmıyor. Bu, çok acı bir şeydir. Bizlerin sıradan bir vatandaşı, birbirinden ayıran tek unsur şudur; hukukun eşitliği önünde hepimizin temel hakları vardır. Ama maalesef bu anti demokratik uygulamalarla birlikte soruşturmalar açarak, bahaneler üreterek, belediye eşbaşkanlarını gözaltına alıyor. Daha gözaltındayken yerlerine kayyımlar atanıyor. Oysa ki kişi, herhangi bir mahkeme kararı olmadan suçu tespit edilmeden yargılanma süreci bile işlemeden yerlerine kayyım atıyorlar. Bu da, kabul edilir bir durum değildir.
Wan’da ana artellere girilemiyor
İktidarın kayyım atamalarla sınırlı kalmadığını, yerelde tüm dinamikleri hedef aldığını belirten Ayşe, “Saldırılar, çok yönlü sürüyor. Sadece yerlerimize kayyım atamakla kalmıyorlar, sadece kayyım atamasıyla hedefledikleri belediyeyi yönetme olmuyor. Belediye binasıyla birlikte bir kentin tüm dokusunu al aşağı ediyorlar. Bugün Wan kentine bakın, ana artellere girseniz dahi 45, 50 dakikadan önce çıkamazsınız, Mesafe, en fazla 200, 300 metre iken bile. Kenti korkunç bir kaos bekliyor. Bu kaosları nasıl çözecekler ya da çözmek için bir talepleri var mı; onu da görmüyoruz ki pervasızca bütçelerine başka şeylere aktarmalarından tutun, birçok eylemleri bunu gösteriyor” sözlerini kullandı.
‘Atananlar FETÖ soruşturmalarıyla görevden alındı’
Kayyım atamalarına toplumun tüm kesimlerinin tepki gösterdiğini aktaran Ayşe şunları dile getirdi: “Anti demokratik uygulamalara birçok kesimden tepki geldi. Bu tepkilere; sokak ortasında sürükleyerek, tazyikli sular sıkarak ya da şiddetin dozajını en üst seviyeye çıkararak, gözaltı, tutuklamalarla Kürt olmayanlara da gözdağı verildi. Öyle bir hal aldı ki; ‘benden olmayan bu doğada nefes dahi alamaz’ noktasına getirildi. Maalesef iki dönemdir kayyım uygulamalarıyla kentleri yönetmeye çalışıyorlar. Kayyım atama gerekçelerini kendileri oluşturuyorlar. Ancak halkın nezdinde kayyım denilince ‘bir buçuk ton kadayıf gelir, altın varaklı duşlar gelir, saraylar gelir. Oysa belediye başkanlığı bu değil. Bu kentlerde kayyım süreçleri bittikten sonra yaklaşık bir yıl, iki yıl, üç yıl kazı tarağı alıp gidiyorlar. Nitekim bizim kentleri yöneten iki kayyımın kendileri FETÖ ile ilişkili çıktı ve bunlar görevden alındı ve uzaklaştırıldı. Aslında bizi ‘terörize’ etmeye çalışan sistemin kendisi ‘terörizesinin’ olduğunu ve bunun da uygulamaya koyduğunda bizimle onu kapatmaya çalışıyor.
Kayyımın yönettiği Wan’da sorunlar bitmiyor
Oysa biz ‘bu halkın çocuklarıyız, bu halka hizmet etmek için bu kentteyiz’ diyoruz. Biz seçimler bittikten sonra da kentin sokaklarına geçince halkın bizim yakamıza, ‘Şunu yanlış yaptınız, şunu doğru yaptınız’ diye yapışacağını biliyoruz. O yüzden bizim hesap verebilirlik mekanizmamız çok yüksektir. Onların böyle bir mekanizması yok. Uzun dönem kayyımların şöylesi bir gerçeği var; bütçeyi farklı yere kullanmakta profesyonelleştiler. Nasıl yapıyorlar? Örneğin geçtiğimiz aylarda 11 kenti etkisi altına alan deprem oldu ve hepimizin elinden geldiği kadar, yapabildiğimiz kadar, ciddi mobilizasyon, destek ve birçok çalışmaya da katıldık. Biz bunu yaparken, buradaki büyükşehir kayyımı kentin bütçesinin neredeyse son dönemlerde en büyük bütçesini deprem bölgesine aktardı. Tabi ki insani yardımlar elzemdir. Yapılması da gerekiyor. Kısmı konteyner, kısmi tuvaletler, aşevleridir; bunların hepsi olmalı. Ama bir kenti yeniden yaratmak başka bir belediyenin işi değil, çünkü bu kentin dünya kadar sorunu var.”
‘Ne muhatap var ne de sorunun çözümü’
Wan’da geçtiğimiz aylarda bir su kesintisinin olacağının duyurulduğunu hatırlatan Ayşe, “Yaklaşık bir hafta boyunca insanlar ne yapacaklarını bilemedi. Ciddi anlamda kamuoyunda bir tepki oluştu ve bu tepkiler sonrası kararı geri çektiler. Burada bir günde yapılabilecek işi uzun süreye yayarak, iş yaptığını yansıtmak kabul edilemez. Bunu durdurdular, içme sularıyla ilgili kentte ciddi sıkıntılar var. Ki Wan’ın merkezi yerleri olan Cumhuriyet Caddesi, Maraş Caddesi ve çeperlerindeki birçok iş yeri bütün yazı susuz geçirdiler. Bunu dile getirdiklerinde veya talep ettiklerinde ne bir muhatap bulabiliyorlar ne de sorunun çözümüne dair bir şey bulabiliyorlar” dedi.
‘Hedeflenen kadın kazanımlarıdır’
Ayşe son olarak, şu sözleri kullandı: “Bütün bunları bir tarafa bıraktığımızda kalıcı barışı inşa etmemiz gerekir. Bu atamalar, kayyımlar bir çözüm geliştirmeyecektir. İntikam duygusunu körüklemelerine gerek yok. Onlar istediklerini yapsınlar. Bizler buradayız. İstedikleri dönem kayyım atasınlar. Bizim için asli unsur halktır. Belediye binaları şekli unsurdur. Bizler hiçbir zaman sahayı terk etmedik. Belediye eşbaşkanları olarak halkın her zaman yanındayız. Halkın sokağında, sofrasında, düğünündeyiz, taziyesindeyiz. Bizim toplumsal rollerimiz vardır. Bizim toplumsal rollerimiz var ve bu toplumsal rollerimizi belediye binaları olmadan da oynayabiliyoruz. Geçen bir annenin evine ziyaretinde anne söylemişti: ‘siz geldiğinizde şöyle asfaltlamıştınız.’ aslında ailenin ihtiyacı var. Ancak kayyımlara gitmiyorlar. Bu, yerel yönetimlerin ne kadar zarar gördüğünü gösteriyor. Kadın belediye eşbaşkanları demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir paradigmayla hareket ediyor. Hedeflenen de bu yönetim şeklidir. Kadın kazanımlarını, kadın yönetimleri hedef alınıyor."