8 Martlardan Adalet Nöbeti’ne: Talebimiz Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü!

  • 09:03 2 Ocak 2024
  • Güncel
 
Elfazi Toral
 
İSTANBUL - Henüz küçük yaşlarda Kurdistan’da devlet politikaları ve zorunlu göçe maruz kalsa da 8 Martlardan Newrozlara, yaşamını büyük bir kararlılık ve mücadele ile ören Adalet Nöbeti eylemcisi Fatma Yılmaz, “Ömrümün son anına kadar bu mücadele içerisinde yer almaya devam edeceğim. Kanımın son damlasına kadar da direneceğim. Biz annelerin talebi çok net. Bir an önce Abdullah Öcalan’dan haber almak istiyoruz ve fiziki özgürlüğünü talep ediyoruz. Barışı haykırmaktan vazgeçmeyeceğiz” mesajı veriyor.
 
Yüz yıllardan beridir iktidarların Kürt halkına uyguladığı soykırım politikaları ile 1990’lı yıllardan itibaren Kurdistan’ın çok sayıda kentinde insansızlşatırma, köy boşaltmaları ve zorunlu göç uygulandı. İktidar, sistematik bir şekilde asimilasyon, inkar ve imha saldırılarıyla Kürt halkını yok etme hedefiyle saldırı ve katliamlarını her geçen gün arttırsa da, Kürt halkı göç etmek zorunda kaldığı her yeri mücadele alanına çevirmekten bir an olsun geri adım atmadı. Yine Kürt kadınların direniş kültürü ve mücadelesi de Kurdistan’ın her karış toprağına yayılırken, bulundukları her yerde devam etti. Bu mücadelede yer alan isimlerden biri de, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlük talebiyle tutsakların cezaevlerinde başlattığı açlık grevi eylemlerinin aynı talepleriyle İstanbul’da Adalet Nöbeti eylemine başlayan annelerden Fatma Yılmaz.
 
Henüz küçük yaşta kadın ve Kürt halkının mücadelesi ile tanışan Fatma’nın direnişle ilmek ilmek ördüğü yaşamına uzanıyoruz.
 
Çocuk yaşta evlendirildi…
 
Bedlîs'e bağlı Xizan'da doğan ve sekiz kişilik ailenin dördüncü çocuğu olan Fatma’nın, 7 yaşındayken annesi Bersa Yılmaz son çocuğunu doğururken yaşamını yitirir. Annesinin ardından beş yıl sonra da babası Behri Yılmaz’ın hayatını kaybettiği Fatma’ya amcası bakar. 14 yaşında daha çocuk iken akrabası ile evlendirilen Fatma’nın, iki kız iki de erkek çocuğu doğar. Fatma, henüz küçük yaşlarda Kurdistan’da yaşayan her Kürt gibi devletin saldırıları ve politikalarına maruz kalır.
 
Kurdistan’dan İstanbul’a göç
 
Ekonomik koşullardan dolayı doğup büyüdüğü Kurdistan’dan İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Fatma, “Ben evlendikten 6 yıl sonra kendi topraklarımızdan, memleketimizden göç etmek zorunda kaldık. Eşim iş bulamadığı için İstanbul’a gelip çalışıyordu. Bizden, kendi çocuklarından uzak aylarca, yıllarca gelmiyordu. Devletin yürüttüğü uygulamalarla bizler kendi eşimizden uzak bir yaşam sürmeye mahkum edildik. Eşim İstanbul’da çok az bir ücretle çalışıyordu. Daha sonra çocuklarımla İstanbul’a yerleştik. 29 yıldır İstanbul’dayım. Kendi köyümüzden çıkıp buralara geldik. Benimle birlikte iki tane eltimle birlikte taşındık buraya. Uzun bir süre beraber aynı evde yaşadık. Daha sonra evlerimizi ayırdık” ifadeleriyle göç sürecini anlatıyor.
 
Köyleri boşaltıldı
 
Altı yıl yaşadığı İstanbul’dan Kurdistan’daki köyüne taşınma kararı alan Fatma, “Biz köyümüze dönme kararı aldığımızda ise bizim köyümüz devlet tarafından boşaltıldı ve kimseyi bırakmadılar.  Orada bulunan akrabalarımız köylerinden çıkmak zorunda kaldı. Çok zahmetli bir yaşamımız oldu. Köyümüzün topraklarını özledim. Hiçbir şeyimiz olmasa da oranın havasını, toprağını, taşını, kokusunu özlüyordum. Kendi topraklarımız gibisi yok. Orada arkadaşlarım vardı, hala da onları çok özlüyorum. Türkiye güzel değil. Buranın toprakları soğuk. Köyde bağ, bahçemizle, toprağımızla, hayvanlarımızla ilgileniyorduk.  Çok güzeldi, sağlıklıydı her şey. Doğamızla iç içeydik” diyor.
 
8 Mart’tan Newrozlara mücadele kıvılcımı…
 
Fatma, kadın bilincinin yükseldiği ve mücadeleye adım attığı ilk süreci şu sözlerle anlatıyor: “21 yaşındaydım. Bir gün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için yapılan eyleme gitmek istedim. Eşim izin vermedi. ‘Gidip ne yapacaksın’ dedi. Ben de gideceğim, bana engel olamazsın, ne yaparsan yap ben mücadele edeceğim, her eylem ve etkinliğin içerisinde olacağım dedim. Kalktım gittim 8 Mart’ta.  Polisler her yeri tutmuştu. Sonra biz 8 Mart’ı kutladık bitirdik. Ama ben ne orada bulunan polis ablukasından ne de polislerden hiç korkmadım ve başım dik katıldım etkinliğe. O gün ben bu mücadeleye ayak bastım. Bir daha da ne çıktım ne de geri adım attım. O gün bugündür de bu mücadeleyim. Newrozlarda, 25 Kasımlarda, nerede bir etkinlik varsa ben her gün içerisindeyim.  Kadınlarla bir olduk. Dayanışmayı büyüttük ve beraber mücadele yürüttük.”
 
Adalet Nöbeti eylemcisi oldu: Mücadele benim parçam!
 
Yaşamı boyunca devletin Kürt halkına ve kadınlara yönelik uyguladığı tüm politikalara karşı mücadele eden Fatma, gün geçtikçe mücadeleye ve direnişe olan bağlılığının da büyüdüğünü aktarıyor. Adalet Nöbeti eylemcisi de olan Fatma, “Ben bu yoldayım ve ömrümün son anına kadar da bu mücadele içerisinde yer almaya devam edeceğim. Kanımın son damlasına kadar da direneceğim. Asla başımı eğmeyeceğim. Ben her şeyi göz önüne alarak başladım bu mücadeleye. Artık mücadele bizim bir parçamızdır, durduramayız kendimizi. Barış Annesi olduk. Şu anda da Adalet Nöbeti’ni başlattık, burada mücadele ediyoruz. Cezaevlerinde bulunan tutsaklarımızın başlattığı hamle kapsamında bizler de Adalet Nöbeti’ne başladık. Biz anneler birbirimizle dayanışma içerisinde olduk, hep beraber birlikte yol aldık. Ve beraber bu kararı aldık. Mücadele etmeye devam edeceğiz” mesajını veriyor.
 
Annelerin talebi net: Fiziki özgürlük sağlansın!
 
25 yıldır İmralı Adası’nda ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan, 34 aydır da hiçbir haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması için nöbet eylemlerini sürdüreceklerinin altını çizen Fatma, “Biz annelerin talebi çok net. Bizler hiç kimse ölsün istemiyoruz. Ne gerillalar, ne askerler ne polisler, ne Kürtler ne de Türkler ölsün istemiyoruz. Biz kavga istemiyoruz. Herkesin evladı ölüyor. İmralı’dan haber alamıyoruz. Bir an önce Abdullah Öcalan’dan haber almak istiyoruz ve fiziki özgürlüğünü talep ediyoruz. Bizler elimizden gelen ne olursa bu kararlı mücadelemizden geri adım atmayacağız. Tüm anneleri ve halkı, Adalet Nöbeti’ne çağırıyorum. Biz barış istiyoruz. Bizler barışı göreceğiz. Barışı haykırmaktan vazgeçmeyeceğiz” sözleriyle sesleniyor.