Kobanê Davasın’da karar çıkmayacak!
- 11:00 16 Nisan 2024
- Hukuk
ANKARA - DEM Parti Hukuk Komisyonu Eşsözcüleri Sevda Çelik Özbingöl, Öztürk Türkdoğan Kobanê Davası karar duruşmasına ilişkin yaptıkları açıklamada mahkeme heyetinin zamana ihtiyaçları olduğunu söyleyerek kararı açıklamayacağını, tutuk incelemesi yapılacağını duyurdu.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Hukuk Komisyonu Eşsözcüleri Sevda Çelik Özbingöl, Öztürk Türkdoğan ile Kobanî Kumpas Davası avukatları Genel Merkezlerinde, Çarşamba günü karar duruşması görülecek olan Kobanê Davası’na ilişkin basın toplantısı düzenledi.
‘Dava ile siyasi dizayn amaçlanmıştır’
İlk olarak söz alan Sevda, yargının siyasi amaçlara hizmet ettiğini söyleyerek, “Yaklaşık 8 yıldır devam eden ve hala 18 siyasetçinin de tutuklu olduğu yargılama sizlerle dönem dönem paylaştığımız ve AİHM kararları ile de doğrulandığı üzere dava adı altında açık siyasi saiklerle kamuoyunun gözleri önünde yürütülmektedir. Demokratik siyaset yürüten müvekkillerimizin siyasi açıklamaları meclis konuşmaları, tüm siyasi açıklamaları bir siyasi anlayışı boğmak üzere suç kabul edilmiştir bu yargılama sürecinin en başından itibaren. İktidarca Kobanê Kumpas Davası üzerinden siyasi süreçlere hizmet eden bir siyasi dizayn amaçlanmış ve yargı siyasi amaçlara hizmet eder şekilde Kobani kumpas davasında da araçsallaştırılmıştır” sözlerini kullandı.
‘Haberi olmayan onlarca insan dosyaya müdahil olarak dahil edilmiştir’
Sevda, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Neredeyse Türk Ceza Yazası’nın tüm sevk maddeleriyle yargılanan müvekkillerimiz ve siyasetçiler özel yetkili ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm tüzel kişiliğe sahip olan içişleri bakanlığı et ve süt kurumu gibi tüzel kişiliği olan kurumların ve kuruluşların da taraf kılındığı ve müdahil kabul edildiği örneği olmayan özel bir yargılama süreci oluşturularak sürdürülmektedir.En bariz örneğini bu şekilde müdahil olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın nefret ve ayrımcılık içeren söylemlerle dahiliyetlerini dile getirdiklerini yargılama süreci içerisinde gördük. Bu söylemlerle oluşturulan tablonun ve siyasi yargılama yapmanın da açık sonuçlarından bir tanesiydi bu sadece. Yargılamanın güvenilirliğini açıkça tehdit eden bu dahiliyetler devletin tüm tüzel kişiliğe sahip kurum ve kişiler cumhuriyetin ikinci yüzyılına başlangıç olarak demokratik bir süreç yerine ülkemizin demokratik eşitlikçi legal siyasi mücadelesini ve Kürt siyasetçileri hedef alan bir yargılamaya doğru da evrilmiştir. Haberi olmayan onlarca insan dosyaya müdahil olarak dahil edilmiştir. Farklı şehirlerden farklı olayların bu dosya ile ilişkilendirilerek çok ciddi ve vahim bir suç dosyası görüntüsü oluşturulmaya çalışılmıştır.”
‘Kötü muameleye tanıklık ettik’
“Savunma avukatları olarak yargılamanın başından beri buna benzer mahkemenin CMK’nın tüm amir yükümlerini yok sayan müvekkillere ait bir çok hakkın kullandırılmadığı bir kısmında da kullanıldığı varsayarak ceza mahkemesi ihdası aşamasına gelen birçok karar ve ara karar örnekleri ile karşılaştık” diyen Sevda, “Bazı müvekkillerin sorguları dahi yapılmadan seçim meydanlarında kullanılmak üzere de bir iddianame dosyamız seçim süreci içerisinde hazırlandı. Mikrofonları kapatılan müvekkillerimiz ve avukatları olarak mevcut siyasi iktidarın gölgesinde yürütülen davada demokratik siyaset müvekkillerin seslerini duyurma çabaları da savunma haklarının kısıtlanması da yargılamayı uzatma gerekçeleri olarak mahkeme tarafından defalarca söz kurma taleplerin reddi olarak karar altına alınmıştır. Duruşmaların başında iki haftalık periyotlarla duruşmalar sürerken sonrasında kesintisiz süren duruşmaların beraberinde yargılama süreci içerisinde müvekkillere doğrudan duruşma salonu içerisinde kötü muameleye varan bir sürecin işlenişine de tanıklık ettik” şeklinde konuştu.
Yargılamanın başından beri adli yargılanma hakkı ihlal edilmiştir
Sevda, şunları belirtti: “Demirtaş AİHM ve Yüksekdağ kararları ile dosya yargılamasındaki siyasi saik ifşa olmasına rağmen tutukluluk için öngörülen yasal üst sınırlar aşıldığı halde halde tutuklu bir şekilde yargılama da devam etmektedir. Yani dosyamızda siyasi etki ve baskı, dosyamızın üzerindeki gücünü halen en başından bugüne kadar muhafaza etmektedir. Yaklaşık 8 yıldır devam eden Kobanê Kumpas Davası’nda çok farklı siyasi süreçlere biz dosyayı yürüten avukatlar tanıklık ettik yargılama sürecinin parçası olarak. Yargılamanın en başından beri ceza yargılamasın ülke mevzuatını yok sayan savunma hakkı adil yargılanma hakkı silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri da dahil olmak üzere ceza yargılamasının bütün amir hüküm ve ilkeleri hepimizin gözleri önünde ihlal edilmiştir.
Toplumsal barışımıza katkı sunacak bir yargılama süreci için Sincan’da olacağız
Müvekkillerin özgürlük hakkının ellerinden alınmış olmaları ve siyasi birer rehineye dönüştürülmüş oldukları gerçekliği eşliğinde yürütüldü bunlar. Hala aynı mağduriyet katlanarak devam etmektedir. Müvekkillerimizin yürüttüğü demokratik siyaset ve Kürt sorununun demokratik çözümü ısrarları temelinde biz dosya avukatları hukuku işler hale getirilmesi temelinde sürdürdüğümüz adaletin tesisi mücadelemizdeki ısrarımız devam etmektedir. Biz bu temelde yarın dosya avukatları olarak Sincan yerleşkesinde devam eden yargılamada bugüne kadar birçok hukuksuzluk ve mağduriyet yaşanmış olmasına rağmen adalet ve toplumsal barışımıza katkı sunacak bir yargılama süreci ve hukukun işler kılınması talebimizi, çağrımızı da sizin aracılığınızla duyurarak orada bulunacağız.
‘Kürt siyasetinin siyasi faaliyetleri yargılama konusu yapılmıştır’
Ardından dava avukatlarından Cahit Kırkazak şunları söyledi: “Kamuoyunun da takip ettiği üzere yarın karar çıkması beklenen Kobanê Davası ülkenin demokrasisi ve hukuk düzenine ve birlikte yaşama iradesine ciddi etkileri olacak sonuçları da beraberinde getirecektir. Arkadaşlarımıza yüklenen istinatlar kamuoyu bir bütün olarak takip ettiğinde hiç birinin gerçeği yansıtmadığı bilmektedir. Müvekkillerimize isnat edilen suçlamalar Kobanê dayanışması sırasında dayanışma eylemleri gösteren insanların davranışlarının ülkenin bütünlüğüne yönelik bir saldırı algısı yaratılmaya çalışılıyor. Oysa Türkiye’nin yüzyıllık tarihinde başta Kürtler ve HDP geleneğinin ülkenin toprak bütünlüğüyle hiçbir sorunu olmadığı defalarca tartışılmış ve bu net olarak görülmüştür. Burada tartışma konusu olan mesele şudur demokratik toplum düzenlerinde insanların karar alma süreçlerine katılma yöntemi olan protesto yöntemleri bir suçlama konusu yapılıyor. Bunlar da sonuç veremeyince bu süreç içerisinde uluslararası mahkeme kararları da bu eylemlerin bir ifade özgürlüğü değerlendirmesi kapsamında olduğu kararı verince bu sefer Kürt siyasetinin bir bütün olarak 2009’dan bu yana bütün siyasal faaliyetleri yargılama konusu yapılmıştır. O nedenle aslında herkes biliyor bu davanın bir kumpas olduğu. Herkes biliyor bu davanın bir tasfiye davası olduğunu ve herkes biliyor bu davanın otoriter baskıcı rejimin tesis edilmesine hizmet edildiğini herkes biliyor.
Kürtler yüzyıllık süreçte Türkiye toplumuyla birlikte yaşamak için her türlü çabayı yürüttü
Şimdi bu davada temel mesele ne olması gerekiyor? Bu davada temel mesele ya yarın ülkenin demokrasisi ve hukuk düzeni ve birlikte yaşama iradesini sahiplenme olacak ya da Kürtler açısından yeni bir duygusal kopukluk yeni bir hafıza yeni bir aşamayı beraberinde getirecektir. Kürtler yüzyıllık süreçte Türkiye toplumuyla birlikte yaşamak için her türlü çaba ve mücadeleyi yürüttü. Bu bağlamda, şunu söylemek isterim. Bir kere ülkenin sivil demokratik muhalefetine ve siyasi partilerine, burada ya gelip yarsın Kürtlerle beraber HDP geleneğiyle beraber omuz omuza mücadele edip seslerini yükseltip ülkenin demokrasisine ve birlikte yaşamaya katkı sunarlar ya da AKP MHP ortaklaşan tekçi devlet anlayışına hizmet ederler. Ülkedeki demokrasinin tabutuna bir çivi çakmaya katkı sunmuş olurlar. Kürtlere seslenmek istiyoruz. Bu davada maalesef AKP MHP’de somutlaşan devlet aklı bazen Kürtlerin de kurumlarını Kürtlerin de örgütlerini partilerini araçsal olarak kullanıyorlar. Çıksınlar en az bugün ve yarın açıktan devletin oyunlarına alet olmadıklarını ve bu davada müşteki olmadıklarını açıklasınlar. Çünkü Kürtlerin birlikte yaşama, Kürtlerin ittifakı gerçekleşmediği sürece temel hak ve hürriyetlerine kavuşması zor olmuş olacak.
Gelin Kobanê’de Kürtlerin onurunu koruyan dayanışmayı hep beraber sahiplenelim
Vicdan sahibi her bireye yurttaşa sesleniyoruz. Gelin Kobanê’de Kürtlerin onurunu koruyan Türkiye ve dünya için güvenlik sorununu ortadan kaldıran kadınları ve çocukları IŞİD karanlığından koruyan Kobanê halklarıyla dayanışmayı hep beraber sahiplenelim. AKP-MHP’de somutlaşan devlet aklına da şunu söylüyoruz; yüzyıldır Kürtlere yönelik her türlü baskıcı her türlü yok sayma soykırımı uyguladınız ve görüldü ki bir sonuç alınamadı. Ülkenin demokrasisi ve hukuk düzeni için yüzyıldır yapılanlardan vazgeçip Kürtlerin temel haklarıyla eşit ve özgür yurttaşlar olarak yaşamaları için farklı bir yol ve yöntem farklı bir mekanizmaya ihtiyaç vardır. Bütün demokratik sivil kitle örgütlerini ve kamuoyunu Kobanî Davasında yargılanan HDP’lileri ve Kürt Siyasetçilerle dayanışmaya çağırıyoruz.
‘Yarın karar çıkmayacak ama biz Sincan’da olmaya devam edeceğiz’
Sonrasında söz alarak yarın kararın çıkmayacağını söyleyen Öztürk Türkdoğan şöyle konuştu: “Bugün bu basın toplantısını davanın avukatları ve partimizin hukuk ve insanları komisyonu ve hukukçular ortak gerçekleştiriyoruz. Öncelikle şu bilgiyi sizinle paylaşayım. Mahkeme kalemi bize bir haber iletti yarın mahkeme heyetinin incelemesine devam ettiğini ve karar için zamana ihtiyaçları olduğunu yarın bir karar çıkmayacağını ifade ettiler. Dolayısıyla yarınki duruşmada tutuk incelemesi gerçekleştirilecek. Kanunen zorunlu bir inceleme. Biz bütün hazırlıklarımızı yapmıştık yarın karar çıkacakmış gibi orada olmaya devam edeceğiz. Kamuoyuna yaptığımız çağrı halen geçerlidir. Yarın saat 10:00’da Sincan Kampus Duruşma Salonunun önünde partimiz dost kurumlar ve bileşenlerimizle demokratik kamuoyu ile oradaki açıklamamızı gerçekleştireceğiz.
2014’te suç olmayan 2020’de suç olamaz: Arkadaşlarımız politik kimlikleri nedeniyle yargılanıyor
Bu dava ile ilgili hukuksuzluklar çok çok fazla. Bunu davada yargılanan arkadaşlarımız ve avukat meslektaşlarımız uzun uzun anlattılar. 2014 yılında suç olmayan bir şey daha sonra 2020 suç olarak nitelendirilemez. Burada Türkiye’de yargı yoluyla baskı politikası oluşturmaya yönelik geldiği noktayı gösteriyor. Bu davada yargılanan arkadaşlarımız bir suç işlememişlerdir. Herhangi bir suçlama konusununun muhatabı değildirler. Politik kimlikleri nedeniyle yargılanmaktadırlar. Bu davada hem CMK’nın usul hükümlerinin neredeyse tamamı ihlal edilmiştir. Bu dava ileride hukuk fakültelerinde ders olarak okutulacak bir davadır. Yine kovuşturma aşamasında bütün kovuşturma hükümleri de ihlal edilmiştir. Ortada bir suç yoktur. Bunların tamamını sizlere aşama aşama ifade edebiliriz ama merak edenler bakımından en son Sayın Demirtaş’ın savunması da biliyorsunuz internet ortamında yayınlandı. Orada sadece maddi olgularla ilgili savunmalar değil, hukuka aykırılıklara da değinildiğini de belirtmek isterim. Şunu ifade edeyim; bakın bu politik dava gelinen aşama itibariyle Türkiye halkının 31 Mart’ta ortaya koyduğu iradeye saygı temelinde sonuçlandırılıp beraatle bitmesi gereken bir dava halini almıştır.
Beklentimiz arkadaşlarımızın yarın tahliye edilmesi
Bizim yarınki beklentimiz, arkadaşlarımızın tamamının tahliye edilmesidir. Hele hele bazı arkadaşlarımız var ki onlar kanunen 7 yıldan fazla tutuklu yargılanamayacağına dair hükmü ihlal edilen arkadaşlarımızdır. Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel kanuna aykırı olarak tam bir siyasi rehine olarak tutulmaktadırlar. Çünkü bu dava kapsamında 7 yıllık tutukluluk süreci çoktan aşılmıştır. Sevgili Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer arkadaşlar 7 buçuk 8 yıla yakındır yargılanmaktadırlar. Tahliye edilmeleri gerekir. Hele hele bazı arkadaşlarımız var ki ciddi sağlık problemleri vardır, sevgili Ali Ürküt arkadaşımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz, kendisi tedavi altındadır. Yine Nazmi Gür arkadaşımızın sağlık sorunları var. Dilek arkadaşımızın, Ayla arkadaşımızın da sağlık sorunları mevcut. Arkadaşlarımızın mutlaka ama mutlaka tahliye edilmeleri gerek. Yarın siyasi rehine pozisyonunun sona ermesi gerekir. Yarın saat 10'da yine orada olacağız. Açıklamamızı gerçekleştireceğiz ve arkadaşlarımızın tahliye edilmelerini bekleyeceğiz. Mahkemeden de siyasi iktidardan beklentimiz Türkiye artık hukuka dönsün. Türkiye hukukun üstünlüğü ilkesine giden yola yeniden geri dönsün. Türkiye AİHM’nin Demirtaş Büyük Daire kararı ve Figen Yüksekdağ ve diğerleri kararında belirtilen ihlal kararlarına uygun olarak bu davayı bitirsin ve arkadaşlarımızı bir an önce tahliye etsin.