‘Savaştan kaçtık ama şimdi de açlıkla savaşıyoruz’
- 09:05 31 Ocak 2018
- Yaşam
Hikmet Tunç/Dilan Babat
VAN - Savaş mağdurları için güvenli bölge sayılan Efrîn’e yönelik saldırılar devam ederken, Suriye’deki iç savaşın ardından Türkiye’ye sığınan mülteciler ‘güvencesiz’ koşullarda yaşamaya devam ediyor. Ötekileştirme ve yoksullukla mücadele eden Suriyeli Zeynep, “Savaştan kaçtık ama burada da hastalık ve açlıkla savaşıyoruz” diyor.
Arap, Kürt, Türkmen, Alevi halklarının savaşın yarattığı tahribattan kaçıp güvenli bölge olarak sığındığı Efrîn’de, çok sayıda sivil, Türkiye’nin saldırıları sonucu yaşamını yitirdi. Türkiye, halklar için güvenli bölge olarak tanımlanan Efrîn’e yönelik saldırılarını sürdürürken, Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye ‘sığınan’ mültecilerleler hiçbir yaşam güvencesi olmadan hayata tutunmaya çalışıyor.
Van'da 6 yıl önce depremde hasar görüp terk edilmiş 5 katlı bir binada güvenli bir dünya hayaliyle yollara düşen, fakat insani yaşam koşullarının çok gerisinde bir şekilde hayatta kalmaya çalışan Suriyelilerin evine konuk oluyoruz. Evin içerisinde eski bir sehpa ve eski bir saç sobanın dışında hiçbir malzeme yok.
‘Hiçbir güvencemiz yok!’
Henüz 30 yaşlarında olduğunu söyleyen Zeynep Mıhemmed ve sobanın etrafında ısınmaya çalışan çocuklar ile sohbet etmeye başlıyoruz. Zeynep, DAİŞ’in Halep’e saldırmasının ardından Suriye’den kaçtığını söylüyor. Üç yıldır Van’da yaşadığını belirten Zeynep’in 5, kız kardeşinin ise 4 çocuğu var. Savaştan kaçmayı başardığını söylüyor Zeynep ve ekliyor: “Burada ise hastalık ve açlıkla savaşıyoruz. Dışarıda ötekileştirmeyle karşılaşıyoruz. Hiçbir güvencemiz yok.”
‘Kendimizi bir yere ait görmek istiyoruz’
Zeynep, neler yaşadıklarını ve neye ihtiyaç duyduklarını şöyle anlatıyor: “Bulunduğumuz daireye aylık 400 lira kira ödüyoruz. Eşim bir kahvede günlük 25 lira kazanıyor. Dışarıda çöplere atılan plastik kasaları sobaya atarak ısınıyoruz. Eşimin günlük aldığı para ile geçinmeye çalışıyoruz. On iki kişi bir oda da bulduğumuz battaniyeler altında ısınmaya çalışıyoruz. Küçük yeni doğmuş bir bebeğim var. Onun ihtiyaçları var, ama hiçbir ihtiyacını karşılayacak durumda değiliz. Bulduğumuz yıkık bir binada yaşamaya çalışıyoruz. Savaştan sağ kurtulmayı başardık ama şimdide yaşam savaşı veriyoruz. Çocuklarımız aç. İş yok. Kendimizi bir yere ait görmek istiyoruz."
Göç, yoksulluk ve ötekileştirme ile erken tanışan çocuklar ise çat pat Türkçe konuşarak dayanışma çağrısında bulunuyorlar.