8 Mart’a 1 kala…
- 09:09 7 Mart 2021
- Medya Kritik
Gülistan Azak
HABER MERKEZİ - Sihirli bir değnek değmişçesine kadınların özgürleştiği 8 Mart reklamlarının aksine….
8 Mart’a giderken kadınlar hazırlıklarını tamamladı. Pankartlar hazırlandı, bildiriler elden ele dağıtıldı. Kadınlar hep bir ağızdan meydanlara çağırıyor kız kardeşlerini... Kadınlar şiddetsiz bir yaşam, güvenceli bir iş için meydanlarda, fabrikalarda, tarlalarda, plazalarda hakları olan talepleri yineleyerek karşılayacaklar bu 8 Mart’ı da. 8 Mart’ı işçi ve emekçi kadınlar kutlamıyor sadece. Sermaye de 8 Mart’ta giderken reklamlarıyla kadınlara seslenmeyi unutmuyor, öyle güzellemeler yapıyorlar ki… Pandemiyi fırsat bilip sendika üyesi oldukları gerekçesiyle Kod 29 uygulanarak kadınların işlerine son vermeye devam eden kendileri değilmiş gibi…
Reklam filmlerinin kadın haklarına ilişkin çeşitli sorunları görünür kılmaktan ziyade markanın imajının güçlendirilmesine ve alım gücüne sahip kadınların markayla bağ kurarak onun tüketicisine dönüşmelerine daha çok yaradığı açık. Reklam anlatılarında kadın öznelerin, tüketime açık, tüketerek “güç kazanan”, ön yargıları yıkmak için bireysel mücadele eden “güçlü” kadınlar olarak tarif edilmesi ise feminizmi trende dönüştürme çabasını gösteriyor. Bu gerçekliği şirketlerin 8 Mart’ın hemen sonrasında kadınları nesneleştiren reklamları üretmeye devam etmelerinden anlayabiliriz.
Dardenel’in 8 Mart reklamında
Tabuların hızla yıkıldığı, toplumsal rollerin tersine çevrildiği, sihirli bir değnek değmişçesine kadınların özgürleştiği bu reklamlardan biri de Dardenel’e ait. Dardenel’in 8 Mart reklamında “Dardanel’i, Dardanel yapan kadın işçiler” denilerek Dardanel’in 2 bin 217 çalışanının bin 485’inin kadın olduğu vurgusu yapılıyor. Ancak Dardenel’de çalışan kadınlar sermayenin yalanını Evrensel Gazetesine verdiği röportaj ile teşhir etmekte gecikmiyor:
“İş yerinde psikolojimiz bozuluyor, bantlarda nefes alamıyoruz, tuvaletlere gidip gelme bile sorun oluyor. Müdürlerin, amirlerin gözü hep üzerimizde. Hayatımız adeta rehin alınmış durumda. 3 vardiya sistemi dengemizi, psikolojimizi bozdu, sosyal hayatımız mahvoldu. Bir baktık ki cumartesiyi pazara bağlayan günlerde 12-14 saat çalışıyoruz. Zorunlu mesai adı altında kesintisiz 12 saat çalıştırılıyoruz. Özellikle gece 11 sabah 7 vardiyası tam bir hapishane hayatı gibi. Vardiyalar arasında, giriş çıkışlarda birbirimizle irtibat kurmayalım diye her türlü önlem alınmış. Öteki vardiyanın çıkışına yakın servisle gittiğimizde bekletiliyoruz, servisten indirilmiyor, işçiler çıktıktan sonra içeri alınıyoruz. Salgında her vardiyadan en az 15-20 işçi virüse yakalandı, buna rağmen vakaların üstü örtülerek çalıştırılmaya devam ettirildik. Vakalar gizleniyor, hayatımız hiçe sayılıyor. İtiraz ettiğimizde ise ‘Kapı orada beğenmeyen gider’ tehditleri alıyoruz. İşsizlikle terbiye edilmiş durumdayız. Kapıdaki, içerideki güvenlik elemanları bile gardiyanlık yapıyor. En ufak bir itirazda, şikayette azarlıyorlar. Sözlü tehdide, küfürlü hakaretlerine maruz kalıyoruz.”
Sihirli bir değnek değmişçesine kadınları özgürleştiren reklamlardan yalnızca biri olan Dardenel reklamı şurada bekleyedursun, biz biraz da gerçekleri hatırlatalım. 2020 yılı Cinsiyet Ayrımı Endeksi’ne göre Türkiye 153 ülke arasında 130’uncu sırada. Bir diğer deyişle Türkiye , aralarında İran, Pakistan, Suudi Arabistan gibi şeriatla yönetilen ülkelerin ve Mali, Togo ve Gambia gibi gelişmemiş Afrika ülkelerinin bulunduğu 23 ülkeden sonra cinsiyet ayrımının en yüksek olduğu ülke. Ahlaktan çok ahlakçılığı ilke edinmiş, onu da kadına endekslemiş, işçiden değil patrondan yana olan hatta açık açık “kadın erkek eşitliği fıtrata ters” diyen yönetim ile çok da şaşırtıcı bir sonuç değil aslında.
Vakitlerden 8 Mart’a 1 kala… Şuan bunları yazarken alanlarından ajansımıza düşen gözaltı haberlerine söyleyecek söz bulamayışıma rahatsızım…
Gözaltında olan hemcinslerimin de adına; kadınların haklarının, kazanımlarının ellerinden alınmadığı, sürüklenerek nezaretlere, cezaevlerine götürülmediği, bedenlerinin hem sermaye ve namus sayılmadığı, yoksullaştırılmadığı, erkeklerin şiddetinden, savaşlarından ölmedikleri, değer görmeleri için anne ya da bacı olmaya ihtiyaçlarının olmadığı özgür günlere umutla…