Diyanet’in karnesi: Buzdağının görünen kısmı
- 09:03 25 Eylül 2021
- Güncel
Habibe Eren
İSTANBUL - Siyaset sahnesinde son süreçte başrolü oynayan Diyanet İşleri Başkanlığı yayınladığı cinsiyetçi ve kadın düşmanı fetvaların yanı sıra bütçesi ile de sürekli gündemde. “Biz Her Şeyiz - Diyanet’in İşleri” kitabının yazarı gazeteci Burcu Karakaş, kutuplaştırıcı siyasetten başka çaresi kalmayan AKP-MHP iktidarının Diyanet’i daha da araçsallaştırdığını belirterek kamuoyuna yansıyanların “buz dağının görünen kısmı” olduğunu dile getirdi.
AKP iktidarı boyunca eril, cinsiyetçi ve kadın düşmanı söylemleri ile gündeme gelen Diyanet İşleri Başkanlığı en son 4-6 yaş arasındaki çocukların Kur’an kurslarında eğitilmesine ve bunun okul öncesi hazırlık kabul edilmesine ilişkin çalışmaları olduğunu gündeme getirdi. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, üniversite kampüsleri, yurt, hastane ve cezaevlerinde de kurs açacaklarını duyururken 13-18 yaş grubuna özgü yaz Kur'an kursu açma planını da uygulamaya koyduklarını ifade etti. Söz konusu tartışmalar ile birlikte Diyanet’in konumu tekrar gündeme geldi.
En fazla bütçe ayrılan kurumlardan
Kadını aile içinde konumlandıran ve “eşe itaat eden” pozisyonda gören; çocuğun ise belirli bir ideoloji etrafında şekillenmesini esas alan anlayış, her seferinde kadınları, çocukları ve toplumun belirli kesimlerini hedefliyor. En fazla bütçe alan kurumlardan biri olan ve harcamalarıyla tartışılan Diyanet İşleri Başkanlığı, taciz, tecavüz, kadınların katledilmesi, yoksulluk ve yolsuzluk hakkında “fetva” yayınlamazken kadını ve yaşamını hedef alan fetvalarla gündeme geliyor.
Ali Erbaş'tan ‘kılıçlı şov’
Diyanet kadar başkanı Ali Erbaş da sürekli gündemde. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Diyanet İşleri Başkanlığı’na atanmasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yanından ayrılmayan isimlerden biri olan Ali Erbaş Danıştay kararıyla müzeden camiye dönüştürülen Ayasofya’nın 24 Temmuz 2020’deki açılışında minbere kılıçla çıktı. Kamuoyunda uzun süre tartışılan söz konusu resim AKP iktidarının fotoğrafını da gösteriyordu.
Diyanet’in tüm bu uygulamalarının yanı sıra kadınları ve yaşamlarını yayınladığı fetvalarla sürekli hedef alması ve bu konuda erkekleri desteklemesi Diyanet’in kadın düşmanı ve cinsiyetçi yüzünü ve hayata geçirmek istediği ideolojiyi net bir şekilde gösteriyor. Diyanet’in gerek söylemlerinde gerekse yaptığı çalışmalarda toplumsal cinsiyet eşitliğini değil, kadınları ötekileştiren, mevcut eşitsizlikleri derinleştiren söylem ve uygulamaları hayata geçirmesi AKP iktidarının “makbul kadın” anlayışını hangi kanallarla oluşturulduğunu da gösteriyor.
Diyanet’in cinsiyetçi ve ötekileştirici fetvalarından bazıları
Diyanet İşleri Başkanlığı 8 Mart 2008 Dünya Kadınlar Günü'nde resmi web sitesine, Türkiye Diyanet Vakfı'nın iki cilt halinde yayınladığı İlmihal 1-2 adlı eserin "Kadın Hakları" başlıklı 14 sayfalık bölümünü koydu. Bölümün, feminizmle ilgili kısmında "Feminizm ahlaksızlıktır" başlığı altında, "Feminizm, ahlaki ve sosyal bakımdan çok olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bir kere, feminizm hareketine ‘kapılan’ kadın, genel olarak kayıtsız şartsız özgürlük düşüncesiyle aile için vazgeçilmez olan birçok kural ve değerleri hiçe saymaktadır” gibi ifadeler kullandı.
Çocuk istismarını meşrulaştırdı
Ocak 2016’da Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu Dini Bilgilendirme Platformu'nun internet sitesinde "Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşürür mü" sorusuna verilen cevap yoğun tepkiyle karşılandı. Diyanet İşleri verdiği cevapta ensesti savunarak bir erkeğin kendi öz kızını öperken şehvet duymasında bir sakınca görmedi. Kamuoyu tepkilerinin ardından Diyanet, söz konusu yanıtı internet sitesinden kaldırdı ve haberini yapanlara dava açacağını duyurdu.
‘Telefon, faks ve mektupla boşanma’ açıklaması
6 Aralık 2017’de de Diyanet'e bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu, erkeğin "Telefon, faks, mektup, mesaj ve internet ile de eşinden boşanabileceğini" açıkladı. "Alevi olan kişi ile evlilik caiz midir" sorusuna ise İslam'a göre Müslüman bir kadının ancak Müslüman bir erkekle evlenebileceğini öne süren Diyanet, evlenirken aranan noktanın kişinin Müslüman olması şartı olduğunu savundu.
İstismar, yangın, şüpheli ölümler…
Diyanet’in söz konusu politikaları sadece söylemde kalmıyor. Hayata geçirdiği uygulamalar ve tarikatlarla olan bağı nedeniyle Diyanet’e bağlı ya da denetiminde olan Kuran kursları, yatılı yurtlar ve kurumlarda çocuk istismarı, şiddet ve şüpheli ölümler yaşanıyor. Karaman’da 2016 yılında Ensar Vakfı ve KAİMDER’e bağlı evlerde kalan 45 çocuğa tecavüz edildiği ortaya çıkmıştı. Ensar Vakfı ile birçok ortak etkinliğe imza atan Diyanet İşleri, sistematik tecavüz olayını örtbas etti. Adana’nın Aladağ ilçesinde 29 Kasım 2016'da ortaokulda okuyan çocukların kaldığı Süleymancılar cemaatine ait yurtta çıkan yangında eğitmenle birlikte 12 kişi yaşamını yitirdi. 2017 yılına gelindiğinde ise eğitim adı altında kamu taşınmazlarının Diyanet onayı ile 49 yıllığına Ensar Vakfı, TÜRGEV gibi dini vakıflara yurt olarak verilmesi gündeme geldi. 2018’de Diyanet'in açtığı Diyarbakır-Kulp’taki yatılı Kuran kursunda gece çıkan yangında 6 öğrenci yanarak yaşamını yitirdi. Sonradan kursun “yatılı izni olmadığı” ortaya çıktı. 2019 yılında Süleymancılar olarak adlandırılan tarikata ait olduğu belirtilen erkek öğrenci yurdunda kalan 12 yaşındaki ortaokul öğrencisinin sınıfının penceresinden attığı nottan, bir 'eğitmenin nitelikli cinsel istismarına uğradığı ortaya çıktı. En son da Muş Merkez Karşıyaka Kuran Kursu’nda 3 Temmuz’da 12 yaşındaki M.H.Y. isimli çocuk şüpheli şekilde yaşamını yitirmiş halde bulundu.
Türkiye’nin gündeminden düşmeyen, hemen hemen her konuyla ilgili fikrini belirtmekten çekinmeyen ve kamuoyunda bütçesiyle sık sık eleştirilerin hedefi olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ele alındığı “Biz Her Şeyiz - Diyanet’in İşleri” kitabının yazarı gazeteci Burcu Karakaş Diyanet’in politikalarına dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Kapasitesi artırıldı, faaliyet alanı genişletildi’
2010 yılında hayata geçirilen düzenleme sonrası Diyanetin yeni bir yapıya kavuştuğunu söyleyen Burcu, bu tarihten sonra Diyanet’in toplumsal konularda çalışmalarını arttırdığını kaydetti. Yasal düzenlemelerle Diyanet’in politikalarına meşruluk kazandırılmaya çalışıldığına dikkat çeken Burcu, bu süreçte Diyanet’in kapasitesinin arttırıldığına ve faaliyet alanının genişletildiğine dikkat çekti.
‘Buz dağının görünen kısmı’
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın açıklamalarının yanı sıra Ayasofya'nın açılışında minbere kılıçla çıkmasının ve diğer tüm gelişmelerin “buz dağını görünen kısmı” olduğunu ifade eden Burcu, “ 2012 yılında Türkiye'deki din eğitiminde 12 yaş sınırı vardı, bu kaldırıldı. Şimdi ise 4-6 yaş çocuklara yönelik Kuran kursu ve din eğitimi yaygınlaştırılıyor. Bu yaş grubuna yönelik çok fazla hazırlanan kitap var ve içeriğe baktığımız zaman çocukların anlayabileceği ya da kavrayacağı bir şekilde din eğitiminin ele alınmadığını görüyoruz” dedi.
‘Diyanet uzun zamandır üniversitelerde’
Diyanetin yurt gibi yerlerde Kur’an kursları açmasının kamuoyunda “Diyanet üniversitelere girdi” şeklinde tartışıldığını ancak Diyanetin halihazırda uzun zamandır üniversitelerde varlık gösterdiğini kaydeden Burcu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Diyanet, üniversitelerin içinde gençlik kulüpleri kuruyor. Söz konusu bu merkezler ortaokul ve lise öğrencileri için de var. Gençlere ve çocuklara dair yürütülen çalışmalar yeni değil. Bunu gizli saklı da yapmıyorlar. Ben kitabı hazırlarken çoğunlukla açık kaynaklardan faydalandım. Diyanet gençlere, çocuklara ve ‘aileye’ yönelik faaliyetlerini artırıyor, bununla da övünüyor.”
‘Şiddete çözüm olarak merhameti öne sürüyor’
Kadının aile içinde tariflendiğine ve bu kapsamda politikalar üretildiğine dikkat çeken Burcu, Din İşleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı “ Aile ve Dini Rehberlik Büroları”nın olduğunu aktardı. Burcu, “Aile içinde bir sorununuz varsa buralara gidebiliyorsunuz. Aslında bu büroların yönlendirme yapması gerekiyor ama görev tanımını aştıklarını görebiliyoruz. Örneğin, ben kitap hazırlığı yaparken söz konusu büroyu şiddet tehdidi altında bir kadın gibi aradım ve ne yapmam gerektiğini sordum. Bana ‘Müslüman bir hayat yaşarsanız her şey yoluna girer’, ‘Polisi aramayın ararsanız daha kötü olur’ ve ‘Size vurursa bir adım geri durun’ gibi şeyler söylendi. Laiklik iddiasında olan bir devlet kurumunda bir çalışanın böyle yanıtlar vermesi laiklik ilkesi ile başlı başına çelişen bir durum. Diyanet politik olan erkek şiddetine çözüm olarak merhameti öne sürüyor” dedi.
‘Diyanet’in bütçesinin yüzde 95’i personel giderleri’
Diyanet bütçesinin yüzde 95'inin personel giderlerine harcandığının altını çizen Burcu, Diyanet’in bu kadar fazla personelinin olmasının sorgulanması gerektiğine işaret etti. Personel kadrosunun her geçen gün büyüdüğüne vurgu yapan Burcu, “Diyanet gençlik alanında, çocuk alanında aktif. Gençlik Bakanlığı’nın ya da MEB’e ait görevleri de paylaşıyor. Diyanet’in bakanlıklarla imzaladığı çok sayıda protokol var. Gençlik Bakanlığı tarafından düzenlenen kamplar var mesela; Diyanet burada stant açıyor. Bu çalışmalarda 15 Temmuz anlatılıyor, Çanakkale zaferi anlatılıyor. Milliyetçiliğin İslami ideoloji ile bir araya getirilerek çocuklara aktarıldığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
KYK yurtlarında ‘manevi danışman’ var psikolog yok
Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (KYK) bağlı yurtlarda Diyanet personelinin “manevi danışmanlık” hizmeti verdiğini ancak her KYK yurdunda psikolog olmadığını ifade eden Burcu, “Gündelik hayatta Diyanetin daha aktif olması amaçlanıyor. Yayınladığı dergi sayısını artıyor, içeriği genişletiliyor. Camilerin sadece ibadet yeri değil aynı zamanda çocuklar ve gençler için birere sosyalleşme mekanı olması isteniyor” dedi.
‘Denetimde ciddi sorun var, vakalar yargıya yansımıyor’
Diyanet ile protokol yürüten Ensar Vakfı’nda yaşanan çocuk istismarı vakasına da değinen Burcu, tarikat ve yurtların denetimsizliğine dair ise şu bilgileri aktardı: “Diyanetin denetiminde olan söz konusu vakıf, yatılı kuran kursu vb. alanlarda yaşanan istismar olayları artıyor. Kur'an kurslarının sayısı arttıkça denetim de zorlaşıyor. Ya da zaten bir denetim söz konusu olmuyor. Buralar istismara açık alanlar. Orada bir kere o kursu kim açıyor, yetkisi var mı, denetim yapılıyor mu, sorularının cevapları yok. Denetimde ciddi bir sorun var. İstismar vakalarının yargıya da yansıması çok zor. Ya yansımadan örtbas ediliyor; ya da yansıdığı zaman caydırıcılığı yok.”
‘Din kullanışlı bir araç haline getirildi’
İktidarın her açıdan sıkıştığını ifade eden Burcu, “Artık kutuplaştırıcı siyasetten başka bir çareleri kalmamış durumdalar. Böyle bir noktada dünyanın her yerinde din kullanışlı hale getirilmiş bir araç olabiliyor. Türkiye’de de yaşanan durum bu” diye ekledi.