Rengin Ergül: Barışın inşası Sayın Öcalan’ın özgürlüğüyle mümkün

  • 09:06 14 Haziran 2022
  • Hukuk
 
İSTANBUL - “Öcalan-2” kararının 8 yıldır uygulanmadığını belirten ÖHD Genel Sekreteri Rengin Ergül, “Sayın Abdullah Öcalan ve Kürt özgürlük hareketi her zaman onurlu bir barışta ısrarcı oldu. Bugün barışın inşası bu kişilerle hem Kürt özgürlük hareketinin daha etkili mücadelesiyle hem de Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüyle, tecrit altında tutulmamasıyla mümkündür” dedi.
 
İmralı’da 23 yıldır ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 15 aydır herhangi bir haber alınamıyor. PKK Lideri ile son görüşme 25 Mart 2021’de sağlanabildi. Hakkında çıkan haberlerin kamuoyunda kaygı uyandırması nedeniyle harekete geçmek zorunda kalan yetkililer, PKK Lideri’ni kardeşi Mehmet Öcalan ile telefonla görüştürdü. Yalnızca 4 dakika süren telefon görüşmesinden sonra İmralı ile bir temas sağlanamadı.
 
Yapılan başvurular sonuçsuz
 
Son bir yıldır Asrın Hukuk Bürosu avukatları görüşmenin sağlanması ve İmralı’dan haber almak için çokça girişimde bulundu. Hem iç hukuk yolları hem de uluslararası hukuk yollarına başvurular yapan avukatların tüm girişimleri yanıtsız bırakıldı. Haber alamama durumunun sürmesi ve müvekkillerinin dış dünya ile iletişimlerinin tümden koparılması üzerine Asrın Hukuk Bürosu son olarak da Birleşmiş Milletler (BM) İşkence Özel Raportörü’ne “Acil eylem” başvurusunda bulundu.
 
775 avukattan başvuru
 
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Genel Merkezi de İmralı ile temasın sağlanması için girişimlerini sürdürüyor. 775 avukat ÖHD’nin öncülüğünde bir araya gelerek, PKK Lideri Abdullah Öcalan'a ve İmralı'da  bulunan tutsaklara yönelik avukat görüş yasağına ilişkin 10-17 Haziran tarihleri arasında Bursa İnfaz Hakimliği’ne görüşme başvurusunda bulundu.
 
Son görüşmede uyarmıştı
 
PKK Lideri, 15 ay önce kardeşi Mehmet Öcalan ile yaptığı ve yarıda kesilen telefon görüşmesinde “Bu yapılanlar için hem sen hem de devlet yanlış yapıyor. Nedeni şudur, bir yıldır hiçbir şekilde görüşme yok. Bu yapılanlar ne devlet hukukunda ne de başka bir hukukta yer alıyor. Senin gelmen yanlış ve çok tehlikeli. Devlet de çok tehlikeli. Bu doğru bir şey değil. Bir görüşme olacaksa hukuksal çerçevede olmalıdır. Bir yıl sonra kendi istekleri üzerine telefonla görüşme yaptırmak olmaz. Bu yaptığınız çok yanlış. Devlet de yanlış oynuyor, siz de. Bu hukuki değil, doğru da değil. Bu asla kabul edilemez. Bu aynı zamanda çok tehlikelidir. Siz ne yaptığınızın farkında mısınız? Avukatlarımın buraya gelerek benimle görüşme yapmasını istiyorum. Bu hukuki bir şeydir. 22 yıldır buradayım. Bu sorun gelecekte nasıl olacak? Bu sorun ancak hukukla çözüme kavuşturulabilir. Neden buraya gelmiyorlar? Şayet bir görüşme olacaksa bu avukatlarla olmalıdır. Çünkü bu durum hem siyasi hem de hukukidir” demişti.
 
‘İmralı kapatılsın’ mesajı
 
İmralı’daki ağırlaştırılmış tecride karşı yapılan girişimlerden biri de 28 Mayıs’ta ÖHD, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Toplum Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) öncülüğünde İstanbul’da “Tecrit Siyasetine Karşı Barış Hakkı” konulu konferans oldu. Konferansta, İmralı’nın kapatılması ve Abdullah Öcalan’la derhal iletişimin sağlanması mesajı verildi.
 
‘Sayın Öcalan’ın yok edilme iradesi güdülüyor’
 
Türkiye’de “Umut Hakkı’nın” ortadan kaldırılmasının Abdullah Öcalan’ın tutuklu yargılanmasıyla başlayan bir süreç olduğunu söyleyen konferans katılımcılarından olan ÖHD Genel Sekreteri Rengin Ergül, “Sayın Abdullah Öcalan’ın yargılaması ve yargılamasına bağlı olarak yasa değiştirilmeden önce Türkiye’de koşullu salıverilmesi mümkün olmayan bir ceza yoktu” dedi. Umut Hakkı’nın ortadan kaldırılmasının Abdullah Öcalan’ın doğrudan Türkiye’ye getirilmesi ve yargılanmasıyla başlayan bir süreç olduğunu dile getiren Rengin, “Burada Sayın Abdullah Öcalan’ın Kürt halkı nezdinde bir özne olarak yok edilme iradesi güdülüyor aslında. Bu, Türkiye’nin yasaları ve uluslararası sözleşmeler açısından hukuka aykırı bir durum” şeklinde konuştu.
 
‘Öcalan-2’ kararı 8 yıldır uygulanmıyor
 
2014 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden çıkan “Öcalan-2” kararını anımsatan Rengin, “AİHM, bu kararın işkence yasağının ihlali, insanlık dışı ve onur kırıcı olduğu niteliğinde bir karar vererek hem Sayın Öcalan’ın, hem de Türkiye’nin mevzuatının kararı uyumlu hale getirilerek bir kişinin tahliye olmasının yasal ve fiili olarak mümkün olması gerektiği ve kişilerin tecrit altında tutulması gerektiği hakkında bir karar verdi” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin şu anda bu karara uymadığını vurgulayan Rengin, “Kendi yasasına da uymuyor aslında. Uluslararası kurumlar Türkiye üzerindeki işlevlerini, denetim güçlerini kullanması gerektikleri gibi kullanmıyor. Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi olduğu için AİHS’e ve AİHM’e tabi. AİHM’in kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetleyen bir Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi var. ‘Öcalan-2’ kararı verildiğinden bu yana 8 yıl geçmiş ve Bakanlar Komitesi’nin önünde 8 yıldır bekleyen, uygulanmayan bir karar var” diye belirtti.
 
‘Zorlayıcı güç olacak olan bizleriz!’
 
“Bakanlar Komitesi Türkiye üzerindeki denetim gücünü etkili kullanmış olsaydı bugün Türkiye’ye daha fazla adım attırmış olabilirdik” diyen Rengin, uluslararası kuruluşların işlevini yitirmemek açısından da bu denetimi yapmak zorunda oldukları için bugün Türkiye’yi yasasını değiştirmeye davet ettiklerini aktardı. Rengin, kamuoyu olarak bu süreci takip etmenin hem Türkiye’yi bu kararlara uyma noktasında zorlamaları, hem de uluslararası kurumların işlevlerini yerine getirme noktasında zorlamaları gerektiklerine dikkat çekti. Siyasal iktidarın önceden belirlenmiş olan kurallara uyması gerektiğinin altını çizen Rengin, “Önceden belirlenmiş AİHS ve AİHM kararlarına, kendi anayasasına uymadığı için meşruiyet zeminini kaybetmiş bir siyasal iktidar var karşımızda. Bununla beraber bu meşruiyet zeminini denetleyen uluslararası kurumlar işlevlerini yerine getirmiyor. Kamuoyuna çok iş düşüyor ama asıl iş bu kurumların, yapıların işlevlerini yerine getirmesi. Onlar yerine getirmediği için, yerine getirmesi bakımından zorlayıcı güç olacak olan bizleriz, kamuoyudur, sivil toplum örgütleridir, toplumun aydınlarıdır, ileri gelenleridir” sözleriyle seslendi.
 
‘Barışın inşası Öcalan’ın özgürlüğüyle mümkün!’
 
“Sayın Abdullah Öcalan ve Kürt özgürlük hareketi her zaman onurlu bir barışta ısrarcı oldu” ifadelerini kullanan Rengin, aynı zamanda onurlu bir barışın temsilcileri olduklarını ve bunu inşa etmek için de hayatlarını ve mücadeleyi ortaya koyduklarını sözlerine ekledi. Barışın inşasının PKK Lideri’nin özgürlüğüyle mümkün olacağını vurgulayan Rengin, “Dolayısıyla bugün barışın inşası bu kişilerle hem Kürt özgürlük hareketinin daha etkili mücadelesiyle hem de Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüyle, tecrit altında tutulmamasıyla mümkündür. Bugün siyasal iktidarın Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uyguladığı tecrit tam olarak Kürt halkı ve Kürt halkı nezdinde bir özne olarak değer gören Sayın Öcalan’ın etkisini ve onun onurlu bir barış inşasındaki rolünü ortadan kaldırmak. Bugün eğer İmralı ile görüşülebiliyor olsaydı, Sayın Öcalan’ın Kürt halkının özellikle Kürdistan’ın diğer parçalarındaki halklar üzerindeki söz söyleme imkanı tanınmış olsaydı bugün başka bir noktada olabilirdik. Ama onurlu bir barışa ve Sayın Abdullah Öcalan’ın bir özne olarak var oluşuna karşı koyan, yok etmeye çalışan bir iktidar var maalesef” değerlendirmesini yaptı.
 
 
 
 

Etiketler:

Okumadan geçme!