Tarım emekçileri: Eşitlik ve güvence istiyoruz

  • 09:03 30 Nisan 2025
  • Emek/Ekonomi
 
 
İZMİR - İzmir'de seralarda çalışan kadınlar, güvencesizliğe, ağır iş yüküne ve görünmeyen emeğe karşı ses yükseltti: "Eşitlik ve güvence istiyoruz." 
 
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, milyonlarca işçinin güvenceli, adil ve insanca çalışma koşulları talebini haykırdığı bir gün olarak kutlanıyor. Ancak Türkiye’de özellikle tarım sektöründe bu talepler hâlâ karşılık bulmaktan uzak. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yaklaşık 5,5 milyon kişinin çalıştığı tarım sektöründe, mevsimlik işçiler ve mülteci emekçiler bu rakamlara dâhil değil. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın 2023 raporlarına göre bu işçiler arasında yalnızca mevsimlik olanların sayısı bile 1 milyona yakın gösterilse de, gerçekte bu sayının 4 milyonu aştığı tahmin ediliyor.
 
Geçinemiyorlar
 
Mêrdîn’den 30 yıl önce ekonomik nedenlerle İzmir’e göçen tarım işçisi Ayşe Çeri, sahibi oldukları seradan geçimini sağladıklarını belirtti. Çoğunlukla salatalık ve marul ürettiklerini ve mazot, tohum, tarım ilacı gibi pek çok kalemi düştüklerinde geçime yetecek para kalmadığını söyleyen Ayşe Çeri, “Salatalık bahar aylarında başlıyor, sonbahara kadar; marul ise kışın da devam ediyor. Geçinmeye yetmediği için kışın yevmiyeli işe gidiyoruz. Dört küçük çocuğum var. Okul masrafları, elektrik, su derken bize bir şey kalmıyor” dedi.
 
‘Eşitlik istiyoruz’
 
Salatalık işinin çok yoğun tempolu ve yorucu olduğunu kaydeden Ayşe Çeri, çocuk bakımında eşinden destek aldığını ancak kış geldiğinde ise kendisinin ilgilendiğini dile getirdi. Sera işinde çalışanların sabah 05.00’te tarlaya gelip 13.00’te, açık alanda çalışanların 06.00’da gelip 14.00’te çıktığını belirten Ayşe Çeri, “Tarladan çıktıktan sonra dinlenmeye fırsat bulamıyoruz. Kadın tarladan geldikten sonra dinlenmiyor; bulaşık, çamaşır yıkıyor, yemek yapıyor; iş bitmiyor. Ben kadınların artık sırtından inmelerini istiyorum. Ne kadar iş varsa kadınlar yapıyor. Evde erkek kadına yardım etse çok farklı olur. Kadın ev işi, bulaşık, çamaşır, çocuklarına bakana kadar erkek de bu işlere yardım etse, kadın da dinlenir işten geldikten sonra. Erkek işçiler eve gidince evde iş yapmıyorlar, dinleniyorlar; bazen çocuklarla ilgileniyorlar”  sözlerini kullandı.
 
'İş koşulları ağır'
 
Erkek ve kadın işlerinin birbirinden ayrı olduğunu, seralarda sayısal olarak en fazla kadın işçilerin alındığına dikkat çeken Ayşe Çeri, aylıkların asgari ücrete denk geldiğini ve ağır iş koşullarına rağmen güvencesiz çalıştıklarına işaret etti. Ayşe Çeri, “Çalışırken çocuklarımız genelde gelmiyor, buraya getirmiyoruz. Ama emzirdiklerimiz ya da ek besin alan çocukları mecburen buraya getiriyoruz. Tarla bize ait, bazen çocuklarımız da yaz tatillerinde bize yardım ediyorlar” diye belirtti. 
 
Güvence talebi 
 
Seranın içinin normalden çok daha fazla sıcak olduğunu söyleyen Ayşe Çeri, “Çok sıcak olduğunda yüzümüze su çarpıyoruz. Şimdiye kadar sağlık sorunu yaşayan olmadı. Sigortamız yok ama olsa daha iyi olurdu. Çünkü ortak iştir. Sadece erkeğin sigortalı olması yetmez. İşimizin en zor yanı bu naylonların altında yaşadığımız sıcak. Kadınlar yapıyor ama erkek işi kadar zordur. Kadınlara imkân sağlanmalı, eşitlik ve dürüst iş paylaşımı olmalı. Kadınlar üzerinde çok adaletsizlik var. Her insan güvence ister, evinde olmasını, kreşin olmasını ister. Çalışma saatleri az olsa, çocuklarımızla daha iyi ilgilenebilirdik. Kadınlara erkekler kadar iş imkânı sağlansa, emeklisi olsa daha güçlü olur. Ama erkekler kadar imkânı olmayınca güçlü olmuyor. Kadın güçlü olmayınca, erkekler de kadın üzerinde güçlü oluyor” ifadelerini kullandı. 
 
'Erkekler bilinçlenmeli'
 
Evlendiği günden bu yana, yaklaşık 20 yıldır çalıştığını dile getiren Gülistan Çeri ise yıllardır aynı işi yapmaktan yorulduğunu belirtti. Kadınların sadece tarlada değil, evde de çalıştığını kaydeden Gülistan Çeri, “Kadınlar eve gidince bir mesai daha başlıyor onlar için. Ev işleri çok zor ve bizler bir de hayvan besliyoruz, onlarla da uğraşıyoruz. Erkekler oturuyor, yemeğini, çayını bekliyor. Kadınlar çocuklarıyla ve ev işleriyle ilgileniyor. Kadınlar, zorlukları bilinçlenmekle aşabilir. Bizler çocuklarımızı okutmaya çalışıyoruz, ezilmesinler diye. Erkeklerin bilinçlenmesi lazım. Erkekler bizlere yardım etse, halimiz böyle olmaz, hayat daha güzel olur” dedi.
 
‘Kadınlar kendini ezdirmemeli’
 
Kadınların güvencesiz çalıştığını belirten Gülistan Çeri, “Her gün aynı işi üstüne koyarak yapıyorsun. Özellikle bel fıtığı çok oluyor. Hiçbir güvencemiz yok. Sigortaya verecek paramız yok. Bayram dahi olsa bayramını yapamıyorsun, seranın telaşına giriyorsun. Malını bir gün bıraksan, ertesi gün mahvolacak. Ölüm bile olsa o malı yerde bırakamıyorsun, onu yapman lazım. Kadınlar kendini ezdirmemeli. Kadın-erkek eşit olmalı. Bunlar eşlerden başlamalı; eşlerimizin bizlere yardım etmesi gerekiyor. Ne kadar çabalasak da işin sonu gelmiyor” sözlerine yer verdi.  
 
Hayaller ve zorlaşan şartlar
 
Ailesinin serasında çalıştırılan çocuk ise, okul hayatını yarıda bıraktığını ifade etti. Çocuk, “Sabah kalkması çok zor. Gelecekteki planlarım, iyi bir hayat; seracılık olmaması ve gezip eğlenebilmek. Okula gitmiyorum, çünkü hayat şartları çok zor, dolmuş yok; okula gidebilmek için servis de bulunmuyor. Okula gitsen bir dert, gitmesen bir dert. Okula gitsen ailene yardımcı olamıyorsun. Biz de bırakmak zorunda kaldık, ailemize yardımcı olabilmek için. Her sene aynı işi yapmak yorucu. Herkesin hayalleri var. Bir yerden sonra insan hayal de kuramıyor ama herkes hayallerinin peşinden gitsin” diye konuştu.