Kayıt dışı yoksulluk: Naylon toplayan anneler, çöpte büyüyen çocuklar

  • 09:02 22 Eylül 2025
  • Emek/Ekonomi
Şehriban Aslan 
 
AMED - “Yardım edeceğim” diyerek aracına bindirdi, sonra niyetinin farklı olduğunu belli etti… Naylon toplayarak yaşam mücadelesi veren Ceylan Yıldırım, hayatta kalmak için sadece yoksullukla değil, insanlarla da savaşıyor.
 
Kürdistan’da uygulanan devlet politikaları, halkın yaşam hakkını her yönüyle zedelerken, bu yıkımın en ağır yükünü kadınlar omuzluyor. Özellikle ekonomik yoksunlukla mücadele eden kadınlar, hayatta kalabilmek için türlü işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde yaşayan 37 yaşındaki Ceylan Yıldırım, her gün yağmur çamur demeden, gece yarılarına kadar sokaklardan ve çöplerden naylon toplayarak geçimini sağlamaya çalışıyor. “Kışın ellerim donuyor, yazın sıcaktan bayılacak gibi oluyorum, ama başka çarem yok” diyen Ceylan Yıldırım, herkesin görmezlikten geldiği bu hayat mücadelesini tek başına sırtlıyor. 
 
Ceylan Yıldırım ile röportaj yapmaya gitmeden önce büyük bir tereddüt yaşıyorum. Nasıl bir röportaj yapacağımı, ne soracağımı, sorularımla onu incitip incitmeyeceğimi düşünerek haber yerine gidiyorum. Orada, Ceylan Yıldırım’ı beklemeye başlıyorum. Sokağın başında belirdiğinde, elinin boş olmadığını; naylon toplaya toplaya geldiğini görüyorum. Sert bir mizaca sahip olan Ceylan Yıldırım, yanına yaklaştığımızda gülümseyip işini yapmaya devam ediyor. Biz de başımızla selam vererek yanına gidiyor, çekim yapmak için izin istiyoruz. İznimizi aldıktan sonra Ceylan Yıldırım naylonlarının bir kısmını toplamayı bitiriyor ve sokakta bir merdivene oturup röportaja başlıyoruz. 
 
Mikrofonu taktığım anda bana sarılıp öperek, “İyi ki varsınız, Allah sizden razı olsun” demesi tüm tedirginliğimi alıp götürüyor. Röportaj başladığında sorularımı içten bir gülümsemeyle yanıtlıyor. Bazen hüzünlenip bazen gülerek farklı ruh halleri arasında geçiş yaparken, Ceylan Yıldırım’ın yaşam hikayesi bizi derinden etkiliyor.
 
Depremde işini kaybetti naylon toplamaya başladı
 
Ceylan Yıldırım, 2023 yılında bir fırında temizlik görevlisi olarak çalışarak geçimini sağladığını ve günlük 700 TL aldığını belirtiyor. Ancak 2023’te yaşanan büyük depremin ardından çocuklarının korktuğunu, bu nedenle kırk gün boyunca işe gidemediğini ve bu süreçte işini kaybettiğini söylüyor.
 
Her geçen gün daha büyük geçim sıkıntısı yaşadığını ifade eden Ceylan Yıldırım, bu yüzden karton toplamaya başladığını anlatıyor. “Karton topladığımda günlük yaklaşık 60 TL kazanıyordum ama o para hiçbir şeye yetmiyordu. Beş çocuğum var, hiçbirinin ihtiyacını karşılayamıyordum. Ardından beni gören bir eskici, karton toplamanın bir gelir sağlamadığını, naylon toplamam gerektiğini söyledi. Naylonun da getirisi çok yüksek değil ama kartondan biraz daha iyi. Yağmur çamur demeden dışarı çıkıp naylon topluyorum” diyerek yaşadığı zorlu süreci paylaşıyor.
 
Özellikle akşam saatlerinde naylon topluyor
 
Akşam saatlerinde, hatta gece denilebilecek vakitlerde naylon toplayan Ceylan Yıldırım, bunun sebebini akrabalarının kendisini görmesini istememesine bağlıyor. Bunun nedenini ise şöyle açıklıyor: Kendisi naylon toplarken gören akrabaları, çocuklarını bırakıp eve dönmesini istiyormuş. Ancak çocuklarını bırakmayacağını vurgulayan Ceylan Yıldırım, “Gerekirse gece gündüz naylon toplarım ama çocuklarımı bırakmam” diyerek yaşadığı durumu anlatıyor.
 
‘Bazıları milyon kazanıyor’
 
Ceylan Yıldırım’ın ağzından dökülen her sözcük, ilerleyen her dakikada biraz daha anlam kazanarak yaşama olan pozitif bakış açısını bize gösteriyor. Tüm röportaj boyunca tek bir olumsuz cümle kurmayan Ceylan Yıldırım, içinde bulunduğu durumun en büyük nedenlerinden birinin ülkede yaşanan ekonomik kriz olduğunun da farkında… Ceylan Yıldırım, bazılarının yerinde oturup yorulmadan milyonlar kazandığını, bazılarının da kendisi gibi gece gündüz çalışıp zorla bir ekmek parası bulduğunu dile getiriyor.Konuşmasının arasında yer yer gözümün içine bakıp gülen Ceylan Yıldırım’ın gülüşü ve pozitifliği, beni bir kere daha kendisine hayran bırakıyor. Röportaj esnasında Ceylan Yıldırım yaşadıklarını çok akıcı bir şekilde anlatırken, daha fazla soru sormama gerek kalmadan sadece dinlemekle yetiniyorum.
 
Ceylan Yıldırım’ın çocukluğunda ve şimdiki yaşamında neler yaşadığını direkt kendi ağzından aktarmak istedik.
 
Ceylan Yıldırım: “İki buçuk yıla yakındır naylon topluyorum. Bazen günlük 100 TL kazanıyorum, bazen 200 TL, bazen de 300 TL kazanıyorum. Bu parayla günlük ne yapılabilir ki? Bazen gece 23.00, 01.00 veya 03.00’e kadar da naylon toplayıp ardından eve gidiyorum. Sabah da uyanıp naylonları bastırıp hazırlayarak satışa hazır hâle getiriyorum. Naylonları hazırladıktan sonra, beşinci katta olan evimden halatla aşağı indiriyorum. Naylonları sırtlayıp satacağım yere götürüyorum.”
 
Kendi memleketimizde dilenci konumuna düştük
 
Aslında yaşadıklarıma baktığımda, kendi memleketimizde bu krizde dilenci hâline geldiğimizi görüyorum. Başta çöpün içine girerken çok utanıyordum. İnsanlar dönüp bana ‘Çalışabileceğin başka iş yok mu?’ diyorlardı. Sadece bu değil tabii, taciz boyutuna varan bakışlara da maruz bırakılıyordum. Gittikçe hem alıştım hem de utanmamaya başladım. Ve bana karşı olan tacizlere tepki vermeyi öğrendim. Şu an en çok zoruma giden şey, insanların beni küçük gören bakışları... İşimi gururla ve şerefimle yapıyorum. Kendimle de gurur duyuyorum.
 
Bel fıtığıma rağmen ağır kaldırıyorum
 
İşimin zorluklarından bahsetmem gerekirse, bel fıtığım var. Ağır kaldırmamam gerekiyor ama mecburum kaldırmaya… Bir arabam var, el arabası gibi; ona dolduruyorum naylonları ama bazen o arabamın ayağı kırılıyor. Topladığım naylonları taşıyarak eve zorla yetişiyorum. Bir de yanımda bebek arabasıyla taşıdığım çocuğum var. Böyle olunca ikisini eve götürmek, eve yetiştirmek benim açımdan çok daha zor oluyor. Yaşadıklarım sadece bunlarla sınırlı değil. Binadakiler, naylon toplamamı ve binaya getirmemi istemiyordu. Ben de başka işler yapsam daha mı iyi olurdu diyordum. Ayrıca bu işin bakterisi, enfeksiyonu, hastalığı bana ve çocuğuma bulaşıyor. ‘Siz neden rahatsızsınız?’ dedim. İlk toplamaya başladığımda çocuğum üç dört kere enfeksiyon kaptı. Doktor, bana çocuğun neden bu kadar fazla enfeksiyon kaptığını sordu. Çocuğumun bensiz evde kalamadığını, yanımda taşımak zorunda kaldığımı söyledim.
 
Kendimle gurur duyuyorum
 
Beş tane çocuğum var. Naylon topluyorum, yetmiyor. Çocuklarımın yemeğini yapıyorum. Evimin işleri, çocuklarımın bakımı derken akşamı buluyorum. Akşam da naylon topluyorum. Ne gecem ne de gündüzüm kalmış. Herhangi bir iş konusunda bana el uzatılırsa kabul ederim ama yoksa da kimseden bir beklentim yok. Eve bir ekmek getirene kadar gözümüz çıkıyor. Türklerin dediği gibi ekmek aslanın midesinde ve biz o ekmeği aslanın midesinden alıyoruz. Tabii ki de naylon toplamaktan utanmıyorum ve kendimle yine gurur duyuyorum. Kadınlarla da gurur duyuyorum. Kadınlar ayaklarının üzerinde dursun.
 
Kaçırıldım…
 
İşimin bir diğer zorluğuna değinirsem, gece naylon topladığım için alkol tüketip sarhoş olanlar laf söz ediyor. Ramazan ayında bir adam bana gıda yardımı yapacağını söylemişti. Ben de araca bindim, gittim. Benimle farklı konuşmaya başladı. Baktım ki niyeti farklı. Ben de ciddi tepki gösterdim. Tepki göstermem üzerine, beni denediğini, yardımı hak edip etmediğimi görmek için böyle yaptığını söyledi. Ben de insanların böyle denenmeyeceğini, halimin, durumumun ortada olduğunu dile getirdim. Ondan hiçbir şey istemediğimi söyleyip araçtan inip eve geldim. Tabii kötü insanlar kadar benimle gurur duyan, yaptığım işi savunan insanlar da var. Satmam için naylon ve teneke veren de var.
 
En büyük travmam çocukluğum
 
Bunların yanı sıra, benim en büyük travmam çocukluğum… Babam kız çocuklarını asla sevmezdi, erkek çocuklara çok düşkündü. Tabiri caizse bize hayvan muamelesi yapıyordu. Ben de sürekli sorguluyordum: Neden babam kız çocuklarını sevmiyor diye... Bu durum beni çok fazla üzüyordu. Büyümeme rağmen, çocuk sahibi olmama rağmen, hâlâ bu durum kalbimde bir yara gibidir. Tüm bunlara bakınca her şey bana çok zor geliyordu ve 15 yaşında iken birini tanıdım, kaçarak evlendim. İlk çocuğum doğduktan sonra yaşamını yitirdi. Eşim ve ailesi bana işkenceye varan boyutta zulüm ettiler. Sonradan doğan diğer çocuklarımla çok ilgilenemedim çünkü daha diğer çocuğumun acısını unutamamıştım. Yaşamını yitiren çocuğum havale geçirdi, kalbi delikti. Maddi açıdan ona sunabileceğim bir şeyim yoktu. Bu nedenle onu kaybettim.
 
Çöpte bulduklarımı yıkayıp kullanıyordum
 
Yani ilk evlendiğim zamana dönersek, hiçbir şeyimiz yoktu. Çöpte yatak, halı, tabak, çanak ne görsek getirip yıkayıp evde kullanmaya başlıyordum. Eşimle kaçmama rağmen, ne eşim ne de ailesi hiçbir şekilde bana destek olmuyordu. Hiçbir yardımlarını görmedim. İnsan çöpte bulduğunu getirip yıkayıp kullanır mı? Ben kullanıyordum çünkü buna mecburdum.
 
Kimsenin desteğini görmedim
 
Bir süre sonra yazma oyaları yapmaya başladım. Böyle böyle çocuklarımın az buçuk ihtiyaçlarını karşılıyordum. Kozmetik işi de yapıyordum. Eşimi çok seviyordum, kaçarak evlendim ama hayal kırıklığı yaşadım. Hiçbir şekilde bana destek olmadı. Eşim başta olmak üzere insanlarla çok mücadele ettim. Özellikle akrabalarım bana sürekli hakaret ediyordu. Ben de kendi derdimi kendim çektim, kendi ateşimde kendim yandım. Hep çalıştım, çalışmaya da devam edeceğim. Şu anda eşimle aramız iyi değil ve artık çocuklarım da onun eve gelmesini istemiyor. Son olarak şunu söylemek istiyorum: Kadınlar kararlarını iyi versin.
 
Röportajın bitiminin ardından, Ceylan Yıldırım tekrar bize sarılıp öperek teşekkür ediyor. Ve röportaj boyunca uyuyan çocuğunu alıp, naylon toplamaya devam ederek yoluna koyuluyor.