İzmir'de hasta tutsaklar için açıklama

  • 19:02 16 Mayıs 2025
  • Güncel
İZMİR - Tedavi haklarını engellenen ve yaşam hakları tehlikede olan tutsaklar için yapılan basın açıklamasında, Kürt Halkı Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025 tarihinde yaptığı çağrıda kaydettiği ‘demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması’ konusundaki sözleri hatırlatarak, hasta mahpuslara ilişkin mevzuatta değişiklik yapılması gerekildiği belirtildi.
 
Tedavi hakkı engellenen ve yaşam hakkı tehlikede olan hasta tutsaklar için Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İzmir Şubesi, Ege Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Derneği (Ege TUHAYDER)İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi (İHD), Tevgera Jınen Azad (TJA) İzmir, Anadolu Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ANYAKAY-DER) Avesta Dil ve Kültür Derneği, Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) İzmir Şubesi, Jînart Huner ortak basın açıklaması düzenledi. Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde bir araya gelen hak savunucuları, “Hasta Mahpuslara Özgürlük” yazılı pankartı taşıdı. Açıklamada sık sık, “Hasta tutsaklara özgürlük”, “Biji berxwedana zindanan”, “Tecrite hayır, barış hemen şimdi”, “Zindanlar yıkılsın, tutsaklara özgürlük” sloganları atıldı. Basın açıklamasını kitle adına Ayfer Yıldırım okudu. Açıklamaya Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk da katıldı.
 
‘Hasta mahpuslara yönelik mevzuatta değişiklik yapılmıyor’
 
Hasta tutsaklara ilişkin mevzuatta hiçbir değişiklik yapılmaması, hasta tutsakların tehirine ilişkin süreçte ayrımcılık yapıldığını belirten Ayfer Yıldırım, hasta tutsakların uygun ve yeterli tedavi olanaklarına sahip olmadığını ifade etti. Ayfer Yıldırım, “Tedavi süreçlerinin ayrı bir cezaya dönüşmesi idarenin ve Bakanlıkların sorumluluklarını yok sayamayacağı bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Kurumlarımıza ulaşan başvurular neticesinde tespit ettiğimiz verilere göre Ege Bölgesindeki hapishanelerde en az 130 hasta mahpus bulunmaktadır. Türkiye hapishanelerinde bulunan hasta mahpusların tedaviye erişimlerinin önündeki engeller kaldırılmalı, infaz erteleme talepleri kabul edilerek derhal tahliye edilmelidir. Ağır hasta mahpuslar derhal serbest bırakılmalı ve infaz erteleme kararları bağımsız sağlık kurulları tarafından verilmelidir. Adli Tıp Kurumunun tek otorite olması uygulamasına son verilmeli, bilimsel ve tarafsız kurulların görüşleri esas alınmalıdır” dedi.
 
‘Hukuka aykırı kurul kararları ve belirsiz infaz süreleri’
 
İnfazını tamamlamış, tahliye edilmesi gereken birçok tutsak olduğunu dile getiren Ayfer Yıldırım, hapishane idarelerinin veya idare ve gözlem kurullarının keyfi kararlarıyla tahliye edilmeyerek özgürlüklerinden alıkonulmakta olduğunu kaydetti. Ayfer Yıldırım, “Kurumlarımıza ulaşan başvurular neticesinde tespit ettiğimiz verilere göre Ege Bölgesindeki hapishanelerde en az 24 mahpusun koşullu salıverilmesi keyfi ve hukuka aykırı olarak idare ve gözlem kurulu kararıyla ertelenmiş, mahpusların tahliyeleri engellenmiştir. İnfaz sürelerinin belirsizleşmesi, hem özgürlük ve güvenlik hakkının hem de adil yargılanma hakkının ihlalidir. Kuralsız ve keyfi şekilde uygulanan infaz politikaları, devletin cezalandırma gücünü sınırsız bir şekilde kullanmasına olanak tanımakta, bu da temel hak ve özgürlüklerin açıkça gasp edilmesi anlamına gelmektedir. İdare ve gözlem kurullarının keyfi uygulamalarına derhal son verilmelidir” ifadelerini kullandı.
 
‘Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çözüm iradesi ve demokratik siyaset çağrısı’
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025 tarihinde yaptığı çağrıda belirttiği ‘demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması’ konusundaki sözleri ile ısrarlı ve kararlı çözüm iradesini ortaya koymakta olduğunu belirten Ayfer Yıldırım, Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulamasının yalnızca bireysel bir hak ihlali olmadığını kayd
 
etti. Ayfer Yıldırım,“Türkiye’nin demokratik geleceği ve barış süreci açısından da ciddi bir engel oluşturmaktadır. Bu çağrının karşılık bulabilmesi, İmralı tecrit sisteminin kaldırılması ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın toplumsal barışa katkı sunabileceği koşulların yaratılmasıyla mümkündür. Bugün Türkiye'de barışçıl çözüm yollarının önünü açmak, toplumun tüm kesimlerinin eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşamasını sağlamak ve hukukun üstünlüğünü yeniden inşa etmek için, başta hapishaneler olmak üzere tüm devlet kurumlarında insan haklarına saygılı bir reform süreci başlatılmalıdır. Hapishanelerde uygulanan ayrımcı ve keyfi uygulamalara derhal son verilmelidir. Bizler, tüm toplumu ve kamuoyunu bu hak ihlallerine karşı duyarlılık göstermeye, demokratik hukuk devleti mücadelesine destek olmaya ve sorumluluk almaya çağırıyoruz” şeklinde konuştu.