İHD: ATK faili koruyor, kadınlar adaletten uzaklaştırılıyor

  • 12:50 20 Ekim 2025
  • Güncel
HABER MERKEZİ - Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümü üzerinden cezasızlık politikasını teşhir eden İHD Kadın Komisyonu, ATK'nin faili koruyan raporlarıyla kadınların adalete erişimini engellediğini belirterek, etkin soruşturma ve uluslararası sözleşmelere dönüş çağrısı yaptı.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Kadın Komisyonu, şüpheli şekilde yaşamını yitiren Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü öğrencisi Rojin Kabaiş için birçok kentte eş zamanlı olarak basın açıklaması düzenledi. 
 
Riha
 
İHD Riha Şubesi, Rojin Kabaiş için dernek binasında basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya, çok sayıda insan hakkı savunucusu katıldı. Açıklamayı katılanlar adına İHD Riha Şube Eşbaşkanı Songül Arpa okudu. 
 
 
İzmir
 
İzmir’de ise İHD şube binasında düzenlenen açıklamaya Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir Karşıyaka İlçe Örgütü üyeleri ile çok sayıda kadın katıldı. “Rojin için adalet” pankartının yer aldığı açıklamayı, İHD İzmir Şube Kadın Komisyonu’ndan Sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Nazlı Turan okudu. 
 
 
Wan 
 
İHD Wan Şubesi'nde gerçekleşen basın toplantısına İHD Wan Şube yönetim kurulu üyeleri katıldı. Ortak basın metnini İHD Wan Şube Eşbaşkanı Ayten Kıran okudu. Toplantı okunan metnin ardından son buldu. 
 
İstanbul
 
İHD İstanbul Şubesi'nin yaptığı açıklamaya, hak savunucuları ile Rojin Kabaiş’in amcası ve abisi katıldı. Açıklamada, “Rojin intihar etmedi dosyada kısıtlılık kaldırılsın”, “ATK DNA’lar kime ait açıkla” ve “Rojin’e ne oldu?” dövizleri taşınırken, “Rojin Kabaiş için adalet istiyoruz” pankartı açıldı.  Eylemde açıklamayı İHD Yönetim kurulu üyesi Leman Yurtsever okudu.
 
Mersin 
 
İHD İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Kadın Komisyonu,  Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümünün aydınlatılması amacıyla İHD Mersin Şubesi'nde basın toplantısı düzenledi. Toplantı salonunda “Rojin’e ne oldu”, “Katili tanıyoruz”, ve “Dosyadaki gizlilik kararı kaldırılsın” dövizleri tutulurken basın metnini İHD Mersin Şube Eşbaşkanı Zeynep Kaya okudu.
 
“Rojin Kabaiş dosyasında Adli Tıp Kurumu (ATK) ve Cezasızlık Gerçeği” başlıklı ortak açıklama metninde şu ifadeler yer aldı: 
 
“Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde öğrenci olan Rojin Kabaiş, kalmış olduğu KYK yurdundan 27 Eylül 2024 günü çıktıktan sonra kayboldu. Akabinde sürdürülen arama-kurtarma çalışmalarıyla birlikte cansız bedenine 15 Ekim 2024 günü Molla Kasım sahilinde ulaşıldı. Rojin Kabaiş’in dosyası, tıpkı benzer kadın ölümlerinde olduğu gibi 1 yıldır sürüncemede bırakılmıştır. Dosyanın sürüncemede bırakılmasına gerekçe olarak “intihar” şüphesi öne sürülmüş, bu değerlendirme soruşturmayı daraltan ve olası fail ya da faillerin korunmasına yol açan bir yaklaşım haline getirilmiştir. Bu tutum, cezasızlık politikasının bir sonucu olarak şüpheli ölüm dosyalarının etkili biçimde soruşturulmamasına ve olası faillerin yargı denetiminden uzak bir şekilde toplum içinde dolaşmaya devam etmesine neden olmaktadır. Adli Tıp Kurumu, bu coğrafyada hem devlet suçlarının örtbas edilmesinde hem de erkek faillerin aklanmasında tek resmi delil merkezi olarak işlev görmektedir. Bu durum, dosyanın bir yıldan fazla süredir sonuçlanamamasının yanı sıra, kadınların adalete erişimini de sistematik olarak engellemektedir. 
 
Toplumsal cinsiyet ve adli mekanizmaların erkek egemen işleyişi
 
Olayın kendisi, bir kadının yaşam hakkının gasp edilmesi ve şüpheli ölüm olarak kayıtlara geçirilmesi üzerinden, toplumsal cinsiyetin adli mekanizmalarla nasıl çarpıtıldığını gözler önüne sermektedir. Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen raporlarda, eksik veya şüpheli incelemeler neticesinde fail lehine delil oluşturulduğu, kadınların yaşam hakkına yönelik ihlallerin görünmez kılındığına ilişkin örnekler sıklıkla gözlemlenmektedir. Bu durum, Adli Tıp Kurumunun uygulamalarının, eril yargı anlayışını ve cezasızlık politikasını güçlendiren bir araç haline geldiğini; dolayısıyla kadın cinayetlerini dolaylı biçimde meşrulaştıran ve yaygınlaştıran bir etki yarattığını göstermektedir. 
 
İstanbul Sözleşmesi’nin güvence altına aldığı haklar, kadınların şiddetten korunması ve etkin soruşturma yürütülmesi bakımından bağlayıcı ve hayati öneme sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti’nin sözleşmeden çekilme kararının ardından, kadınlara yönelik koruma mekanizmalarının zayıfladığı, devletin kadınları şiddetten koruma ve yaşam hakkını güvence altına alma yükümlülüğünü yeterince yerine getirmediği görülmektedir. Bu yaklaşım, yalnızca Rojin Kabaiş dosyası özelinde değil, ülke genelinde meydana gelen kadın ölümleri bakımından da cezasızlık politikalarının sürdürülmesine yol açmaktadır. Bu cezasızlık pratikleri; kadınların yaşam hakkı, adalete erişim ve etkin soruşturma haklarını ihlal etmektedir.
 
Kürt kadınlara yönelik çoklu şiddet ve adaletsizlik
 
Özellikle Kürt coğrafyasında kadınlar, etnik ve cinsiyet temelli şiddetin kesiştiği bir alanda yaşamaktadır. Devlet mekanizmaları ve Adli Tıp Kurumu, kadın ölümlerinin gerçek nedenlerini ortaya koymak yerine, failin korunmasına hizmet eden raporlar üretmekte ve aileleri yıllarca adalet beklemek zorunda bırakmaktadır. Bu durum, kadınların ve ailelerinin güvenliğini doğrudan tehdit etmektedir. 
 
Failleri değil, kadınları koruyun
 
İHD olarak bir kez daha vurguluyoruz: Adli Tıp raporlarının bağımsız ve şeffaf biçimde hazırlanması zorunludur. Tüm kadın ölümleri dosyalarında etkin ve hızlı soruşturma yürütülmeli, faillerin korunmasına hizmet eden eksik raporlar geçersiz sayılmalı İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere, ulusal ve uluslararası yükümlülükler yerine getirilmeli Kadın cinayetlerinin görünmez bırakılması ve cezasız kalması politik bir sorundur; devlet derhal faili koruyan değil, mağduru koruyan mekanizmalar geliştirmelidir. 
 
Somut talepler ve mücadelenin sürdürüleceği mesajı
 
Bu çerçevede, kamuoyuna, Adalet Bakanlığı’na, Adli Tıp Kurumu’na, TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na, barolara, kadın hakları merkezlerine ve tüm sivil toplum kuruluşlarına çağrı yapıyoruz:
 
*Rojin Kabaiş dosyası başta olmak üzere tüm kadın ölümleri dosyalarının derhal ve etkin şekilde soruşturulması sağlanmalı, 
 
*Şiddetin, Kadın cinayetlerinin ve işkencelerin belgelenmesinde Adli Tıp Kurumunun tek yetkili merkez durumundan çıkarılmalı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda bağımsız hekim ve hastane raporlarının da delil olarak kabul edilmesi yönünde tereddüde yer bırakmayacak şekilde hukuki düzenlemeler yapılmalı,
 
*İstanbul Sözleşmesi yeniden imzalansın, kadınların korunma ve yaşam hakkı güvence altına alınmalı,
 
*Cezasızlık politikalarına son verilmeli, kadın cinayetleri fail ve devlet sorumluluğu bağlamında görünür kılınmalıdır. 
 
İHD, kadınların yaşam hakkı mücadelesini sahiplenmeye devam edecek; devletin, Adli Tıp ve yargı mekanizmalarının kadın düşmanı uygulamalarına karşı hak temelli, şeffaf ve etkin adalet talebini yükseltmeye devam edecektir.”