Sözleşmeden vazgeçmiyorlar: Sonraki adım AYM

  • 09:08 4 Ocak 2023
  • Hukuk
 
Dilan Babat 
 
ANKARA - İstanbul Sözleşmesi’ne dair DİDDK’nin, açılan davada verilen ret kararını hukuka uygun bulmasını değerlendiren Avukat Hediye Gökçel Baykal, kararın hukuki değil siyasi bir amaç güttüğünü belirterek, sonraki adımın AYM’ye başvuru olacağını söyledi. 
 
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (DİDDK), AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine yönelik kararının iptali istemiyle açılan davada, verilen ret kararını hukuka uygun buldu. Sözleşmeden çekilme kararına karşı 200’ü aşkın tüzel ve bireysel başvuruyla açılan davalara ilişkin Danıştay 10’uncu Daire’de görülen duruşmalarda, sözleşmeden çekilme kararının iptali istemi reddedildi. Ret kararına karşı tüm davacı kurum ve kişilerin itirazlarını değerlendiren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Danıştay 10’uncu Daire’nin ret kararını onadığını açıklasa da henüz birçok davacının başvurusuna dair gerekçeli karar tebliğ edilmedi.
 
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği gönüllü avukatlarından Hediye Gökçel Baykal, İstanbul Sözleşmesi’ne dair DİDDK’nin kararını değerlendirdi.
 
‘Siyasi verilen bir karar hukukla desteklendi’
 
DİDDK’nin gerekçeli kararının ellerine ulaşmadığını söyleyen Hediye, İstanbul Sözleşmesi davasının başından sonuna kadar hukuki değil siyasi bir dava olduğunu kaydetti. Hediye, “Bütün hukukçular olarak, hemfikir olduğumuz konu yapılan işlemin hukuka aykırı olduğuydu. Cumhurbaşkanı kararıyla bir sözleşmeden çekilemeyeceğine dair bir hem hemfikirlik var hem de hukukçuların ortak bir noktada buluşması var. Danıştay’da, İdari Dava Daireleri de ilk derece bakan dairelerinde de buna siyasi yaklaşıldı. Hukuki yaklaşıldığında çıkılma kararının kabul edilmeyeceği çok aşikardı. Ama mahkeme bağımsız ve tarafsız davranmadı, Danıştay 10’ncu Dairesi’nin verdiği kararı onayladı. Bütün temyiz edilenlerin davasını da aynı şekilde reddedeceğini düşünüyorum. Bu artık hukuki bir süreç değil siyasi bir süreç. Dava sürecinde de bu çok fazla dile getirilmişti, toplumun büyük kesimi tarafından İstanbul Sözleşmesi’nin kalmasının desteklendiği, sadece çok küçük gerici gruplar tarafından İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının istendiği ortaydı. Siyasi verilen bir karar hukukla desteklendi” dedi.
 
Avukat vekaletine dair itiraz
 
Diğer davalardan farklı olarak usule ilişkin itirazlarının olduğuna dikkat çeken Hediye, vekalet ücretine dair bir itirazlarının olduğunu belirtti. Hediye, “Avukatlık asgari ücret tarifesine göre seri davalarda vekalet ücreti farklı şekillerde işleniyor. Ancak Danıştay 10’ncu Daire vermiş olduğu kararda, her davacı yönünden ayrı ayrı aleyhlerine vekalet ücretine hükmetti. Bu usulen yanlış, avukatlık asgari ücret tarifesine aykırı bir durum. Çünkü burada 100 dosyaya yakın açılan seri davalarda her bir dosya ücretinin yüzde 40’ı toplamdan 100’den fazla açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin yüzde 25’i oranında avukatlık ücretine hükmedileceği açık şekilde yazıyor. Bir oransal azalma söz konusu ama Danıştay 10’ncu Dairesi her davacı yönünde ayrı ayrı aleyhlerine 7 bin 425 lira avukatlık ücreti tesis ederek usulen bir hata yapmış durumda. Bunu İdare Dava Daireleri’nin usulen bozması lazım” diye belirtti.
 
Fer’î müdahale dilekçesi verilmesine rağmen değerlendirilmedi
 
Hediye şöyle devam etti: “Bizim Danıştay’da yapmış olduğumuz savunma çok etkili bir savumaydı. Biz oraya, evlatlarını, kardeşlerini, yakınlarını kaybeden aileleri getirdik. Bizzat orada, katledilen birer isim olmadığını, kanlı canlı olduklarını, bir ailelerinin olduğunu ve ailelerinin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldıktan sonra uğradıkları zararı gösterdik. Bununla beraber bir fer’ î müdahale dilekçesi verdik. Aileler de, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasından dolayı şiddetin artması ve yakınlarını kaybetmelerinden kaynaklı bu dosyada zarar gördükleri için bir fer’î dilekçesi sundu, 20 Haziran tarihinde. Ama Danıştay vermiş olduğu kararda; fer’î müdahale dilekçesini sunmamış gibi karar verdi. Ama Danıştay buna ilişkin olumlu ya da olumsuz bir karar vermek zorunda ve daha sonra esasa ilişkin bir inceleme yapması gerekiyordu. Buna ilişkin bir karar göremiyoruz, bu anlamda idari dava dairesinin içtihatları da uyarınca fer’î müdahaleye ilişkin bir karar vermediği için esasa ilişkin bir karar verilmesi bozma sebebi olarak yürüyor. Bunu dilekçemizde belirtik, bizim davamızda bunun usul eksikliğinden kaynaklı bozulması gerekiyor. Karar daha bize ulaşmadığı için bu yönden nasıl bir karar verilip verilmediğini bilmiyoruz.”
 
‘Bozulması gerekiyor’
 
Katledilen kadınların ailelerinin davaya müdahil olmasının değerlendirilmeden karar verilmesini bozulma gerekçesi olduğunu ifade eden Hediye, “AİHM Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesindeki adil yargılanma hakkındaki korunaklarından biri de gerekli karar. Reddediyorsa neden reddettiğini mahkeme açıkça belirtmesi gerekiyor. Biz böyle bir talepte bulunduk, gerekçelerimizi de sunduk ve haklı gerekçelerimiz olduğunu düşünüyoruz. Mahkeme’nin de kabul edilmesinin yanında reddedilmesinin gerekçelerini belirtmesi gerekiyor. Buna ilişkin hiçbir şey yok kararda. Danıştay 10’ncu Dairesi’nin kararında bizim fer’î müdahale talebimize ilişkin hiçbir karar yok. Bunun değerlendirilip gerekçesinde ‘hayır bunlar zarar görmemiştir’ diyebilirdi ya da kabul de edebilirdi. Ama buna ilişkin hiçbir düzenleme yapılmamış. Bu anlamıyla, daha önceki Danıştay’ın emsal kararlarını esas alırsak, fer’î müdahale talebi hakkında bir karar verilmeden esasa ilişkin karar vermek usul olarak aykırılık teşkil ediyor ve bozulması gerekiyor” dedi.
 
Sonraki adım AYM 
 
Kendilerine kararın tebliğ edilmediğini, karar tebliğ edildikten sonra kararı Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşıyacaklarına işaret eden Hediye, İstanbul Sözleşmesi’nin peşini bırakmayacaklarına vurgu yaptı. Hediye, “İstanbul Sözleşmesi bizim sözleşmemiz. Bir kayıp, yaşayarak elde ettiğimiz bir sözleşme ülkemiz adına. Opuz davasında elde ettiğimiz bir sözleşme ve bunun devamında 6284 sayılı Kanunu kazandık. Kadın mücadelemiz devam edecek, güçlü ve dik duruşlu bir mücadele. Asla bu yoldan dönmeyi düşünmüyoruz, hem bizler hem de kadın platformları ve dernekleri olarak. Yine birlikte bir duruş sergileyerek, İstanbul Sözleşmesi’ni geri alana kadar mücadelemiz sürecek. Hukuki yönden şuan ki aşama AYM’ye bireysel başvuru hakkı. AYM’ye başvuracağız, orası ne kadar bilemiyoruz. Çünkü hukuki değil siyasi bir dava haline geldi. AYM’den dönmezse sonraki aşamamız AİHM olacak” şeklinde konuştu.